Bir Zihin Etkinliği Olarak Sanat
Fahri Atasoy
Felsefeye giriş yaparken bir zihin etkinliği olduğunu söylüyoruz. Varlık üzerine yapılan düşünme etkinliği felsefeyi doğuruyor. Burada kullanılan varlık kavramı en geniş anlamında bütün kategorileri içine alıyor. Kozmos, doğa, yeryüzü ve gökyüzü, insan ve insana bağlı olarak ortaya çıkan kültür varlıkları alanı gittikçe genişletiyor. Bu arada metafizik alanla ilgili varlıklar da felsefenin ilgisi içindedir. Konumuz sanat olduğuna göre bu yazımızda ilgimiz kültürel alana yoğunlaşmalıdır. Kültür, insan tarafından yaratılan bir gerçekliktir. En kıymetli kısmı sanattır.
Sanat bir zihinsel etkinlik olarak gerçekleşir. Sanatı yapan özne olarak sanatçının özel vasıfları olmalıdır. Bu vasıfların bir kısmı eğitimle tecrübeyle kazandırılırken bir kısmı doğuştan yatkınlık gerektirir. Sanatçı özel yetenekleri olan insandır. Öncelikle zihin gücü yerinde olmalıdır. Sonrasında yaptığı sanata göre bedensel yeterliliği aranır. Örneğin müzisyen olacak bir sanatçının kulak duyusu özel bir hassasiyete sahip olmalıdır. Zihin ve beden güçleri yerinde olan her insan sanatçı olamaz. Asıl olması gereken duyguları ve hayal gücüdür. Bunlar devreye girmeden bir insanın estetik sanat ürünü ortaya koyması beklenemez.
Sanatı anlamak için önce iki boyutunu görmek lazım. Bunlar üzerinden ilerlemek işimizi kolaylaştırır. Birincisi sanatçı olan özne, ikincisi estetik ürün olarak ortaya çıkan eser. Yukarıda sanatçı hakkında olması gerekenleri tespit etmeye çalıştık. Sanatçı belli yeteneklere sahip ve bu yetenekleri eğitim yoluyla geliştirmiş özel bir insan olduğunu gördük. Karşısında somut veya soyut bir varlık olsa da olmasa da sanatçı eserini yaratma gücüne sahiptir. Bir filozof veya bilim adamı veya bir mistik din adamı gibi zihinsel yolculuğa çıkmıştır. İlk üçünün karşısında mutlaka varlık adında bir muhatap vardır ama sanatçının muhatabı kendisidir. Varlığı kendisi ortaya çıkartır. Sanat eseri sanatçının ürünü olan yeni bir barlık alanı oluşturur.
Felsefe sanatçının ürünü olan estetik eserleri bir varlık alanı olarak kendisine konu edinir. Bu bağlamda adına estetik dediğimiz sanat felsefesi ortaya çıkar. Eser artık kendi başına bir varlıktır ve sanatçının kontrolünden çıkmıştır. Bir kültür varlığı haline dönüşmüştür. Sanat, bu anlamda kültürün en güçlü kaynaklarından birisidir. Hatta kültürün bir medeniyet haline gelmesindeki en önemli ölçütlerinden birisidir. Bir toplumun kimliği kültürüne bağlıdır ve o anlamda kültür o toplumu ifade etmek için de kullanılır. Dolayısıyla bir kültür grubunun medeniyet seviyesine çıkması özellikle evrensel boyutta sanat eserleri üretmesine bağlıdır. Müzik, edebiyat, mimari, görsel sanatlar ve yeni kültür unsurları arasında öne çıkan sinema gibi alanlarda verilen eserler bir ülkenin ayrıcalığını gösterir. Bir ülkenin insanları sanat ve felsefe alanında evrensel katkılar sağlayacak seviyede ise o ülke yüksek kültüre sahip olarak kabul edilir.
