Zeki Faik İzer’in Desenleri
Faruk Çelik
Kültür Yolu Festivali adı altında düzenlenen Zeki Faik İzer’in retrospektif sergisini Ankara İş Bankası Müzesinde gezme fırsatı yakaladım. İzer’in tüm resimlerini bir arada izlemenin keyfi anlatılmaz bir deneyimdi. Bu sergi de sanatçının her dönemde farklı tarzlarda devam eden bir üslubu var. Özellikle resimlerinde kübik etkiler, soyut yaklaşımlar gibi birçok denemeler bulunmakta. Dahası aynı dönemde yaptığı resimlerde üslup farklılıkları dahi görülebilir. Ancak bu yazıda ele alacağım konu İzer’in daha çok desenleri üzerine olacak. Sergide birçok desene rastlamakla beraber desen defterlerinde yaptığı çizimler beni çok etkilediğini söylemek isterim. Bu konuya değinmeden önce Zeki Faik İzer’in hayatı ve sanatı hakkında genel olarak değinmekte fayda var.
Zeki Faik İzer, Türk resim sanatının önemli isimlerinden biri olarak kabul edilir. 1903'te doğan ve 1989'da vefat eden sanatçı, Türk resim sanatına önemli katkılarda bulunur. İzer'in sanat kariyeri, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde (bugünkü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) başlar. Burada İbrahim Çallı’nın atölyesinde sanat eğitimi alır. 1928 yılında sanat eğitimi için Paris’e giderek A. Lhote ve Othon Friesz’in atölyelerinden ders görür. 1933 yılında Türkiye’ye döndüğünde Gazi Eğitim Enstitüsü’nde resim öğretmeni olarak göreve başlar. Ayrıca “D Grubu”nun kurucuları arasında yer almakla beraber 1946 yılında Uluslararası Modern Sanat Sergisindeki Türk sanatçıların resimlerine ayrılmış alanı Nurullah Berk ile Ceunuschy Sergisi’ni düzenler. İzer, genellikle kübist, dışavurumcu ve soyut eserler üretmiştir. Dahası geleneksel Türk sanatının etkisi altında kalmış ve çalışmalarında detaycı bir tarza yönelik eserler üretmiştir. Sanatçının çalışmalarında Osmanlı dönemi motifleri, günlük yaşam sahneleri, manzaralar ve portreler görmek mümkün. Bununla beraber çağdaş sanat akımlarından da etkilenmiştir. Bu nedenle eserlerinde geleneksel Türk sanatıyla modernizm arasında bir denge oluşturur.
Tüm bunların dışında Zeki Faik İzer’in eserlerinde müziğin, dansın ve ritmik hareketlerin belirgin bir şekilde gerek biçim gerek konularında işlediğini görürüz. Bu temalarında izlenimci ve fovizm anlayışıyla beraber kullanır. Dahası rahat boya ve çizgi kullanımıyla, pastel renklerin hâkim olduğunu görmekle birlikte dışavurumcu etliler vardır. Özellikle 1945’lerden sonraki eserlerine baktığımızda soyut dışavurumcu anlayışa yönelik bir izlenim vardır.
İzer’in resimlerinin alt zeminini desen oluşturur, onun için desen resmin ana ögesidir. Çok sayıda desen defterine sahip olan İzer’in oluşturduğu kompozisyonlar genellikle figürdür. Soyut çalıştığı dönemlerinde bile eskiz defterlerinde figürler çizmeye devam ettiğini desen defterlerinden biliyoruz. İlk dönem yaptığı desenlere baktığımızda poz vermiş modelin biçimini kübik formlarla çalışmıştır. Bu figürlerin yüz biçimleri yarı belirgin bir ifadeyle resmederken beden bölümü daha belirgin bir şekilde resmeder ve bedenin bazı bölümleri yer yer kübik formlara dönüştürür. Dahası figürleri abartılı bir şekilde resmederken çizgileri daha çok lekesel biçimde tonlamalarla yaptığını görürüz.
