Meltem Akkaya: Kavrama Eklenen Estetizm

Makaleler

Kavrama Eklenen Estetizm

Meltem Akkaya*

Sanat duyguyu,düşünceyi anlatır."sözü, yediden yetmişe herkesin ağzında mırıldandığı bilindik sanat tanımlamalarından biridir.Bu tanım aslında daha çok güzelin felsefesine  gönderme yapar.Sanat önceden "doğa" üzerinde odaklanan güzelin nitelikleriyle ilgilenirken; sonraki süreçlerde akıl ile kavranması gereken bir ifade biçimine evrilir. 

Sanatın; felsefe ve estetik ile olan bağı modernist sürecin temel kaynaklarından biridir.  Sanat ve estetik kavramlarının birbirinden ayrışma sürecine kadar;  estetik sanatın sanat olma kriterlerinin içerisinde en başta yer almaktaydı. Ancak sanat ne zaman estetikten ayrılarak;  güzelin felsefesinin dışında düşünsel kavramların peşinden gitmeye başladı; o zaman estetiğin sanatın içerisinde ki yeri sorgulanmaya başlandı. Bu süreç estetiğinde bir anlamda evrilmesine neden oldu ve estetiğinde kavramsallaşarak güzel kavramının dışında farklı algılarla karşılaşmasını sağladı.

Sanat ve estetik ayrılmaz bir bütününün parçasıydı ve estetiğin evrilme çabası belli bir noktaya kadar devam etti. Ancak estetiğin Duchamp'la  birlikte sanattan dışlanma süreci ayrışmanın adını koymuş olsa da; estetik kimliğin kırılmasının bir çok nedeni vardı. Postmodern yaşamın getirileri; hız, entropi , teknolojinin etkisi, otomatizm,eleştirel bilincin yok olması, Para gibi sosyal değişkenler hem estetik anlayışı hem de sanatı yönlendiriyordu. Bu anlamda  bu yeni değişkenlerle Post sanat anlayışı da sanata yeni kavramsal doktrinler getirdi. En önemli barametre sanatın estetikten ayrılmasıydı .

Kavramsal sanatın ve estetiğin sanattan ayrılması gerektiğini savunan en önemli isimlerinden birisi Sol LeWitt'i. "Sıradan düşünceleri güzellik kurtarmaz"  diyordu. Post sanat anlayışı; Sol LeWitt'in dışında eş zamanlı olarak  Duchamp, Barnet Newman , Joseph Kosuth gibi sanatçılar düşünsel yazıları  ve Hatta Sol LeWitt'in  " Kavramsal Sanat Üzerine Cümleler" makalesi kavramsal sanatın yerleşmesinde etkili oldu.  

Bu makale de Sol LeWitt, "Kavramsal Sanatta, düşünce ya da  kavram işin en önemli kısmıdır.(Sanatın diğer türlerinde, yapış sürecinde kavram belki değişebilir)Bir sanatçının,sanatın kavramsal bir biçimini kullanması demek,bütün plan ve kararların daha ilk baştan yapılması ve uygulamanın ise sadece bir ayrıntı olması demektir."  derken ; Post sanat kapsamı içerisinde kavramların ön plana çıkması ile sıradanlık, günlük yaşam, sanatta dil, nesne ve göstergelerin tartışılması temel alınıyordu. 

Kavramsal sanatın özünde sanatın biçimci yönünden ziyade sanat nesnesinin fikri ön plana çıkmaktaydı. Bu fikirlerin yaygınlaşmasında Sol Lewit ve Joseph Kosuth'un  "Sanat ve Dil " grubunun katkıları büyüktü. İmgeler ve kavramlar üzerinden sanatı konuşan grup, dil kavramını biçimcilik üzerinden değil; öz üzerinden tartışmaktaydı. Fizik ötesi bir anlayışla varlığın görünenin ötesindekini konu edinen  yaklaşımdı bu aslında.  Platon'la başlayan görünenin ötesindekinin araştırılması kavramında çıkış noktası olmuştu.

Düşüncenin ön plana çıkması sanatçının üretme sürecine dikkat çekiyordu. Çünkü düşünce bu süreçte oluşmaktaydı. Bu süreç sanat nesnesinden daha güçlü ve etkileyiciydi. Aynı zamanda da özneldi. Kavramın ön plana çekilmesi Duchamp'ın hazır nesneleri ile damgasını vurdu. Duchamp, her ne kadar  sanat eseri üretmek istemediğini söylese de "Hazır nesne" sanat eseri olarak muamele gördü. Sanat eseri varlığına karşı çıkan Duchamp 1917 'de  "Fountain"(Çeşme ) ile sanat eseri yarattı ve  sanatta yeni bir dönüm noktası oldu.

