Fedailer Mangası

Edebiyat

 

Fedailer Mangası

 

          Memleket ziyaretleri, kitap fuarları ve yazlıkta geçen günleri saymazsak sonbahar ve kış aylarım Ankara’da geçiyor. Bu aylarda edindiğim imzalı-imzasız kitaplardan okuyamadıklarımı yazlığa götürüp sezon boyunca okumaya çalışırım. Önceki yıllarda okumam gereken ama okuma olanağı bulamadığım klâsikler de eklenince yazlıkta da kendiliğinden bir kitaplık oluştu. Başucumda, salonda, balkonda; üç noktada üç kitap… O gün o saat hangisi çekerse onu okurum. Günde 20-30-50… sayfa derken, yaz sonuna değin azımsanmayacak bir kazanım oluyor.İlgi göstermezsem, uzak durursam kitapların bana küstüğünü sanıyorum. Her yıl böyle başlıyor yazlık sezonu; okunmamış bir yığın kitap beni bekliyor. Bu yıl da öyle başladı yaz sezonu.

          Kitapların arasındasırt yazısıkırmızı biri“Beni de oku” demiş gibi gözüme batıp duruyordu.Hatırını kırmadım, çekip çıkardım kitapların arasından. Baktım, daha önce de okuduğum, kimi cümlelerin altını çizdiğim “Fedaîler Mangası…”Bu kitapta 1940 Kuşağı şairlerin -okurken insanın içini burkan- anılarını okuyorsunuz. Kitabı yayına hazırlayan Öner Yağcı; 7 Kasım 1994’te-yazar olarak katıldığım ilk kitap fuarı- 13. İstanbul Tüyap Kitap Fuarında imzalamış adıma.Bu kuşak, Asım Bezirci’nin deyişiyle, 1940’lı yıllar koşullarında sıkıyönetimin, askeri mahkemelerin, Sansaryan Hanı’nın soğuk hücrelerinde demokrasi savaşımı veren, bu nedenle yaşamın dışına atılmaya çalışılan ve hapishanelere kapatılan devrimci şairler kuşağı. O yılların koşullarında onore edilmesi, ödüllendirilmesi gereken,kültür düzeyi yüksek bu insanların çoğu salt düşüncelerinden dolayı baskı görmüş, cezaevlerine kapatılmışlar. Bu da gösteriyor ki Demokrasi savaşımı vermek kolay olmuyor! Bu baskılar her dönemde olmuş, görülmüştür ama; Demokrasi mücadelesine inançla ve inatla sahip çıkan “Fedailer de” her zaman var olmuştur. 40 Kuşağı şairlerin bu dirençli ve direngen yaşamlarından kısa birkaç örnekler verelim:

Ahmet Arif:(1927-1991)1950'de siyasi nedenlerle tutuklanmış, iki yıl cezaevinde kalmıştır. Serbest kaldıktan sonra Ankara'ya yerleşmiş, gazetecilik yapmış ve buradan emekli olmuştur.

A.Kadir:Kara Harp Okulu son sınıf öğrencisiyken (1938) Nâzım Hikmet'le beraber tutuklandı, on ay hapse mahkûm oldu. Hapisten çıkınca askerlik görevini er olarak tamamladı.

Arif Barikat (Damar):“Yeryüzü”dergisinde 15 Kasım 1951'de yayımlanan "Dayanılmaz" adlı şiirinin ardından gizli örgüt üyesi olduğu suçlamasıyla Aralık 1951'de tutuklandı. İki yıl tutuklu kaldı ve delil yetersizliğinden serbest bırakıldı.

Hasan İzzettin Dinamo: Gazi Eğitim Enstitüsü öğrencisiyken siyasi eylemlere katılmakla suçlanıp tutuklandı ve 4 yıla hüküm giydi. Daha sonra “Tren” adlı şiirinde işçi haklarından bahsetmesi nedeniyle tutuklandı.

Enver Gökçe: politik bir derneğe bağlı olması yüzünden yedi yıl hapis yattı (1951-1957), iki yıl da sürgünde yaşadı. hayatını gazetelerde çalışarak kazandı. 

Attila İlhan:1941'de 16 yaşındayken komünizm propagandası yapmaktan tutuklanan İlhan, okuldan uzaklaştırıldı, 3 hafta gözetim altında, iki ay hapiste kaldı.

Şükran Kurdakul: İzmir Karşıyaka Lisesinde öğrenim gördüğü sırada 1946 yılında Türk Ceza Yasası'nın 142. Maddesineistinaden yasadışı propaganda yaptığı gerekçesiyle 4,5 ay süreyle tutuklanmış ve tutuklu kaldığı gerekçesiyle okuldan atılmış. Bir  kez de (195’de komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle tutuklanmıştır.

Suat Taşer:Yeryüzü dergisinde yayınlanan bir şiiri nedeniyle Yasasının 142. Maddesine aykırı davranmaktan hakkında dava açıldı ve dava sonunda beraat etti.

Rıfat Ilgaz: Yarenlik" isimli ilk şiir kitabını 1943'te edebiyatseverlerle buluşturan Ilgaz, 1944'te yayımlandıktan 25 gün sonra toplatılan "Sınıf" adlı şiir kitabından dolayı 6 ay hapis cezası aldı.

          Yukarıda da belirttiğimiz üzere, “Kırk kuşağı” şairlerden Rıfat Ilgaz, A.Kadir, Ö. Faruk Toprak, Niyazi Akıncıoğlu, Suat Taşer, Arif Damar, Hasan İzzettin Dinamo; daha gerilerden Attilla İlhan, Ahmet Arif, Şükran Kurdakulvd… Yaşadıkları yıllarda üniformalı hafiyelerce takip edilen yazarlar bunlar... Okurken, “Yahu koca devlet kendi yazarından, şairinden korkar mı!” demeden edemiyor insan. Suçları(!) Şiir yazmak, kitap yazmak, dergi çıkarmak… Fedaîler Mangasının bir yerinde, “kerpiç” sözcüğü geçiyor. Eski günleri çağrıştırdığı için dikkatimi çekmişti ama üstünde durmamıştım. Kitabın son sayfasını okuyup arka kapağını kapatırken, yalnız bir dizesini anımsadığım “Kerpiç kerpiç üstüne kurdum binayı” türkü geldi aklıma. Toplumcu - gerçekçi şiire çığır açan, o çığırda yürüyen bu değerli “Kırk kuşağı” yazar ve şairler de şiir üstüne şiir kurmuşlar yaşamları boyunca. Gözaltılar, hapisler, sürgünler! Devlet bırakmamış onların da yakasını. En çok da, yakından tanıdığım, kitaplarını okuduğum Rıfat Ilgaz’ın çektikleri etkiledi beni. Madımak katliamı daha da katmerleştirmiş Rıfat Ilgaz’ın acısını. Yakın arkadaşı, can dostu Asım Bezirci’nin Sivas’ta yakılarak öldürülmesinin acısına yüreği ancak birkaç gün dayanabildi. Şöyle diyor Bezirci’nin ölümü üzerine Rifat Ilgaz: “Artık hiçbir şeye inanmıyoruz. Yaşama da inanmıyoruz. Artık yaşam yalama oldu! Evden dışarı çıkmamak mı lâzım? Bizim aklımız ermez oldu!”

Evet, bizim de aklımız ermez oldu bu yalama yaşama. Yine de umutluyuz, “Kara gün kararıp kalmaz” diyerek.

 

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.