Firdevsî’nin Şahnâme’sinin İçeriği
Hekim Ebu’l-Kâsım-i Firdevsî, Fars edebiyatında kahramanlık şiirini doruklara yücelten şair, aynı zamanda İran edebiyatının bütün çağlarının en büyük söz ustasıdır. Onun, Fars Edebiyatı’nın bütün dönemlerinin en büyük eseri olarak kabul edilen, aynı zamanda dünya klasiklerinin başyapıtlarından olan Şahnâme’si, temelde kahramanlık hikayelerinden yola çıkarak eski dünyada kökleri çok eskilere dayanan bir ulusun efsanevi tarihini, mitolojik, yarı mitolojik serüvenini ve İslam öncesi İran’ın gerçek tarihsel seyrini konu alır. Firdevsî, tereddütsüz İran’ın en büyük kahramanlık şairidir.
İran ulusal tarihi, rivayetleri ve kahramanlık destanlarını sözlü anlatılardan derleyerek yazıya aktarmasıyla İranlılarca “ulusal şair” olarak kabul edilen, Sultan Mahmud döneminin en yetenekli şairi Firdevsî, aynı zamanda İran’ın Moğol dönemine kadar yaşamış en büyük şairi olarak bilinmektedir. Bundan da öte Gazneliler döneminin hem İran ve hem dünya edebiyatlarının en yetenekli, özgün tarzı olan şairlerinden biridir. İran edebiyatı tarihinde onun tarzı, ayrı bir yerde ve tamamen farklı özellikler taşıyan bir ekol olarak yer alır. Samanîler döneminde yetişmiş Firdevsî, İran tarihine ve değerlerine karşı çok hassas bir şairdir. Yaşadığı devrede toplumu oluşturan bütün kesimlerce yeniden ulusallaşma hareketleri başlatılmış olması da bu konuda şairi önemli ölçüde etkilemiştir.
Şahnâme eskilerin, öncekilerin, ilklerin tarihi; tarih noktasından bakıldığında zaman sürecinde İran’ın serüveni; zamanın İran topraklarındaki izleridir. Şahnâme, İranlıların Araplara yenilmelerinden dört yüz yıl sonra IV.X. yüzyılda kaleme alındı. İranlıların yeni oluşan şartlarda, Bağdat halifelik yönetimi karşısında siyasal ve kültürel yazgılarını belirleme ve yeniden yapılanma çalışmalarını sürdürdükleri günlerde, İran hanedanları bir süredir kurulmuş, dilleri Farsça din ve devlet dili olarak kabul edilmiş, kültürel altyapısının temelleri atılmıştı. Firdevsî işte böyle bir ortamda neredeyse bütün ömrünü vererek “İran Ulusal Tarihi”ni sözlü ve yazılı kaynaklardan derleyerek dizelerine aktardı.
Fars dilinin sözcük hazinesi sayılan, aynı zamanda eşsiz fesahat ve belagat örneği kabul edilen Şahnâme, içeriğinde yalnızca birtakım hikayeler barındırmaz. Eserde, eski İran efsane ve gelenekleri, İslam dönemine kadar meydana gelen hemen hemen bütün olaylar hakkındaki bilgiler bir araya toplanmıştır. Ayrıca felsefi ve ahlaki konulara değinilmiş, kahramanlık şiirlerinin yanı sıra diğer şiir türlerine de yer verilmiştir. Firdevsî bütün bu konularda sözün hakkını gereğince vermiş, İran ulusalhikayeleri ve İranlıların tarihi değerlerini Şahnâme boyunca en güzel şekilde yansıtmaya çalışmıştır.[1]
Tarihsel içeriğinin yanı sıra mitolojik aktarımları ve kahramanlık hikayeleriyle de dikkat çeken Şahnâme’de elbette şairin temel amacı mitolojik rivayetleri derleyerek aktarmak değildir. O, İran tarihini ve kültürünü halk arasında dolaşan söylencelerden hareketle yazmak istemiş ve bu şekilde otaya çıkmıştır. Bu açıdan Şahnâme her şeyden önce tarihi bir manzume olarak kabul edilmelidir. Ancak bu tarihsel manzume boyunca birkaç önemli kahramanlık destanın da yer alması dikkate değerdir. Demek ki Şahnâme aynı zamanda kahramanlık hikayelerine de yer veren bir derlemedir.[2]
Şairin kendi ifadelerine göre Şahnâme’nin 60.000 beyitten oluşmaktadır. Eldeki Şahnâme yazmalarının bir kısmında bu sayı daha fazla, bir kısmında da azdır ancak nüshaların çoğu 48.000 ile 52.000 arasıdır.
