Ayın Sanatçısı: MÜJGAN ÖZKAYA YILMAZ

Sanat

Sanat, insana doğarken biçilmiş yoldur.

MÜJGAN ÖZKAYA YILMAZ

.

 

Gülseren Sönmez

 

Duyabilen için, sessizlik en güzel sestir.

Onun için; yaşamak soluk alıp vermek değil, çalışmaktır.

Kendini bilmek, tüm bilgeliğin başlangıcıdır.

O her zaman yolcudur.

Yolculuk tek adımla başlar.Kararlı adımlarla hep ileriye götürür.

 

Bu yolu koşarak geçenlerden biridir Müjgan Özkaya Yılmaz. Hâlâ da koşar.

Koşarken etrafına sanat âşıklarını da toplar. 

Beraber olduğu, dokunduğu kişiler ve öğrencileriyle kocaman bir sanatçı ordusu oluşturmuştur.

Bugün de sanatı ruhunun derinliklerinde duyan, sanat aşkıyla yanıp tutuşan arkadaşım Müjgan Özkaya Yılmaz ile çocukluğuna kadar giden bir konuşma yaptık. 

Sanata ilk adımlarını, evlerinin etrafındaki yağlı kilden tencere, tavalar yaparakatmış. Henüz üç, dört yaşlarındaymış, belki daha küçük.

Müjgan Özkaya Yılmaz şöyle diyor: “Küçücük yaşlarımda dost olduğum çamura dokunmak, özgürce hayata dokunmaktı. Kendime özel bir dünya yaratmaktı.”

İlkokul üçüncü sınıf yılsonu sergisinde, sergilenen eserlerin çoğu onundur.  O gün sergilerini izlemeye gelen babasından övgüler alır. Babası “Aferin kızım, resimlerin çok güzel; serginiz senin resimlerinle dolmuş,” der. O aferinler güven duygusunu artırır, resmi sevmesine neden olur. Artık her gün resim yapmaktadır. Çocuk yaşta babasından sevgi ve alkış alan kız çocuklarının hiçbir zaman sırtı yere gelmez. O güven duygusu bütün ömrünü yönetir.

Başarılı geçen ortaokul yaşamı ardından 1965 yılında öğretmen okulu sınavlarını kazanır. Artık Süleyman Çakır Kız İlk Öğretmen Okulu’ndadır.  Yolu öğretmen olmaktır.

1960’lı yıllarda öğretmen okullarında resim, müzik, beden eğitimi derslerine büyük ağırlık verildiği için, bu derslerden donanımlı olarak yetişir.

Öğretmen okulunda resim öğretmeninin en büyük yardımcısıdır. Özel günlerde öğretmeniyle birlikte okul panolarında arkadaşlarının resimlerini sergiler.Yazı dersindeki başarısı nedeniyle öğretmeniyle birlikte okul karnelerini doldurur. Öğretmen okulunda çok çalışması, her türlü etkinlikte yer alması özgüvenini, başarabilirim duygusunu geliştirir. Matematikte de başarılıdır.

1968 yılında ilk kez karşılaştığı seçmeli yazılı sınavla 9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim-İş Bölümünü kazanır.

O yıllarda Resim-İş Bölümü’nün öğrencileri, resim, grafik, heykel, madencilik, modelaj, mukavva, eğitim psikolojisi, fotoğrafçılık, çocuk resmi gibi pek çok konuda ders almaktadır. Günümüzde olduğu gibi branşlaşma yoktur. Mezun olan her öğrenci ressamdır, heykeltıraştır, grafikerdir, fotoğrafçıdır.

Fakültede Turgut Pura, Şeref Bigalı, Nejat Akkan onu etkileyen öğretmenlerindendir. Turgut Pura sert bir öğretmendir. Yetenekli, çalışkan öğrencileri hep destekler. Öğrencilerin çekindiği ama aynı zamanda da saygı duyduğu bu hoca,Müjgan Özkaya Yılmaz’ın heykeltıraş olmasında büyük katkısahibi olur. Bir gün Müjgan işledikleri konuyu soyutlar. Bu çalışma günlerce beze sarılı olarak kalır. O modelin büstünü yapmamış, soyutlamıştır. Heykelin kurumuş bezini açan Turgut PuraHeykelin sahibini arar…Öğrenci Müjgana “Bu güzel heykeli nasıl yarım bırakırsın!” der. Müjgan, Sonraki günlerde beyaz alçıdan, bir büyük yatankadın heykeli yapar. 120x60x60 cm büyüklüğündedir. Heykel okulun girişine yerleştirilir.  Bu durumdan büyük gurur duyar.

