Bir Duayen Prof. Hasan Pekmezci'den: Baskı Sanatı 

Görsel Sanatlar

Bir Duayen Prof. Hasan Pekmezci'den: Baskı Sanatı 

 


Söyleşi: Kevser KARTAL



Baskı Resmimiz tuval resmi alanımızdan daha ileride uluslararası alanda.
Baskı resim üzerine yaptığım akademik çalışmamın bir parçası olarak baskı resim konusuna eğilmem gerektiğinde isimleri tek tek incelemeye başladığımda içlerinden çalışmalarını yakından bildiğim hocamız Hasan Pekmezci geldi. Akademisyen, yazar ve binlerce öğrenci yetiştirmiş bir eğitimci Prof. Hasan Pekmezci. 60 yıldır baskı resim yapıyor ve yağlı boya, akrilik çalışmalarının yanında baskı resminde önemli isimlerinden birisi. Kendisiyle sanatın çok da bilinmeyen, anlaşılamamış ve akademik dünyada tartışmalı baskı resim sanatı üzerine bir söyleşi yapmak istedim. 
Baskı sanatını kimden öğrendiniz?
Genel anlamda sanat eğitimi ve özel olarak da Baskı sanatı okuduğumuz okulların eğitim sisteminin ayrılmaz bir parçasıydı. Aslında daha 1958 yılında başlayan resim eğitimimin de içinde öğrenme amaçlı çalışmalarla. Ama çıkardığımız bir okul dergisinin kapağı, iç resimleri için günlerce baskı çalışması yaptığım için 1962 yılını baz alıyorum.
Linol baskı, şablon baskı ilk çalışmalarımızdı. Resim öğretmenlerimiz Gazi Eğitim Enstitüsü’nün yetiştirdiği başarılı eğitimcilerdi. Bütün teknikleri bıkmadan- usanmadan bize öğretmenin, uygulatmanın çabası içinde olan ve her zaman sevgiyle andığımız eğitimciler.
Zaman içinde başka baskı tekniklerini de öğrenmeye başladık. İstanbul Öğretmen Okulu Resim Semineri’ndeki eğitimimiz içinde küçük boyutlarda metal baskılar, gravürler öğrendik-uyguladık.
Baskı tekniklerinin daha sanatsal ve profesyonel anlamda ele alındığı süreç GAZİ EĞİTİM’deki eğitimimizle pekişti. Gravür, mix baskı,  ağaç baskı, kontrplak baskı, serigrafi gibi tekniklerle sergilere katılacak nitelikte çalışmalar içindeydik. Bugün bile sergilere severek verdiğimiz baskılar yaptık o yıllarda. 
Bu alanın teorik ve uygulamalı olarak sanat ve eğitimcilik yaşamımızda yer alması 1978’lerin başında oldu. Gazi Eğitim’de baskı atölyelerine dahil olarak serigrafi atölyelerini kurdum. Bu alanda ilk kitabı yazmak da bana nasip oldu. Ankara’da ve Ankara dışındaki kentlerimizde, üniversitelerimizde serigrafi, gravür, mix baskı konularını kapsayan çok sayıda konferans verdim ve uygulamalı eğitim yaptım. Sadece Ankara’daki konferans ve uygulama sayısı 22.
Karakteristik olarak baskı resimde hangi motifleri kullanıyorsunuz (sembolik, figüratif, bitkisel, geometrik, hayvansal vb.), bunun sebebi nedir?
Sanatsal kimliğimizi oluşturan bütün çalışmalarımda: Boya resmi, baskı resim ayrımı yapmadan temel konularım, savunduğum düşünceleri kapsayan anlatımıma anlam yükleyen motiflerim var.
Kuşkusuz bunların büyük bölümü yaşadığımız dönemlerin, çağrışımları, travmaları, uyaranları ve bunları ortaya koyarken yaşadığım serüvene bağlı.  Önemli bir serüvenle de anlatma çabamız. 1970’lerde farklı kaygılar, 1980’lerde daha farklı duygu ve düşünce labirentleri, 1990’lar, 2000’ler hep farklı çağrışımlar getirdi. Bunlara bağlı da simgesel motifler çalışmalarımda yer aldı. 1970’lerin sonunda Ankara’daki yaşam alanlarımız olan evimiz, mahallemiz silo gökdelenlerdi. Tek katlı, bahçeli evlerde yaşayarak gelenler için bir kuş kafesinden farksız.  Bu dönem resimlerimde, baskılarımda silo evleri anlatan ve insanları bunların dibinde karınca sürüsüne benzeten resimler yaptım. ‘’Kent ve Yaşam, Kentsel Yapı ve İnsan’’ gibi.