Şahnâme, eskilerin, öncekilerin, ilklerin tarihi; tarih noktasından bakıldığında zaman sürecinde İran’ın serüveni; zamanın, İran topraklarındaki izleri olarak kabul edilmektedir. Şahnâme İranlıların Araplara yenilmelerinden dört yüzyıl sonra, IV./X. yüzyılda kaleme alındı. Bu dönemde İranlılar Bağdat halifelik yönetimi karşısında siyasi ve kültürel kaderlerini belirliyor, birlik ve beraberliklerini yeniden sağlamaya çalışıyorlardı. Firdevsî işte böyle bir ortamda “İran ulusal tarihi”ni dizelerine aktardı.
Şahnâme’de tarih ve dil bir birliktelik gösterir, ikisinin de temeli atılır, sınırları ve ölçüleri belirlenir. İran’ın mitolojik tarihi, kahramanlık anlatılarının dizelere döküldüğü Şahnâme bir bakıma Sasanî İranı’nın kahramanlık tarihidir. Sasanî hanedanının yıkılışından uzun bir süre sonra, Samanîler döneminin sonlarına doğru İran tarihi yeniden yazılmaya başlanır. Ancak bu kez bir hükümdarın eliyle değil, bir şairin, Firdevsî’nin eliyle…
Şahnâme, bir bakıma yenilgi ve hayal kırıklıkları sonucunda ortaya çıkmış bir eserdir. Samanîlerin tarih sahnesinden çekilmesi, Araplar karşısındaki yenilgi ve İran tarihinde olumsuz bir dönemin başlaması gibi etkenler nedeniyle efsaneler ve kahramanlık anlatılarıyla örülü geçmişe, yani hayallerdeki tarihe ihtiyaç daha da artar. Dolayısıyla Firdevsî ve diğer Şahnâme yazarları içinde yaşadıkları zamanın olumsuz gelişmelerinin etkisiyle geçmişin zafer ve mutluluk dolu günlerine yönelmiş, gerçekleşmesini umdukları güzel günlere hayallerinde hayat vererek dizelerine aktarmışlardır. Bu bakımdan Şahnâme, yaşanılan zamanda dik durabilmek için geçmişte aranan bir temel, bir dayanak niteliğindedir. Şahnâme, sözün eyleme üstün gelmesini, ona karşı kazanılan bir zaferi simgelemektedir.[3]
Şahnâme, Pişdadîler, Keyanîler ve Sasanîler dönemlerinin serüvenlerinden oluşmakta, insani ve ulusal değerler, hedefler ve idealler uğruna verilen kahramanlık mücadelelerini konu edinmektedir. Bu bağlamda Şahnâme İranlılara göre gerçek bir tarih kitabı olarak kabul edilir. Firdevsî’nin Farsça’yı en güzel şekilde kullanması, bu konudaki yeteneklerinin etkisi de yadsınamaz.[4]
Firdevsî İranlılık ruhunu Şahnâme ile yeniden canlandıran, onu harekete geçiren; Zâl’ı, Rüstem’i, Keykâvûs’u, Cemşîd’i, Behrâm’ı, Câm-i Cem’i, Rahş’ı ve Sîmurg’u yaşatmaya devam eden kişidir. Bunca İranlı şair ve yazar arasında bir tek Firdevsî siyasi, düşünce ve iktidar olmadan, sadece sosyal reformlarla halkı yönlendirmenin mümkün olamadığını kavramıştır. İran ulusu, kimliği ve dilini hayata döndürmek için otuz-otuz beş yıl boyunca yaptığı çalışmalar da bunun kanıtı, bu derin düşüncesi ve engin ufkunun