Yenişehir

Deneme

Yenişehir


Zerrin Dağcı


Ankara’da henüz gökdelenler ve rezidanslar yoktu, şehir daha betona teslim olmamıştı. Bunların yerinde tek ya da iki katlı evler; leylaklı, mor salkımlı, erguvanlı, elma ve kaysı ağaçlı bahçeler vardı. Akşamları ailece balkon ve bahçe sefaları yapılırdı. Yenişehir bir zamanlar Ankara’nın en gözde semtiydi. 
“Yenişehir neresi” dediğinizi duyar gibiyim. Demirtepe köprüsünden Koleje, Sıhhiye’den Kocatepe Camii’ne kadar giden kocaman bir alan. İki katlı, bahçeli evler diyarı. Ne yazık ki günümüzde bu evlerden çok az kaldı.

zorbatv.dergi

Geçenlerde Yüksel Caddesi’nde gezmeye çıktım. Sarı yapraklar, esen rüzgârla yere düşüyorlardı. Bir tanesi önce omzuma, sonra da yere düştü.  Ani çıkan rüzgârla sürekli yer değiştiriyordu. Yaprağın peşine takılıp yürümeye başladım. 
Yollar sararmış çınar yapraklarıyla kaplıydı. Bir temizlik görevlisi onları topluyordu. Aslında toplamasa belki daha da iyi olacaktı. Sararmış yapraklar asfaltın üzerinde altın gibi parlıyorlardı.

Eskiden Aralık ayı karlı, buzlu ve soğuk geçerdi. Şimdilerde ise sonbahar gibi geçiyor. Mevsimler değişti. 
Evimiz Yüksel Caddesi’nin en sonundaydı. Tarif ederken caddenin Kolej tarafı derdik. Bahçe katıyla birlikte üç katlıydı. Dört dairenin dört ayrı girişi vardı. 
Televizyonun olmadığı yıllarda tiyatro, opera ve baleyle ailem çok ilgiliydi. Evde sanatçıların ‘Allah vergisi’ bir yeteneğe sahip olduğu konuşulurdu. 
Üst katımızda Devlet Balesi’nin ünlü sanatçısı Oya Suna Eden (Şenel) ve ailesi otururdu. Oya Abla, Türk Bale’sinin kurucusu Ninette de Valois’nın desteğiyle, bir süreliğine Londra’ya eğitime gönderilmişti. Eğitimini bitirince Türkiye’ye dönmüş ve koreolojist olarak çalışmaya başlamıştı. Onları her ziyaret ettiğimde salon duvarlarındaki bale yaparken çektirdiği fotoğrafları hayranlıkla izlerdim.

Alt katımızda ünlü tiyatro insanı Yıldırım Önal’ın Devlet Tiyatrolarında suflör olan eşi ve yine bir tiyatro sanatçısı olan kızı Ayça Önal otururlardı.
Annemin arkadaşlarından Mediha Gökçer de bize gelip giden, sanat sohbetleri yaptığımız bir tiyatro sanatçısıydı. Bize çok yakın bir evde ünlü soprano Işık Kurt’un anne ve babası otururdu. Anne ve babamın böyle değerli sanatçı dostları olduğu için çok gururlanırdım.

Ataç Sokak’ta oturan Türk Tiyatrosunun duayenlerinden Yalın Tolga da, yine Yüksel Caddesi’nde oturan Türk Sanat Müziği’nin önde gelen sanatçılarından Kutlu Payaslı da komşularımızdandı. 

Yüksel Caddesi’nde kuru yaprağın peşine düşüp yürümeye devam ediyorum. Buralardaki eski evlerin yerinde şimdi apartmanlar var. Annem anlatmıştı. Ona da halası nakletmiş. Bir zamanlar bu evlerden birinde üst düzey bir bürokrat ve kendisinden yaşça bir hayli küçük Macar asıllı eşi yaşarmış.

