Yapay Gücün Hayal Gücü

Deneme


Yapay Gücün Hayal Gücü

İnci Gürbüzatik
    
Ben kimim? Aidiyet, bu soruyla başlıyor, değil mi? 
Çehov’a selam olsun ki onun kafasını kurcalayan bu konu, çetrefilli bir mesele olarak 21. yüzyılda da yerli yerinde duruyor. Üstelik çeşitlenmiş, insanların kafasını daha da karıştırmış, kronikleşmiş olarak. 

Konuya insan zekasını taklit eden, topladıkları bilgilere göre yinelemeli olarak kendilerini iyileştirebilen sistemler, veya makineler, bir başka tanımla insan kafası olmayan kafalar da dahil olunca, haliyle çok denklemli, düşünsel bir mesele ile karşı karşıya kaldık. İnsan kafası olmayan bu dijital, bu mekanik, elektronik yaratıkların "akıllı davranış" olarak adlandırılan bilgi toplama davranışları karşısında şaşkınız elbet. Çünkü bir de bu konuda çalışıp ilerleme, gelişme gösterenlerle konudan habersiz, ya da konuya ilgisiz, hatta karşı olanlar arasında oluşan kutup çatışmalarını izliyoruz. Görüşler havada uçuşuyor. İnsanların aidiyetten bağımsız olmayan daha da öncelikli hatta aidiyete temel olan önemli meseleleri var oysa. 

Benim kilit meselem zekâ, düşünmek. İnsan beyniyle, algısıyla, duyguları, mantığıyla ilgili. Bizim; kendi aklı, kendi beyniyle düşünmeden, sormadan, araştırmadan inanmak, sürü psikolojisiyle yaşamak, başkalarının aklının peşinden gitmek, görünenin ardındaki gerçeği görmemek gibi ciddi sorunlarımız var. Bu da bir aidiyet işte. 

Hümanizmanın yitirildiğinin, insani değerlerimizi kaybettiğimizin bile farkında değilken bir de karşımıza insan yapımı, hatta ziyadesiyle zeki olduğu söylenen “akıllı davranışlı” makinalar, insanı taklit eden yapay beyinler çıktı. Biz hala Çehov’un peşinde ‘Ben kimim? sorusuna yanıt ararken yapay beyinler, harıl harıl veri toplayarak çalışıyor bir yerlerde. Buna düşünmek diyemiyorum işte.  ‘Vay canına insan aklı akıl yaratıyor!’ Diyorum. Filmlerde görüp şaşarak inandırıldığımız fantastik kurgulu robotlar, aklımızın ermediği tüm gerçekliğiyle yaşantımıza müdahale ederek karşımıza çıkıyor. Yapay zekânın insan aklının ürünü olduğunu da unutmadan yine ‘ben kimim?’ sorusuna yöneliyorum. Ya o’nun, o, yapay olduğu peşinen söylenen zekânın karşısında hele şimdi ‘ben kimim?’ daha da çetrefilli 

Hümanizmanın odağında insan var ama biz ne yazık ki insan, birey olabilmenin önemini, o yapay zekâları geliştirirken çoktan yitirdik. Otorite karşısında insanın özgürleşme çabasını önemsemiyor, körleşiyor, giderek duygusuzlaşıp vicdanımızı yitirip yozlaşıyoruz. İnsani olanı, özgürleşmeyi ön planda tutmak, akılla, düşünceyle olur. Sadece düşünmeyle de yetinmiyor, baktığımızda görüp daha derinlikli olarak düşünmemiz gerektiğine inanıyorum.  

‘İnsan, eğer bu düşünme eylemini kendi aklı, zekâsı ile gerçekleştiremezse aydınlanma ışığını yakıp kendisini aydınlatamaz’, buna inanıyorum. Kendi aklıyla düşünmeyen insanlar, özellikle kadınlar, benim meselem. 

Çocukken meraklıydım. Anneme bilmediğim konuda bir soru sorardım, yanıt vermezdi. ‘Kendin düşün bulursun’ derdi. Bir de şöyle bir sözü vardı soruma yanıt: ‘Aklın doğursun.’ Bana cevap vermediği için kızar ama düşünür sorduğum sorunun yanıtını bulurdum. Annem, bana çocukluğumda düşünmeyi öğretmiş işte. Aklın doğurması çok önemli. Adalet duygusunu, vicdanın ne demek olduğunu, şüpheci olmayı da öğretti. Hemen inanmamayı. Kanmamayı, kandırılmamayı. ‘Karşı tarafı da dinle’ derdi. ‘Laf taşıma, muhbir olma.’ Ben de öyleyim, fazla şüpheci. İnsancıl, özgürlükten, bağımsızlıktan, ezilenden yana biraz da dik başlı, inatçı, çalışkan ve hep kaybedenden yana. Görünenin ardındaki gerçeği aramak gerektiğini de sanatçıya, ruha vurgu yapan Nietzsche’den öğrendim. 