Sanat eserinin kültüre çok kıymetli katkılar sağladığını görüyoruz. İnsanın yaptığı her ürüne de sanat eseri demiyoruz. Sanat eserinde bazı temel özellikler aramamız lazım. Birinci özelliği sanat eserinin “güzel” formunda olmasıdır. O zaman “güzel nedir” sorusu akla gelir. Felsefede çok tartışılan ve üzerine estetik teoriler geliştirilen bir konu güzellik. Felsefenin at sineği Sokrates her varlığın zihnimizde idea olarak yer aldığını iddia ederek, bu tür kavram açıklamalarının yolunu açmıştır. Zihnimizdeki ideaların en üst katmanında iyi ideası vardır ve ahlakın temel ilkesini oluşturur. Onun altında yer alan ve karşılığı dış dünyada somut olarak yer almayan varlıklardan (idealardan) birisi de güzel ideasıdır. Dış dünyada tek tek nesneler için bu güzeldir dediğimizde bize ölçü olacak güzel ideası, ancak zihnimizde varsa kullanılabilir. Sokrates güzel ideasının ayrıntılı bir açıklamasını vermez ama günlük kullanımımızda güzel dediğimiz şeylerin neden güzel olarak kabul edildiğini sorgular. Sanat felsefesi böylece başlar.
Güzellik konusunda bizim kültürümüzde de farklı anlamlar ve kullanımlar vardır. Örneğin çağımızın en büyük ozanlarından birisi Âşık Veysel bir dizesinde “güzelliğin on para etmez, bu bendeki aşk olmasa” diyerek güzelliğe öznel bir anlam yüklemiştir. Burada sanat eserindeki güzelden ziyade güzel kadın (insan) söz konusu edilmektedir. Aşık Veysel’in sazıyla söylediği türküler ve sözlerin güzelliği ise tartışmasız herkes tarafından hayranlıkla karşılanmaktadır. Bana göre bu eserler güzel değil diyebilecek insan yok gibidir. Varsa da o konudaki değerlendirmesi normal karşılanmaz. Bazı eserler karşısında farklı kültürlerden insanlar bile etkilenir. Burada iki kavram öne çıkar gibi oldu: birincisi hayranlık, ikincisi etkilenmek. Bu kavramlar bize güzelliği belirlemekte sanki kılavuz olacaklarmış gibi görünmektedir.
Güzel olarak ortaya konan bir sanat eseri insanları etkilemekte ve hayran bırakmaktadır. Eser karşısında bir insan tereddüt etmeden güzelliğini hissedebiliyorsa estetik değeri yüksek demektir. Bir heykel, bir resim, bir beste, bir şiir, bir film, bir işleme kendi özgünlüğü içinde değer taşır. Sanatçı neyi kastederse etsin neyi amaçlarsa amaçlasın artık bir eser olarak karşımızdadır. Bir varlık biçimidir artık. Sanat felsefecilerinin ve eleştirmenlerin muhatabıdır. Bu eser bir sanatçının zihinsel ürünü olarak biriciktir ve özgünlüğü oranında değerlidir. Yani taklit eserlerin sanat bakımından pek kıymeti yoktur. Her ne kadar güzel görünseler de değer kazanamazlar. Sanat eserinde özgünlük ve biriciklik esastır.
Sanat insanın kendisini ifade etme ve inşa etme sürecinde çok özel bir alandır. İnsanın insan olabilmesi için biyolojik varlığı yeterli değildir. Öncelikle kendisini keşfetmesi, geliştirmesi ve kontrol edebilesi gerekir. Hayvanlarda içgüdü bedeni yönetir ama insanda başıboştur. Daha doğrusu başında zihin-akıl olmalıdır. İnsanın kendisini yönetebilmesi esastır. Bunu yaparken bazı temel ilkeler gereklidir ve ahlak bu bağlamda ortaya çıkar. Ahlaki ilkelere dayanarak beden arzularını ve hırslarını yönetebilen birey, insan olma iradesi gösterir. Sonrasında insan zihinsel eylemlere başlar ve bunlar içinde ahlaka en yakını sanattır. İyi ve güzel insanın hayatında çok özel bir anlama ve yere sahiptir. İnsan iyi olmalı ve güzellikler yaratabilmelidir ki diğer canlılara fark yaratabilsin. Ahlak ilkelerine uyan, sanata hayatında yer ayıran, bilime kulak veren ve felsefeyi düşünme vesilesi olarak içselleştiren, Tanrı ile gönül dünyasında bağ kurabilen insan gerçek anlamda insan olmaya başlar. Bunlardan en azından birini iyi yapabilmelidir. Bunları yapamadığımızda dünyada yaşayıp gideriz sadece.
