Ölümü Bilmek ve Hasan Bacanlı Hocamız

Felsefe

Ölümü Bilmek ve Hasan Bacanlı Hocamız

Prof. Dr. Süleyman Dönmez

“Zorba TV + Dergi” isimli sanal âlemde ve diğer kitap ve makaleleri üzerinden mülaki idim ona. Prof. Dr. Hasan Bacanlı. Son birkaç aydır yazmıyordu. Meğer amansız bir hastalığın pençesine düşmüş. Ve birkaç hafta öncesinde vefat ettiğini duydum.

Derler ya, Allah, sevdiklerini yanına çabuk alır. İhtimal Bacanlı da sevilenlerdendi. Daha çok erkendi. Her ölüm erkendi… Nurlar içinde yatsın!

Üretkendi Bacanlı. Düşünürdü. İnce ruhluydu… İnsandı…

“Hasan Bacanlı ölmüş” dediler.

İnsan olan ölür müydü? Belki.

Koca Yunus, diyor ya “ölen hayvan imiş, âşıklar ölmez.”

Bacanlı, insandı. Âşık mı idi? Belki…

Yunus, hem insandı hem de âşık… Zaten insan olmadan âşık olunmazdı.

Bacanlı, Yunusça bir aşkın içinde miydi? Belki.

Bacanlı’nın âşıklara âşık olduğu açık ve seçikti. Neşet Ertaş’a, Nasrettin Hoca’ya hayrandı… Ülkesinden, ülküsünden taviz vermedi…

“Amansız bir illet, aldı götürdü onu, Bacanlı öldü” dediler…

Âşıklar ölmüyordu. Ya insan olan ölür müydü?

Bir yanı beşerdi insanın. Beşer olan ölürdü elbet. Ya insan?

Bacanlı insandı? Öldü mü, ölmedi mi? Beşer yakası öldü. İnsan tarafı bâki. Bizimle. Bizde…

Ölümün ne olduğu bilinebilir mi? Belki.

İnsan, ölümlü olduğunu bilen bir varlık mı? Belki.

Sahi, nedir ölüm? Günümüz bilimcileri ölümün beşerî bir düzlem olduğunu kabul etmek istemiyor. Ölümü matematik bir problem olarak görüyorlar. Beşerî hafızayı, zihni makinalara aktararak ölümsüz bir beşer yapacaklarına inanıyorlar. Beşer, nefse tekabül eder. Her nefis ise ölümü tadar. Ana ilke, “her nefsin ölümü tadacağıdır.” Ölümü tatmak, bilmek midir?

Ölüm, doğum gibi, bir muammadır. Ölümü gözlemlemek, hissetmek, ölümü bilmek değildir. Nasıl doğumu yaşamışken, ne yaşadığımızı hatırlamıyorsak… Ölüm de bir doğumdur belki de. Yaşanan ve hatırlanmayacak olan bir doğum…

Ölümü hissetmek ve yaşamak, ölümü bilmek değildir.

Bazı hayvanların, mesela fillerin de öleceklerini hissettiklerini okumuştum. Öyle ki, ölümün yaklaştığını hisseden fillerin özgürce yaşadıkları dönemlerde son nefeslerini verdikleri fillerce malum olan, bugün fil mezarlıkları olarak isimlendirilen yerlere gittiklerine dair bilgiler var. Her işe burnunu sokan insan denen varlık, fillerin de yaşam biçimlerini zoraki müdahalelerle bozmuş olmalı…

Öleceğini hissetmek, elbette ölümü bilmek değildir. Bilmek, hissin ötesinde bir idrak. Bilme eyleminin ürünü sayabileceğimiz bilgi de öznel bir histen çok genelleşen bir biliş. Elbet her bilişte öznel bir taraf da vardır. Ama his ile biliş arasında öznellik ve nesnellik bakımından bir ayrıma gitmek mümkündür. Biliş de nesnellik hisse göre daha belirgindir. Buradaki nesnellikten murat, öznellikten kaçabilen bir genelliktir. Eğer genelleştirme mümkün olmuyorsa öznellik öne çıkmış demektir. Bu bağlamda hissedilse bile ölüm bilinebilir mi?

Ölüm, öyle görünüyor ki, bir muamma. Tecrübe etmeden “ne olduğu” idrak edilemeyecek olan bir durum. Belki de tecrübe edildiğinde bile bilinemeyecek olan bir olgu. Tuhaf çelişkiler öne çıkıyor. Olgudan, tecrübe etmekten söz ediyoruz. Ama bir bilinmezin içindeyiz, diyoruz. Çünkü ölümün varlığını bilmek, ölene dokunmak ölümün ne olduğunu bize tam olarak açıklamıyor. Bilimsel bakış açımızın olgusal olanın tecrübe edilebilirliğini güvenilir bilginin ölçüsü yapması, bilemediğimiz bir gerçeklik olarak ölümle karşılaşmada zihnimizi karıştırıyor. Ama açık olan bir taraf var: Ölümün var olduğu. İnsanın belki kendi üzerinden değil ama diğer canlılarda gözlemlediği bir değişim. Kendisinin de kaçamayacağını bildiği mutlak bir sınır.

Ölüm açık ve seçik olan bir olgu olsa da ölümün muammalı olması insanı Heideggerci bir karanlığa sürüklüyor. Belki de insan geldiği yeri gözlüyor. Yunusça söyletiyor: “Teferrüc eyleyü vardum sabahın sinleri gördüm / Karışmış kara toprağa şu nazik tenleri gördüm / Çürümüş toprak içre ten sin içinde yatur pinhan”

Hasan Bacanlı öldü mü? Kim bilir?

Bacanlı’nın teni de nice bedenler gibi, kara toprağa karışıp gidecek. Teni toprak içinde bir mezarda, nice bedenler gibi, gizini koruyacak.

“"Biz Allah'a aitiz ve sonunda O'na döneceğiz." (Kuranıkerim: 2/156).

 

Yorum

Necla Karadeli (doğrulanmamış) Sa, 15 Ağustos 2023 - 10:48

Hocam teşekkür ederim güzel yazınız için.
Ölümü Hasan hocamız üzerinden anarak yorumlamaniz bir vefa göstergesi. Ölen hayvan imiş aşıklar ölmez. Eser bırakanlara rahmet olsun.

Konuk (doğrulanmamış) Cu, 18 Ağustos 2023 - 10:19

Teşekkür ederim. Rabbim cümlemize rahmetini ve merhametiniz esirgemez dilerse...

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.