Ayla Aksoyoğlu Sanatı Üzerine

Görsel Sanatlar
zorbatv

Yaratıcılıkta Sınır Yoktur

Ayla Aksoyoğlu Sanatı Üzerine….

zorbatv

Gülseren Sönmez

Ankara Bilkent Sanat Sokağındaki çalıştaya gittiğimde bir hanım sanatçı yere eğilmiş, tuval üzerinde hızlı hızlı fırça sallıyordu. Başını kaldırınca fırça sallayan kişinin öğrencim Ayla Aksoyoğlu olduğunu gördüm. Şımarık bir çocuk gibi resim yapmanın hazzını yaşıyor, içinden geldiği gibi çizdiği ve boyadığı şekiller kıvrılıyor, bükülüyor çıplak kadına dönüyordu. Fırça sallayışına, anlatım gücüne, hızlı akan aklına hayran kaldım. Korkusuzca herkesin ortasında; herkesten habersizce içindekileri döküyordu. Etrafındakiler umrunda bile değildi. O kendiyle çok mutluydu, içine öz benliğine dönmüştü. Sadece o ve tuval vardı.

Michelangelo’nun “mermerin içinde vardı bende yontum heykel oldu,”  demesi gibiydi.  O tuvalde var olanı görüyor, çizip boyuyordu.  O anda her şey kendi gerçekliği içinde yer alıyor, duygunun gözle görülmeyen mikroskobik değişimlerini şekle sokuyordu. O zamandır ki hayatın üstüne eğilerek, ruhla bedenin birleşme vaktinin geldiğini, “evrenin bilmecesi” dedikleri şeyi hissediyordu. En ufak bir algı ile en büyük gerçeğe ulaşıyordu. O kalbindekini anlatmıştı. Kalbi ona yön veriyordu.  

 O, benim kendisini izlediğimden habersizdi. O, gerçelik içindeki kendisiyle tuval üzerindeki bağı koparmamak için seslenmedim. Seslensem bile duymazdı ki. O tuvale aktardığı düşünceleriyle bütünleşmişti. Bir ara ortaokuldaki kendine has tavırları, baş kaldıran hali aklıma geldi. “Hocam her yıl aynı konuları verip duruyorsunuz, ben dilediğim konuyu çizip boyayacağım,” öğretmenim ben böyle düşünüyorum…” diyen, kendi fikrine ters düşen düşünceyi kabuletmeyen, o küçük kız geldi aklıma. 

zorbatv

Şimdi de herkese kafa tutuyor, bildiğini okuyordu. “Dış çevreyi duymuyor, görmüyor, sadece iç benliği, düşünceleriyle tuval üzerinde bir bağ kuruyordu. İşte bu olay deli dolu çocuk kadının yaratıcılığını konuşturmasıydı. Bu deli dolu çocuk kadının içten duygularını, düşüncelerini çekinmeden, korkmadan, çevresel baskılardan uzak. Kendince, resimlerine düşünce ve duygularını yansıtmasıydı.

Ayla Aksoyoğlu’nun resimlerinde bazen gerçeği izlerken, yapılan resimlerin düş olduğunu görüyoruz. Freud, “Düşler; imkansızın mümkün, hayal ürününün gerçek görünmesine olanak vererek baskıcı “mantık krallığı” devirme potansiyeline sahiptir,” der. Ve devam eder “çocukluk ve delilik herkesin esin kaynağıdır, Çünkü görgü kurallarının getirdiği kısıtlamalardan kurtulmayı ve mantık karşısında iç güdülere öncelik verilmesini temsil eder,”  der.

Ayla Aksoyoğlu’nun düşünce gücü yalnızca beyninden kaynaklanmaz. Hayatı açık seçik kavrayan bir düşünce olduğu için, varlığının bütün hayati özleri düşüncesinin ta içine girmiş, ve onu etkilemiştir. Onda nice güneşlerin ışığında ısınan, bütün ülkelerin havasını soluyan bir ruhun varlığı hissedilir. Gelişmenin susuzluğunu duyan, yaşanmışlığın duyuramadığı, bıktırmadığı bir hayatın zenginliği hissedilir. Hayatla dolup taşan ve köpükler halinde dışarıya doğru akan ruh, artık kabına sığamaz. Artık tuvalinde renk ve çizgilerle ruhunun hazinelerinden kopan güzellikler yer alır. Bu coşku yeni ürünler olarak bir bir ortaya çıkar. Eserleri toplumdaki diğer sanatçılardan farklıdır. Onundur. ona aittir.

zorbatv

Gerçek, şu ki Ayla Aksoyoğlu’na ait olan şeyler hala, ta içerde taşacağı anı beklemektedir.  

