Soyut Resimlerinde Reenkarnasyonu Anlatan Sanatçı:
ZEYNEP MUNZUR
Gülseren Sönmez
Sanatçının serüveni doğmadan yazılmıştır. Zeynep Munzur’da olduğu gibi.
O; su, ateş, toprak, hava ile reenkarne olmuş bir ruhtur.
O; suyun önlenemez gücünü, berraklığını, sadeliğini her canlı için gerekliliğini; ateşin ısısını, ışığını; toprağın anaç ve doğurganlığını, havanın en büyük ihtiyaç olduğunu, onunda gerektiğinde serinletici bir meltem, gerektiğinde fırtınalar koparan bir güç olduğunu bilerek ruhuyla yoğurmuş kendini var etmiştir.
Çocukluğunda yalnız geçen günler, ona kök salmasını, çok derinlere kök salmasını istemiş. Özgür ruhu da uçmasını istemiş... “Uç uç dilediğin yere kadar uç,” demiş. Bu çelişki onu oluşturan en güzel durum olmuştur.
Picasso’yu Leonardo’yu Mikelanj’ı düşünmüş. “Onlar da özgür ruhları doğrultusunda uçmadılar mı?” demiş. Bir masal dünyası içinde başlamış hayata. Öyle bir hayal dünyası ki; onu somut gerçeklerden uzaklaştırıp yalınlığa götürmüş. Artık onun resimlerinde biçimler, formlar yok olmuş. Onun resimlerine bakanlar soyut resimle karşılaşır olmuşlar.
Resim izleyene seslenmiş “Bana yakından bak! İçimdeki yaşanmışlıkları gör. Ben kolay kolay var olmadım. Birçok ‘an’ı içimde saklıyorum. Ressamımın hayatını sergiliyorum. (Bebekliğinden, ilk okula, orta okula, liseye, üniversiteye gidişine ve sonraki yaşamını, yaşadığı sevinçleri, mutluluktan uçtuğu anları, acıları…Ben, o değil miyim? (O – ben). 'Ben' diye anlatacağım. Atalarımdan getirdiklerimi, okuduklarımı, kendi ülkemin tarihi hakkında edindiklerimi, ülkemin coğrafyasını, hatta yaşadığım ülkelerin coğrafyalarını, sosyal içerikli olayları, biçim ve renklerimle anlatıyorum. Biçim ve renk katmanlarım aralarındaki zaman katmanlarını görebilirsin. O katmanlar beni sana anlatır. Üzerimdeki çizgilere bak. Her çizgideki gizemi gör. Ben gizem doluyum. Çözülmeyi bekleyen…”
“Gördüm!!! Neden ben yokum o katmanlar arasında? … Beni de anlatsan olmaz mı? Kanlı canlı karşındayım.”
“Ressamıma söyleyeyim, o bilir.” “Hani sen ressamdın.” “O kadar da değil, ben ressamının eserlerinden biriyim.”
“Tamam anlaşıldı. Şunu söylemeden geçemeyeceğim sen soyut dışavurumcusun. Duygularını ne kadar gizlemeye çalışsan da renklerin ne kadar parlak, yalın ve temiz olsa da gizlemeye çalıştığın acılarını, çelişkilerini güzelliğini, öz benliğindeki kendine güveni, özgürlüğe olan tutkunu; esas amacının da hayata kök salmak olduğunu da görebiliyorum. Resimlerinle kendini anlatmışsın farkında mısın? Her insanın eseri aslında kendini anlatır. İyi ki farklı farklı insanlar, farklı yaşayışlar var. Yoksa dünyada ki her resim aynı olurdu. Anladığım kadarıyla sen büyük bir yoldasın. Yolunu aşıp geçiyorsun. Bir düşünüp, aynı anda pek çok yolu deniyorsun. Sakın kendini yorma yeni yollar farklı açılımlar getirirken yorgunlukta getirir. Emin adımlarla yavaş yavaş gitmek her zaman doğruyu buldurur.”
“Bu sözleri kime anlatıyorsun, bana mı ressamıma mı? Ben onun yapıtlarından biriyim.”