göstergesidir. Bu nedenle Şahnâme’ye, sadece eski İran hükümdarlarının tarihini, İran kahramanlarının mücadelelerini tasvir eden sahneleri, mitolojik hikayeleri anlatan, eskilerin yaşadıklarını sonrakiler ibret alsınlar diye yeni kuşaklara aktaran bir eser gözüyle bakılmamalıdır. Bütün bu özellikleri de taşımakla birlikte, onun gerçek değeri; eskiler ve yenilerin bilgi birikimini değerlendirerek gerçek yöneticiliğin kurallarını, teorilerini, İran ülkesini yönetmede gerekli olan siyasi düşüncenin temellerini atmış olmasındadır.[5]
Çok sıkıntı çektim bu otuz yılda,
Dirilttim İranlıyı ben bu Farsçayla …
Pişdadîler hanedanının ilk hükümdarı Keyûmers’ten başlayarak Sasanîlerin son hükümdarı III. Yezdicerd’e kadar devam eden toplam “elli hükümdarlık dönemi”ni ele alan eserin giriş kısmında Tanrı’yı ve aklı övüş, insanın, güneşin ve ayın yaratılışı, Hz. Peygamber ve eshâbını övüş başlıkları yer alır. Ardından Şahnâme’nin kaynakları ve son olarak da Sultan Mahmud’u övgü bölümü gelir ve asıl konuya geçilir. Tarih öncesi devirlerden başlayarak İran ulusunun medeniyet serüveni, İranlıların İranvic bölgesine gelip orada yerleşik bir hayata geçerek devlet kurmaları, çevrelerindeki uluslarla, Turanlılar, Romalılar, Bizanslılar ve Araplarla savaşları, Tuslu usta şairin olağanüstü akıcı ifadeleriyle aktarılır. Bütün bu anlatımlar esnasında Firdevsî İran ulusunun gelenek ve göreneklerini, ulusal, dinsel, ahlaksal değerlerini, üstün niteliklerini, kahramanlık serüvenlerini, aşklarını ve İran halkıyla ilgili daha birçok şeyi dizelerinde ölümsüzlüğe kavuşturur. Bu açıdan Şahnâme İran ulusunun bir kültür ve medeniyet ansiklopedisidir.
Firdevsî İran tarihindeki olayları kronolojik sırayla ele alır. İran’ın binlerce yıllık tarihinde ortaya çıkmış kahramanları, belli zaman dilimlerinde egemen olmuş hükümdarlar olarak kabul eder ve onların İran tarihindeki önemlerini, İran kültür ve medeniyeti üzerindeki etkilerini vurgular. Ayrıca Şahnâme süslemeden uzak arı bir dile sahip olduğu için büyük ün kazanmış, saraylarda ve halk arasında büyük itibar görmüştür. Firdevsî’nin ünü ve değeri de buradan kaynaklanmaktadır. O Fars dilini, İran tarihini, mitolojisini, kültürünü, değerlerini her İranlının anlayabileceği bir dilde aktararak diriltmiş ve ölümsüzleştirmiştir. Bu eser İran halkı için ulusal kahramanlık mirasını aktarması açısından başka hiçbir milletin benzeri eserleriyle karşılaştırılamayacak kadar büyük önem taşır.[6]
