Çağdaş Türk Resim Tarihinde Desen Çizimleri:
Hikmet Onat, Zeki Kocamemi ve Ali Avni Çelebi
Faruk Çelik
Türk resim sanatının gelişim süreci, tarihsel bir perspektif içinde incelendiğinde önemli reformlar veya yenilikçi devrimler desen gelişimini doğrudan doğruya etkiler. Özellikle 19. yüzyılın başlarından itibaren, Batı sanatının etkisi altında gerçekleşen dönüşümler, Türk resim sanatında önemli bir değişim ve modernleşme sürecini tetikler. Osmanlı İmparatorluğu'nda Batı sanatının etkisi artmaya başladığı dönemlerde geleneksel minyatür sanatı hüküm sürerken, Batılı anlamda ışık-gölge ve perspektif anlayışına yönelik resimler hız kazanır. Ancak, bu resimlerdeki perspektif ve ışık-gölge kullanımı, daha sonraki yıllarda tam anlamıyla oturacak olan batı tarzındaki realizmle henüz tam olarak örtüşmez. Yine bu dönemlerde minyatür sanatı, genellikle el yazması kitaplarda kullanılan küçük boyutlu resimler olarak yararlanılıyordu. Ancak, minyatürlerin gerçeği tam anlamıyla yansıtmadığı ve sadece geleneksel çizim ve anlatım tekniklerine bağlı kalıplaşmış bir tür olarak kaldı. 19. yüzyılın ortalarına doğru, sanatta Batılı anlamda yeniliklerin devam etmesiyle sanatçılar, doğa gözlemine dayalı çalışmalar yapmaya başladılar. Bu dönemde desen, resmin temel unsuru olmaya başlar. Batı tarzındaki ışık-gölge kullanımı ve perspektif anlayışı, Türk resim sanatının evriminde belirleyici hale gelir.
20.yüzyılın başlarına gelindiğinde Türk resim sanatında desen, farklı kuşaklar tarafından farklı yaklaşımlarla ele alınır. Yani, Asker Ressamlar Kuşağının anlayışıyla 14 Kuşağı Ressamların anlayışları birbirinden ayrılır veya 14 Kuşağı Ressamları ile Müstakil Ressamlar Cemiyeti ressamlarının desen çizimleri büyük oranda farklılık gösterir. Bu dönemde desen, tuval resimlerinin yanı sıra eskiz, etüt veya başlı başına özgün bir resim niteliği taşır. Sanatçılar, deseni bir ifade aracı olarak kullanarak kendi tarzlarını oluşturur ve zamanla Türk resim sanatının özgün desen karakterleri ön plana çıkar. Başka bir deyişle desen, zaman içinde Türk resim sanatının evriminde önemli bir rol oynayarak, sanatçıların eserlerindeki detay, kompozisyon ve anlatımı güçlendiren figüran haline gelir. Bu süreçte, Batıda eğitim alan ve Batı yaklaşımlı okulların verdiği sanat eğitimiyle desen çizimlerinde figür, modern sanat anlayışını yansıtan özgün bir ifade dili olur. Buraya kadar kısaca Türk resim tarihinde desenin sürecine değindik, bu bağlamda Cumhuriyet’le beraber sanatçıların desen yaklaşımlarına değineceğiz.
Türk resim sanatının önemli figürlerinden biri olan Hikmet Onat, özellikle İstanbul manzaralarını konu alan eserleriyle tanınmış bir manzara ressamıdır. Onat, 1914 kuşağının diğer ressamları gibi akademik bir desen anlayışını benimserken, yağlı boya resimlerinde ise İzlenimcilik etkisi altında rengin ve geniş fırça vuruşlarının ön plana çıktığı bir tarzı vardır. Onat'ın desen çalışmaları, özellikle figür ve antik heykellerden yapılan etütlerle şekillendirir. Bu etütler, Onat'ın gözlem yeteneğini ve akademik temellerini güçlendirmekle beraber figür çizimlerindeki çözümleyici anlayışını destekler. Desen çalışmalarında aynı zamanda, yağlı boya çalışma öncesinde yapılan eskiz çizimleri de önemli bir yer tutar. Bu, Onat'ın resimlerine derinlik oluşturur ve kompozisyonlarını önceden planlama fırsatı sağlar.
Onat, Paris’te aldığı sanat eğitiminin ardından Sanayi-i Nefise Mektebi'nde desen atölye hocalığı olarak görev alır. Bu dönemde öğrencilere, gözlem yeteneği ve desen becerilerini geliştirmeleri için rehberlik eder. Onat'ın akademik geçmişi ve eğitimci kimliği, Türk resim sanatının gelişimine önemli bir etki yaratır. Dahası Onat, desen çalışmalarıyla akademik eğitiminin yanında çizgi çeşitliliği ve desenlerinde farklı kompozisyon biçimleriyle dikkat çeker.
