Gülbeyaz CİHAN
Şifacı Chiron’un Çağrısı
“Bilinçli olmayan ne varsa, kader olarak deneyimlenecektir.”
Carl Gustave Jung
Bilince çıkarmadığımız, farkına varmadığımız ve psikolojimizin derinliklerinde yer alan düşüncelerimiz, duygularımız, davranışlarımız bir şekilde dışa vurmaktadır. Bu aralar Netflix’te popüler olan ve Jung’un da tespitlerini doğrulayan “Zeytin Ağacı” dizisi benim de sıklıkla üzerinde durduğum Aile Dizimi sistemini konu alıyor. Karakterlerin yaşamlarında reel hayatta nedensiz gibi görünen mesellerin arkasına bakıldığında sorunların temelinde köklerle bağlantısı olduğu açığa çıkar. Geleneksel psikoterapinin, ilaçların ve öteki yöntemlerin çözmekte zorlandığı ve ortadan kaldıramadığı sorunlara farklı bir yaklaşım getirir Aile Dizimi. Nitekim Mark Wolynn’in Seninle Başlamadı adlı kitabı da kaynak eser olarak kameraya sıkça yansıtılır. Bilince çıkarmadığımız, acı çekmemize sebep olan travmalarımız bizi en derinden atalarımıza bağlar. Kitap bu yönüyle kişide dönüştürücü bir yaklaşım ortaya koyar.
Benim de başucu kitabımdır. Dizide olduğu gibi köklerimin derinine indiğim uzun bir aile dizimi eğitiminden geçtim. Yıllardır mustarip olduğum öksürükle başladı bu serüven. Sistemik olarak baktığımda, atalarımdan bana akan bazı dinamiklerin olduğu ortaya çıktı. O dinamiklere bazı sebeplerden dolayı bile isteye yapıştığımı da gördüm. Araştırmalarıma göre büyük dedelerimden biri savaş nedeniyle soğuklara maruz kalmış ve eve döndüğünde soğuktan bacakları morarmış ve kısa zaman sonra geçişini yapmış. Araştırmalarımdan bir diğeri ise büyük amcamın bir köprü ayağı inşaatı esnasında toprak altında kalarak hayatını yitirmesidir. Boğazıma yapışan ve sürekli öksürerek dışarıya atmak istediğim şey, o soğuk kar ve kum taneleriydi aslında.
Bedenimin dikkat çektiği ve yara olarak ifade ettiğim öksürük sayesinde atalarımın geçmişini daha yakından tanıma fırsatı buldum; nereden geldikleri, acıları, kederleri, uğradıkları şiddetler, geçirdikleri deneyimler… Bütün zorluklardan geçerek geride bana kadar gelen bir miras bırakmışlardı. Aldığım onca eğitim ve yaptığım çalışmalardan sonra neyi seçeceğimin belirleyicisinin ben olduğumu o zaman fark ettim. Acıya bakıp onu büyütecek miydim, yoksa iyileşmeyi mi seçecektim? Vardığım sonuç, atalarımdaki gücü taşıyabileceğim yönündeydi! Ama acılarını taşımamın kime ne faydası olacaktı? Açık ki ne bana ne de benden sonraki nesillere bir yararı vardı. Her seferinde olduğu gibi, onca zorluğu yaşayan bütün kök geçmişimin önünde bir kez daha saygıyla eğiliyorum.
Yaralı şifacı Çhiron’un mitolojik bir hikayesi vardır. Yarı at, yarı insan doğan Chiron, çirkin mi çirkinmiş. Bu yüzden annesi ve babası tarafından kabul görmeyip terk edilmiş. Apollo onu bularak her konuda eğitmiş. Günlerden bir gün Chiron bir yakını tarafından yanlışlıkla yaralanır. Uzun süre yarası için şifa arar ancak bulamaz. Bu şifa arayışı sırasında birçok iyileştirme yöntemi öğrenir. Sonunda, dinmeyen acısından kurtulmak için ona bahşedilmiş ölümsüzlükten bile vazgeçer ve bir fani olur.
Chiron vari her birimiz bir şekilde yaralıyız. 20 yıl önce alerjik öksürük sebebiyle şifa aramaya çıkmıştım. Bu serüven bana pek çok şey öğretti. O zamana kadar tıbben yapılması gereken ne varsa uygulanmıştı. Üstelik ilaçları çoğalttıkça alerjik reaksiyonlar da artıyor gibiydi.