1980’lerin toplumsal kaotik yıllarında katliamları, bunların yoğun insan yığınları üzerindeki baskın etkisini resimledim.  Bu seriden resimlerimden bir Budapeşte Çağdaş Sanatlar Müzesine daimî koleksiyona satın alındı ta o yıllarda. Devlet Resim Heykel sergilerinde 1982 yılında resim alanında, 1984 yılında Serigrafi baskımla baskı resim alanlarında ödüller kazandım. 1981 yılında Kültür Bakanlığı Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Yarışmasında ödül aldım. Vakko yarışmasında Mansiyon alanlardan biriydim.
1990’larda Yine toplumsal sorunların ağır etkileri altında toplumsal konulara eğilen resimler çalıştım.
 Ben ilk ödüllerimin tamamını resim alanında, büyük boyutlu resimlerimle aldım. Ardından Baskı resimlerimle ödüller aldım ve her iki alanda ödül alan sayılı kişilerdenim. Hem yağlıboya resimlerimle hem de Baskı resimlerimle. Bu yıllarda Osaka trienalinde 7300 eser içinde ilk 100’e giren baskı resimlerim var. Katalogda yer alan tek Türk  bendim. Aynı yıl Şili Bienaline seçildim. Burada da kendi uygulamam olan mix baskılarım yer aldı, kataloglarda yayınlandı.
Aynı yıllarda çok daha öncelerden başladığım kuşlar serisini ‘’Kafes ve Kuşlar’’ serisi olarak, (yaldızlı kafesler içinde kuşlar olarak) anlatmaya çalıştım.  Bu resimlerimle DYO-Viking yarışmalarında ödüller aldım.
Yaşım gereği 50’li yaşlardan itibaren ‘’Yaşam Merdivenleri’’ serisi resimler, baskılar yaptım. 
Ardından hızla geçen yılların etkisiyle ‘’Ey Zaman’’ serisi resimlerim yer aldı. Saat motifi düzenli- düzensiz, deforme edilmiş, parçalanmış şekilde bu resimlerimde ana öge oldu. 
Günümüze doğru ‘’Aile’’ resimleri üzerinde duruyorum. Ana*baba*çocuklarla bir aile. Elbette bunda da sosyal travmaların etkisi var. 

Geleneksel motiflerin bir kültürel yansıma olarak baskı resminde yer almasını nasıl değerlendirirsiniz?
Elbette sanat alanının özgürlüğü içinde her motif yeri ve gerekliliği ile resimlerde kullanılabilir. Ama burada esas olan konunun gerekliliğine uygun, doğal anlatımın bir parçası olduğu oranda anlam kazanır. Ekleme, zorlama, yapay her motif sırıtmaktan öte gidemez.  Zorlama ile ‘’geleneksel motif kullanmak aynı zamanda o motife de zarar vermekten başka bir işe yaramaz. 
Ne yazık ki bu konu çoğu zaman bir özenti, zorlama bir uygulama olmaktan kurtulamıyor. Konunun özüne, anlamına uygun her geleneksel motif ya da yerel motif elbette kullanılabilir. Benim böyle bir kaygım yok. Ama her hangi bir tematik konu bunu gerektirdiğinde onu da severek kullanırım. 
Kültürel yansıma konusu da tartışılmalıdır.  Yansıma mı, özümleme, ona göre çözümleme ve uygulama mıdır, netleşmesi gerek. Yansıtma yerine sezdirme ‘’Hissettirme, duyumsatma, düşündürme, sorular yaratma olmalıdır. Bunlar eksik kaldığında ‘’kes yapıştır’’ eklemesi olur ki bu da yama gibi kalarak sanatsal çabanın, düzenlemenin ruhuna ters gelir.  Ne yazık ki günümüzde bunun örnekleri görülüyor sergilerde. İçten olmayan, doğal olmayan zorlama çalışmalar onu yapana hiçbir şey kazandırmaz. Belki baştan ‘’aman ne güzel’’ iltifatları gelir ki bunlara hiçbir zaman güvenmemek gerekir. Bu tür beğeniler kandırmaca*aldatmaca yaratır.  Başarılı çalışmalar yapmayı engeller.  Ayak bağı olur, bazı beğeniler. Buna biz ‘’seyirciye oynamak’’ deriz.
