
Firdevsî’nin Başyapıtı Şahnâme
Fars dilinin sözcük hazinesi sayılan, aynı zamanda eşsiz fesahat ve belagat örneği kabul edilen Şahnâme, içeriğinde yalnızca birtakım hikâyeler barındırmaz. Eserde, eski İran efsane ve gelenekleri, İslam dönemine kadar meydana gelen hemen hemen bütün olaylar hakkındaki bilgiler bir araya toplanmıştır. Ayrıca felsefi ve ahlaki konulara değinilmiş, kahramanlık şiirlerinin yanı sıra diğer şiir türlerine de yer verilmiştir. Firdevsî bütün bu konularda sözün hakkını gereğince vermiş, İran ulusal hikâyeleri ve İranlıların tarihi değerlerini Şahnâme boyunca en güzel şekilde yansıtmaya çalışmıştır.[1]
Tarihsel içeriğinin yanı sıra mitolojik aktarımları ve kahramanlık hikâyeleriyle de dikkat çeken Şahnâme’de elbette şairin temel amacı mitolojik rivayetleri derleyerek aktarmak değildir. O, İran tarihini ve kültürünü halk arasında dolaşan söylencelerden hareketle yazmak istemiş ve bu şekilde otaya çıkmıştır. Bu açıdan Şahnâme her şeyden önce tarihi bir manzume olarak kabul edilmelidir. Ancak bu tarihsel manzume boyunca birkaç önemli kahramanlık destanın da yer alması dikkate değerdir. Demek ki Şahnâme aynı zamanda kahramanlık hikâyelerine de yer veren bir derlemedir.[2]
Firdevsî’ninŞahnâme’yihazırlarkenörnekaldığıyapıtlaroçağlarındünyasındaen çokokunankitaplararasındayeralanAvesta,TevratveKur’ângibi dinimetinlerolmuştur.Firdevsîeserineeskiİrantarihiveefsaneleriylebaşlamamış,Allah’ıöven beyitleri,evreninyaratılışı,Ay,Güneş,gezegenler,yerkürevediğer varlıkların var edilişi, insanın yaratılışı ve dünyaya gönderilişi gibi olaylarla giriş yapmış, sonra da eriştiği bütün kaynaklardaki bilgilerden hareketle İran, bu coğrafyanın tarihi ve mitolojisini aktararak eserinin o çağın dini kitapları kadar elden ele dolaşması ve çok fazla sayıda okuyucuya kavuşmasını arzulamıştır. Gerçekte de öyle olmuş ve Şahnâme öylesine yaygınlaşmıştır ki kutsal kitaplar kadar ve belki de bazı yörelerde onlardan da çok okunmuştur.[3]
Şahnâme,çokeskikahramanlıkçağlarınınordumensuplarıvesaltanathanedanları tabakalarındanünlükişiliklerinkahramanlıklarındansözedenilkgrupkahramanlık destanlarıtüründenbireserdir.Şahnâme,aynızamandaçoksayıdatarihigelişmeyive gerçektarihiçağlarıngerçekolaylarıhakkındabilgileridekahramanlıkefsaneleriyle karıştırarakefsanevibir dildeanlatmaktadır.Şahnâme’ninkonularıelbetteoluştuklarıdevirlerde buşekildedeğildir.[4]
Firdevsî, Şahnâme’sini yazmaya niyetlendiği günlerde ülkesi yabancıların kültürel, siyasi ve askeri baskısı altındaydı. Bir taraftan Bağdat yönetimi, ırkçı politikalarını öne çıkararak kendisine bağlı ulusların kültürlerini, gelenek ve göreneklerini, ulusal kimliklerini ortadan kaldırmak isterken, diğer taraftan da başta Türkler olmak üzere bazı uluslar, İran kültür ve medeniyetinin koruyucusu durumundaki İranlı yönetimleri bir bir alaşağı ediyorlardı. Ulusal duyguların canlanmasına ve güç birliğine her zamankinden daha çok ihtiyaç duyulduğu işte böyle bir zamanda Firdevsî, tüm yaratıcılığını ülkesi ve ulusu uğruna ortaya koydu. Kahramanlık destanlarını yazıya aktarıp ulusal duyguları yeniden canlandırarak, unutulmuş tarihini ve övünç kaynaklarını hatırlatarak halkını harekete geçirme, İran sevgisiyle besleme yolunda hayal gücünü ve kalemini en güzel şekilde kullandı.