Firdevsî Fars dilini yeni bir aşamaya kavuşturmuştur. Belki de bu değerlendirmenin temelleri Firdevsî’nin son derece haklı olarak yaptığı “Çok sıkıntı çektim bu otuz yılda/Dirilttim İranlıyı ben bu Farsçayla…”iddiasına dayanmaktadır. O, tarihi aktarmayı amaçlamakta, kahramanlık mesajlarını sonraki kuşaklara iletmeyi hedeflemektedir. Bu yüzden Şahnâme’de halkın anlamakta zorlanacağı bir dil kullanmamış, oldukça anlaşılır bir üslupla İran mitolojik hikayelerini ölümsüzleştirmeyi başarmıştır.[7]
Önemli kısmı Pişdadîler, Keyanîler ve Sasanîler dönemi anlatımlarından meydana gelen Şahnâme’nin konuları elbette kendi dönemlerinde bu şekilde değildir. Bunlar zamanla önemli değişikliklere uğramışlardır. Gerek Avesta’da, gerekse günümüze kadar ulaşmış en önemli ve en ayrıntılı Pehlevice eser olan Dînkerd’de sadece Pişdadîler ve Keyanîler hanedanlarının Goştâsp devrine kadar olan hükümdarları hakkında bilgiler bulunmaktadır. Sâm ailesi, Zâl ve Rüstem hikayeleriyle ilgili Avesta’da hiçbir bilgi yoktur. Buradan hareketle söz konusu hikayelerin Avesta çağından olmadıkları söylenebilir. Avesta dışında, diğer Pehlevice metinlerde de Rüstem ya da Zâl’dan söz edilmez. Rüstem’in adının geçtiği Pehlevice bazı metinler ise İslamiyet’in kabul edilişinden sonraki dönemlere aittir ve bunlar Doğu İran’da yazılmıştır. Şahnâme, Avesta geleneğine ve Zerdüşt inanışı eksenli belgelerden daha çok Doğu İran’ın kültürünü içeren sözlü gelenekleriyle, bazı yazılı metinlerine dayanmaktadır. Şahnâme’nin Avesta’daki kahramanlık anlatımlarıyla, Zerdüşt inanışı eksenli Pehlevice metinler arasındaki farkı da buradan kaynaklanmaktadır.[8]
Firdevsî,Şahnâme’sinde eski İran sülaleleri olan Medler ve Ahâmenişler hakkında herhangi bir bilgi vermemektedir. Bunların yerine Pişdadîler, Keyanîler ve Sasanîler hakkında mitolojiden ve eldeki belgelerde yararlanarak yaygın bilgileri dizelerine aktarmaktadır. Şahnâme, mitolojiye, efsanelere, tarihe, ahlaki öğretilere, hikmet ve tasvirlere yer veren bir derlemedir. Sosyal ve ulusal birtakım etkenlerin yanı sıra zaman ve mekân faktörlerinin etkisinde kalsalar da Firdevsî’nin Sasanî hükümdarlarını tasviri, neredeyse Herodotos’un Ahâmeniş krallarını tasviri gibi tarih yazımcılığının en iyi örnekleri arasında yer almaya adaydır.[9]
Şahnâme’deki efsaneler, İran ulusunun ülkelerini korumak ve kollamak adına verdikleri mücadelelerin destanıdır. Şahnâme, bütünüyle mitolojik amaçlı yazılmış bir eser değildir. Mitolojik konulardan söz ettiği yerlerdeki bilgiler İran tarihini konu alan bölümlerdir. Şahnâme’deki efsaneler, Aryâ kökenli efsanelerden kaynaklanır. Avesta’nın bu konuda Şahnâme üzerindeki etkisi, dilden dile sözlü olarak aktarılmış olan, tamamı ulusal içerikli, İran gelenekleriyle tarihi ve âdetlerini koruma ve sonraki nesillere aktarma özelliği taşıyan hikayelerin Şahnâme’nin yazılmasına neden olmasındadır.