Genç kadın çok güzelmiş. Her sabah, üzerinde tüylü yakalı sabahlıklar, ponponlu terliklerle bahçe kapısına kadar eşini geçirir, arkasından da el sallarmış. Kısa sürede bu durum komşuların da ilgisini çekmiş. Herkes perdelerinin arkasından her gün bir tören edasında yapılan bu uğurlama merasimini hayranlıkla izlermiş. Anneme bu kadının kim olduğunu sordum. Bu genç ve güzel kadın Zsa Zsa Gabor’muş. Bayan Gabor, zaman zaman aşçısı Macar olan Ulus’taki bir otelin pastanesine gidip Macar tatlıları yermiş.

1943’de Kızılay’daki Beyaz Rus kökenli Süreyya Bey’in ( Sergei) açtığı Süreyya Gazinosu da dillere destanmış. Kızılay Meydanı’nda, Ziya Gökalp Caddesi üzerinde açılmış ve 1963’de bina yıkılana kadar 20 yıl burada hizmet vermiş. Ankara’daki üst düzey çevrenin mekânıymış. Güler yüzlü servis elemanları, kaliteli mutfağı, şahane orkestrasıyla sadece Ankaralıların değil, başkentte yaşayan diplomatların da uğrak yeriymiş. Devlet kademesinden de müdavimleri varmış. Son derece nezih bir yer olarak nam salmış. Buraya kadınlar, uzun elbiseyle, erkekler koyu renk takım elbise ve kravatla gelirlermiş.

Yenişehir’de, İzmir Caddesi ile Atatürk Bulvarı’nın köşesinde bulunan Özen Pastanesi, Nurullah Ataç ile birlikte anılırmış. Bu pastanenin müdavimlerinden olan yazar, arkadaşlarıyla burada buluşur, randevularını hep bu pastanede verirmiş. Özen Pastanesi daha sonra Kızılay Genel Merkezi’nin (şimdiki Kızılay Alışveriş Merkezi) yanında bir şube açmış ve 1960’lı yıllara kadar hizmet vermeye devam etmiş.

Özen Pastanesinin dışında bir de Kutlu Pastanesi varmış. Ziya Gökalp Caddesi ile Atatürk Bulvarı’nın köşesinde yer alan bu pastane Paris havalı olduğu için Ankaralıların çok ilgisini çekmiş. Günün her saatinde şık hanımlar ve beylerle doluymuş. Kaldırımın üzerine kadar çekilen tentelerin altındaki masalarda Ankara’nın seçkin simalarını, sanatçılarını, şair ve yazarlarını görmek mümkünmüş. Pastane’nin asma katında bir orkestradan müzik dinleme imkânı da varmış. Kutlu Pastanesi, Sabahattin Ali, Faruk Nafiz Çamlıbel, Ahmet Hamdi Tanpınar, gibi yazarların ve Refik Ekipman, Muhittin Sebati gibi ressamların uğrak yeriymiş. O dönemde henüz Ankara’da resim galerileri yokmuş ama Pastanenin duvarları tablolarla doluymuş. Hatta 1943 yılında açılan Bedri Rahmi Eyüboğlu sergisi büyük ilgi görmüş.
Bu pastanelerde mozaik pasta, profiterol, supangle gibi farklı ürünleri bulmak mümkünmüşzorbatv.dergi

15 Kasım 1953’de Kızılay’da Tuna Caddesi’nin Atatürk Bulvarı çıkışında Reşat ve Vahit Önat kardeşler tarafından açılan ve ‘Piknik’ adı verilen lokanta-şarküteri Ankara’da çok sevilmiş. Yemekleri, sosları, Arjantin birasıyla gerçek bir lezzet durağı olmuş.
Kızılay’da Bulvar üzerinde ayrıca Vogue Çorapçısı, ışıklı panosunda top oynayan bir kız olan Me-Ka çocuk mağazası, Şen Triko, Emek kuruyemişçisi, Hacı Bekir Lokumcusu, Milli Piyango mağazası, Kültür Kitabevi, Bulvar ve Ali Nazmi Pasajları vardı. Bir dönem Ankara’nın en ünlü plakçıları olan Tansel Plak Bulvar’ın karşı tarafında, Sağyaşar Plak ise Ali Nazmi Pasajı’nın alt katında yer alırdı.

