Bir Dostu Olmalı İnsanın

Felsefe

Bir Dostu Olmalı İnsanın

Mehmet Düğmeci

 

Hayatta bazı kavramlar vardır ki tanımı kolay,kullanımı yaygındır; ancak derin anlamları üzerine pek düşünülmez. “Dostluk” da bu kavramlardan biridir. Kulağa sıcak gelir,yumuşak bir tınısı vardır; ancak gerçekte ağır bir sorumluluk, ince bir bağ ve sabır isteyen bir yolculuktur. Dostluk, sadece bir kelime değil; emekle örülen bir hayat hâlidir.

Peki,nedir dostluk?

Yorgun düştüğünde başını yaslayabileceğin bir omuz olabilir mi?

Yoksa her şey yolundayken yanında kalıp, sevinçlerini seninle paylaşan biri mi?

Belki de hiçbir şey söylemeden seni anlayan kişidir dost.

Her şeyden önce güvendir dostluk. Gözünün arkada kalmadığı, yüreğini rahatça bırakabileceğin, yargılanmayacağını bildiğin bir limandır. İnsan birçoklarıyla konuşabilir; ama her şeyini anlatamaz. Dost, sen sustuğunda bile seni anlayandır.

Sadakattir dostluk. Zaman, mekân ve şartlara rağmen değişmeyen bir  bağlılık…Bugün yanında olanın,yarın başka rüzgârlara kapılıp gitmemesidir mesele. Derler ya: “İnsan zor gününde dostunu tanır.” Oysa dost, her zaman oradadır. Çünkü bazen görmek, gözle değil; yürekle olur.

Anlayıştır dostluk. Anlatmadan anlaşılmaktır. Bazen bir bakışla, bir sessizlikle, bir suskunlukla içinden geçenleri fark eden bir yürektir dost. Söz gereksizdir; çünkü o, kalbinin sesini duyar.

Paylaşmaktır dostluk. Sevinçleri çoğaltmak, acıları azaltmak içindir.Birlikte ağlamak da dostluktur,birlikte susmak da…Belki de

 

hesap kitap yapılmadan, karşılık beklenmeksizin yaşanabilen tek ilişki biçimidir.

Dostluk, aynı zamanda bir özgürlüktür. Dostun yanında insan kendisi olur; rol yapmaz, maske takmaz. Kendini saklama ihtiyacı duymaz. Dost, seni değiştirmeye çalışmaz; olduğun hâlinle sever. İşte bu yüzden gerçek dostluk, nadir bulunan bir aynadır.

Ve belki de en önemlisi: Dostluk emektir. Tesadüf değil, seçilmiş bir yoldaşlıktır. Kırılmalarla, yeniden kurmalarla, sabırla ve affetmeyle büyür. Emek verilen her şey gibi kıymetlidir;zaten güzelliğide buradan gelir.

Hayattaki en sade ama en kıymetli bağlardan biridir dostluk. Kalabalıklar içinde birçok insan tanınabilir; ama içlerinden birinin seni gerçekten anlaması en büyük şanstır. Gerçek dostluk, bazen bir çocukluk arkadaşında, bazen bir aile bireyinde, bazen de hayatın sana sessizce sunduğu bir yabancı da gizlidir.Yeter ki aradığın dostluğu önce sen sunabilesin.

Bu düşünceleri biraz daha derinlemesine anlamak için, edebiyatın ve tarihin evrensel dostluk imgelerine başvuralım.

Mesela Hicret günü,öldürülme ihtimali çok yüksek olduğu hâlde Peygamber Efendimizin yatağına yatmayı kabul eden Hz. Ali’nin dostluğu… Yine hicret sırasında mağaradaki yılan deliklerini bez parçalarıyla tıkadıktan sonra son deliği ayağıyla kapatan ve yılanın sokmasına rağmen sesini çıkarmayan Hz. Ebubekir’in dostluğu… Bunlar, kendine değil, dostuna öncelik veren kadim yoldaşlık örneklerindendir.

Unutulmamalı ki dost, her zaman yakında olmak zorunda değildir. Gerçek dostluk, mesafeyle değil; kalpten kurulan bağla ölçülür. Kimi dostluklar her gün temas hâlindedir; kimi ise yıllar geçse de ilk günkü sıcaklığını korur. Bazen bir hatırada, bir cümlede, bir mektupta yada sadece bir bakışta gizlenir.Bazen bir ses olur zihninde; zor anlarında içinden konuştuğun biri…

 

Bu bağlamda, Küçük Prens’in gülüyle kurduğu ilişki, dostluğun özünü yansıtan en güzel mecazlardan biridir. Başlangıçta sadece güzel bir çiçek olan gül;zamanla,emekle,sabırla ve özveriyle anlam kazanır. Küçük Prens’in o meşhur sözüyle:

“Senin gülünü bu kadar önemli yapan, onun için harcadığın zamandır.”

Dostluk da böyledir: Harcanan zaman, gösterilen ilgi ve verilen değerdir onu özel kılan.

Benzer şekilde,Jonathan Livingston Martıda dostluğun başka bir yönünü gösterir. Jonathan’ın Fletcher Lynd Seagull ile kurduğu bağ, yalnızca bir öğretmen-öğrenci ilişkisi değildir;birlikte büyümek,anlam arayışında yoldaş olmak ve bir birine destek vermektir.Jonathan yalnız başladığı yolculuğunda gerçek dostluğu, kendisi gibi düşünen ve uçmayı seven diğer martıları tanıyarak bulur.Bu noktada dostluk,ortak idealler etrafında birleşmek ve başkalarının gelişimine katkı sunmaktır.

“Gerçek dost, başka martıların da gökyüzüne yükselebileceğini gösterendir.”

Dostluk böylece yalnızca benzerlik değil; karşılıklı saygı, özgürlük tanıma ve samimiyet üzerine kurulur.

Peki,neden dost olur insan?

Çünkü yalnızlıkla başa çıkmak, sevinç ve acıları paylaşmak, kendini tanımak ve bir başkasında kendi yansımasını görmek ister. Dostluk, bu yönüyle bir ruh aynasıdır: seni sana gösterir.

Sonuç Olarak:

Dostluk, insan ruhunun en özel ve en derin bağlarından biridir. Güven, samimiyet, anlayış, sadakat ve özgürlük üzerine kurulur. Benzerlikler dostluğu kolaylaştırabilir; ama gerçek dostluk, birbirini yargılamadan sevebilme ve birlikte büyüyebilme yetisinde yatar.

 

Aslında     yaşama     anlam,     renk     katan;     onun     zevkle,                  şevkle sürdürülebilmesini sağlayan şey, dostluktur.

Yakınlık, kilometreyle değil; kalp mesafesiyle ölçülür. Dostluk, zaman ve uzaklıkla sınırlıysa o yok demektir. Gerçek dostluk,uzaklarda da olsa yüreğinde hissettiğindir.

Evet,bir dostu olmalı insanın.Çünkü hayat,dostsuz eksik;dostla tamamdır.

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.