Öğrencilerin tatile gittiği günlerde Müjgan okulda kalarak grafik dersinde çizdiği tasarımlarılinol, gravür, şablon baskı olarak basar. Çünkü baskı aletlerini başka bir yerde bulamaz. Çalışkandır. Yolu uzundur. Doğduğundaona biçilmiş sanat yolunun yolcusudur. İçindeki enerji onu hep ileriye ileriye iter. Onun için durmak yorulmaktır. Yaşamak soluk alıp vermek değil, çalışmaktır. Ne istediğini bilir. Kendini bilmenin, tüm bilgeliğin başlangıcı olduğunu da.

Sanat hayatını şekillendirenlerden biri de öğretmeni Şeref Bigalı’dır.Şeref Bigalı’nın dersinde genellikle doğadan resimler yaparlar. Öğrenciler çizim yaparken, boyarken Bigalı onlara şöyle demektedir: “Siz sanatçısınız; çizdiğiniz, boyadığınız resmin kokusunu duyacak,  ruhunu hissedeceksiniz.”Deseni, rengi, biçimi, dokuyu, valörü, rakkusiyi, perspektifi ŞerefBigalı’dan öğrenir.

Nejat Akkan da öğrencilere öğretmenlik vasfını kazandırmak için çok çalışır. Şöyle demektedir:“Siz sanatkâr öğretmen yolcularsınız. Yolculuk tek adımla başlar. Kararlı adımlar hep ileriye götürür. Kendinizi de öğrencilerinizi de ileri götürmek görevinizdir.”

Mezun olduktan sonraErzincan İlk Öğretmen Okulu’na tayini çıkar Öğretmenken DYO yarışmasında ödül kazanır.  Ödül onun için kamçılayıcı olur. Artık tek düşüncesi sanatçı olmaktır. Öğretmenliği çok sever ama sanatçı olmak için de zamana ihtiyacı vardır. Bu konuda iyi yetişmelidir. İçindeki enerji “Yürü, koş… Haydi, koş!” demektedir.

Tatillerde ailesini görmek için Erzincan’dan Ankara’ya gelir. Akşam otobüsü kalkıncaya kadar zamanını Kızılay Zafer Çarşısının alt katındaki Devlet Güzel Sanatlar Galerisinde geçirir. Galeri sanatçıların ve Ankaralıların birbirlerini tanıdığı, sanatla yoğunlaştığı bir mekândır. Binlerce insanın yetiştiği bu sanat ortamından Müjgan Özkaya Yılmaz da feyiz alır. Galeri yöneticisi Osman Oral’la, Nüsretİslimyeli’yle, Eşref Üren ve Seda Meral’le burada tanışır. Birçok sanatçının toplanıp sanatı yorumladığı bu yer, onun ikinci okulu olur. Galeride sürekli sergilerin açılması onun Türkiye ve dünya resmini tanımasını da sağlar.  Her gelişinde Nüsretİslimyeli’nin yazıhanesine uğramadan geçmez. O yazıhane de yine sanatın harmanlandığı güzel bir ortamdır. Müjgan için her an sanatla dolmaktadır.

Erzincan-Ankaraarası gidip gelmeler beş yıl devam eder. Hep yolcudur. Hep yolcu… Bu yolculuklardan da çok mutludur.

Erzincan Öğretmen Okulunda da sanat etkinlikleri hep sürmektedir. Öğrenci sergileri açtığı gibi, Erzincan’daki resim öğretmeni arkadaşlarının eserlerini toplayarak Ankara Devlet Güzel Sanatlar Galerisinde sergiler açar. Artık sanat elçisidir de…

Erzincanlı öğretmenler Atatürk büstleri yaparlar. Yaptıkları büstler köylere gönderilir.Erzincan’da onların yaptığı resimler komutanlık tarafından satılarakMehmetçik Vakfına ve Köy Koruma Vakıflarına bağış olarak verilir. Çok çalışmakta,birçok etkinlikte yer almaktadırlar.