Mitolojik kahramanlar gerek batı, gerekse doğu kahramanlık destanlarının tamamında zeka, kuvvet ve servet üçlüsüne her zaman sahip olmuşlardır. Bu üçlü güç, bilgin din adamları, savaşçılar ve çiftçiler diye tanımlanan üç sınıf ile yakın ilişkilidir. Şahnâme’deki efsaneler, eski İran’ın çevresindeki başta Abhaz, Çerkez, ve Çeçenler olmak üzere komşularının efsaneleriyle şaşılacak derecede benzerlik gösterir.[10]
Bütün İranlılar tarafından son derece beğenilen Şahnâme, İran dışındaki coğrafyalarda Fars dili ve edebiyatıyla ilgilenen çevrelerin de beğenisini kazanmıştır. Bu önemli şaheser, sadece eski İran’a ait destanları ve efsaneleri günümüze taşımakla kalmamış, aynı zamanda yazıldığı dönemde Arapça’nın yoğun etkisinde kalan Fars dilinin yeniden canlandırılmasında önemli rol oynamıştır.[11]
Eski İran tarihini, İran ırkının ve medeniyetinin tarih sahnesine çıktığı andan, Araplar tarafından sona erdirildiği zamana kadar konu alan ŞahnâmePişdadîler, Keyanîler, Eşkanîler ve Sasanîler’den oluşan dört hanedanın Keyûmers’ten III. Yezdicerd’e kadar elli hükümdarın egemenlik sürdüğü dönemi mitolojik, kahramanlık ve tarihi dönemler adıyla üç dönem çerçevesinde inceler.[12]
1. Mitolojik Çağ: İlk İran mitolojik hükümdarı Keyûmers’ten Ferîdun’a kadar devam eden bu dönemin hükümdarları; Hûşeng, Tehmûrs, Cemşîd ve Dahhâk’tır. Bu dönemde ateş bulunmuş, insanlar toprağı ekip biçmeyi öğrenmiş, yiyecek, giyecek, barınma gibi doğal ihtiyaçlarını karşılamaya başlamış ve ilkel de olsa siyasi yapılar kurmuşlardır. Yine bu devirler, insanlarla devler arasında anlaşmazlıkların baş gösterdiği, özellikle Tehmûrs ve Cemşîd’in olağanüstü güçleriyle devlerin, insanların emrine girdiği ve medeniyetin gereklerinden birçoğunu öğrendikleri zamanlardır. Söz konusu dönemde hükümdarlar sadece yönetici değil, aynı zamanda insanlara yol gösteren kılavuzlardır. Bu dönemde büyük, ulusal kahramanlar da yoktur.[13]
2. Kahramanlık Çağı: Bu bölüm Şahnâme’nin kahramanlık anlatılarına ayrılmıştır. Kâve’nin Dahhâk’a başkaldırmasıyla başlayan bu çağ, Atbîn’in oğlu Ferîdun’un, Dahhâk’ın adaletsiz tutumları karşısındaki mücadelesiyle devam eder ve Rüstem’in, kardeşi Şeğâd tarafından öldürülmesiyle sona erer. Bu bölüm, İran ulusal kahramanlık destanlarının tarihle örtüştüğü evrelerini kapsar. İran rivayetlerinin en ünlü kahramanları sahnededir. Kâve’nin ortaya çıkışı ve Ferîdun’un Dahhâk karşısındaki kahramanlıkları; Kâren, Gerşâsp, Sâm ve Menûçehr dönemleri; Sâm oğlu Zâl’ın ve Şahnâme’nin ilk aşk hikayesi bu bölümde yer almıştır. İran’ın en ünlü kahramanı Rüstem’dir. Rüstem’in yanı sıra Gûderz, Gîv, Bîjen, Behrâm, Ferâmurz, Sohrab, Kâren gibi daha birçok isim de ünlü kahramanlar arasında yer alır. İran ulusal tarihinin en önemli destanları da bu çağda geçer.[14]
3. Tarihi Çağ: Behmen, Humây, Darâ, İskender, Eşkanîler ve Sasanîlerin ele alındığı bu bölümde, sıra dışı olaylarla efsanevi kahramanlar hemen hemen ortadan kalkmış, bunların yerlerini gerçek olaylarla kişiler almıştır. Şahnâme’nin gerçek tarihi dönemi Darâ ile başlar. Bu bölümdeki ilk önemli destan İskender ile Darâ’nın savaşlarını konu alan İskender Destanı’dır. Dâstân-i Şâpûr-i Zu’l-ektâf, Dâstân-i Behâm-i Gûr, Heft Bezm-i Nûşîrevân Bâ Bozorgmihr, Dâstân-i Şatranc u Nerd, Pendnâme-yi Nûşîrevân, Dâstân-i Bozorg-i Behrâm-i Çûbîn, Dâstân-i Husrev u Şîrîn bu bölümün önemli destanlarıdır ve bu destanlarda adı geçen kahramanların çoğu tarihi karakterlerdir.[15]
Şahnâme’nin bu bölümünde şiirler daha az gösterişli, hikaye ve anlatımlar daha sade bir üslupla işlenmiştir. Olağanüstü yeteneklere sahip efsanevi karakterler yer almamaktadır. Örneğin Rüstem ile Behrâm-i Çubîn karşılaştırıldığında, her açıdan aralarında büyük farklar görülecektir. Aynı şekilde devlerle savaşan kahramanlarla saray askerleri arasındaki fark kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Şahnâme’nin bu üçüncü bölümünde efsane ve rivayetlerin yerlerini tarihi hikayeler alır ve Şahnâme, hükümdarlarla yönetimleri hakkında bilgi veren, ayrıntılara dalan tarih kitaplarına yaklaşır.[16]
Bahâr, Mihrdâd, Costârî Çend Der Ferheng-i Îrân, Tahran 1376 hş.