Sakarya Caddesi’nin girişinde bulunan Tarhan Kitabevi’nde İngilizce kitaplar ve dergiler satılırdı. Biraz ötedeki Bilgi Kitabevi ve Kırtasiye ise kitap tutkunlarının uğrak noktasıydı. 
Ziya Gökalp Caddesi’nde, Ulus Sinemasının yanındaki Penguen Pastanesi, Sakarya Caddesi’nin girişinde Sergen Pastanesi ve tam karşısındaki Goralı Sandviç’te Ankaralıların anıları çoktur. 

Flamingo Pastanesi 1955’de Kızılay’da Ulus Sineması’nın yanında açılır ve pastalarının farklılığı ile ünlenir. Bu pastanenin Özen Pastanesi’nin sahibinin desteğiyle açıldığı söylenir. Ulus Sineması yıkılınca, 1968’de Tunalı Hilmi’ye taşınırlar. Ama Kızılay’ı da bırakmazlar. Selanik Caddesinin Ziya Gökalp girişinde, büyük bir bahçeye açılan dükkânda faaliyetlerine devam ederler.

Sıhhiye’de Büyük Sinema’nın (şimdi Kuyumcular Çarşısı) üst katında halk arasında kısaca ‘Madam’ olarak bilinen bir Beyaz Rus’un pastanesi varmış. Madam, Sinema kapandıktan sonra Kavaklıdere’de İlbank Bloklarının altında, şimdi dükkânların bulunduğu yerde, ‘Madam’ın Yeri’ adıyla müzikli bir lokanta açtı. Sırtında şalıyla masaları gezer, kaş göz hareketleriyle garsonları yönlendirir, herkese bir isteği olup olmadığını sorar, her şeyi kontrol ederdi.
Kızılay’daki “Ulus Sineması”na ve Sıhhiye’deki “Büyük Sinema” ile “Ankara Sineması” birbirine yürüme mesafesindeydi ve bu sinemalarda en popüler yabancı filmler oynardı. 
Bunların içinde Büyük Sinema çok farklıydı. Adeta bir opera salonu gibi düzenlenmiş, 1550 kişilik koltuk kapasiteli, locaları olan bir mekândı. Perdenin üzerinde Turgut Zaim’in ‘Çayda Çıra Oynayan Kızlar’ tablosu vardı.

zorbatv.dergi

Büyük Sinema aynı zamanda bir tiyatro ve konser yeriydi. Münir Nurettin Selçuk, İnci Çayırlı, Zeki Müren gibi Türkiye’nin ünlü sanatçılarının yanı sıra, Sylvie Vartan, Marc Aryan gibi yabancı sanatçıların da konser verdikleri bir mekândı. 

Büyük Sinema’nın içinde pek çok yerde lale motifleri bulunmaktaydı. Sinema, kuyumcular çarşısına dönüştükten sonra bu motiflerin çoğu yok oldu. Şimdi sadece gelinlikçilere çıkan merdivenlerin korkuluğunda bu laleleri görebilirsiniz. Bir de binanın mermer olan dış yüzeyinde bu motifler hala görülmektedir. 
Peşine takılıp yürüdüğüm sarı yaprak esen rüzgârla yeniden havalandı, uçtu gitti ve gözden kayboldu.
Hepinize sağlıklı, pandemiden uzak, mutlu bir yeni yıl dilerim.


1-Büyük Sinema’nın laleleri.
2-Büyük Sinema’nın dış cephesindeki laleler.
3- Zsa Zsa Gabor’un bir zamanlar pastanesinde Macar tatlıları yediği Ulus’taki Otel.

Yorum

Handan Haktanir (doğrulanmamış) Sa, 21 Aralık 2021 - 21:27

Çok harika bir yazı... Ankarali olmayanlar için nostaljik bir rehber. Büyük bir keyifle okudum. Sevgili Zerrin Hanım'ı çok kutluyorum...

sedef (doğrulanmamış) Sa, 21 Aralık 2021 - 22:51

Bilginize kaleminize rmeginize saglik dogma buyume Ankarali olarak huzunle okudum guzel gunlerdi….

