Gülten İmamoğlu “Özgünlük; Parmak İziniz Kadar Kendiniz Olabilmektir.
Kevser Kartal
Yaşamın her alanında kişilikleriyle ya da çalışmalarıyla öne çıkan şahsiyetler vardır. Sanat eğitimi almaya ve sanat üzerine yazmaya başladığım ilk zamanlarda tanışma şansı buldum Prof.Dr. Gülten İmamoğlu hocamızla. Ankara’da bir büyük sergi de öğrencileriyle yaptığı canlı uygulamalarda öğrencilerine yaklaşımları dikkatimizi çekmişti. O kadar candan, öğretici ve kucaklayıcıydı.
Hem akademiya hem de sanat dünyasında çalışmalarıyla öne çıkan ve yüzünü evrensele dönmüş bir sanatçı akademisyenimiz. O günden sonra kendisiyle sanatı üzerine söyleşme isteği doğmuştu. Bu yazın kasvetini bir nebze olsun aşmak için Alaçatı’dan seslenmesini sağladım dergimizin okurları için.
Öncelikli sorum resimle tanışmasının ne zaman başladığıydı. Bir de bu yönelmede ailenin, çevrenin katkısının olup olmadığı idi! Yoksa insan ruhunun estetik boşluğunu dolduracak bir araşın sonucu mudur vardığı yer! Bütün bunları açıklığa kavuşturarak genç kuşak sanat yolcularına ve yetkinlerin dünyasına ışık tutmak istediğimi söylediğimde, su gibi akıp gitmeye başlamıştı zaman:
“Resim uygulamaları ile okulöncesi dönemde annem sayesinde tanıştım. Resim o zaman benim için bir eğlence ve yarış aracıydı denilebilir. Abim ile beni yarıştırırdı annem; en güzel resmi kim yapacak diye. Sonra ilkokulda sürekli popüler çizgi film kahramanlarının desenlerini ezbere çizerdim ve arkadaşlarım çizdiğim her şeyi alırdı. Halam ve dayım da çok yetenekliydi. Dayım Mustafa Esirkuş’un öğrencisiymiş ve 1960’lı yıllarda Türkiye birinciliği mevcut. Orta öğretimde de çok iyi eğitimcilere denk geldim. Esas onlar bana kendimi keşfettirmiştir. Kendilerini saygıyla selamlıyorum.
Sanat gerçekten insanı içten dışa biçimlendiren ve hayatı sorgulatan bir olgudur. Sizin de vurguladığınız gibi ruhumuzdaki estetik boşluğun doldurulmasına da yarayabilir, her sanat türü ruhu bir yerden yakalar mesela.
Bende durum birkaç unsurun bir araya gelmesiyle şekillendi. İlki sanatçılık yaşam tarzı haline gelmeden, çok sevdiğim öğretmenlerim gibi sanat eğitimcisi olmaya karar vermem. Sanki sanatın hep hayatımda olmasını isteyip bunun da bir yolunu bulmanın da sonucu gibi. Hem sanat yoluyla yeni nesiller çoğaltmak hem de sürekli kendini beslemek gibi. Çünkü sanatın benim için ne kadar önem taşıdığını hissediyordum ancak sadece sanatımla yaşayabileceğimi bilmiyordum.
Anadolu hep göç vermiş rol model yok etrafınızda. Öğrendiğim kadarıyla gelinebilecek en iyi nokta akademisyenlik sadece. Velhasıl akademisyenliğin benim ideallerime giden yolda en iyi seçenek olduğunu fark etmem üniversite son sınıf oluyor. Yüksek Lisans ve Sanatta Yeterlik için 8 sene daha okurken de benim gerçekte yaşam tarzımın sanatçılık olduğuna emin oluyorum. Benim için sanatsız yaşamın nefessiz kalmaktan farkı olmadığını hep de vurgulamışımdır.”