Düşünmek en önemli insani özellik. Ben de diyorum ki o aklı en çok kadınlar kullanmalı, hamle için. Hak gaspını önlemek, adalet, eşitlik, birey olmak, özgür, özgün bireyler, çocuklar yetiştirmek için. Yapay zekâyı var eden, aklından akıl üreten insan aklını hala önemsediğim için ve hala hamle yapamadığımız için savunuyorum bu düşüncemi. Yasal haklarını kullanamayan kadınlar, o muhteşem kendi akıllarıyla düşünsünler, dayatılan çarpıklıkları, kadere boyun eğmeyi, öğretilmiş çaresizliği fark edip eyleme geçsinler, ehlileştirilmeye boyun eğmesinler istedim. O yüzden kışkırttım hep. Bu, aklı yapay olmayan okuru da kışkırtmaktı çünkü. 

Romanlarımda, öykülerimde, kadınları biçimlerken, sadakat anlayışının aslında tek eşlilik, resmi nikâh, aile kurumu gibi kavramlarda aranmaması gerektiğini, sadakatin verilen basit sözlerde, insanların birbirlerine yükledikleri değerlerde aranması gerektiğini söyleyen Simone de Beauvoir’ı, Virginia Woolf, Ursula K. Le Guin, Katherine Mansfield gibi daha pek çok kadın yazarı örnek verdim. Cinsiyetçi söylemleri, kadının tarihsel süreçte neden bu kadar başarısız olduğunun, aslında olmadığının şifrelerini çözmeye çalıştım. 

Dünya değişiyor, biz hala ülkemizdeki yasal haklarımızın peşinde koşarken insan aklı keşifler, yenilikler, akıl almaz buluşlar, teknik gelişmeler, ilerlemeler, yapay akıllarla çıkıyor karşımıza.  Bu buluşlar, dijital gelişmeler, edebiyat için de sonsuz olanaklar, yeni yeni iletişim çığırları açarken insanı da değişime uğratıyor. Yapay zekâlar bakalım şiir, öykü, roman yazabilecekler mi sorusu benim aklımı uzun zamandır kurcalıyor. Yapay zekâlı o teknoloji harikası robotlar, androitler, programlar, edebi metinler yazabilecekler mi? Suat Derviş, Duygu Asena, Nilgün Marmara, Sevgi Soysal, Tezer Özlü, Erendiz Atasü ve daha pek çok kadın yazarlarımızın değindiği, mücadelesini verdiği cinsiyet eşitsizliğiyle ilgili konuları korkmadan, oto sansür uygulamadan özgürce yazabilecek mi? 

Belleklerine binlerce sözcük, çeşit çeşit dil oyunları, özellikleri yüklenecek olduğuna inandığım, data birikimli, insanı taklit eden o rekabetçi yapay zekâ,  o sözcükler arasından seçim yaparak yaraya dokunan bir öykü yazabilecek mi acaba?

Hala aklının, zekâsının farkında olmayanların var olduğu bir dünyada o yapay zekâlı kadınların, erkeklerin anıları olacak mı sözgelişi, çocukluk travmaları, gizli saklı sırları olacak mı? Zihnini kurcalayan, çözemeyeceği sorular, atlatamadığı bunalımlar, kimselere söyleyemedikleri, unutamadıkları insanlar ve yalanlar olacak mı? Gördükleri mekânı betimleyebilecekler mi sözgelişi? Belki de insan aklının ürettiği bu yapay zeka söz dinlemeyecek, seçip topladığı kendi data bilgileriyle insanlara kafa tutup kontrolden çıkıp kendi bildiğini okuyacak. Bu konuda benim aklıma şimdiden pek çok soru takılı. Bekleyip göreceğiz, kendimizden biliyoruz zekâ bize dair karmaşık bir duygu özelliği zira. 
  
‘Yapay zekâlı robot ya da Androit, artık her neyse, o da bir an önce okumalı şu aidiyet konusuna kafa yoran Cehov’umuzu’ diyorum. Sonra da bizim gibi sormalı kendine? ‘Ben kimim? 

Hadi de, sor bakalım kolaysa! Bizim hala veremediğimiz soruya verilebilecek yanıtı merakla bekliyorum.  Hele o yapay beyine hayal gücü, umut etme programları da eklenmişse, bizim gibi uzun uzun düşünmez, eminim ‘şıp’ diye verir cevabını. 
Bekleyip göreceğiz artık. Hayalden kim ölmüş? 

Yapay zekânın karşısında bir edebiyatçı olarak durum budur gözümde. 


 

Yorum

Hatice (doğrulanmamış) Ct, 15 Ocak 2022 - 23:30

Kutlarım, benim de bu konuda senin benzeri düşündüğüm ancak yazma konusunda donanımlı olmadığmı biliyorum. Tartışmaya açtığın için teşekkürler. Nasıl kuşun ağacın , çiçeğin gerçeğini seviyorsam insanı da öyle. Beynimi kurcalayan, sorguladığım bir konu. Aklına, yüreğine, diline sağlık!

