Mazide Bir Rüya

Öykü

Mazide Bir Rüya


 İnci Yılmaz Şimşek
...
- Olmuyor Vade Hanım! Ne yaparsam olmuyor. Çocuk beni hiç dinlemiyor. 
- Olur Sadi Bey, olur!
- Olmuyor dedim işte her yolu denedim. 
- Olur Sadi Bey, olur! Çok üstüne gidiyorsunuz. 
- Vade Hanım! Şu elinizdeki örgüyü bırakın da artık benimle ilgilenin. Hiç yol göstermiyorsunuz.
- Hıh! Bakın Sadi Bey. Çok üstüne gidiyorsunuz. Çocukla bağ kuracağım diye kendinizi paraladınız. Genç değilsiniz artık. Şu kıyafetinizin haline bakın. Yakışıyor mu sizin yaşınızda adama?
- Ne varmış kıyafetimde Vade Hanım? Pek tabii güzel. Ne giysem yakışıyor diye kıskanıyorsunuz beni. 
- Üstüme iyilik sağlık Sadi Bey. Hiç aynaya bakmıyorsunuz her halde. 
- Bir kere gencim ben, yirmi beş yaşındayım, şu sokakta dolaşıp duran gençler var ya hepsini cebimden çıkarırım. 
- Ahaha... İlahi Sadi Bey! Hiç güleceğim yoktu. Altmış beş diyecektiniz her halde diliniz sürçtü. 
- Aşkolsun, Vade Hanım! Ben burada derdimi anlatıyorum siz benle dalga geçiyorsunuz. 
- Estağfurullah, Sadi Bey. Ne dalga geçmesi. Şu kıyafetinize bir çekidüzen verin diye söyledim ben.  
-Ya hu... Ne varmış kıyafetimde. Taktınız mı takıyorsunuz siz de Vade Hanım. Guguklu saat gibi; kıyafet de kıyafet... Çağa zaman uydurmak lazım. İki binli yılların ilk çeyreğine geldik artık. Son otuz yılda dünyada olan gelişmeler insanlık tarihinden bugüne kadar olan tüm değişim ve gelişimlerinden fazla. Biz çok farklı bir çağdayız artık Vade Hanım. Bak oğlanın saçı mavi. Geçen lokalde arkadaşımla sohbet ettik kaç yaşında oğlu ve gelini saçını griye boyatmış. Düşünebiliyor musun? Renkli bir çağ bu artık Vade Hanım. Bizim görüntüler eskilerde kaldı. Mazide bir rüya artık. 
- Tamam Sadi Bey! Hiç tartışamayacağım gerçekten. Tamam saçınızı da boyatın tam olsun. Zaten yırtık pırtık bir kot var altında, üzerinde fosforlu turuncu renkli tişört saçınızı da mora boyatın, hatta yeşile boyayın. Sizi dinlemesini sağlayacaksa hiç durmayın.
- Vade Hanım! Hiç kendine dert edindin mi torunum neyi nasıl algılıyor, diye. Bizden ne istiyor ne bekliyor, diye. Biz onun istediği şekilde insanlar mıyız? Yani bizi hayatına almak ister miydi? Onun hayatında yer almak için ne yapmamız gerekir? 
- Sadi Bey, sadece kendiniz olun. Onun bir arkadaşa ihtiyacı yok. Bu çağda arkadaşa da ihtiyacı yok. En iyi arkadaşı yüzünü hiç görmediği telefondaki yüzlerce, binlerce insan. Onun her zaman arkadaşları olacak ama sadece bir dedesi olacak. Ne oldu! Kalkıyor musunuz? Şu saçınıza sıktığınız siyah spreyi de yıkayın lütfen. Alnınızdan akmış yine siyah boya, atletinizi boyayacak yine. 
- ...
- Konuşmayacak mısınız?
- ...
- Özür dilerim Sadi Bey! Sizi üzmek istememiştim. Biz onlar gibi olamayız. Onlar da bizim gibi olamaz. Dış görünüşle olacak şey değil bu. Empati kurmak lazım. Ben gidip liseden kalan formayı giysem nasıl olur? 
- Hah! Şöyle gülün Sadi Bey. Böyle gülün her zaman. 
- Bilmiyorum Vade Hanım. Belki de kıskanıyorumdur. 
- Torunu mu? 
- Hayır canım, büsbütün çağın kendisini. Belki de bu Z kuşağı dedikleri kuşağı. Bizim zamanımızda her şeye ulaşmak ne kadar zordu. Şimdi ise ne kadar kolay. Hem madden hem manen. Her şeyin ilacı yanı başlarında. Hiçbir şey için efor sarf etmelerine gerek yok.  İletişim çağında yaşıyoruz artık Vade Hanım. Kime ulaşmak isteseler saniyeler içinde ona ulaşabiliyorlar, düşünebiliyor musun? Haberleşmenin geldiği noktaya bakar mısın? Bilmiyorum Vade Hanım, bilmiyorum. Bağ kurmaya çalışıyorum. Olmuyor ama ne yapsam olmuyor. Oğlanla bir türlü bağ kuramıyorum.
- Anlıyorum Sadi Bey. Ama bağ kurmak istiyorsan önce torununa, evlat, çocuk, oğlum gibi hitap şekillerini bırak. O yanımızda yokken bile adını söylemiyorsun. Onu adı Emircan. Bunu da biliyorsun. Sırf rahmetli babanızın adı konmadı diye on yedi senedir Emircan diye seslenmediniz. Bırakın artık bu kini nefreti rica edeceğim. Torunumuzun kendisine saygı gösterin. 
- Hah, Emircan hoş geldin kuzum. Günaydın. İyi uyudun mu? Gel babaannen bir sarılsın sana. Yavrum benim, oh!
- Dede, ne haber? 
- İyilik kanka! Senden ne haber?
- Sadi Beeeey! 
- İyiyim Emircan oğlum. Sen nasılsın? Gel otur lütfen. Seninle konuşmak istediğim şeyler var. 
- Ben bir çay koyayım. Sofra hazır olunca seslenirim. Siz dede torun sohbet edin bakalım. 
...
*Hükümsüz Kimlikler, Ölümüne Aşk, Öğretmenler İçin Yaratıcı Yazarlık, Şen Yuva ve Kayıtsız Kimlikler kitaplarının yazarı.


 

Yorum

Ebru Akmaz (doğrulanmamış) Çar, 18 Mayıs 2022 - 11:40

Öykülerinizi Zorbatv.com da okurken araştırdım. Mazi ve güncel arasındaki boşluğu iyi dolduruyorsunuz. Kutlarım.

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.