Gülten İmamoğlu hocamı dinlerken, zarif ve insana coşku veren bir yanının olduğunu fark ediyorum. O anlarda kafamda sanatının özgün bir yanının olduğu dönüp duruyor. Özgünlüğü nasıl tanımladığını merak ediyorum? Çünkü günümüzde kavramların bile kişisel anlayışlar doğrultusunda evirilmeye çalışıldığını düşününce hocamızın tanımını önemsiyorum. Sahi bir sanatçı özgünlüğü nasıl yakalar? Bütün bunlara ek ve tamamlayıcı soru olarak da gerçek bir sanatçıyı nasıl tanımladığını, kavram felsefesi açısından önemli buluyorum okur adına :
“Özgünlük sanatın en olmazsa olmazı aslında.. Siz sanat adına ne söylerseniz söyleyin bunu yeni bir dille söyleyemezseniz değeri olmaz. Özgün; herkesin bildiğini kimsenin bilmediği ya da tahmin edemeyeceği bir ifade diliyle anlatmaktır. Sizin kendinizi kendi dilinizle anlatma yolunuzdur. Özgün olabilmek için alaylı iseniz, kimsenin etkisinde kalmadan kendi tekniğinizi yani kendinizi bulmanız mektepli iseniz akademik hayatta öğrendiğiniz her şeyi unutup bilginin gücüyle yepyeni bir ifade yolu bulmanız gerekir. Ben bunu yapmaya gayret ettim. Aslında özgünlük parmak iziniz kadar kendiniz olabilmektir. Bunu başaramamış kişiye sanatçı denmez zaten.”
Bir kere daha anlaşılsın istiyoruz ki, özgünlük sanatın temel taşlarından birisi. Bunu yakalamayanların tezleri yankı bulmayacak bir söylem. Akademik yanını dikkate alarak hocamızın resimlerinin oluşmasındaki etmenlerin neler olduğu da yol gösterici olaraktır. Çalışmalarındaki: renkler ve savrulmuş soyut boşluklar! Bütün bunlar bize metaforik kavramsal bir çağrışım yapıyor. Çalışmalarının ruhunun hangi yanlarını, hangi duygularını ortaya koyduğunu da okurun bilmek isteyeceğini söylüyorum:
“Sanat eserinin iki temel boyutu vardır. Biçim ve İçerik. Her gerçek sanatçıda olduğu gibi resimlerim benim özüm, kendi ruhsal enerjimin titreşimsel yansımaları. Bu tabii ki biçim ve derinlik olarak.
İçeriği ise tamamen dış dünyanın tortusundan oluşuyor. Biliyoruz ki ruhumuz içinde bulunduğumuz dış dünyanın bir parçası ve ondan bağımsız olması imkansız. Kendimizi ne kadar izole etsek de içteki tüm olaylar dışarının yansımasıdır.
Her sanatçı gibi sanatımı oluşturan etmenler, insanlığın kendi kader tayinlerinin sonucu yaşadığı tüm olumsuzluklar diyebiliriz. Renkler ifade dilimde en önemli enstrüman ve ruhumdaki başkaldırıları, coşkuları, acıları, karşı duruşları hep renklerle ifadelendirip dışa vuruyorum.”
Açıklamalarındaki berraklık ve konulara özgün yaklaşımı bizi bir ileri aşamaya biraz da uzun yıllar akademiyanın bir parçası olmasına götürüyor. Gülten İmamoğlu, Prof.Dr, bölüm başkanlığı yapmış, eğitimin içerisinden gelen bir isim. Akademisyen/eğitimci olarak sanat eğitimine nasıl yaklaştığını bilmek istiyoruz. Bunu yaparken rehberliğimizi resimlerinde gördüğümüz ve onu farklı kılan felsefi bir arka planı var. Sahi kurgu/kompozisyon onun için, resim sanatında neyi ifade ediyor. Resim yaparken hangi malzemeleri kullanıyor? Bütün bunların sanatındaki karşılığını bilmek istiyoruz:“Sanat çok ciddi bir mesele. Sanat eğitimciliği de öyle. Sanat eğitimcisi kader tayincisi gibi bir şey aslında. O sebepten siz ne kadar yetenekli olursanız olun alacağınız yanlış eğitimle başarınız yarıya düşebilir veya sanattan uzaklaşabilirsiniz. Çok örnek var etrafımızda.