Firdevsî, yaklaşık 981 yılında yazmaya başladığı eserini ilaveler yaparak 1004 yılı civarında tamamladı. Firdevsî, eserini hiçbir zaman herhangi bir sultana ya da emire sunmayı düşünmemişti. Ancak yakın dostları ve onu destekleyenler tek tek ortadan kaybolup, eseri uğruna bütün serveti tükenince geçim sıkıntısına düştü. Bunun üzerine 1004-1005 yılında eserini Sultan Mahmud’a sunma kararı aldı. Belki bu yolla kendisine ve eserine yaraşır bir karşılık görür ve hayatının kalan kısmını refah içinde geçirebilirdi.[5]
Şairin kendi ifadelerine göre Şahnâme’nin 60.000 beyitten oluşmaktadır. Eldeki Şahnâme yazmalarının bir kısmında bu sayı daha fazla, bir kısmında da azdır ancak nüshaların çoğu 48.000 ile 52.000 arasıdır.
Şahnâme’de tarih ve dil bir birliktelik gösterir, ikisinin de temeli atılır, sınırları ve ölçüleri belirlenir. İran’ın mitolojik tarihi, kahramanlık anlatılarının dizelere döküldüğü Şahnâme bir bakıma Sasanîİranı’nın kahramanlık tarihidir. Sasanî hanedanının yıkılışından uzun bir süre sonra, Samanîler döneminin sonlarına doğru İran tarihi yeniden yazılmaya başlanır. Ancak bu kez bir hükümdarın eliyle değil, bir şairin, Firdevsî’nin eliyle…
Şahnâme, bir bakıma yenilgi ve hayal kırıklıkları sonucunda ortaya çıkmış bir eserdir. Samanîlerin tarih sahnesinden çekilmesi, Araplar karşısındaki yenilgi ve İran tarihinde olumsuz bir dönemin başlaması gibi etkenler nedeniyle efsaneler ve kahramanlık anlatılarıyla örülü geçmişe, yani hayallerdeki tarihe ihtiyaç daha da artar. Dolayısıyla Firdevsî ve diğer Şahnâme yazarları içinde yaşadıkları zamanın olumsuz gelişmelerinin etkisiyle geçmişin zafer ve mutluluk dolu günlerine yönelmiş, gerçekleşmesini umdukları güzel günlere hayallerinde hayat vererek dizelerine aktarmışlardır. Bu bakımdan Şahnâme, yaşanılan zamanda dik durabilmek için geçmişte aranan bir temel, bir dayanak niteliğindedir. Şahnâme, sözün eyleme üstün gelmesini, ona karşı kazanılan bir zaferi simgelemektedir.[6]
Firdevsîİranlılık ruhunu Şahnâme ile yeniden canlandıran, onu harekete geçiren; Zâl’ı, Rüstem’i, Keykâvûs’u, Cemşîd’i, Behrâm’ı, Câm-i Cem’i, Rahş’ı ve Sîmurg’u yaşatmaya devam eden kişidir. Bunca İranlı şair ve yazar arasında bir tek Firdevsî siyasi, düşünce ve iktidar olmadan, sadece sosyal reformlarla halkı yönlendirmenin mümkün olamadığını kavramıştır. İran ulusu, kimliği ve dilini hayata döndürmek için otuz-otuz beş yıl boyunca yaptığı çalışmalar da bunun kanıtı, bu derin düşüncesi ve engin ufkunun göstergesidir. Bu nedenle Şahnâme’ye, sadece eski İran hükümdarlarının tarihini, İran kahramanlarının mücadelelerini tasvir eden sahneleri, mitolojik hikâyeleri anlatan, eskilerin yaşadıklarını sonrakiler ibret alsınlar diye yeni kuşaklara aktaran bir eser gözüyle bakılmamalıdır. Bütün bu özellikleri de taşımakla birlikte, onun gerçek değeri; eskiler ve yenilerin bilgi birikimini değerlendirerek gerçek yöneticiliğin kurallarını, teorilerini, İran ülkesini yönetmede gerekli olan siyasi düşüncenin temellerini atmış olmasındadır.[7]
Çok sıkıntı çektim bu otuz yılda,
Dirilttim İranlıyı ben bu Farsçayla…
Pişdadîler hanedanının ilk hükümdarı Keyûmers’ten başlayarak Sasanîlerin son hükümdarı III. Yezdicerd’e kadar devam eden toplam “elli hükümdarlık dönemi”ni ele alan eserin giriş kısmında Tanrı’yı ve aklı övüş, insanın, güneşin ve ayın yaratılışı, Peygamber ve ashâbını övüş başlıkları yer alır. Ardından Şahnâme’nin kaynakları ve son olarak da Sultan Mahmud’u övgü bölümü gelir ve asıl konuya geçilir. Tarih öncesi devirlerden başlayarak İran ulusununmedeniyet serüveni, İranlıların İranvic bölgesine gelip orada yerleşik bir hayata geçerek devlet kurmaları, çevrelerindeki uluslarla, Turanlılar, Romalılar, Bizanslılar ve Araplarla savaşları, Tuslu usta şairin olağanüstü akıcı ifadeleriyle aktarılır. Bütün bu anlatımlar esnasında Firdevsî İran ulusunun gelenek ve göreneklerini, ulusal, dinsel, ahlaksal değerlerini, üstün niteliklerini, kahramanlık serüvenlerini, aşklarını ve İran halkıyla ilgili daha birçok şeyi dizelerinde ölümsüzlüğe kavuşturur. Bu açıdan Şahnâme İran ulusunun bir kültür ve medeniyet ansiklopedisidir.