Daha sonrakiyıllarda sanatçımız İstanbul’un birçok okulunda öğretmenlik yapar. Müjgan Öğretmen, öğretmenliği çok sevmesine rağmen emekli olup tüm zamanını sanat hayatına vermek ister. Yirmi yılını doldurduğunda emeklilik dilekçesini verir. Artık hayatının en önemli koşusu başlamıştır. 

Sanatçı 1973 yılında Annem adlı eseriyle, suluboya, 1974 yılında da Kedi adlı eseriyle özgün baskı dalında ödül kazanır. 1990-1996-2000 yıllarında Tekel yarışmalı sergilerinde eserleri sergilenir.

1998-2006 yıllarında sonra her yıl Ankara Gözde Sanat Galerisi’nde, 2004, 2005, 2008 yıllarında Ankara Devlet Güzel Sanatlar Galerisinde, İstanbul-Erenköy İş Bankası Sanat Galerisinde, İMKB-Ortaköy Sanat Galerisinde, İzmir İş Bankası Sanat Galerisinde, Esbank Sanat Galerisinde sergiler açar.

2003 ve 2005 yıllarında Amsterdam, Gronin ve Grees şehirlerinde seminerlere katılır.   Yurt içi ve yurt dışı çalıştaylarında yer alır.

Mehmet Aksoy’un Kars’ta yaptığı 24,5 metre yüksekliğindeki İnsanlık Anıtı heykelinin 2011’de yıkılmasını yaşarlar; Mehmet Aksoy’a destek heykelleryaparlar. 80 sanatçının eserleri İstanbul Beşiktaş Çağdaş Sanat Galerisinde sergilenir.

Sanatçının eserleri Bahreyn NationalMuseum, Hollanda, Almanya, ABD, Fransa, İtalya, İspanya, Romanya, Kosova ve Makedonya özel koleksiyonlarında, Ankara Gazi Eğitim Üniversitesi, Konya Selçuk Üniversitesi Giresun Üniversitesi Müzelerinde yer almaktadır.  

Resimlerinde daima tanrının ışığını arar. O ışık olmadan resim bitmez. Dışavurumcusoyut sanatın en güzel örneklerini taşıyan resimleri, izleyeni yürekten etkiler. İzleyici resmin başından ayrılmak istemez. Onun sergileri doyumsuz güzellikleri sergiler. Çünkü çok renklidir, ışıklıdır, soyuttur. Işıklar içinde süzülerek ortaya çıkan bir figür veya obje insana buluş yapıyormuş duygusu verir. O nedenle de o resmi çözmeden resmin başından uzaklaşamaz.

Müjgan’ın resimleri insanı ta ruhtan yakalar. Çünkü her resim ruhun eseridir. İnsanın ruhu kandil, bilim onun aydınlığı ve tanrısal bilgelik de kandilin yağı gibidir. Bu yanar ve ışık saçarsa o zaman sana diri denilir. İbn-i Sina’nın dediği gibi Müjgan’ın eserleri diridir. Canlıdır. O canlılık girdiği evlere de can katar. Müjgan’ın resimlerine duvarlarında yer veren ev zenginleşir.

Sanatçının eserleri özgürlüğün sesi, görselidir. O, anlatmak istediklerini görsele söyletir. Figürler, objeler kendilerini renk cümbüşü içinden çıkarıp bir parçalarını gösterirler. İzleyici resme bakarken içindeki objeyi veya güzel bir kadını bulduğu anda mutlu olur. Her resmin gizemi vardır. O gizem izleyicinin soyut resmi sevmesine neden olur.  Çünkü resimleri dışavurumcu soyuttur.

Müjgan’nınbirçok resminde dışavurumculuğunyanı sıra sürrealizmive soyutu da görürüz.  Sürrealist resimlerinde de cana can katılmıştır. O tüm bilgilerini iç benliğiyle birleştirmiş, ruhunu da katarak resimler yapmıştır. Öğretmeni Şeref Bigalı’dandüstur almıştır: “Siz sanatçısınız çizdiğiniz, boyadığınız resmin kokusunu duyacak, ruhunu hissedeceksiniz.”Öğretmeninin düsturu her zaman onun için yoldur. Açılımdır. Yaptığı resmin ruhunu duymak cana can katmaktır.