“Birden daldım, karşımda ressamın var zannedip konuştum da konuştum. Sen de sahibinin bir parçası değil misin? Öyle demedin mi?”
“Gülseren Hanım, ben aklın ve kalbin ötesinde ruhumla resim yapıyorum. Ruhum ne istiyorsa onu. Kalbim heyecanlanıp resmi bozabiliyor, aklım gerçeği olduğu gibi anlatıyor. Ruhum resme tüm yaşanmışlığımla beni katıyor. Ruhumun ışığını, ısısını veriyorum resimlerime. O nedenle de her resmime 'benim parçam' diyorum. Evet onlar benim parçalarım.”
“Çok güzel, demek ruhunun ısısı, ışığı, bundan güzeli olamaz. Ruhun her zaman sana doğruyu bulduracak.”
Zeynep Munzur son zamanlardaki çalışmaları için “yaşam çarkı içinde dönüp duruyoruz. Bu çark kimimizi duygusal yönden vuruyor, kimimizi ekonomik yönden. Yurdumdaki çarpıklaşan hayat da insanı yoruyor. Kadına şiddet derinden yaralıyor. Sanatçı olunca da her türlü olaydan etkileniyor insan. Bu çarpıklıklardan, meydana gelen çeşit çeşit döngülerden uzak duramıyoruz. Son zamanlarda bu nedenle renklerim grileşti, resimlerime siyah renkler girdi. Resimlerimin dokuları çoğaldı. Her farklı doku, farklı farklı düzeni, çarpıklığı anlatmaya başladı. Bu renk grileşmesi yanında bana doğru gelen hayat ışığını da resimlerimde görmeye çalıştım. En çıkmazımın olduğum anda ışıklı renklere sarıldım. Sarı ve turuncuya...
Resimlerimde kontrast renklere çok yer verdim. Soğuk renkleri sıcak renkler ısıtsın diye…Gri ve siyaha bürüdüğüm tuvalime beyaz renk sürerek ısıttım. Çünkü her koşulda hayatın güzel olduğunu biliyorum. Hayatı seviyorum.
Her resmim, benim için can oluyor, yoldaş oluyor. Ben; ben de olan beni buluyorum. Ben, benim oluyorum,” diyorum.
Bazen de doku kazanmak için tuval üzerine koyduğum renkleri kazıdım. Sanki yaşanmış aşkları, sevgileri, acıları ortaya çıkartmacasına. Ben resimle yaşıyor, onunla var oluyorum. Bana doğmadan biçilmiş yolda ilerliyorum.
Başka bir resmim de, gecenin petrol mavisinin içinde de yine ışığı ve onun aydınlattığı mekânı, denizin sularını, doğayı görmeye çalışıyorum. Bunları, soyut gerçekler içinde; hep aydınlık hep aydınlık olarak arıyorum. Tek çıkışımızın aydınlıkları düşünerek olacağını da biliyorum. En büyük umudun sanat olduğuna, onun girdiği ruhları aydınlattığına da inanıyorum
Bazen de renkler arasından kendimi bulmaya çalışıyorum. “Ben kaybolmadım buradayım” diyorum. Dünyaya portremi eser olarak bırakıyorum.
Bazen de döngü çalışmalarımda cennet doğayı yeşil renklerimle anlatıyorum. Döngü çalışmalarımı yaparken hem konuşuyor hem ruhumla hem de bedenimle dans ediyor, şarkı söylüyorum, içimdeki dans her zaman çok hızlı oluyor kalbim yerinden çıkacak gibi… O nedenle de fırçamdaki renkler hızla dönüyor, dönüyor. İçimdeki hıza yetişemiyorum. İçimdeki hıza sus kalbim sus bir an kadar sus diye sesleniyorum. Biraz sakinleştikten sonra, sonunda içimi ısıtan beni, ben yapan eserime kavuşmuş oluyorum. Mutluluktan uçuyorum. Bittiği anda da oturup o resim hakkında küçük notlar yazıyorum. Bu notları birleştirip bir kitapçık çıkarmayı hayal ediyorum.
Tüm eserlerimi yaparken yağlı boyadan da, akrilik boyadan da, sulu boyadan da, kalemlerden de pastelden de çeşitli kalemlerden de tutkallardan da faydalanıyorum.