Firdevsî İran tarihindeki olayları kronolojik sırayla ele alır. İran’ın binlerce yıllık tarihinde ortaya çıkmış kahramanları, belli zaman dilimlerinde egemen olmuş hükümdarlar olarak kabul eder ve onların İran tarihindeki önemlerini, İran kültür ve medeniyeti üzerindeki etkilerini vurgular. Ayrıca Şahnâme süslemeden uzak arı bir dile sahip olduğu için büyük ün kazanmış, saraylarda ve halk arasında büyük itibar görmüştür. Firdevsî’nin ünü ve değeri de buradan kaynaklanmaktadır. O Fars dilini, İran tarihini, mitolojisini, kültürünü, değerlerini her İranlının anlayabileceği bir dilde aktararak diriltmiş ve ölümsüzleştirmiştir. Bu eser İran halkı için ulusal kahramanlık mirasını aktarması açısından başka hiçbir milletin benzeri eserleriyle karşılaştırılamayacak kadar büyük önem taşır.[8]
Firdevsî Fars dilini yeni bir aşamaya kavuşturmuştur. Belki de bu değerlendirmenin temelleri Firdevsî’nin son derece haklı olarak yaptığı “Çok sıkıntı çektim bu otuz yılda/Dirilttim İranlıyı ben bu Farsçayla…”iddiasına dayanmaktadır. O, tarihi aktarmayı amaçlamakta, kahramanlık mesajlarını sonraki kuşaklara iletmeyi hedeflemektedir. Bu yüzden Şahnâme’de halkın anlamakta zorlanacağı bir dil kullanmamış, oldukça anlaşılır bir üslupla İran mitolojik hikâyelerini ölümsüzleştirmeyi başarmıştır.[9]
Bütün İranlılar tarafından son derece beğenilen Şahnâme, İran dışındaki coğrafyalarda Fars dili ve edebiyatıyla ilgilenen çevrelerin de beğenisini kazanmıştır. Bu önemli şaheser, sadece eski İran’a ait destanları ve efsaneleri günümüze taşımakla kalmamış, aynı zamanda yazıldığı dönemde Arapça’nın yoğun etkisinde kalan Fars dilinin yeniden canlandırılmasında önemli rol oynamıştır.[10]
Eski İran tarihini, İran ırkının ve medeniyetinin tarih sahnesine çıktığı andan, Araplar tarafından sona erdirildiği zamana kadar konu alan ŞahnâmePişdadîler, Keyanîler, Eşkanîler ve Sasanîler’den oluşan dört hanedanın Keyûmers’ten III. Yezdicerd’e kadar elli hükümdarın egemenlik sürdüğü dönemi mitolojik, kahramanlık ve tarihi dönemler adıyla üç dönem çerçevesinde inceler:
1. Mitolojik Çağ: İlk İran mitolojik hükümdarı Keyûmers’ten Ferîdun’a kadar devam eden bu dönemin hükümdarları; Hûşeng, Tehmûrs, Cemşîd ve Dahhâk’tır. Bu dönemde ateş bulunmuş, insanlar toprağı ekip biçmeyi öğrenmiş, yiyecek, giyecek, barınma gibi doğal ihtiyaçlarını karşılamaya başlamış ve ilkel de olsa siyasi yapılar kurmuşlardır. Yine bu devirler, insanlarla devler arasında anlaşmazlıkların baş gösterdiği, özellikle Tehmûrs ve Cemşîd’in olağanüstü güçleriyle devlerin, insanların emrine girdiği ve medeniyetin gereklerinden birçoğunu öğrendikleri zamanlardır.[11]