BUKET ÖZBİLEN (doğrulanmamış) Çar, 22 Aralık 2021 - 08:00

Son derece akıcı bir dille yazılmış bu anılarla, geçmiş gözümde canlandı. Harika Ankara, yaşanması en rahat ve güzel şehirdi. Çok kıymetli Zerrin Dağcı'ya binlerce teşekkürler ve tebrikler .

Tekin ATIL (doğrulanmamış) Çar, 22 Aralık 2021 - 17:38

Ankara'daki yıllara götürdün bizi.
Teşekkürler Zerrin

Işık Önal (doğrulanmamış) Çar, 22 Aralık 2021 - 19:11

Sevgili Zerrin Kardeşimin kelimeleri beni çocukluğuma ve gençliğime götürüp, benim de büyüdüğüm Yenişehir ve yakın çevresinde dolaşırdı.
Zerrin'ciğim, eline, yüreğine sağlık...

Mine koç (doğrulanmamış) Çar, 22 Aralık 2021 - 20:05

Adeta tekrar yaşadım mahallemde.Sevgili yazar çok sade ve akıcı üslubuyla o tarihlerde yaşamasa da duyduklarını çok güzel aktarmış.Sonsuz teşekkürler Sevgili Zerrin Yağcı.🙏🍀🙋❤️🌹

Mete tiftikcioğlu (doğrulanmamış) Per, 23 Aralık 2021 - 11:26

Anılarımızı tazelediğiniz içinçok tşk ler.1945 de Ank Samanpazarında doğdum.İlk-ırta-lise-Y.Okul 32 yıllıkçalışma hayatım hep Ankarada geçti .1975-90 yılları Adakake sk oturdum. halen kışları burdayım.Bu anlattıklarınızı bizzat yaşadım.Esenlikler diliyorum

Yaşar Özdemir Çetin (doğrulanmamış) Per, 23 Aralık 2021 - 11:52

Süper olmuş. Kalemine sağlık.
Geçmişe güzel bir yolculuk oldu,yüzümde bir gülümseme, yüreğimde hafif bir sızı.

Atilla Çetiner (doğrulanmamış) Per, 23 Aralık 2021 - 12:57

Sevgili Zerrin, kutluyorum. Son derecede akıcı çok güzel bir yazı kaleme almışsın. Bir kısmında benim de yaşadığım o mekânlar, kendi zamanlarının bütünlüğü içinde, gerçekten unutulmaz anılar bıraktı hepimize. Sevgiler. 💐🍀

Baysan (doğrulanmamış) Per, 23 Aralık 2021 - 13:17

1952 de Ankara'ya geldik ve fevkalade bir ifade ve doğrulukla anlattığınız anlattığınız Ankara'yı yaşadım 1958 e kadar. Sonra 1961 de yeniden geldim ve artık Ankara'lı oldum. Elinize sağlık Sevgili Zerrin, çok mutlu ettiniz o gğnleri yaşamış olan bizleri.

Fuat SAYGILI (doğrulanmamış) Per, 23 Aralık 2021 - 15:49

Çok güzel bir yazı, kaleminize sağlık. Modern bir ülkede bunlar hala yerli yerinde duruyor olurdu. İnsanlar oralarda gezip anılarını tekrar yaşayabilirdi.

Ayşe Aksoy (doğrulanmamış) Per, 23 Aralık 2021 - 17:50

Piksel fotoğraf gibi belli bir döneme ait anılarımı canlandırdı. İyi oldu. Çok teşekkürler!

Zeynep Caglar (doğrulanmamış) Per, 23 Aralık 2021 - 19:46

1954-63 yıllarını Ankarada,kolej öğrencisi olarak yaşadığım günlere götürdünüz beni. Rüya gibi,ama renkleri çok canlı anlatiminizla akşama inanılmaz bir keyif kattınız. Teşekkürler. İzninizle bir ekleme yapayım: Özen Pastanesinin sahipleri beyaz Rus kökenlidir; kızları da kolejden arkadaşım-dır. Piknik de aynı ailedendir. Macar hanımın Türk eşi gazeteci Burhan Belge. Tekrar teşekkürlerimle, sağlıklı, mutlu bir yıl dilerim.