Resim 1
Cormon’un atölyesinde yaptığı desenlerden biri olan Nü adlı çalışması desenlerinde daha çok lekeci bir anlayışa sahip çizgisel etkilerin çok az olduğunu bir desendir. Işık gölge değerlerine son derece önem veren Onat, onun iyi bir izlenimci olduğunu gösterir. Bu çalışmasında sırtını dönmüş kadın figürünü, büyük olasılıkla atölye de kurgulanmış modelin etrafına rastgele oturup çizdiğini düşünüyoruz. Desen’in sırt ve omuz bölümü çok gerçekçi bir yapıya sahip olmasının yansıra heykelci bir yapıya da sahiptir. Özellikle figürün sağ koluna baktığımızda Antik Yunan heykellerini andıran bir biçimi olduğunu görürüz.
Türk resim sanatının Cumhuriyet döneminin ilk grubu olan Müstakil Ressamlar Cemiyeti’nin önemli üyelerinden Zeki Kocamemi’nin desenlerine baktığımızda, özellikle antik heykellerden ilham alarak, desen çalışmalarında ustalaşmış bir sanatçı olduğunu görürüz. Kocamemi, sanat eğitimini 1918 yılında iki önemli atölyeden alır. İlki desen eğitimidir ve Hikmet Onat'ın atölyesinden alır. Bir diğeri yağlı boya çalışmasıdır, onu da İbrahim Çallı’nın atölyesinde tamamlar. Dahası, Kocamemi'nin sanat yolculuğunda önemli bir dönüm noktası, sanata bakış açısının temellerini bu dönemde atması olur. Hikmet Onat'ın desen atölyesinde geçirdiği bu yıl, öğrencilere doğru gözlem yapma ve sağlam desen çizme yeteneği kazandırır. Öte yandan, İbrahim Çallı'nın yağlıboya resim atölyesindeki eğitimi, öğrencilere özellikle resmi sevmenin derin anlamını öğretmiştir. İbrahim Çallı ve Hikmet Onat, Sanayi-i Nefise'nin atölyelerine getirdikleri yeni anlayışla sanat eğitimine önemli katkılarda bulunurlar (Giray, 2000).
Resim 2- Zeki Kocamemi, Atölyede Çıplak Erkek Figürü Resim 3-Zeki Kocamemi, Atölyede Arkadan Çıplak Erkek Figürü
Sanatçı, deseni ve biçimsel kompozisyon yapısını son derece başarılı bir şekilde kurgulayarak, bu çalışmalarında öğrencilik yıllarında ders aldığı desen hocası Hikmet Onat ve resim hocası İbrahim Çallı'nın sanat anlayışlarını adeta ustaca yansıtır. Sanatçı, her iki çıplak desen çalışmasında erkek figürünü farklı bakış açılarıyla çizer. Figürün anatomik yapısını gerçekçi bir şekilde detaylandırarak, sağlam bir biçim dili ve desen uygulamasıyla ifade ettiğini görürüz. Özellikle desende dikkat çeken nokta, sanatçının figürleri, psikolojik özelliklerini yansıtabilecek şekilde farklı duruşlarda resmedebileceği açılar seçmiş olmasıdır. Sağdaki figürün yüzünü kapatmış bir şekilde, kişilik ve kimliklerini gizlemiş bir pozda kâğıda aktarır. Kocamemi’nin bu tercihi, izleyiciye figürlerin sadece fiziksel yapılarını değil, aynı zamanda duygusal ve psikolojik özelliklerini ortaya çıkarmaya çalışır. Kocamemi, sanat anlayışını Münih’te sanat eğitimi aldığı hocası Hofmann'dan edindiği yapısal temeller üzerine inşa eder ve bu dönemde biçim, desen ve yapıya büyük bir önem verir. Özellikle sanatçının "Nü" desenleri, bu yapıya ve biçime odaklanan kompozisyon kurgusunun en belirgin şekilde sergiler. Sanatçı, bu desenlerinde, açıklamış olduğu biçimsel temelli sanat anlayışını ustaca yansıtır. Bu çalışmada, sadece iki figürü konu alarak genel formlarını siyah konturlarla detaylı bir şekilde ortaya koyar ve dönemin toplum yapısıyla geleneğine meydan okuyarak, Hofmann'ın öğretilerine bağlı kalır. Koca memi, resminde farklı bir tema sunarak, çağının normlarına karşı çıkar ve Türk resmine özgün bir perspektif kazandırır.