2. Kahramanlık Çağı: Bu bölüm Şahnâme’nin kahramanlık anlatılarına ayrılmıştır. Kâve’ninDahhâk’a başkaldırmasıyla başlayan bu çağ, Atbîn’in oğlu Ferîdun’un, Dahhâk’ın adaletsiz tutumları karşısındaki mücadelesiyle devam eder ve Rüstem’in, kardeşi Şeğâd tarafından öldürülmesiyle sona erer. Bu bölüm, İran ulusal kahramanlık destanlarının tarihle örtüştüğü evrelerini kapsar. İran rivayetlerinin en ünlü kahramanları sahnededir. Kâve’nin ortaya çıkışı ve Ferîdun’unDahhâk karşısındaki kahramanlıkları; Kâren, Gerşâsp, Sâm ve Menûçehr dönemleri; Sâm oğlu Zâl’ın ve Şahnâme’nin ilk aşk hikâyesi bu bölümde yer almıştır. İran’ın en ünlü kahramanı Rüstem’dir. Rüstem’in yanı sıra Gûderz, Gîv, Bîjen, Behrâm, Ferâmurz, Sohrab, Kâren gibi daha birçok isim de ünlü kahramanlar arasında yer alır. İran ulusal tarihinin en önemli destanları da bu çağda geçer.[12]
3. Tarihi Çağ: Behmen, Humây, Darâ, İskender, Eşkanîler ve Sasanîlerin ele alındığı bu bölümde, sıra dışı olaylarla efsanevi kahramanlar hemen hemen ortadan kalkmış, bunların yerlerini gerçek olaylarla kişiler almıştır. Şahnâme’nin gerçek tarihi dönemi Darâ ile başlar. Bu bölümdeki ilk önemli destan İskender ile Darâ’nın savaşlarını konu alan İskender Destanı’dır.[13]
Şahnâme’nin bu bölümünde şiirler daha az gösterişli, hikâye ve anlatımlar daha sade bir üslupla işlenmiştir. Olağanüstü yeteneklere sahip efsanevi karakterler yer almamaktadır. Örneğin Rüstem ile Behrâm-iÇubîn karşılaştırıldığında, her açıdan aralarında büyük farklar görülecektir. Aynı şekilde devlerle savaşan kahramanlarla saray askerleri arasındaki fark kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Şahnâme’nin bu üçüncü bölümünde efsane ve rivayetlerin yerlerini tarihi hikâyeler alır ve Şahnâme, hükümdarlarla yönetimleri hakkında bilgi veren, ayrıntılara dalan tarih kitaplarına yaklaşır.[14]
Firdevsî’ninŞahnâme’yi60.000beyitolarakkalemealmışolduğugelenekselrivayetlerdehepdillendirilmektedir.Şahnâme’ninbeyitsayısı“Yezdigerd’inHükümdarlığı”adlısonbölümündeşairinkendiifadeleriyleikiayrıyerde60.000olarakkaydedilmektedir.
Fars edebiyatında Şahnâme’nin ortaya çıkışı, henüz etkileri devam eden ve günümüzde de heyecanını kaybetmemiş olan bir hareketin, bir dirilişin mayası olarak kabul edilmektedir. Bu hareket, kahramanlık hikâyelerinin, dini ya da tarihi içerikli anlatımların V./XI. yüzyıldan XIV./XX. yüzyıla kadar değişik şekillerde kaleme alınması seferberliğidir. Ancak bunların hiçbiri Şahnâme’nin değerine ve seviyesine ulaşamamıştır.[15]
Altmış üç destandan oluşan Şahnâme’nin en önemli konularından biri de aşk olmuştur.[16]Şahnâme’de eğlence meclisi sahneleriyle, kahramanlık anlatıları iç içe geçmiş, kahramanların sevgilileriyle yaşadıkları aşk serüvenleri son derece etkileyici bir dille sunulmuştur.