Kemal Gençay (doğrulanmamış) Per, 23 Aralık 2021 - 22:06

44 yılının Ocak ayında Kızılayda Foto Cemal apartmanında dünyaya geldim, Cemal amca Ata'nın fotorafcısıydı. Madam Ulusta beyaz Rus Karpiç Lokantasının sahibinin yeğeni idi...
Daha neler neler

Şeniz Berk (doğrulanmamış) Ct, 25 Aralık 2021 - 00:21

Ankara'da doğmuş ve hayatını bu bölgede geçirmiş bir kişi olarak yazınızı çok büyük keyifle okudum ve anlatılan her yer gözlerimde bu gün gibi canlandı. Aynı zamanda semtteki dükkanlar hakkında bilmediğim bazı hususları da öğrendim . Hatıraları uçan sonbahar yaprakları gibi ifade etmek de çok güzel olmuş.

Seniye KÜÇÜKTE… (doğrulanmamış) Ct, 25 Aralık 2021 - 14:39

O kadar güzel anlatmışsın ki Zerrin'cigim içinde yaşadım sanki o zamanın. Kalemine yüreğine saglik. Kalemin hep yazsın. Yeni yılını bu vesile ile kutluyor sağlıklı mutlu huzurlu aydınlık çok yazacağın güzel bir yıl diliyorum.🌲🎉💝👋

Hülya Akçal (doğrulanmamış) Ct, 25 Aralık 2021 - 15:46

Sevgili Zerrin Dağcı paylaştığı anılarla beni de o sarı yaprağın peşinden âdeta bir zaman tüneline sürükledi…Kalemine sağlık…💞💐

Berrin Akyol (doğrulanmamış) Ct, 25 Aralık 2021 - 18:28

Bayıldım. Ne kadar güzel anlatmışsınız. Bir kısım adreslerin bizlerin de görmeye yetiştiği yerler olması ayrı bir güzellik...

Sibel Diriöz (doğrulanmamış) Ct, 25 Aralık 2021 - 19:56

Sevgili Zerrin Dagci, o guzel anlatimi ve akici kalemi ile bizleri o donemlerin Ankara’sina goturuyor. Hatiralarimiz canlanirken, bilmedigimiz konularda da bizleri bilgilendiriyor. Ellerine, kalemine saglik degerli yazarin… Gonul dolusu tebrikler ve tesekkurler…..

Zübeyde Nazlı … (doğrulanmamış) Pa, 26 Aralık 2021 - 16:07

Sevgili Zerrin Hanım, Ankara’nın hiç bilmediğim güzelliklerini akıcı uslubunuzla anlattığınız bu metin, benim gibi Ankara’ya ‘80’li yıllarda gelenler için ayrıca çok bilgilendirici olacaktır. Bu değerli yazının geniş kitlelere ulaşmasını dilerim. Emeğinize sağlık, çok teşekkürler.

Tülin (doğrulanmamış) Çar, 29 Aralık 2021 - 15:00

Müthiş keyif aldım, ağlamaklı oldum,hüzünlendim ama amaa çok çok keyif aldım,..
İstanbul doğumlu ama çocukluğumla,
öğrenciliklerimle, çalışma hayatımla yaşamımın büyük kısmını geçirdiğim
Ankara
Vazgeçemediğimdir,
,uzakta olsam da burnumda tüten
Ankara , yeri çoook özeldir benim için ve yazdıklarınızın hepsini
yaşadım doya doya, sanatını , bürokrasisini,
kültürünü, kaliteli eğlencesini...
Nasıl canlandılar şimdi,
nasıl yaşadım yeniden...
Sevgili Sanatçı Balaban’ın
unutamadığım bir duası vardır “allah razı olsun allahtan” derdi çok hoşuma giderdi işte şimdi aynen ben de sevgili Zerrin sana diyorum ...
İyi ki yazdın bınları..
Tanrı razı olsun
Senden..
tülin

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.