Kendimi çok çaresiz hissettiğim bir dönemde reiki karşıma çıktı. Reiki, öğrendiğim ilk şifa çalışmalarını istikrarlı bir şekilde sürdüremedim. Çünkü öksürmek bu çalışmalardan daha kolay gelmişti. Her seferinde daha kolay, daha çabuk, daha etkili bir yöntemin peşine düştüm. Böylece yıllarım şifa bulmakla geçti. Her seferinde bir umut ve sonrasında gelen ayrı bir hayal kırıklığı, ayrı bir farkındalık. Bununla beraber tek yaramın öksürük olmadığı ile de yüzleşiyordum. Aynı Chiron gibi yaralarımı iyileştirme yolunda yeni teknikler öğreniyordum. Her aldığım eğitimden kısmen de olsa faydalanıyordum. Fakat istikrarlı olmadığım için geçici faydalar elde ettikten sonra yine başa dönüyordum ama her öğrendiğim ise beni daha çok etkiliyordu. Bu ise öğrenme isteğimi kamçılıyordu.
En iyi çalışmalarımdan biri Tamer Dövücü Hoca’yla Optimum Denge Modeli eğitiminde gerçekleşti. Ona göre, hayatımızdaki optimum dengeyi sağlayabilmek için bir ayağın başarı karesinde, diğerinin huzur karesinde olması gerekiyor. Bu başarı ve huzur karesinde pozitif duygu ve yeteneklerimiz hakimdir. Bu dört kareden diğer ikisi ise olumsuz olan anksiyete ve depresyon kareleridir. Bu iki karede negatif duygular ve olumsuz yetenekler geliştirmişizdir. Kişileri içine hapseden bir döngüdür bu. Kendi dengemi sağlamak, anksiyete ve depresyondan uzaklaşmak için huzur alanında kalmayı tercih ettim. Burası sanki kilidi açan alanım oldu, o acıları huzur alanının dışında kabulle bıraktığımda kendime çare olabildim.
Bu yolculukların devamında Tamer Hocamın eğitiminde sağlık bölümünü anlattığı sırada aslında öksürükten kurtulamamayı başarısızlık olarak tanımladığımı fark ettim. Fakat bunun Optimum Denge Haritasında başarı karesinde olmaması gerektiğini öğrendiğimde bir aydınlanma yaşadım. Onun anlattığına göre psikolojimizin alerjiyi etkileme oranı %70- 75 civarındaymış. Geçmişe kıyasla zaten bu orana ulaşmış, %70 azalmayı sağlamıştım. Diğer kalan yüzdelik ise bedenimde kronikleşmişti. Şimdiyse, onu kabullenmeye çalışıyor ve tedavi arayışımı sürdürüyorum.
Sonuç olarak, hayat varsa sorun var, ancak hayat biterse sorunlar da biter. Ezeli beri gelen bu meselelerin, yaraların benimle son bulacağını düşünmek büyük bir yanılsamadır. Açıktır ki yaşam döngüsü sürdükçe devam edip gidecektir. Önemli olan her durum karşısında dengede kalabilmektir, optimum dengede…
Kabule geçmek ve arayışta olmak aslında tıpkı yaralı şifacı Chiron gibi hakkımız olan bazı şeylerden feragat ederek başlar.
Yaralarımızla yüzleştikçe içimizden başka bir kuvvet doğar ve sanki bununla yeniden şekilleniriz. Aynı yaşanmışlıkların ve üzüntülerin içimizden geçmesine izin verdikçe hapishanenin demir parmaklıklarından biri de eksilir.
“Biz yaralarımızla yüzleştiğimizde farkına varmadığımız yaratıcılığa da ulaşırız ve belki de aradığımız dönüşüm bu yaralarımızdadır”. Bu yolla farkına varmadığım yaratıcılığımı, aldığım eğitim ve deneyimlerle şifalandırıyor ve bununla birlikte öksürüğümün işaret ettiği boğaz çakramın temsili olan yaratıcı tarafımı sevgi ve samimiyetle, yürekten yazıya dökerek kendime fayda sağlıyorum. Bütünün yararına olması dileğiyle,
Şefkatle,
Yeni yorum ekle