Anne Lütfen Nerden Aldığını Söyleme

Öykü

Anne Lütfen Nerden Aldığını Söyleme


Esra Bölgen

---Kızım kapı çalıyor açsanıza biriniz! Ona da mı ben koşturayım? Üç genç kızım var, hepsi yayılsın bir koltuğa, anneleri yemek mi yapsın, temizliğe mi yetişsin, çamaşır mı sersin? El alem de ’oh ne güzel, üç kızın var; onlar çalışır, sen de keyfini sürersin’ diyor. Bilmiyorlar ki üçü de birbirinden tembel. Bıktım valla bu hayattan. Anam beni hizmet edeyim diye doğurmuş.
---‘Uf anne, amma abarttın ya. Arabeske bağladın iyice’ diyerek kapıya giden Hale’ye ters ters baktı Türkân Hanım, senle sonra görüşürüz dercesine.
---‘Hoş geldin Ayşeciğim. Gir içeri gir’ diyen Türkân Hanım’ın gözleri sadece ikisinin nedenini bildiği, kızının yalvaran bakışlarıyla buluştu.
---‘Kız neydi o gürültü öyle? Kavga mı ediyorsunuz yoksa?’ 
---‘Yok ya ne kavgası! Ellerim kirliydi de kızlara seslendim kapıyı açsınlar diye. Kapı pencere açık ya, sokağın gürültüsünden duyulmuyor bazen zil sesi. Aman ne iyi ettin de geldin. Ben de bir yorgunluk kahvesi içeyim diyordum. Geç otur şöyle. Kızlar da bize kahve yapsınlar. Nereden böyle?’ derken kızlarına seslendi bu arada. ‘Kızlar gelin Ayşe Teyzenize bir hoş geldin deyin, hem de bize şöyle güzel bir köpüklü kahve yapayın bakayım’ diyen Türkân Hanım demin kızlarına bağıran çağıran o değilmiş gibi sakin sakin ellerini önlüğüne kurularken salona doğru geçti komşusu Ayşe ile.
---‘Ay ne zaman sana gelsem, günün hangi saati olursa olsun şu evin tiril tiril temiz ya bayılıyorum valla. E tabi insanın üç kızı olunca işi de hafifliyor böyle. Senin de benim gibi iki oğlun olsaydı da görseydim seni. Bir de bizim herif; üç erkekle evde olmak ne zor biliyor musun? İçtikleri su bardağını bile kaldırıp mutfağa götürmezler. Her şey bana bakıyor. Ama ne anlatıyorum? Sen nerden bilecen ki?’ diyerek oturan Ayşe’nin arkasından ‘hay Allah’ım’ diye ellerini kaldıran annesini gören Hale söylenerek odalarına gitti.
Kızların ortancası olan Hale, bulundukları şehrin üniversitesinde Fizik Tedavi Bölümü son sınıf öğrencisiydi. Kendisinin bir yaş büyüğü Jale ise öğretmenlik fakültesinden yeni mezun, ilkokul öğretmeni olarak atanmayı bekliyordu. En küçükleri Şule ise lise son sınıfı öğrencisiydi ve kafasını kaldırmadan üniversite sınavlarına hazırlanıyordu. İçlerinde belki de en hırslı, en çalışkan olanıydı. En büyük hayali tıbbı kazanmaktı ve ablalarının aksine ‘başka şehir olmaz’ diyen babalarına inat başka şehirleri de yazmayı kafasına koymuştu. Yeter ki tıp olsun diyordu. Ablaları da ‘sen hiç merak etme, biz her türlü arkandayız’ diyerek destek oluyorlardı kardeşlerine. Annelerinin söylenmesinin aksine ev işlerinde hepsi çok yardımcıydılar. Anneleri; sınava hazırlanma, arkadaşlarıyla buluşma veya o anda başka işleri olmasını mazeret kabul etmez ve istediği şeyin istediği zamanda olmasını beklerdi. Kötü bir anne değildi aslında. Herkesin annesi kadar kızar, herkesin annesi kadar severdi. Alışmışlardı böyle söylenmesine. 