Duchamp, "Benim gibi sıradan bir bilim insanı,bir sanat eserinde zihnini sanatçının zihni ile aynı doğrultuda çalıştıracak titreşimleri arar"  demekteydi. Aslında Duchamp Duyguya karşı değildi. Tutkuyu sevmekteydi. Ancak bunları ifade etmekte; sanat eserinin ifade aracı olarak yetersiz olduğu kanısında olduğu için  yaratıcı edimle ilgilendi. Duyulur algının  biçimciliği ile değil metafizik kısmı ile ilgileniyordu.

"Sanatçının yaratıcı edim sırasında ilkel duygularını malzemesine transfer ettiğini ; böylece malzeme, bu duyguların izleyiciye aktarılmasını sağlayan bir aracıya dönüşmekte ve aktarım aslında malzemeyi sanat haline getiren temel yaratıcı edimdir ya da malzemeyi sanat haline getirmek için gereken duygusal emektir." demekteydi. 

Hazır nesne ile sanatın estetik ile olan bağı ise kopmuştu. Ancak halen estetik gizli bir özne olarak varlığını sürdürmekteydi. Sanatta duygunun ve tutkunun varlığı estetiğin  metodolojisinde  duyulur algı dayanakları birincil ifade aracı olarak yer alırken; duygunun estetikte varoluş gerekçesi tek olma  ve sanatçıyı  ifade eden tek koşuldu. Post sanatta ise estetik edim  ve sanatçının psikolojik süreci gizli bir estetik özne olarak varlık gösterdi. Donald Kuspit 'te günümüzde estetiği toplumsal bir edim olarak vurguladı. Estetik edim sanatçının nesnesinde yer almasa da nesne ötesinde yer almaktaydı.

Belki de bu öngörü estetiğin tanımına yeni kavramlar katacak  ya da yeni sanat algılarında estetiğe yeni alanlar açacaktı. Kavramsal estetik diye bir kavramdan söz etmek mümkündü belki. Kavramsal estetiği biçimsel estetiğin içersinde tanımlamak çok kolay olsa da fizikötesinde tanımlamak oldukça zorlacıydı. Duyulur algı olanakları ile nesnenin varoluş temelinde yer alan gizli varlığı estetiği ön plana çekmemekte; ancak estetiğin kaçınılmaz olduğunu; plastik yapının kavramı algılamak ve ona sempati duymak için başvurduğumuz yol olmaktan da alıkoyamamaktaydı. 

Estetik iddiası olmayan düşünce veya farklı pratiklerin kaygı edinildiği yapıtlar estetikten pratikte varlık göstermese de; teorikte sanat ile bağ kurmaktaydı. Sanat eserinin kavrama çok yaklaşması estetikten uzaklaşmanın pratik yönüydü sadece.

Kavrama eklediğimiz estetik algı sanatçının subjektif ama biçimde maddesel olmayı temsil eder. Bu kavram somut veya soyutta olabilir. Subjektif dediğimiz olgu, seçim yaparken,yani kavram oluştururken öne çıkarmak istediğimiz niteliklerle ilişkilidir.Fenomenin seçimi öznel, kavramın kendisi nesnel olabilmektedir ya da olmamaktadır. O yüzden kavramı sadece zihinsel bir eylem  olarak görmek de yanılgı yaratabilir. Kavram düşüncenin kendisi olarak; hem duyusal hem düşünce içerir. Sanat eserinin kavrama çok yaklaşması duyusal alanın yok olması değil gizli bir diyalektik ilişki içerisinde olduğunu göstermektedir ve bu  ilişki estetiğin kendisini de kavramsal hale çekmektedir.

  i Donald Kuspit;Sanatın Sonu,Çev: Yasemin Tezgiden, Metis Yayınları,2006İstanbul,s.83
  ii Mehmet Yılmaz;Modernizmden Postmodernizme sanat,ütopya yayınları,2006,İstanbul,s.220
  iii Kuspit;a.g.e:s.35
  iv  Kuspit:a.g.e. s.37


*Prof.Dr. Adnan Menderes Üniversitesi Güzel Sanatlar Eğitimi bölümü öğretim Üyesi
Fotograf: Şenol Zümrüt

Yorum

Konuk (doğrulanmamış) Çar, 24 Kasım 2021 - 18:38

Bu makalenin akademik bölümü hak ettiğini giren editörü anıyorum. Tez için araştırırken tesadüfen rastladım ve heyecanlandım. Sanki uzay dışı bir konunun peşindeymişim gibi hissetmekten kurtardınız beni. Teşekkürler Meltem hocam ve zorbatv com

Semra (doğrulanmamış) Per, 23 Aralık 2021 - 13:26

Sanatçımız ve değerli görüşlerini emeklerini kutluyorum. Devamını dileriz.

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.