Zeynep Munzur yaşamın insana verilmiş en güzel hediye olduğunu, sanatçının da yaşama borcunun olduğunu bilir. O borcu ödemek için de nefesinin son anına kadar çalışmak ister. O sanatın, kendine doğmadan yazılmış bir yazgı olduğunu bilir.
O nedenle de var gücüyle çalışır da çalışır. Anton Çehov da “bizi çalışmak kurtarır diyerek sanatçıyı anlatır. Bilginin efendisi olmak için çalışmanın çocuğu olmak gerekir, mücadele varsa zaferi sonundadır” diyerek devam eder.
Büyük Atatürk’ümüz de “hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz… Hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz. Fakat sanatkâr olamazsınız. Yüksek bir insan topluluğu olan Türk Milleti’nin tarihi bir özelliği de güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir,” diyor.
Zeynep Munzur’un kısa özgeçmişi ve amacı
Zeynep Munzur Ankara doğar, eğitimine Almanya'da başlar, daha sonra TED Ankara Koleji'nden mezun olur. Ankara Üniversitesi, İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun olduktan sonra Davranış Bilimleri ve İşletme uzmanlık dallarında yüksek lisans yapar.
Ailesinin fertleri arasında müzisyenler vardır. Küçük yaşlarda üniversite eğitimine kadar piyano ve resim dersleri alır. Çocuk yaşlarda başladığı 'ilk aşkım' dediği resim çalışmalarına ağırlık verir. Küçük yaşlardan itibaren sanat kitapları onun elinin altındadır.
Van Gogh, Picasso gibi ressamlardan çok etkilenir. Sabri Akça atölyesinde başlayan bu aşk; 1994 yılında profesyonel resim çalışmalarıma başlamasına. 1995 yılında ilk karma sergiye katılmasına neden olur.
Akademik kariyeri devam ederken resim yapmaya ve sanat aktivitelerini takip etmeye gayret eder.
Doğu kültürü ve inanışlarından etkilenir. Resimlerinde, Zen, Tibet ve Budizm düşünceleri doğrultusunda yaratıcılığını ortaya koyarak resimler yapar.
Amacını; “soyut biçimler yaratarak, resmimde ki estetik değerlerimi bütünlük içerisinde izleyicilerin hissedebilmelerini sağlamaya çalışıyorum. Özgürlük sanat anlayışımın ifadesidir. Şekil veya şekilsizlik, renklerle iç dünyamda ki duygularımı ifade etmek istediğim kültürel olguyu kimi zaman bilinçsizlik düzeyinde belirli bir kurgudan bağımsız ifade etmeye çalışıyorum. Ayrıca resimlerim de kendi bilgim doğrultusunda Reenkarnasyonu anlatmaya çalışıyorum,” diye ifade ediyor.
Bende “yolun açık olsun Zeynep Munzur,” diyorum.
Yorum
Gülseren hanım bu ressamı…
Gülseren hanım bu ressamı ilk defa duyuyorum. Oysa güçlü bir ressam. Kaybolmasını özlediği için zorba dergiye teşekkür ediyorum. Siz.de ironik tarzınız ile anlatıyorsunuz. Sanatçı renklerini bulmuş.
Zeynep hanım Parlak ve sıcak…
Zeynep hanım
Parlak ve sıcak renkler kişiliğinize etki ediyor mu. Ya da tam tersi mi
Renkler
In reply to Zeynep hanım Parlak ve sıcak… by Ali Sırakaya (doğrulanmamış)
Kişiliğim ruhum düşüncelerim - inişler çıkışlar sanırım renkler ile ve hatta burda görsellerde yok ama dokular ile tuvalde hayat buluyor.. bazen de renkler ile kendimi de bulduğum doğrudur..
Kadına şiddette karşı bir fırça da siz atmışsınız
Merhaba, sanatın her alanında, sazla, sözle, renklerle, fırçalarla kadına şiddette karşı durmak çok değerli. Teşekkürler kadın ve güç derneği böyle etkinlikler başlatmıştı. Sizleri de destek olmaya çağırıyoruz. Saygılarımla
Yeni yorum ekle