Güç Hangi Tarafta?

Deneme

Bilge Sezer

Kişisel kararlarımızı öz irademiz ile belirlediğimize inanarak yaşıyoruz. Oysa değerlerimiz ya öğretilerin ya da ulaşmaya çalıştığımız, bizimkinden farklı yaşam biçimlerinin etkisiyle şekilleniyor. O farkı simgeleyen azınlığın yarattığı albeni de epey kuvvetli; istem dışı olsa bile belirleyici olarak insanları arkasından sürükleyebiliyor. Sayıca çok olanın nicelik olarak az kabul edilebildiği bu durum sosyal ivmelerin hızını belirleyen konumda artık.

Moda akımlarının örtünmek değil stil sahibi olarak giyinmek üzere gündemden düşmediğini biliyoruz. Göz alıcı şıklık, manken formundaki kadınlara hitap edecek şekilde tasarlanıyor, giysileri de fiziksel özellikleri standart kabul edilenler sunuyor.  Peki, kadınların çoğunluğu zayıf ve ideal ölçülerde mi?  Elbette değil, doğum sonrası vücut ölçülerini koruyanlar az, deforme olmuş vücudu nedeniyle kendine küsen kadın daha çok sayıda. Peki modacılar neden çoğunluğa göre hareket etmiyor? Bazı markalar üst bedenler için üretim yapsa da hedef kitlede kilo sorunu olmayanlar yer alıyor. Bu nedenle çok kişi, az kişinin sahip olduğu görünüme kavuşmak için beslenme düzenini katı diyetlerle kurguluyor. Özendiren politikalar nedeniyle zayıf olabilmek takıntı haline dönüşmek üzere. Neredeyse her gün yeni bir zayıflama formülü sunuluyor, ideal kiloya ulaşmak isteyenler bu seçenekler içinde kayboluyor. Çok’un talebi ile oluşan diyet sektörü beğenilerimizi ve yaşam biçimimizi yönetiyor artık.

Sağlıklı yaşam kriterleri, dekorasyon önerileri, kişisel bakım sırları, eğitim metotları gibi konular da yine ortalama geliri temsil eden çoğunluğa göre değil dar bir gruba yönelik hazırlanıyor. “Azınlığa hitap edeni çoğunluk niye gündemde tutuyor?” sorusu mevcudun yetersizliği ile yanıtlanabilir belki. Güzel bir ses, güçlü bir kalem, hünerli eller ve tasarım yeteneği ulaşılabilir, seçilebilir olsaydı az bu kadar etkili olmazdı. Algılarımızı aktifleştirmek, hedefler belirleyebilmek ve gelişmek için az’ı tanımaya, öğrenmeye gereksinim duyuyoruz.   Erişilmesi zor olanın yakınında bulunmak, hiç değilse izlemek, o ortamı tanımak bile sıradanlığı aşma gücüne sahip; kalabalıkları bu gerekçeyle içine çekiyor.

Azınlığın etki alanlarını analiz etmek, kuralların neden çoğunluğa göre şekillenmediğini çözümlemek kolay bir iş değil. “Ulaşılmaz görünen şeyler az olduğu için mi önem kazanmış yoksa zor olduğu için mi az sayıda?” sorusu da hemen yanıtlanamaz.  Detaya inebilmek, duyguları filtreleyebilmek, disiplini içselleştirmek ve doğuştan edinilen kazanımlar gibi pek çok konu başlığı aranan cevaba yaklaştırır bizi.

Azınlığı temsil edenler çoğunluğu arkalarından sürükleyebilirken bazen de ters çalışmış bu etkileşim. Tarihsel olayların oluşumunda rotayı çizen güçlü çoğunluk insanlık adına büyük hatalar yapmış ve insan yaşamını değersizleştiren sayısız suçlar işlemişler. Hayatı tekdüze devam ettiren, yaşam döngüsünde heyecana, güzel sürprizlere yer bırakmayan muhafazakârlar yeniliklere açık olamamışlar. Tarih boyunca araştıran, sorgulayan ve öğrendikçe algısı gelişenlerin önüne çeşitli engeller bu nedenle konulmuştur. Özellikle bilim adamları, düşünürler ve sanatçıların yaşamları zorluklarla doluymuş, farklı coğrafyalarda, farklı takvim aralıklarında olsalar bile benzer yollardan gitmişler hep.  Aydınlık karanlıkla, felsefe ve estetik kaygı da sığ bakış açısıyla çarpışmış. Bu kutuplaşmada kötüler iyilerden daha yetkin ve kalabalık olunca iktidar savaşları yapılmış, toplumlar büyük kayıplar vermiş. Orantısız güç dağılımına karşın, devrimlerin, buluşların ve sanatın idolü haline gelenler yine az’ın içinden çıkmış ama…

Orta Çağ’daki mücadele, yeni dünyada yazılımlara, yapay zekâya ve yakalanamayan zaman dilimlerine karşı verilecek. Çoğunluk düşünmeyecek, üretmeyecek, araştırmayacak sadece tüketecek kurgusu giderek normalleşiyor ne yazık ki. İçine doğulan dijital dünya pek çok alanda konfor sağlarken öte yandan duygu eksilmesine, ruhsal yıpranmaya neden oluyor. İşte, tam da burada barışı savunan, doğayı koruyan, bilime inanan ve  ruhun inceliğini simgeleyen insanlar çoğunluktan ayrılıyor,  öne çıkarak imrenilir kılınıyor.

Az’ın, Çok’tan daha güçlü olması elbette göreceli bir söylem, neyi aradığımız, neye gerek duyduğumuzun ortak dille anlatılmasıyla netleşebilir.  Şu anda özlediğimiz şeyler de bir bulutta saklı sanki. Az ile özlemi, umudu, tutkuyu, disiplini ve varlığı işaret edebilmek zor, zor olduğu için de özel.

2024 yılı gönlünüzce gelip geçsin, sağlık ve mutluluk dileklerimle.

*Mimar

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
Dergi Sayısı