---‘Yani bize söylenirken gösterdiği kararlılığı, dirayeti şu kadına da gösterse ya’ diye homurdanarak girdi üçünün ortak kullandığı odaya.
---‘Ne oldu ki?’ diyerek başını çözdüğü testten kaldıran Şule’ye ve olanlardan bihaber, banyodan yeni çıkmış, şaşkın şaşkın bakınan Jale’ye baktı bir an. Anneleri kapıya bakın diye bağırıp, yaptığı tüm işleri sayarken kendisi de telefonda konuşuyordu ve anneleri hepsinin de bir işleri olabileceğini düşünmemişti her zamanki gibi.
---‘Ne olacak! Ayşe Abla geldi kahveye ve annem sağ olsun bize gösterdiği otoriter tutumunu ona göstermiyor ya, en çok ona kızıyorum. Söz konusu komşusu, arkadaşı, hane halkının dışından biri olunca sonsuz hoşgörü. Böyle bir kibar tutumlar; zavallı mı, takmaz mı bilemediğim, adını koyamadığım haller. Gıcık oluyorum valla’ diye söylenen Hale’ye gülerek baktı Jale.
---‘Hani biraz daha konuşursan, annem gibi söyleniyorsun ha diyeceğim’ dedi alaycı bir şekilde.
---‘Ay Allah korusun.’
---‘Niye bu kadar takıyorsun Ayşe Teyzeyi, abla?’ diyen kardeşi Şule’ye;
---‘Senin dünyadan haberin yok ders çalışmaktan kızım. Kötü kadın değil ama ne zaman bize gelse gözüyle yiyor gibi bakıyor her şeyimize. Annem ne alsa kendine ya da eve ya da bize; uyar mı uymaz mı demiyor gidiyor alıyor aynısını. Kadının durumu bizden çok daha iyi ve çalışıyor da ama yok, kendine ait zevki yok, fikri yok. Şimdi bakın, annem lâf arasında kendisine aldığı mantodan bahsedecek. O da ‘aa, getir bakayım diyecek.’ Sonra da koşa koşa gidip aynı mantoyu, aynı rengi alıp gelecek. Kendisinin bir sürü olmasına rağmen. Ben buna kızıyorum. Annemin de bunu bile bile bahsetmesini hazmedemiyorum. Söyleme işte yeni aldığın şeyleri. Sorarsa da uydur bir şeyler diyorum ama annem hiç duymamış gibi her defasında söylüyor nerden aldığını. İnsanın giydiği, aldığı özel olmalı ama öyle değil mi?’
---‘Evet ya ben de deli oluyorum annemin bu huyuna ama senin kadar takmıyorum herhalde. İkiz gibi ortada dolaşan onlar sonuçta’ diye omuzlarını silkeleyerek cevap veren Jale’ye,
---‘Ay ben de gıcık oluyorum abla Ayşe Teyzenin bu huyuna.  O kadar da her şeyden bihaber değilim yani. Hatta geçen gün Tarık’ın üzerinde benim tişörtüm aynısını, aynı rengini görünce şok oldum’ dedi sinirle gülerek Şule. ‘Hayırlı olsun dedim beraber okula yürürken. ‘Aa, sağ ol; annem almış. Ben de çok beğendim ama biraz kız işi gibi sanki ne dersin?’ deyince acıdım garibime; diyemedim bir şey. ‘’Hayır yani; şükret annem bana mavi almış, bir de pembe alsa ne olacaktı halin’’ diye dilimin ucuna geldi ama tuttum kendimi diye ekledi kıkırdayarak.
---‘Yani evet işi abarttı biraz kadın. Bari kız erkek diye ayırsa aldıklarını. Çocuklarına yazık valla’ diyen Jale’ye,