Ayla Aksoyoğlu toplum içinde resim yaparak izleyen kişilerle bir nevi ilişki kuruyor. İlişkisel sanata gönderme yapıyor. İzleyen kişiler o anda kendileri o resmi yapıyormuşcasına sanatın içine giriyor. Ayla Aksoyoğlu’nu dakikalarca izlemekten haz duyuyorlar ve kendilerinde de resim yapma istegi doğuyor.

Birkaç gün sonra Ayla’yla sohbetimiz sırasında “Hocam, ben kimseyi kopyalamadan, kimseden esinlenmeden, içimden geldiği gibi resim yapıyorum. O nedenle de resim yapacağım zaman sergileri gezmiyorum. Eser incelemiyorum, sezgilerim, hayattan öğrendiklerim bana yetiyor, ” diyordu.

O sere serpe uzanmış kadınları, kıvrılmış bedenleri çizerken, eli uçarcasına aklıyla bütünleşerek durmaksızın çiziyor, boyuyor da boyuyordu. Aklı; o kocaman tuvali dolduruncaya kadar konuşuyor, sanki en yakın dostuyla deretleşiyordu. Bu dertleşme dışavurumdu. Iç hesaplaşmaydı.

“Onun resimleri cinsellik içeriyor “diyenlerin yanı sıra,” “Yaratıcılıkta sınır tanımıyor diyenler de vardı. Sanatçının korkusuz olması, baskılara boyun eğmemesi, onu farklı kılıyor. Basılara hiç bir zaman aldırmıyor, insanların yargıları onun dışında kalıyordu.

O sadece, sadece içinden geldiği gibi, iç sesinin doğrultusunda çizip boyuyordu,

Ayla’nın resimlerinde bazen Britenyalı Genç Sanatçılara yakın hissediyorum. Onlarda resimlerini iç seslerine göre yapıyor ve sergiliyorlar. Cinsellikte sınır tanımıyorlar.

Ayla Aksoyoğlu’nun araba resimleri her an engebeli yollarda dans ediyor, İspanya'da Art Nouveau akımının öncüsü olan Katalan mimar Antoni Gaudi’nin eserlerindeki kıvrımlar nasıl doğanın engelelerden oluştuğunu gösteriyorsa, Ayla Aksoyoğlu’nun  resimlerindeki arabalarda hareket halindeler mekanın durumuna göre kıvrılıp bükülüyorlar, Resimlerindeki insanlar da,  kıvrılıp bükülerek kendi dinamizimleri içinde hareket halindeki arabalara uyum sağlarken sanki  hayata da uyum sağlamayı öğreniyorlar. Her araba resminde hayatın çalkantılarını görüyor, o resimleri izlerken, kendi iç çalkantımızı  görüyor, hissediyoruz.

zorbatv

Ayla Aksoyoğlu’nun resimlerinde her türlü akımın izlerini de görüyoruz. En çok da fitürist sanat akımına yakınlığını hissediyoruz.

O resimlerini, toplumsal seslere aldırış etmeden, çiziyor , boyuyor, sergiliyor,

O çılgın bir sanatçı,

O çılğın bir eş,

O çok güzel bir kız annesi.

O çok espirili komik

O iyi bir dost.

O Türkiyenin göz bebeği bir sanatçı, yurt içinde ve yurt dışında  sergiler açan. 

O Çalıştaylar için aranan…

O Kostümcü

O iyi proje yapımcısı

O iyi bir ressam............

O iyi bir yazar

O sahne makyajı ustası

O sahne dekoratörü

O küratör  

O her türlü malzemeyi iyi kullanabilen

O memleketinde müze kuran…

O iyi bir saz ustası çalıp söylemeyi de bilen.

O hepsinden, hepsinden önemlisi öğretmen…  Hem de öğrencilerini çok seven, çok iyi bir öğretmen...