Zeki Kocamemi’yle beraber Hofmann’ın atölyesinde sanat eğitim gören Ali Avni Çelebi için de desen önemli bir rol oynar. Sanatçı, bir tabloyu oluşturmadan önce güçlü bir desen alt yapısına sahip olmanın önemini vurgulayarak yağlı boya çalışmalarına başlamadan önce eskizler yapar ve kompozisyonun nasıl oluşturulacağına karar verir. Çelebi, çevresinden edindiği izlenimleri, kâğıt bulamasa dahi, etrafındaki nesnelerin üzerine, zarf ya da sigara kutusu gibi yüzeylere desenler çizerek küçük taslak çalışmalarını her an yapma özelliğine sahiptir.
Resimlerinde ortaya çıkan renk, çizgi ve derinlik değerlerinin yanı sıra kompozisyonun geometrik temellerine ve özenli planlamasına dayanmaktadır. Sanatçının eserlerinde geniş yüzeylere yayılmış renk lekeleri, ışık ve gölge oyunlarıyla birleşerek güçlü bir desen anlayışının harmonik bir bütünlüğünü oluşturur. Bu, biçim bozma anlatımının etkileyici bir yansımasıdır. Dahası Dışavurumcu etkiler içeren resim anlayışı, zaman içinde Kübizm ile muazzam bir denge oluşturarak evrim geçirir. Sanatçının eserlerinde görsel öğelerin etkileyici bir uyumu, duygusal bir derinlikle birleşir ve izleyiciyi kompozisyonun içine çeken dinamik bir enerji yaratır. Bu, sanatçının estetik anlayışının evrimleşen doğasının ve sanatsal ilkelerinin bir sonucudur.
Resim 4-5
Almanya'daki eğitimi sırasında çizdiği “Nü” desenlerinde, geometrik bölünmelerle biçim çözümlemelerine gider; bu eserlerinde, sanki bir mermer parçasından oyuluyormuş izlenimi bırakan sert köşeli çizgiler kullanır. Çizimlerini oluştururken genellikle füzen kullanmayı tercih ederek, detaylı çalışmalarında bile dikkatli ve kontrollü bir yaklaşım sergilediğini görürüz. Bu iki desen belirli bir çalışmanın ön taslağı değildir. Doğrudan doğruya deseni bir anlatım biçimi olarak aktarır. Çelebi’nin kübizmle ilgili pek yağlı boya resmi bulunmaz, ancak bu iki desen çalışması, bu dönemi için önemli bir yapıya sahiptir. Yapısal ve geometrik şekillerle kurguladığı bu desenlerde biri ayakta, diğerinin oturan kadın figürü olduğunu görürüz. Bu kadınların ikisi de aynı kişidir ve büyük olasılıkla atölyede poz verirken çizdiğini düşünüyoruz .Ayrıca akademik desen anlayışından uzaklaşıp deforme ederek kübizm özelliklerini içeren bu desenler şu ana kadar Türk desen tarihinde kübizm formlarını yansıtan ilk desenler olduğunu söyleyebiliriz.
Kıymet Giray, Ali Avni Çelebi isimli kitabında bu desenler hakkında şunları söyler:
“1939 yılında Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği Sergisi’nde Zeki Koca memi’nin nü çalışmalarının İzmit’in bayan savcısı tarafından sergi mekânından müstehcen yargısıyla toplanmasının yarattığı tartışmaların basında müstehcen ve sanat yapıtının anlamı üzerindeki söylemlerine karşı duran Çelebi, utanılması duyguların göstergesi olan yer insanın yüzüdür. Hırslar, kin, nefret, sevgi, şehvet gibi duygular yüzden okunur. Yüzü kapattığınızda beden çok zavallıdır savını Çelebi’nin 1942 tarihli Nü resmi doğrular.”
Yani bakıldığında bu desenler ifadelerin dramatik yünüyle saf bedenin kübik formlara bürünmüş halidir. Yüzlerdeki dramatik duyguya da dikkat çeken Çelebi, özellikle solda yer alan figürün yüzündeki üzüntülü ifade ve bedenin yorgunluğunu ustaca ortaya çıkarır. Çizgilere baktığımızda hem lekeci hem de çizgisel yaklaşımla harmanladığını görürüz. Dahası bu deforme ettiği figürlerde baştan sona incelediğimizde tüm anatomik yapısını rahatsız etmeyecek şekilde böler ve anatomik yapısını abartacak biçimde resmeder. Ayrıca figüre eklediği yapılardan ötürü mekanik bir biçime de sahiptir. Daha açık bir ifadeyle bir kadının mekanikleşmiş bir yapısını, nesne konumunu göstererek o dönemin kadın kimliğine göndermede bulduğunu söyleyebiliriz. Daha da ileri gidecek olursak Çelebi, bu desenlerinde feminist bir yaklaşımınla sosyal bir eleştiri bağlamında nesne konumuna getirilmiş bir kadın figürünü bize gösterir.
Aralık, 2023
Yeni yorum ekle