Firdevsî, kaynaklardan derlediği rivayetlerin önemli bir kısmını Şahnâme’de şiirsel bir dille aktarmıştır. Doğa manzaraları, savaş meydanları, kahramanlar, teke tek mücadeleler, saray teşrifatları ve daha birçok olay Şahnâme’deolağanüstü güzel bir üslupla betimlenmiştir.
Firdevsî, Şahnâme’de Arapça sözcüklere yer vermekten mümkün olduğunca kaçınmış, Farsça sözcükler kullanmaya özen göstermiştir. Şahnâme gerek İran, gerekse Türk edebiyatında kahramanlık mesnevileri için vazgeçilmez bir örnek olmuş ve edebiyat tarihinde özgün yerini almıştır.[17]
Firdevsî’ninŞahnâme’sinde yer verdiği öğütlerin kaynakları İslam öncesi İran kültürü ve geleneğinde yer alan sözlü ve yazılı değerlerdir. Bunlar genellikle İran hükümdarlarının tahta çıkış törenlerinde, çeşitli vesilelerle düzenlenen törenlerde ya da ölüm döşeğinde hasta yatarken bizzat kendilerinin söyledikleri; ülke yönetimi, adil olma, zulüm ve işkenceden uzak durma, halka huzur ve refah sağlayacak yönetimler kurma gibi konularla ilgilidir.[18]
Firdevsî’nin sade bir dille kaleme alınmış olan Şahnâme’sinin önemi edebi sanatlarda değil daha çok anlatım ve tasvir tarzında ortaya çıkmaktadır. Şahnâme gerek İran’ın gerekse Türk edebiyatının kahramanlık mesnevileri için vazgeçilmez bir örnek olmuş ve edebiyat tarihindeki yerini almıştır. Osmanlı toprakları ve Hindistan’da da Farsça yazan birtakım şairler sultanlarının fetihlerini konu alan şahnâmeler kaleme almışlardır.[19]
Şahnâme’nin pek çok değişik dile çevrilmiş olması onun ne denli önemli ve özel bir eser olduğunu açıkça gösterir. Böylesine önemsenmesi ve yaygınlaşması, özellikle de romantik edebiyat alanında etkili olmasını sağlamıştır.
Afifî, Rahîm, Esâtîr ve Ferheng-i Îrân Der Niviştehâ-yiPehlevî, Tahran 1374 hş.
Afîfî, Rahîm, Ferhengnâme-yiŞi‘rî, Tahran 1372 hş. I-III.
Amuzgâr, Jâle, “Edebiyyât-i Bâstânî-yiÎrân”, Âşinâ (Tahran 1997), VI/35, s. 41.
Bahâr, Mihrdâd, CostârîÇend Der Ferheng-i Îrân, Tahran 1376 hş.
Berthels, E. E.,Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî (çev. Sîrûs-i Îzedî), Tahran 1373-74hş., I-II.
Berzger, Huseyn, “Enderznâme,” Dânişnâme-yiEdeb-i Fârsî (ed. Hasan-i Enûşe), Tahran 1376 hş., II.
Dâ’iretu’l-ma‘ârif-i Bozorg-i İslâmî, Tahran 1367 hş., I-XI.
Eşref, Ahmed, “Târih, Hâtire, Efsâne”, Îrânnâme, XIV/4 (Bethesda 1996).
Fesayî, Mansur Restigâr, Ferheng-i Nâmhâ-yiŞâhname, Tahran 1388 hş.
Firdevsî, Ebu’l-Kâsım, Nâme-yiBâstân (yay. Kezzazî, MîrCelaluddîn), Tahran 1381-1387 hş., I-IX.
Furûzânfer, Bedîuzzamân, Sohen u Sohenverân, Tahran 1369hş.
Hamîdiyân, Saîd, “Firdevsî”, Dânişnâme-yiEdeb-i Fârsî, Tahran 1375 hş., I.-X.
Hanaway, William, L., “Firdevsî, Şâhnâme ve Îrân” (çev. Hikmet, Hurmuz), İrânnâme, Bethesda 1989, VII/4.
Kanar, Mehmet, “Firdevsî”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi/DİA, İstanbul 1997, XIII.
Meskûb, Şahrûh, “Şâhnâme ve Târîh”, Îrânnâme (Bethesda 2002), XX/4.
Meskûb, Şâhrûh, Huviyyet-i Îrânî ve Zebân-i Fârsî, Tahran 1368 hş.
Mohabbetî, Mehdî, Sîmorğ Der Costucû-yiKâf, Tahran1379 hş.