Eşref, Ahmed, “Târih, Hâtire, Efsâne”, Îrânnâme, XIV/4 (Bethesda 1996).
Fâtımî, Saîd, “Cenbehâ-yi Esâtîrî-yi Şâhnâme ve Tatbîk-i Ân Bâ Esâtîr-i Ğarbî,” Sohenrânî ve Bahs Der Bâre-yi Şâhnâme-yi Firdevsî, Tahran 1349 hş.
Fesayî, Mansur Restigâr, Ferheng-i Nâmhâ-yi Şâhname, Tahran 1388 hş.
Firdevsî, Ebu’l-Kâsım, Nâme-yi Bâstân (yay. Kezzazî, Mîr Celaluddîn), Tahran 1381-1387 hş., I-IX.
Firdevsî, Ebu’l-Kâsım, Şâhnâme (Dorc 2), “Pâdişâhî-yi Behmen-i İsfendiyâr”.
Firdevsî, Ebu’l-Kâsım, Şâhnâme (Moskova Baskısı), Tahran 1387 hş., I-III.
Firdevsî, Ebu’l-Kâsım, Şâhnâme(Nûr): Şahnâme, İngilizce, Fransızca ve Arapça çevirileri, mensur Şahnâme ve sözlükler.
Firdevsî, Ebu’l-Kâsım, Şâhnâme (yay. Azizullâh-i Cüveynî), Tahran 1382-1390 hş., I-VII.
Firdevsî, Ebu’l-Kâsım, Şahnâme (yay. Celâl Halıkî-yi Mutlâk), Tahran 1389 hş., I-XI.
Firdevsî, Ebu’l-Kâsım, Şâhnâme(yay. Julius Mohl), Tahran 1377 hş., I-III.
Firdevsî, Ebu’l-Kâsım,Şâhnâme (yay. Muhammed-i Ramazanî), Tahran 1382 hş., I-V.
Firdevsî, Ebu’l-Kâsım, Şâhnâme (yay. Nuşîn, Abdulhüseyn-Karîb, Mehdî Rüstem Musa Aliyof, Muhammed Nuri Osmanov, Abdulali Azer, A.P. Chelisof, Mikhail Nikolaevich Boldirof, Georgi Feodorovich Giers, Lena Bragenski, Leyla Lahutî, Muhammed Huseyn-i Bihrûz, Fethî-yi Hoşkenabî, Ensâr-i Efsahzâd, Olga Smirnova, Andre Evgenievich Berthels, Resûl-i Hadîzâde, Tahran 1391 hş., I-IX.
Firdevsî, Ebu’l-Kâsım, Şâhnâme-yi Firdevsî (yay. Aştiyanî, Abbâs İkbâl, Minovî, Muctebâ, Nefisî, Saîd), Tahran 1385 hş., I-IV.
Firdevsî, Ebu’l-Kâsım, Şâhnâme-yi Firdevsî (yay. Julius Mohl/Siyâveş-i Agâh) Tahran 1380 hş., I-III.
Firdevsî, Ebu’l-Kâsım, Şâhnâme-yi Firdevsî, (yay. Feridûn-i Cuneydî), Tahran 1387 hş., I-VI.