Ayla’dan sanat görüşü hakkında bir yazı göndermesini istediğimde bana altaki şu yazıyı gönderdi.

zorbatv

“Sanat görüşü olarak ;

Resme ne zaman başladım hatırlamıyorum bile, beş yaşımdaydım ve ressam olacağım dediğimi hatırlıyorum. Bir üstat bana “sen karnında güneşle doğanlardansın” demişti. Doğrudur muhtemelen. Hayatım boyunca okudum, spor yaptım, yazı yazdım,  ulusal yerel dergi ve gazetelerde ve internet ortamlarında yazılarım yayınlandı. Amatör tiyatrolar için dekor kostüm, sahne makyajı yaptım. Sanat konulu Avrupa Birliği projeleri yaptım.

Çeşitli sanat projeleri ve sergiler yaptım. Bütün bunları yaparken de resim hep benimleydi. Hepsini çok severek yaptım ama resim sanatı benim şahikamdır. Çocukluğum elimde desen defteriyle sokaklarda çizimler yaparak geçti. On iki yaşımda yağlıboya resme başladım. Gazi Üniversitesi Resim Bölümünü bitirip öğretmen oldum, öğretmenliğim boyunca her yaştan çocuklarla sanatın içindeydim. Sayısını bilmediğim kadar desenler çizimler eskizler yaptım. Akrilik yağlıboya, suluboya, guaj teknikleriyle çalıştım.  Defterler dolusu desenlerim var, tüm Avrupa”yı gezdim ve çizdim. Pek çok çalıştay sergi bienal ve festivale davet edildim. Her zaman evim atölyem oldu. Kitaplarım ve resimlerimin olmadığı bir mekanda yaşamadım hiç.

Sanatımda önemsediğim temel nokta özgün ve samimi olmaktır. Resmimin yüzüne dürüstçe bakabilmek, moda, trend, satış endişesi, güncel ve ucuzluktan uzak olmak kırmızı çizgilerimdir. Sanatımda son derece kendime dönük ve patronsuzum. Okullu olmakla birlikte akademi atmosferinden uzak bir resim çizgim vardır. Resimlerimde kendi derdimden yola çıkarak kadın teması ağırlıktadır. İçinde kendim olmayan bir sanat düşünmedim.  Opera için bir düşünür bütüncül sanat demiş, ben de bütüncül sanatı şöyle tanımlamak istiyorum, sanatçının kendisi tüm eserleri birlikte bütüncül sanatı oluşturur. Sanatçının süjesinin olmadığı bir sanat yok artık. Sanat yaşam biçimim demedim hiç, sanat benim devamım, uzantım, elim ayağımdır. Böyle tanımlıyorum bunu.

Bu günün sanat dünyasının ya da yakın çevremizdeki sanat ortamının bir noktayı atladığını görüyorum o da Geleceğin sanatı, Fütürist bakış. Yalnız bu fütürizmi yirminci yüzyılın ortalarındaki fütürizmle karıştırmamalı.  Bu bakış bu güne ait tüm kural, gelenek, satış trendi ve akımları alt üst edecektir.  4. Sanayi devrimi başlamıştır ve bu dönem sanatın aurasını da tepetaklak edecektir. Fotoğrafın icadının klasik resim dünyasını tepetaklak etmesinden daha büyük bir kırılma bekliyor bizi. Çocuklar yakın gelecekte bu öngördüğüm büyük değişimi yaratan sanatçılara dönüşecek. Ve biz bunun ne olabileceğini tahmin bile edemeyeceğiz, bu beni heyecanlandırıyor. Yeni şeyler yeni bakış, bu günü bir nostalgia dünyasına çevirecek. Bilim bunu diyor ve bilimi sanattan ayrı düşünemeyiz.” Diyerek kendini anlatıyordu.

Ayla Aksoyoğlu 1968 yılında Ankara'da doğdu. 1990 yılında Gazi Üniversitesi resim bölümünden mezun oldu. Resim çalışmalarını aralıksız olarak sürdürdü. 2006 YILI 32. DYO RESİM YARIŞMASINDA sergilenmeye, 2007 yılı 68. DEVLET RESİM HEYKEL YARIŞMASINDA sergilenmeye değer bulundu.   Yurt içinde ve dışında 15 kişisel sergi ve   karma sergi, fuar, bienal, ve sanat kolonisi etkinliklerinde yer aldı. ulusal çapta gazete dergi ve internet portallerine düzenli olarak sanat yazıları yazdı.