Yetenek gerektiren tüm alanların eğitiminde usta çırak ilişkisine dayanan bir gelenek vardır aslında. Kuyumcu bile kuyumcunun yanında yetişir. O sebepten en ideal sanat eğitimcileri sanatçı olanlardır.
Tabi bundan şu sonuç çıkmıyor her sanatçı iyi bir sanat eğitimcisi olabilir. Sanat eğitimcisi sanatçı olmak zorunda değil ama öncelikle sanatın ne olduğunu bilmek zorunda. Bizim en büyük sorunumuz burada aslında. Sanatı bilmeyen sanat eğitimcileri… Neyse ki arık günümüzde teknolojinin ve iletişimin yaygınlaşması her alanda olduğu gibi sanatta da size pek çok şeyin sağlamasını yapma imkanı sunuyor ve çoklu kaynaklardan beslenebiliyorsunuz.
Bu yirmi sene önce çok farklıydı. Müzelere gitmeden sanat eseri göremiyorduk ya da sanatçı kataloğu olmadan . Özetle sanat eğitimcisi doğru bir rehber, teknik ustası, kişiye kendini keşfettiren yönlendirici olmak zorundadır.
Kurgu ya da kompozisyon; resmin içerikle bütünleşerek tasarlanılan tüm matematiksel temellerinin sergilendiği biricik alandır diyebilirim.
Kompozisyon, iyi bir göz tarafından 5 sn içinde iyi ya da kötü kompozisyon şeklinde nitelendirebilecek bir durum da sunar. İyi bir kompozisyon şaşırtır ve uzun süre izleyiciyi kendine baktırır. Eserinizin başarısındaki en önemli kriterdir.
Resim yaparken ne kullandığım değil nasıl kullandığım çok belirleyici oluyor. Resimlerimde uzun zamandır akrilik kullanıyorum. Onun dışında gravür, serigrafi, seramik, bronz, değerli metaller ile çalışmalar yapıyorum.”
Bu doyurucu ve ufuk açıcı yanıtlardan sonra geliyoruz sanat dünyasının temel sorunlarından birisi olarak eserin değerine! Öğrenmek istediğimiz İmamoğlu’na göre bir sanat eserinin gerçek değerinin ölçülebilir olup olmadığı, ya da bir sanat eserinin değerini nelerin belirlediğine? Kendisinin Yurt dışı sergilerinin olduğunu biliyoruz. Sanat/ sanatçı , eser/ galeri anlayışında nasıl bir karşılaştırma yapabileceğimize:
“Sanat eserinin ilk değerini sanatçı veya galericisi tayin eder. Ancak sanat eserinin gerçek değerini zaman tayin eder hatta yaşadığı coğrafya tayin eder. Bunu bugünden tayin etmek zordur zamanın ne getireceği de çok mühim artık. Çoğumuz farkındayızdır dünya üzerinde çok büyük rant çevreleri şimdiden geleceğin büyük ustalarını seçip işaret etse ve onlar üzerinden müzayedelerde ciddi rakamlar telaffuz edilse de bu desteği görmek bizim gibi ülke sanatçıları için biraz ütopik sanki.
Güçlü devletlerin sanatçıları olmadan neredeyse imkânsız gibi. Güçlü devlet eşittir güçlü sanatçı. Bu sizin iyi olmanızla ilgili de değil yaşadığınız coğrafya pek çok şeyi tayin ediyor.
Evet yurtdışında pek çok sergi açtım açmaya da devam edeceğim, sanatım beni ben yapan en özel yanım.
Sanat sanatçı ve galerici denkleminin olmazsa olmazı sanatçıdır. Sanatçı olmasa eser olmaz eser olmazsa galeri olmaz. Hepsi birbirini yüceltir.”
Yorum
Kutlama
Çok güçlü yorumlama Gülten hocamızın sanatına farklı bir bakış getirmişsiniz bilgilendim teşekkür ederim
Yeni yorum ekle