Jaki
Prof. Hasan Pekmezci.
Tolan Beyi tanımazsınız elbet; biz de tanımıyorduk; 20-30 yıl önce. Tanıdık, daha doğrusu bir insanı ne kadar çok tanıdık diyenlerin bile tam tanımadığı bir toplumda yaşadığımızı da düşünerek; tanımaya çalıştık.
Sesle-sözle çok konuşmayan ama yüz ifadesiyle, gözleriyle konuşan, onun da yüzde doksanını ironi ile anlamlandıran bir insan.Sadece bakışları ile bile insanla-hayatla gırgır geçmeye hazır bir çift göz. Tipik bir Karadenizli.Okuyan, araştıran, gösterişsiz, sessiz, sakin. Sıradan bir taşı bile sıra dışı sayan ve onu bir eser haline getirebilen bir takı ustası. Bu özellik elbette sadece taşla takı ile sınırlı değil. Doğa tutkusu olmayan taşı da okuyamaz, bitkileri de. Ağaçlara, çiçeklere, kuşlara bakış açısı,insana bakış açısı birlikteliği ile anlamlanır. Baktığını gören, okuduğunu anlayan; yaşamın her alanında empati duygusu egemen olan insan modeli genel ölçütümüz.Tolan Bey kendini adam yerine koyan Cumhuriyet’e tutkun. İhaneti ilke edinenlere inat ilkeli insan. Başka bir söyleyişle bu toplumun bir kesiminin anlamamak için özel çaba harcadığı insan modellerinden.
Onun öncesi sonrası aşı-işi, ailesi ile yaşamı değil, elbet konumuz. Bunlar da ilginç dokularla işlenmiştir mutlaka.
*
İki katlı içten merdivenli küçük bahçeli bir Ankara evi. 1978 sonrası Murat Karayalçın, Ali Dinçer, Muammer Niksarlı ve KENTKOOP ekibinin toplu konutseferberliğinin başlı başına bir şehir kurarak, pek çok aileyi ev sahibi yaptığı Batıkent’te. Biz kendi adımıza her zaman minnetle, saygıyla anıyoruz. Pek çok değerbilir insanın da o küçük ama doğa ile bütünleşen, ‘’evim evim güzel evim’’ diyebildiği oranda aynı duyguları yaşadığını düşünerek.
Çoğu zaman bahçeli evinin önündeki küçük girişte oturup doğanın içinde yaşayan biri Tolan Bey. Kimi zaman benim gibi nazının geçtiklerine ironik esprilerle takılan. Erik, ayva ağaçları yanında Karadeniz yemişi ve fındık çalısı da var bahçede, hemen girişinde; onun merakıyla. ‘’Ben Karadeniz Uşağuyum ha’’ diye, bangır bangır bağıran bir bahçe. Evin üst katında bir odası onun uğraşı alanıyla ilgili araç gereçleriyle dolu. Sessiz, sedasız çok başarılı takılar ürettiği ev-atölyesi.
Bir gün yaralı bir kuş bulur bu bahçede. Hemen alır o sevecen elleri arasına, inceler. Saksağan yavrusu. Kolu kanadı kırık. O zamanlar şimdiki gibi her yerde veteriner de yok ki. Hemen çözümler araştırır-üretir. Geleneksel yöntemler var ya aklında, anısında, çocukluğundan. Çıta parçalarıyla destekler yaparak sarar, sarmalar, kırıklarını. Nasıl beslemesi gerektiğini araştırır. Bir doktor gibi. Adını da koyar; JAKİ; bir nüfus kâğıdı eksik.
Evde beslemeye başlarlar ailecek, epeyce bir zaman sürer bu özel kuş bakımı. Jaki canlanır, kanlanır, evde gezinmeye başlar. Pencereler açık olsa bile evdedir. Evin ve Tolon Beyin en içten arkadaşı. Nereye adım atsa peşindedir o balerin yürüyüşü ve sekişi ile. Adını da bilir, ‘’Jaki gel, jaki şunu yap’’. Öyle bir bağımlılık ki başında, omuzunda, yemek masasında, çalışma odasında. Jaki konu komşunun da dilinde.
