Şeytan’ın Gör Dediği!

Eleştiri

Şeytan’ın Gör Dediği!

Eliz Avaroğlu


Belki de "ilk tenkit" Yaratıcıdan büyük bir ceza alınca tutuldu ilk defa nefesler, sıkıştı kaldı ciğerlerin dar odalarında; onun için insanlık hâlâ tık nefes ve hayata güç belâ tutunmakta, kim bilir?    

Sâfiyetin tertemiz giysisine sarılı Adem, varlığa -henüz- gelmiş iken ve daha ne -milyon yıllarca kimini insan, kimini de insan müsveddesi olarak tarihe yazdıracak olan isimlerini ve ne de -o isimlerin hikmeti suretiyle üzerinde taşıyacağı- nice sıfatlarını bile bilmez iken, bir'den...varlığına dair ilk tenkidi ve buna bağlı ilk itirazı işitiverdi...    

Oysa Allah'ın emri Adem'i -kendi yüce Zatından ona hasletler, kudretler yüklediğinden ötürü- yüceltip, meleklerini dahi ona itaatle secde ettirmişti...

Ama, ah...    
O, "şey'leri ta'n etmeyi" iş güç edinen sonradan adı şeytan olan Azazil yok muydu; işte o, derhâl hiddetle başını kaldırdı ve "Ne münasebet! 

O balçıktan, ben ateşten...Hangisi daha üst mertebeden? Ben Adem'e de, onun soyuna da secde mecde etmem" deyiverdi...    

Adem'in kısa süren yaradılış saltanatı şeytanla, şeytanın -şiddetle tenkit ettiği insan soyuna, ebede kadar musallatlığa talip olarak kovulduğu- cennet faslı da Adem'le son buldu...

Böylece..., dolandık bir-i-bir'imize...    
Dünya ise, bu bitmeyen dolanıklığın, insanın "rahmâni ve şeytâni" vasıflarla bir nâr'a bir nûr'a- yalpalayarak batıp çıkışının,    çoğunlukla -bin yanıp bir dönüşünün ve aşamadığı mertebelerin uzak ufuklarından Hu'zur güneşinin doğmasını bekleyerek ömrünü tükettiği acıklı bir "beşer tragedyası"nın yıpranmış sahnesi, cennetten kovulanların vuslatı beklediği ıssız, garip "gurbet vatanı" oluverdi...    

Ey ilk yaratıldığı: İyilik, Bolluk, Çabasızlık, Hu'zur ve Barış Ülkesi'nden, şeytanın kendisine -üstünlük kibriyle- kurduğu Hevâ Tuzağı'na kanarak, her şeyin zıddı ile kâim olduğu ve dolayısıyla kötülüğün de, yokluğun da, huzursuzluğun da, savaşın da her an, her yerde kol gezdiği, gerçeğin hayâlden ancak büyük bir çabalama sonucu ayırt edilebildiği dünya idrakine düşüveren Adem'in zavallı nesli; insanoğlu...

Bu hikâye senin hikâyendir ki; anlatanın da en sonunda murat ettiği, senin öz vatanın olan yere, cennetine;  bu defa "Zât'ın güzelliğine ayna olmak" vasfından gelen yaradılış üstünlüğünü "şuurluluğun"la ispat ederek geri dönmen ve böylelikle, şeytanın -ta kıyamete kadar- senin üzerinde kurmaya yemin ettiği hakimiyetine de, sana olan üstünlük iddiasına da, seni âciz ve hakir görme kibrine de "insanlık şerefinin gereği olan iraden ve kudretinle " son verebilmendir...    

"İlk tenkid"...; Varoluş Hakikatinin, sana yaptığı hem "ilk hatırlatmadır ki, sen insansın  -ve zaafların nispetince düşebilirsin ve hem de sana verdiği "ilk uyanış müjdesidir ki, bir daha asla düşmemek üzere -bir "elif" misali dimdik- kıyam'a kalkmaya namzet olan, yaratılmışların en şereflisi de yine sensin...    

Hz.insan...Sen; şeytanın "gör" dediği, görebilmeye muktedir, tecelliyatın şuur mahallisin...
Sen, bir tenkid ile mimlenmiş, insan varlık hikâyesinin, insana yakışır bir yükselme çabasıyla mutlu sona ereceği en üst "kemalât" mertebesisin...

Yorum

Canan Atmaca (doğrulanmamış) Per, 15 Eylül 2022 - 11:38

Eliz hanım konu güzel ancak dil Nuh nebi. Fikirlerinizi tasavvuf oluşturuyor yazılarınızı güncel dille oluşturun. Sevgilerimle

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.