---‘İnan çocukları umurumda değil.’ diye lâfa girdi tekrar Hale ve devam etti ‘Yeter ki annem çenesini tutsa aldıklarını söylememek için.  Zaten gör bak; evden gitmeden ya da gittikten hemen sonra bir şey kırılmazsa evde kolumu kırarım. Hani aynısını alamıyorsam bir şeyleri patlatayım da öyle gideyim der gibi.’ derken annelerinin sadece kendilerinin anlayacağı, uyarı içeren aşırı kibar seslenmesiyle yerlerinden sıçradılar.
---‘Kızlarrr, kahvemizi hanginiz yapıyor bakayım?’
---‘Geliyorum annee! Ben yapacağım’ diyen Hale’ye endişeyle baktılar iki kardeş de.
---‘Dur ya, üstümü giyeneyim hemen, ben yaparım’ diyen Jale’ye hınzırca gülerek bakan Hale,
---‘Sen rahat rahat giyin üstünü. Ben yaparım merak etme. Hem annem, sizi de dizecek ki içeri ‘hoş geldin’ demeniz için. Şu eve gelen herkese Cumhurbaşkanı muamelesi yapıp, bizle hava atmazsa olmaz değil mi ama? Sonuçta harika emir erleriyiz yani’ diyerek söylenen Hale’nin arkasından baktılar gülerek.
Dışarı çıkmasıyla girmesi bir olan Hale,
---‘Aman lütfen üzerinize en kötü neyiniz varsa onu giyin ve dersler, atanma, mezuniyetle ilgili sorduğu her soruya olabilecek en olumsuz cevapları hazırlayın e mi?’ diyerek ekledi kıkırdayarak ve tekrar çıktı odadan.
---‘Sen telâş etme canım, testini bitir öyle gel’ diyen ablasına,
---‘Ay çok az kaldı zaten testim. Hale’nin şovunu kaçırmak istemem. Kesin aklının dibinde bir şeyler var onun’ diyerek hızlandı Şule gülerek.
Saçını kurutmayı bitiren Jale, kurutma makinasını susturup,
---‘Hadi bittiyse testin gel beraber girelim içeri’ demesiyle annelerinin seslenmesini duydular.
---‘Jalee, kızım; benim yeni aldığım şu mantoyu getiriver dolabımdan. Ayşe teyzeniz görmek istiyor.’
Daha bir şey diyemeden, acıyla atılan çığlığı ve bardak kırılma sesini duyarak telâşla koştular içeri.
---‘Ah Ayşeciğim iyi misin? Kızım bu ne sakarlık! İnsan dikkat etmez mi bastığı yere? Koşun kızlar dolaptan buz getirin, yandı kadının bacağı. Şule sen de yerdeki şu fincan kırıklarını topla çabuk. Kimsenin ayağına batmasın şimdi. Ah be kızım, yeni almıştım fincan takımını daha. Hiç mi yeni bir şey kullanamayacağım bu evde!  Aman neler diyorum ben? Kadının bacağı yanmış, benim düşündüğüme bak şimdi. Kusura bakma Ayşeciğim. Akıl da bırakmadı bu kızlar valla’.
---‘Yok şekerim. Ne olacak insanlık hali, olur böyle şeyler.  Ev kazası işte. Kızma Hale’ye. Geçti bile bak buz koyunca. 
Şey, sen yeni fincan takımı mı demiştin! Nereden aldın canım? Pek güzelmiş valla.’
OZGECMIS:
1968 Adana doğumlu olan yazar, Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi İngilizce Ögretmenliği mezunudur. Mavi Küf ve Roma-n-tizma adlı iki kitap yayınlamıştır.

Yorum

Nimet (doğrulanmamış) Sa, 22 Şubat 2022 - 21:21

Sıcacık, gülümseten bir hikaye , kalemine, yüreğine sağlık esra:)

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.