Motif ve figürlerin baskı resim tekniğinde kullanılmasının yeni ve özgün yorumlara zemin hazırlayıp, hazırlamadığı konusunda ne düşünüyorsunuz?
Kullanılan her biçim, motif, simge, imge ve her renk anlatılmak istenen konunun ruhuna, atmosferine, uygun olduğu oranda  başarı getirir. Uygun değilse sırıtır kalır. 
Yeni ve özgün yorum işte bu tematik düşüncenin sonucu ortaya çıkar. Baştan ‘’ben yeni ve özgün yorum yapacağım’’ diye başlamak sadece kandırmacadır. Yaparken, yaşarken, işin içinde çözümlemeler araştırırken kendiliğinden çıkar özgün ve farklı yorumlar.  Uygulama içinde araştırmalar, yap*bozlar, cesur ve atak çözümlemeler her zaman özgün yorumlara gebedir. 
Kimi zaman düz mantıkla, alışılmış düzenleme anlayışıyla yapılmaya çalışılanların çağdaş  ve özgün işler çıkarması zordur. 
Bir sanat eserinde atmosfer yaratmak diye bir tanımlama yaparız.  Örneğin yeşil, mavi armonisi ile bir savaş resmi ve kompozisyonu yapmaya kalkmak baştan başarısızlığı kabullenmek demektir.  Savaş gibi bir konu kendi duygusal, düşünsel, kaotik, karamsar atmosferini yaratmak zorundadır.  Bu da sanat insanının yaratıcılığı yanında duygu ve düşünce yoğunluğuna bağlıdır.  
Baskı resim sanatında Geleneksel motif aktarmacılığını nasıl değerlendirirsiniz? Bu aktarmacılık sizce kopya mı? Yenilik mi? Yaratıcılık mı?
Aktarmacılık nereden, hangi kaynaktan alırsa alsın, sonuçta sanatın özü ile çelişir. Aktarma yerine ‘’benim akıl, beyin, duygu, düşünce süzgecimden geçsin; isterse başarısız olsun’’ düşüncesi çok önemlidir başarıya ulaşmada.  ‘’Bizde yaygındır ya ‘’Taştan topraktan olsun, ama benim olsun’’
Geleneksel motif aktarıcılığı sanatın her alanında bana göre çıkmaz sokaktır. Her şeyden önce ‘’aktarmacılık’’ tanımı bile etik dışıdır. Yararlanmak, onun üzerinde zihinsel, çözümsel çabalarla bir bileşime gitmek daha etik olan bir yoldur. 
Geleneksel sanatlar daima tekrarlarla yaşar. Aslının bozulmaması için özel itina gösterilerek tekrarlarla yaşatılır. Dejenere olmasının önlenmesi amaçlardan biridir. 
Gerçek Sanat eseri tekrarlarla ölür.  Sanat tekrarları istemez. Fark yaratmak, başkalarının çiğnediği sakızı çiğnememek esastır.  Çok ayak izi olan patikadan gitmek yerine; ayak izi olmayan yeni bir patika yaratmak esastır.  Bu seçenek belki zorludur, belki maceralar yaşatır, ama sanat zaten yeni yeni serüvenler yaşamak değil midir? 
Çağdaş baskı resminin Türk resim sanatındaki yeri ve önemi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Baskı resim bugün bütün üniversitelerimizde ana konulardan biridir, hepsinde az-çok atölyeler kurulmuştur. Bundan elli yıl önce biz baskı resmi satmak, ondan bir gelir elde etmek için yapmıyorduk, tamamen bir anlatım dili, yolu olarak görüyor, o hazla yapıyorduk. Bugün baskı resim pek çok insanın alıp evine astığı zevkle seyrettiği bir alan haline geldi.  Bu elbette çok sınırlı sayılır, yaygınlığından söz etmek zordur.
 Buna rağmen şunu çok rahat söyleyebiliyorum: Bana göre baskı resmimiz tuval resmi alanımızdan daha ileride uluslararası alanda. Bir başka açıdan baskı resimde daha özgün örneklerimiz var. Tuval reminde batının benzerleri, hatta çok benzerleri görülebiliyor, ama baskı resimde özgünlük oranı çok daha yüksek.