Muhammed-i Avfî, Lubâbu’l-elbâb (yay. E. G. Browne), Leiden1903.
Nöldeke, Th.,Hemâse-yi Millî-yiÎrân (çev. Bozorg-i Alevî), Tahran 2537 şş.
Rezmcû, Huseyn, Kalemrov-i Edebiyyât-i Hamâsi-yiÎrân, Tahran 1381 hş.
Safâ, Zebîhûllâh, “Nazarî Be Me’âhiz-i Şâhnâme,” Nemîrem Ez În Pes Ki Men Zinde Em, Tahran 1375hş.
Safâ, Zebîhullâh, Hemâseserâyî Der Îrân, Tahran 1367 hş.
Sefaî, İbrâhîm, “Şâhnâme ve Şâhnâmeserâyân,” Huner u Merdom, Tahran, 1354hş.
Şâmlû, Ahmed, “Şâhnâme, Pâsuh-i Firdevsî Be Zerûret-i Târîh”, Îrânşinâsî, Bethesda, 1990, II/2.
Şemisâ, Sîrûs, Ferheng-i İşârât-i Edebiyyât-i Farsî, Tahran 1375 hş.
Zerrînkûb, Abdulhuseyn, Nâmvernâme, Der Bâre-yiFirdevsî ve Şâhnâme, Tahran 1381 hş.
[1]Furûzânfer, Sohen u Sohenverân, s. 46; CelâluddînHumâyî, Makâlat-iEdebî, s. 181-182; Zerrînkûb, BâKâvrân-iHulle, s. 39.
[2]Zerrînkûb, BâKâvrân-iHulle, s. 40-41.
[3]Şamlû,Ahmed,“Firdevsî,Şâhnâme,PâsuhiFirdevsîBeZerûretiTârîh”,Îrânşinâsî,II/2, 304.
[4]Bahâr,CostârîÇendDerFerhengiÎrân,s. 8182.
[5]Safâ, Târîh-iEdebiyyât Der Îrân, I, 468-477; Nöldeke, Hemâse-yiMillî-yiÎrân, s. 55-57; Hamidiyân, Saîd, “Firdevsî,” Dânişnâme, I, 652.
[6]Meskûb, “ŞahnâmeveTârîh”,Îrânnâme, XX/4, s. 385, 388, 394.
[7]Mohabbetî, Sîmorğ Der Costucû-yiKâf, s. 248.
[8]L.WilliamHanaway, “Firdevsî, ŞahnâmeveÎrân,” VII/4, s. 625, 635.
[9] Ahmed Kâzımî-yiMûsevî, “Nigâhî be Nakş-iFirdevsîDerRuşd-iZebân-iFârsî,” İrânnâme, s. 401, 420.
[10]Safâ, Târîh-iEdebiyyât Der Îrân, I, 493.
[11]Safâ, Hemâseserâyî, s. 216-217; Safâ, Târîh-iEdebiyyât Der Îrân, I, 384; Fesâyî, Envâ-’iŞi’r-iFârsî, s. 360; Rezmcû, Kalemrov-iEdebiyyât-iHamâsî, II, 149, 153-154; Hamidiyân, Saîd, “Firdevsî,” Dânişnâme, I, 523.
[12]Safâ, Hemâseserâyî, s. 217-218, 219, 220; Rezmcû, Kalemrov-iEdebiyyât-iHamâsî, II, 190-191; Hamidiyân, Saîd, “Firdevsî,” Dânişnâme, I, 523.
[13]Safâ, Târîh-iEdebiyyât Der Îrân, I, 384; Safâ, Hemâseserâyî, s. 221; Hamidiyân, Saîd, “Firdevsî,” Dânişnâme, I, 523.
[14]Safâ, Hemâseserâyî, s. 221-222.
[15]Safâ, Hemâseserâyî, s. 224.
[16]Rezmcû, Kalemrov-iEdebiyyât-iHamâsî, II, 191-192.
[17] H. Ritter, “Firdevsî,” DİA, IV, s. 648.
[18]Berzger, “Enderznâme,” Dânişnâme, II, s. 167.
[19]Furûzânfer, Sohen u Sohenverân, s. 51, 451; H. Ritter, “Firdevsî,” DİA, IV, 648; Sefaî, İbrahîm “ŞahnâmeveŞahnâmeserâyân”, Huner u Merdom, s. 153-154, 133.
Yeni yorum ekle