Çok düşünen bir ruhtur. Derin düşüncelerin, duyguların insanıdır. Onda duygular ve düşünceler gelişerek şekle dönüşürken, o şekilleri renklendiren boyalar, (renkler) derin sevdalar gibi sonsuz güzellikteki eserleri oluştururlar.Heykelleri içinde aynı sözleri kullanabiliriz.

Müjgan sanat yaşamını bana şöyle anlattı: “Sessizliğin ortasında, orman içinde tek başıma bir evde yaşıyorum. Yalnızım; ama yalnız değilim. Sanatım var ruhumu, etrafımı, dünyada ve Türkiye’de evleri dolduran ısıtan ve ışıtan eserlerim var, yalnız değilim.  Ayrıca içimde dışarı çıkmayı bekleyenlerim var. Hepsi sıra bekliyorlar. Önce beni üret, beni üret diye sesleniyorlar bana.  Kimisi resim olacak kimisi heykel, kimisi rölyef, kimisi baskı…  Sırada bekleyenlerim içimi de ruhumuda dolduruyor. Onlar ruhumun eserleri olarak dışarı çıkmayı bekliyorlar. Hiç yalnız değilim ben.”

O resimlerini rahat yapabilmek için sevgiliyle iç içe yaşamak, kucaklaşmak için İstanbul’un uzağında bir çiftlikte yaşamaktadır. Sanatçı sakin ortam ister. Duyabilen için, sessizlik en güzel sestir. Onun içinde ruhunun içindeki resminin dili, ‘sesi’ vardır. Yalnız sanatçısıyla eseri arasında oluşan, gönlü coşturan dil... Müjgan Özkaya Yılmaz birlikteliği yakalamak için sessiz çalışma ortamı seçmiştir. Mutludur. Çok mutludur.Her zaman içinden şarkı söyler. İçinden şarkı söylemeden, resim, heykel, rölyef, çizim yapan var mıdır?

Şöyle devam ediyor sözlerine Müjgan: “Nerede kimlerle olursam olayım, mutlaka kendimle geçirebileceğim, sanata ayırabileceğim bir zaman dilimi bulabilirim. Zaman yarattığım gibi mekân da bulurum. Bu durum kendime, sanatıma olan aşkımdan, sevgimden,saygımdandır.”

Müjgan ancak sergi açmak, yurt dışına gitmek için eserinden uzaklaşır. Bu uzaklaşma çok kısa sürer. Sanatçının tekrar resme başlaması, sevgiliyi kucaklar gibidir. Aşkla sarılır... Çalışır da çalışır. Başladığı çalışmaya en sonunda noktayı koyar. Bir doğum bitmiştir. Yeni doğumlara hazırdır. Sanatçının doğumları hep sürer. Sanatçı üretkendir. Bu üretkenlikten resimler heykeller ortaya çıkar.

Yaşamak soluk almak değil, çalışmaktır. (Jean Jacques Rousseau)

Jean Jacques Rousseau’nun dediği gibi sanatçımızın prensibi de çalışmaktır. Çalışır çalışır. Umulur ki bu çalışma ömrünün sonuna kadar devam etsin.

“Hayatta yapılacak o kadar çok hata var ki, aynı hatayı yapmakta ısrar etmenin anlamı yok” diyor Sartre. Müjgan Özkaya Yılmaz yapıtlarını hep sorgular, hoşuna gitmeyen resimlerini ortadan kaldırmakta hiç tereddüt etmez. Aynı hataları tekrar etmekten hoşlanmaz. Yine de hatasız kul olmazı bilir.

Kendini donatmak için bol bol okur. Anlattıklarını anlamayanlarabildiklerini uzunuzun anlatma yoluna gitmez. Gençliğinde bilgi ağacı dikmeyen, yaşlılığında rahatlayacağı bir gölge bulamaz (Seneca).Bilir ki “Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayabileceği kadardır. (Mevlana)

Öğrencilerine saygı duyduğu gibi tüm insanlara da saygı duyar. Bu durum sanatınave kendine duyduğu saygıdandır.Güçlü kişilik Müjgan Özkaya Yılmaz’ınyolu ve şansıhep açık olsun.

 Ekim 2024

.

Foto Galeri

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.