Şule Şenel (doğrulanmamış) Pa, 16 Ocak 2022 - 17:24

Çok düşündürücü bir yazı; yüreğinize sağlık
insanları insan yapan duygularıdır. Duygu olmadığı sürece yapay zekâ mekanik başarıdır; insana ulaşması imkânsızdır

Can Baran Ünal (doğrulanmamış) Pa, 16 Ocak 2022 - 18:28

İnci Hanım çok karmaşık bir konuyu insani açıdan, bizi biz yapan değerler ve duygular açısından çok anlaşılır ve düşünmeye sevk eden bir dille irdeliyorsunuz. Yazdıklarınız beni farklı açılardan düşünmeye sevk etti. Ben de işin teknik tarafında araştırmalar yapan birisi olarak yapay zeka projelerindeki nihai başarı ölçütlerinin insana ve insanlığa yapılacak katkılar penceresinden belirlenmesi gerektiğine inanıyorum.

Kendi kendini süren araçlar her yıl yol kazalarında insan muhakemesinin ve fiziki yetersizliğinin sonucu oluşan milyonlarca ölümü engelleyecekse varsın olsun diyorum. Güzel bir bahar günü yemyeşil bir manzaraya karşı tattığımız sürüş keyfi de eksik olsun! İlerleme fedakarlık olmadan olmuyor...

Yapay zeka kanımca hiçbir zaman insani duygulara sahip olmayacak, bizi biz yapan değerler ancak dijital kod parçaları olarak onların "hafızasında" şekillenecek. Ama bu şekillendirmeyi yönlendirecek olan da yine bizleriz. Bizim doğrularımız kültürden kültüre, coğrafyadan coğrafya ne kadar değişkenlik gösteriyorsa, yapay zekanın doğruları da o kadar değişecek. Ama sizin de belirttiğiniz gibi sorgulamadan ve gerçekten düşünmeden...

Özgür düşünce ve hür irade medeniyet ile ne kadar içi içe geçmiş biçimler. Oysa, ne acı ki kadınlar, ezilenler, bu çarpık düzenin dişlileri arasında kendine dayatılan hayatları yaşamak zorunda bırakılan milyonlar bir yolunu bulup kaderlerini ellerine alabilseler keşke. Belki o verilerle beslenen, matematiksel formüllerle neyin doğru, neyin yanlış olduğu içlerine programlanan yapay zekalar tartışmaya yer bırakmayacak bir "hakemlik" rolü üstlenir, ne dersiniz? Çalan, aldatan politikacıların söylemlerine, eylemlerine bakıp "ey insanlar, bu adam size yalan söylüyor" derler. Ve herkesin üzerinde uzlaşacağı kuralların uygulanmasını sağlayabilirler... Ne dersiniz, hayat daha yaşanabilir, insanlar daha özgür olmaz mı?

Yapay zekan bence "Ben kimim?" sorusuna da yanıt veremeyecek, varsın vermesin. İnsan olduğumuzu yeniden hatırlamak ve hayatı duygularımızla, neşeyle yaşamamız için onlara ihtiyacımız yok. Hayatımızı kolaylaştıran, dürüstlüğünden şüphe etmeyeceğimiz hakemlerimiz olsunlar yeter. Şiirleri, romanları yine biz yazalım, böylesi daha güzel.

Ellerinize sağlık İnci hanım
Selam ve sevgilerimle,

FİGEN KAHRAMAN (doğrulanmamış) Pt, 17 Ocak 2022 - 09:19

İnci hocam kutlarım.Adı üzerinde yapay zeka bize benzeyen ama biz olmayan zeka.
Bana göre her insan bir dünya,
Ben kimim sorusuna yanıt verebileceğini sanmıyorum yapay zekanın , çünkü o yaşanmışlıklara ,o duygulara hiç sahip olamayacak.
Tekrar kutlarım hocam bizi biz yapan değerlerimizi unutturmadığınız için.

Tülay (doğrulanmamış) Pt, 17 Ocak 2022 - 12:30

Öncelikle Dünya nufusunun yüzde kaçı edebiyatçılar,şairler ressamlar kısaca 7. Sanat sinema dahil tüm gerçek sanat yaratıcıların dan oluşmakta bunu merak ettim. Ben gerçek sanatçıları duygusal zekaları yüksek insanlar olarak kabul ediyorum. Diğer taraftan Dünya insanlarına empoze edilen tüm ekonomik,sosyal ve kültürel sistemlerin alt yapısının materyalist zekaya dayandığını düşünüyorum.Yapay zeka materyalist zekanın sonucudur. Dünyada materyalist zekaya sahip insanların nüfusu çok yüksek olduğu koşulda yapay zeka daha çok uzun bir süre hatta dünyanın sonunu hazırlayacak kadar gündemde kalacaktır. Sevgili İnciye konuyu insan olmanın gereği yönünden inceleyerek gündeme aldığı için çok teşekkür ediyorum ve kutluyorum.

Meltem Ruscuklu (doğrulanmamış) Çar, 19 Ocak 2022 - 16:01

Yazınız son derece ufuk açıcı, bir o kadar da düşündürücü. Bizim gibi sürekli "geri viteste" giden ülkelerde yapay zeka ve bu bağlamda geleceğimizin nasıl şekillendireceği konusu neredeyse yok sayılıyor, ancak gelişmiş ülkelerde durum farklı.

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.