Furûzânfer, Bedîuzzamân, Sohen u Sohenverân, Tahran 1369 hş.
Hamîdiyân, Saîd, “Firdevsî”, Dânişnâme-yi Edeb-i Fârsî, Tahran 1375 hş., I.-X.
Meskûb, Şahrûh, “Şâhnâme ve Târîh”, Îrânnâme (Bethesda 2002), XX/4.
Meskûb, Şâhrûh, Huviyyet-i Îrânî ve Zebân-i Fârsî, Tahran 1368 hş.
Mohabbetî, Mehdî, Sîmorğ Der Costucû-yi Kâf, Tahran1379 hş.
Rezmcû, Huseyn, Kalemrov-i Edebiyyât-i Hamâsi-yi Îrân, Tahran 1381 hş.
Safâ, Zebîhullâh, Hemâseserâyî Der Îrân, Tahran 1367 hş.
Safâ, Zebîhullâh, Târîh-i Edebiyyât Der Îrân, Tahran 1371 hş. I-V.
Yıldırım, Nimet, Fars Mitolojisi Sözlüğü, İstanbul 2016.
Yıldırım, Nimet, İran Edebiyatı, İstanbul 2012.
Yıldırım, Nimet, İran Mitolojisi, İstanbul 2012.
Zerrînkûb, Abdulhuseyn, Bâ Kârvân-i Hulle, Tahran 1372 hş.
[1] Furûzânfer, Sohen u Sohenverân, s. 46; Celâluddîn Humâyî, Makâlat-i Edebî, s. 181-182; Zerrînkûb, Bâ Kâvrân-i Hulle, s. 39.
[2] Zerrînkûb, Bâ Kâvrân-i Hulle, s. 40-41.
[3] Meskûb, “Şahnâme ve Târîh”,Îrânnâme, XX/4, s. 385, 388, 394.
[4] Meskûb, “Şahnâme ve Târîh”, s. 412
[5] Mohabbetî, Sîmorğ Der Costucû-yi Kâf, s. 248.
[6] L.William Hanaway, “Firdevsî, Şahnâme ve Îrân,” VII/4, s. 625, 635.
[7] Ahmed Kâzımî-yi Mûsevî, “Nigâhî be Nakş-i Firdevsî Der Ruşd-i Zebân-i Fârsî,” İrânnâme, s. 401, 420.
[8] Bahâr, Costârî Çend Der Ferheng-i Îrân, s. 81-83.
[9] Eşref, Ahmed, “Târih, Hâtire, Efsâne,” Îrânnâme, s. 526.
[10] Fâtımî, Saîd, “Cenbehâ-yi Esâtîrî-yi Şahnâme,” Sohenrânî ve Bahs Der Bâre-yi Şahnâme-yi Firdevsî, s.152-153, 158-159.
[11] Safâ, Târîh-i Edebiyyât Der Îrân, I, 493.
[12] Rezmcû, Kalemrov-i Edebiyyât-i Hamâsî, II, 149; Hamidiyân, Saîd, “Firdevsî,” Dânişnâme, I, 523.
[13] Safâ, Hemâseserâyî, s. 216-217; Safâ, Târîh-i Edebiyyât Der Îrân, I, 384; Fesâyî, Envâ-’i Şi’r-i Fârsî, s. 360; Rezmcû, Kalemrov-i Edebiyyât-i Hamâsî, II, 149, 153-154; Hamidiyân, Saîd, “Firdevsî,” Dânişnâme, I, 523.
[14] Safâ, Hemâseserâyî, s. 217-218, 219, 220; Rezmcû, Kalemrov-i Edebiyyât-i Hamâsî, II, 190-191; Hamidiyân, Saîd, “Firdevsî,” Dânişnâme, I, 523.
[15] Safâ, Târîh-i Edebiyyât Der Îrân, I, 384; Safâ, Hemâseserâyî, s. 221; Hamidiyân, Saîd, “Firdevsî,” Dânişnâme, I, 523.
[16] Safâ, Hemâseserâyî, s. 221-222.
Yeni yorum ekle