Ümit Yaşar Gözüm*
An olur kara bulut gibi çöker yaşamın üstüne geçmiş, an gelir olmadık yerde bir özlem masalı gibi çınlar kulaklarımızda. Aslında geçmişle ilgili olumlu ya da olumsuz hatırladıklarımız, gizli korkuların ve özlemlerin bugüne isyanıdır!
Kitleler histen yoksunlaşıyor, ne ötekilerin acısını, sevincini, ne de sürüklendiği uçurumun kenarına varışının farkında. Nedensiz ve niçinsiz derin bir boşlukta eviriliyor belleği. Yaşananlar algılanabilse belki de kurtulacak belleğindeki boşluktan!
Boşluk; insanın içinde başlayıp arafa uzanan, umuttan mahrum yanı varlığın!
Kolektif aklın sorunu her şeyi birbirinden ayrıştırarak arşivlemesi. Zaman alışkanlıklarımızın izini siliyor, hem de toplumsal yaşamda işimize yarayacağı anlarda onları hatırlayarak mukayese yapmaya fırsat vermeden. Sonrasında kendimizle baş başa kaldığımızda birer ütopya gibi üşüşüyor bir yerlerde gizli kalmış özlemlerimiz. Hatırlatmakla kalmıyor kendisini, keskin kılıç yarası gib, iz bırakmadan suskun isyan düşüyor bugüne!
Toplumsal aklın insana dair ne varsa, üst üste katmanlara çevirmeden, el yordamı arayışlara kapalı, metodolojik bir tasnife ihtiyacı var. Kitlelerin tek düze savrulmasına karşı yol gösterecek yöntemin ruhunu özümseyerek, çağın sönmekte olan coşkusunu yeniden harlayacak, tek kaynağı entelektüel düşünce!
‘Aydın’ın yarattığı çağı eviren teknolojik zekaya rağmen yine de kitleler hızla uzaklaşıyor toplumu besleyecek ortak akıldan. Yeni bin yıl, Jose Ortega y Gasset’in ‘Kütlelerin İsyanı' nı hiç edecek bir başkaldırıya gebe. Küresel üst aklın görsel kültür endüstrisi aracılığıyla bu ateşi körüklemesi giderek kolaylaşıyor. Kitlelerin tarihi açısından hep tekrarlanan geçmişin azizliği bir kez daha ‘tecrübeyle sabittir’ anekdotunu doğrulayacak!
Kitlenin hatırlamak istemediği, tarihin karanlık noktası: Hepimiz; kendi bilincinde çıplak ve korumasız, ötekinin penceresinde araf kadar gizemli özne/süje/leriz! Herkes ötekinin varlığına bağlı, öteki; varlığa anlam kazandıran yüzü insanın!
Ortak yazgının bir parçası olduğuna farkındalık yaratıldığında, kitleler bunu daha iyi özümsüyor. Oysa kendisine düşüncenin aydınlığında roller biçebilen bireyin ilk algıladığı; ‘başarılardaki payımız kadardır ölümdeki payımız. Gerisi, bizi sürekli destekleyen üstün aklın eseri olduğudur’! Bu durum teslimiyetin ötesinde, varoluşun kendine roller yüklediğinin farkında olmaktır.
Öyle ki; umutların üzerine serpilmiş ölü toprağını kaldıran güç, düşüncenin farkında olma sanatıdır! Düşünmeden yaşayan varlığın nalıncı keseri gibi hep kendine dertlenmesinin aksine, düşünen varlığın mum gibi erimesi, zamanın ruhunu hissetmesidir.
Sessizliğe bürünerek yaşadığını düşünen mevtalar; unutmayın ki; bireyin acı çektiğini sadece ölüler hissetmez: Suskunluğunuzla o acının en büyük parçasısınız! Kitlenin yazgısını oluşturan, bireyin eylemleridir ki, kucaklayın kitlenin yoksun kaldığı düşüncenin aydınlığını insan kardeşlerim!
Aydının aidiyet yaşadığı topluma ve insanlığa karşı asla vazgeçemeyeceği bir sorumluluğu var. Aydın sorumluluğunu; toplumu kesitler, kesimler, sevdikleri, karşı durdukları üzerinden değil, aksine dayandığı evrensel ilkeler üzerinden seslenerek göstermeli.
Aksi bindiği dalı kesen Hoca Nasrettin mizahı, göz ardı edilmemesi gereken gerçek: Yüksek seslerin bile duyulmadığı şaşaalı ortamları ilk terk eden düşlerdir. Orada yalnızca şarlatanların sıradanlaşan öyküleri kalır!
İçimdeki bilgenin çığlıkları düşüyor zamanın arsız yüzüne: Ey aydın kavramının özüne ters düşen, ölümden dostluk yaratmaya çalışan zavallılar; yaratan bile şaşkınlıkla izliyordur ortak aklı düşürdüğünüz Mariana Çukurundaki debelenişini!
Tek satırı bile kaybolmamalı diyebileceğimiz sanatsal, ilkeli metinlerle beslemeliyiz toplumun ruhunu. Çağ, zamanın ruhuna seslenecek bilge olmayı öğütlüyor insana! Aksi pragmacı (bilgiyi ve doğruyu yaşam için yalnızca bir araç olarak gören)sıradan aklın peşinden sürüklenecek kitlelerin, entelektüel akla karşı yaratacağı isyanın altında toptan bir tükeniş bekliyor insanlığı!
ZorbaTv.Dergi eleştirel aklın temsilcisi olarak sevgi, sağlık ve sanat dolu gelsin kültür, sanat, edebiyat ve düşünce dünyamıza
* Felsefeci, Yazar-Eleştirmen
Yorum
Bir solukta okuduğum ender…
Bir solukta okuduğum ender yazılardan biri.Aydınlatıcı bilgiler ve ifade beni çok etkiledi.Emeğinize sağlık hocam.
Teşekkür
Sevgili Ulviye Baykal, zarif yorumunuz için teşekkür ederim. Sevginin,sanatın ve yazının aydınlığında buluşalım.
Yeni yorum ekle