1964 ve 1965 yıllarında yaptığı desenlere baktığımızda ise leke değerlerinden çok çizgiler görürüz. Bu çizgiler müziğin ritimsel hareketleri gibi bir etkiye sahiptir. Son derece rahat ve ustaca çizilmiş olan modelin biçimi tek çizgiyle deforme edilmiş şekilde resmedilmiştir. Bu dönemde yaptığı bazı desenlerde çizginin üzerinden mürekkep ile üstünden geçmiş ve lekelerle desteklediğini görürüz. Mürekkebi çizgiyle desteklediğinden dolayı desenlerinde daha çağdaş bir yorum ve izlenim getirdiğini söyleyebiliriz. Ayrıca bu çizgiler karmaşadan çok düzenli bir ritimsel uyumu gösteren bir yapıya sahiptir. Dahası mürekkep ile yaptığı desenlerde açık koyu tonlarda kontrastlarla beraber çizgi, leke ve renk kavramlarını desenlerde ustaca bir bütünlük sağlayarak plastik değerleri oluşturur. Bu desenler diğer akademik desenlerin dışında daha çağdaş bir yaklaşımla yapıldığı açık bir şekilde görülür. Figürler genellikle kadın figürleri olmakla beraber titreşimli çizgilerle kadın bedenin estetiğini, zarifliğini hissettirmeye çalışır. Bu figürlerin çoğu bir hareket halindedir. Ali Avni Çelebi’nin figürlerini andıran bu figürler bir müziğin devam eden notalarını takip ediyor izlenimi uyandırır.
Sergide dikkatimi çeken “Balerin” isimli 45x40.5 cm boyutundaki pres tuval üzerine yağlı boya ile yapılmış resim, desen anlayışına yakın olmakla beraber sulu boya etkileriyle resmedildiği görülür. Bu resim diğer resimlerinden ayıran yanı desen havasında yapılmış ve çizgileri renklerle boyanmış olmasıdır. Dahası hem çizgisel hem de lekesel anlayışta resmedilmesi İzer’in çok yönlü teknik denemelerinin bir arada görülebilecek bir eser olması açısından önemli bir yere sahiptir.
Sergide bir diğer ayrıntı Zeki Faik İzer’in 1948 yılında Fransız Konsoloslunda açtığı sergide Ahmet Hamdi Tanpınar’ın sanatçı hakkında yazdığı yazıdır. Resimlerinde biçim ve içerik anlamda yazdığı yazıyı değerli olduğunu düşündüğüm için buraya eklemek istedim:
“Hiçbir zaman resim sanatı yaşadığımız devir kadar ihtilal geçirmedi. Hiçbir zaman sanatkâr malzemesi ile tekniğini bu kadar kendi başına, yani en saf olmasını istediği bir anlaşmada serbest bırakmadı. Bugünün sanatkarı gözün küçük tatminleri ve tatlı hayretler için değil, zekanın en imkânsız iddialarını yerine getirmek için çalışıyor. Göz terbiyenizi alt üst eden, ona hiç alışmadığı bir istiklali veren bu ihtilal ressamın paletini ve şekiller dünyasına tasarrufunu kökünden değiştirdi. Bir uçurum kenarında güneşe bakarak yapılan bir raksa çok benzeyen bu cesaretten düşmemek için insanın baştan aşağı müvazene, bilgi olması gelir.
Zeki’yi çok defa ayrı ayrı teknikleri olmakla, şahsiyetini bölmüş bulunmakla ittiham ettim. Fakat eserleriyle baş başa geçirdiğim şu son altı ay, yirmi senelik dostumun bana tek bir şahsiyet, tek bir palet, tek bir görüş ve son tablolarının vardığı merhaleye doğru tek bir gelişme olduğunu gösterdi…” Ekim 2023
Yeni yorum ekle