Ayla Aksoyoğlu 2022 yılı Kültür Bakanlığı Başkent Kültür Yolu Etkinliğinde ONBİNYILLIK HİKAYE adlı sergi projesini gerçekleştirdi. Yıllarca dünya ve Türkiye müzelerinde çizdiği eskiz defterlerinden yaptığı bir kompozisyonu 35 metrelik tek parça bir resme dönüştürerek bir tarih öyküsü halinde seyirciye sundu. Resim ve proje çok yoğun ilgi gördü, 2023 yılında eser tekrar seyirci karşısına çıktı. ONBİNYILLIK HİKAYE resmi tek parça olarak yeniden sergilendi. Eserle birlikte bu eserden ilhamla yapılmış olan tuvaller FRAGMANLAR adı altında  seyirciyle buluştu.

Bu projenin hemen ardından Aşık Veysel temalı bir proje gerçekleştiren sanatçı, Veysel’in 11 türküsüne ithafla yaptığı eseri Ankara Devlet Operasında sergiledi. Veysel temalı eseri 11 metrelik iki parça halinde toplam 22 metre halinde Opera Sahnesinde görücüye çıktı, sergiyle birlikte Veyselin 11 türküsü üzerine Murat Gedikli’nin bestelediği eserlerden oluşan bir konser sahnelendi.

Halka açık canlı performanslarla da seyirciyle buluşan sanatçı Ayla Aksoyoğlu 2023- 24 yılı içerisinde Geçmiş Gelecektir adlı bir kitapta çağımızın önemli Avrupalı filozof ve aktivistleriyle birlikte çalışarak desenler hazırlayacak ve kitabta yer alacaktır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Görsel kaldırıldı.

 

 

 

 

Görsel kaldırıldı.

 

 

Görsel kaldırıldı.

 

 

 

 

 

 

 

Görsel kaldırıldı. Görsel kaldırıldı. Görsel kaldırıldı. Görsel kaldırıldı. Görsel kaldırıldı. Görsel kaldırıldı.

 

 

Yorum

Filiz Hıncal (doğrulanmamış) Pa, 17 Eylül 2023 - 12:12

Ayla hakkındaki en güzel yazıyı siz yazmışsınız Gülseren hanım, kutlarım sizi. Ayla’yı ne kadar iyi tanıdığınız da, insanı da sanatçıyı da ne kadar iyi analiz ettiğiniz de, kaleminizin ne kadar güçlü olduğu da o kadar net, o kadar açık görülüyor ki, yüreğinize sağlık diyorum ve içtenlikle kutluyorum sizi. Ayla’yı tanıyan, yazılarını ve hakkında yazılanları izleyen biri olarak bu çok değerli yazınızla ilgili görüşlerimi böylece özetliyorum sevgili Gülseren hocam, yazmayı hiç bırakmayınız, sevgi ve saygımla…

Sevgili atalay (doğrulanmamış) Pa, 17 Eylül 2023 - 14:26

Ayla , özgün, temiz hesapsız sanatın CESARET YÜZÜ .. ondaki felsefeyi, okumuşluğu ,yaşamı yorumlayışını ve tabii kabiliyeti bizlere çok hoooş bir makale ile nakleden GÜLSEREN SÖNMEZ hocanın kalemine sağlık .
AYLA’nın daha öğretmenliğinde köy enstitü hatırasına saygı duruşundan başlayan benim bildiğim öyküsü her sergisi ile yüceliyor. Son kez operada izlediğim etkinliğin ve Aşık Veysel’in duvar boyu tablolarla resmedilişinin izleri içimde kaldı. Bu performansı göremeyenler için kayıp duygusu yaşıyorum…
Kısa çok kısa mütevazi bir
takdir benimki . 🙏

Gülden Özel (doğrulanmamış) Pa, 17 Eylül 2023 - 17:19

Ayla Aksoyoğlu’nun resminin dilini, coşkusunu yazı diline eksilmeden adeta beş duyumuzla hissettirerek aktaran bu yazıya hele bir de öğretmeninin gözünden öğrencisine yıllar sonraki bakıştaki samimi takdire müteşekkiriz. Ayla Hanım’ın resimleriyle yaşattığı yolculuk, Gülseren Hanım’ın da yolculuğu tespitleri benzersiz bir heyecan.

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.