İnsan olmak sadece insan doğmak değildir. İnsan kendisine verilen yeteneklerle hayatı zenginleştirir, kendisini gerçekleştirir, toplumu ve kültürü güçlendirir. Sanat bu yeteneklerin en özelidir. Sanatçının yarattığı eserler insanlığa sunulmuş bir armağandır. Dünyada insanoğlu var oldukça eserler insanlığın simgesi olacaktır. Modern çağ öncesinde sanat büyük oranda anonim olarak hayat bulmuştur ama modernleşmeyle birlikte bireysel özgünlük öne çıkmıştır. Artık sanat eserinde sanatçının imzası önemlidir. O sanatçı aynı zamanda içinde yaşadığı kültürün bir parçasıdır.
*Kırıkkale Üniversitesi Sosyoloji Bölümü. Öğr. Üyesi
İpek Yolu Tarih Kültür ve Sanat Araştırmaları Derneği Bşk.
Yorum
Hocam ufuk açtı yazınız. …
Hocam ufuk açtı yazınız. Sanat bir düşünsel eylem midir. Ya da düşüncenin sanattaki yeri nedir?
Aynur hanım insanın zihin…
In reply to Hocam ufuk açtı yazınız. … by Aynur Güven (doğrulanmamış)
Aynur hanım insanın zihin ile yapığı faaliyetlerin içinde öne çıkanları: felsefe, bilim, sanat ve dindir. İnsana ayrıcalık katar. Sanat biraz duygu gerektirir ama eserin ortaya çıkmasını sağlayan güçlü bir zihin yapısıdır. Bütün sanat dalları için bu durum geçerlidir. Sadece sanatta zihin felsefe ve bilimdekinden farklı çalışır. Mistik dini yaşantı için de bu geçerlidir. Hayal ve ilham da bir zihin etkinliğidir. Selam ve sevgiyle...
Hocam sanatın bir felsefesi…
Hocam sanatın bir felsefesi var mıdır. Teşekkürler
Elçin hanım merhaba…
In reply to Hocam sanatın bir felsefesi… by Elçin Bahar (doğrulanmamış)
Elçin hanım merhaba. Mesajınızı yeni gördüm kusura bakmayın. Felsefe genel anlamda varlık problemi üzerine düşünmektir. İnsanın yapıp etmelerinden doğan varoluşlar da bu anlamda felsefenin konusuna girer. Felsefe yapabilen filozofların bu konularda yaklaşımları ve anlayışları oluşur. Dolayısıyla sanata da her filozof farklı bakabilir. Dolayısıyla kendi kendine bir sanat felsefesi değil de filozofa bağlı olarak sanat felsefesi olur. J. P. Sartre'ın sanat felsefesi gibi...
Sanatçılar sanatın bir zihin…
Sanatçılar sanatın bir zihin etkinliği olduğunu biliyor mu sizce. Konustuklarim bir beceri yetenek tutturmuş gidiyor. Sorum şu düşünme en büyük yeti mıdır hocam.
Değerli isimsiz okuyucumuz…
In reply to Sanatçılar sanatın bir zihin… by Konuk (doğrulanmamış)
Değerli isimsiz okuyucumuz insan çoğu zaman kendi yaptığı işin ne olduğunu sorgulamaz. Öğrendiği şekliyle yapar gider. Bilim adamı bilim ne olduğunu sorgulamaz. Ona verilen çerçeve içinde işini yapar. Biz felsefe ile dışarıdan bütünlüğü içinde bakarız. Eylemin özü düşünmeye, dolayısıyla zihin eylemine dayanır. Diğer unsurlar yardımcıdır sadece.
Fahri bey geçenlerde mine…
Fahri bey geçenlerde mine söğüt un ahlak belanızı versin konferansını dinlerken hissettiklerimi yazilarinizda buldum. Toplum ahlaka karşı bir temizlik harekatı başlatmalı. Kutlarım.
Fahri bey geçenlerde mine…
Fahri bey geçenlerde mine söğüt un ahlak belanızı versin konferansını dinlerken hissettiklerimi yazilarinizda buldum. Toplum ahlaka karşı bir temizlik harekatı başlatmalı. Kutlarım.
Teşekkür ederim İlgin…
In reply to Fahri bey geçenlerde mine… by İlgin Derelioglu (doğrulanmamış)
Teşekkür ederim İlgin Derelioglu. İnsan olmak emek istiyor. En büyük göstergesi kendi iradesiyle ahlaklı olabilmekte. Başkasına bırakmadan sadece kendisi karar verebiliyorsa kıymetli. Selamlar sevgiler...
Yeni yorum ekle