Bir gün açık pencereden uçar gider Jaki. Nasıl bir kaygı, ya başına bir şey gelirse, ya bahçeye iner de oralarda bekleyen kedilerin saldırılarına uğrarsa? Heemen bahçeye inilir, sağ sol aranır, kediler kovalanır, uzaklaştırılır oralardan. Günlerce pencere açık Jaki beklenir; bahçedeki her kuş sesine ‘’Jaki, Jaki gel yavrum’’ çığlıkları. Ama yoktur ortalıklarda. Aklı her an ondadır TolanBeyin; çocuğunu bekleyen, özleyen, kaygılarla ağaçlara, çatılara bakan bir baba.Kuşlar ve benzeri canlılar için ne kadar olumsuzluklar varsa tümü Jaki üzerinden üzüntü nedenidir. Konu komşu‘’Üzülme Tolon Bey, kuş değil mi canım, kim bilir şimdi nelerdedir?
İçten içe kırılır, böylesi afaki sözlere, sadece hiç konuşmadan girer evine. ‘’Umudunu kesmediği, komşuları gibi ‘’kuş değil mi canım, uçup gitmiştir, kim bilir şimdi nerelerdedir.’’ demediği için bekleme kaygılarla sürer.
Bir gün bahçe ağaçlarının üstü kuşlarla dolar; çığlık çığlığa kuş sesleriyle inler iki evin arası. Hemen tanırlar eşiyle bu sesleri üst katlara koşulur.Tolan Bey bağırır en içten, en coşkul, en yüksek sesle, ‘’Jaki, Jaki’’. Jaki’nin ve avenesinin gürültücü sesleriyle doldurduğu bu bahçede şenlik vardır. Bu ses Jaki’nindir, elbet, pencereye gelip beklemeye başlamıştır bile. pencereyi açar ki Jaki gelmiştir evine ve açtığı elleri arasına. ‘’Biliyordum geleceğini, biliyordum unutmayacağını’’ der; öper-koklar karmaşık duygular içinde. Bu kez yalnız değildir Jaki, yanında başkaları da vardır, büyüklü küçüklü bir aile, onlar dışında pencerenin, Jaki içeride.
Sevgi ve özlem gösterisinden sonra tekrar uçar gider ailesiyle birlikte.
Giderler ama zaman zaman kızılca kıyamet kopar bahçede, aynı karşılama töreniyle ziyaretler devam eder. Tolon Bey her defasında hemen açar pencereleri, ‘’Jaki yavrum’’ sesleriyle. Öyle ki bahçedeki kuş çığlıklarından komşular da anlar Jaki’nin gelip gittiğini. Tanımayan yoktur bu sesleri. Her gelişinde Jaki’nin etrafı daha dakalabalık olmaya başlar. Neredeyse bir düzenli ziyarete dönüşür bu buluşma törenleri. Sadece Tolan Bey ve ailesi için değil, komşu evlerin insanları için de duygusal bir buluşmadır.
Bir gün yine Jaki ve ailesinin ziyareti başlar çığlıklarla.Bahçe kuş sesleriyle dolmuştur ama pencereler kapalıdır, Tolan Beyin ‘’Jaki Yavrum’’ sesleri yoktur artık.
*
Zaman,tüm canlılar için uyguladığı değişmez kural içinde insan yaşamına son vermeyi de ihmal etmeyen bir süreçtir. Tolon Bey artık evde değil, bilinmezler âlemindedir. Yalnız kalan eşi de daha çok kardeşlerinde ve akrabalarındadır. İki katlı ev sessizlik içindedir ve tüm pencereler kapalıdır.
Ama bugün hala komşular 20-25 yıl öncesini unutmayan Jaki’ningittikçe kalabalıklaşan ailesiyle birlikte zaman zaman gelip gittiğinin, her gelişlerinde pencerenin kapalı oluşuna isyan edercesine çığlıklarla bahçeyi çınlattığının tanıkları oluyor.Kuş deyip geçilen, üstelik ‘’Kıt Beyinlilerce ‘’Kuş Beyinli tanımlaması da eklenen bir canlının vefasının örneğiyle duygusal gelgitlerini yaşıyorlar.
Bahçede çığlıklar içinde kuş seslerinin yankılanışı ile birlikte neredeyse tüm komşular, pencereler koşup Tolan Beyin yerine ‘’Jaki, Jaki hoş geldin, biz buradayız, seni seviyoruz’’ diye bağırarak; bir kuş ailesinin vefasını iç sızılarıyla karşılıyor.
01.Haziran 2024
Yeni yorum ekle