Baskı resim bana göre çok önemlidir: Çünkü boya-tuval resmin tekilci, elitist özelliği onun bir ailenin dört duvarı arasında sıkışıp kalmasına neden olabilir.  Hatta onun ressamına bile. Ben 1980’lerde Budapeşte Müzesine alınan resmimi 2017’de tekrar görebildim ancak. 50-60 yıl önce bir ailenin satın aldığı bir resmi sanatçısı bir daha sadece fotoğraflarından görebilir. 
Onun yanında baskı resim birden fazla baskısı ile sanatçısını birden fazla yerde temsil edebilir.  Tekil resmin parasal değeri çoğu insanın ulaşamayacağı yükseklikte olabilir. Ama baskı resim bu konuda isteyenin ulaşabileceği parasal değerler içindedir. Bu nedenle baskı resmi ‘’Sanatın Demokratikleşmesinin aracı’’ sayanlar vardır.  Katıldığım bu düşünce sadece bizde değil, bütün dünyada geçerlidir.
Baskı sanatının daha yaygın hale gelmesi için neler yapılabilir?
Bu konuda ressamların tümüne sorumluluklar düşer. Her ressam yağlıboya resimlerinin yanında, her heykelci heykellerinin yanında desenlerini, formlarını, temalarını baskı resimle de betimleyerek geniş bir yelpaze sağlamalıdır. Batı sanatında çok yaygındır bu.  Rembrandt, Albert Dürer boya resimlerinin yanında sayısız gravür Goya bütün boya resimlerinin yanında çok sayıda   hatta kapris resimleri adı altında bir seri olarak baskı resim yapmıştır. Bu konuda günümüze kadar çok örnek verilebilir. Örneğin Alman ekspresyonistlerinin tümünün baskı resimleri vardır. Örneğin bir Henri Moore heykellerinin yanında çok sayıda gravür ve litografi çalışmıştır. Batı sanatında sergilerde bir heykel sergisinde duvarlarda o serginin oluşum serüveni ile ilgili gravürler, litografiler de geri planda sergilenir.
Bu konu bizim ressamlarımız tarafından içselleştirildiğinde sanat alanında önemli bir ivme yaratılacağına inanıyorum. Yıllar önce sayın Süleyman Saim Tekcan bu alanda önemli çalışmalar yapmış, resim alanından pek çok ünlü ressamın Tekcan baskı atölyesinde baskı resim çalışmasına fırsat yaratarak onların resimlerinin sanat camiamızda yer almasını sağlamıştır. Bu gibi özverili çalışmalara ihtiyaç var.  Baskı atölyeleri sanatçılara kapılarını açıp onların eser üretmelerine fırsat yaratmalıdır. Bu konuda Üniversitelere de büyük sorumluluk düşer. Baskı resmi üvey evlat olarak görmeden bir resim alanı sayarak katkı sağlaması zorunludur. 
Baskı resim sanatının sürdürülebilirliği konusunda neler yapılabilir açıklayınız?
Bu alan elbette bir tutkuya bağlıdır. Konuyu tutku ile sürdüren çok sayıda sanatçımız var. Güler Akalan gibi. Mürşide İçmeli öğretmenimiz hayatı boyunca baskı resmi ana alanı saymıştır.  Günümüzde Atila Atar- Nükhet Atar Saime Hakan, Hayri Esmer litografileriyle-gravürleriyle  aralıksız çalışmalar yapmaktadır. Hasan Kıran devasa boyutta ağaç baskılarıyla ulusal ve uluslararası alanda söz sahibidir.
Sürdürülebilirlik elbette sanat insanlarının kişisel tercihidir. Sanat alanı inatla, devamlılık ister. Günümüzde satış kaygısının ağırlığı altında sanat insanı bocalamamalıdır.  
Bunda elbette sergilerin, sergi düzenleyicilerin tavrı ve tercihi de önemlidir.  İzleyicilerin bu alan ilgisi de kesinlikle yadsınamaz.
Baskı resim sanatının toplumumuzda gereken ilgiyi ve karşılığı bulup bulmadığı konusunda neler söylersiniz.
Ne yazık ki gereken ilgiyi çok az bir kesimden, bu konuda bilinçli kesimden görüyor baskı resim. Onun dışındaki çoğu insan bundan birçok varmış’’ düşüncesiyle uzak duruyor. Biz toplum olarak tekilci bir anlayışa sahibiz. ‘’Kimsede olmayan bende olsun’’ düşüncesi çok baskındır bizde. Başkalarında olan bir şeyi istemeyiz, makbul saymayız.  Baskı resimde birden fazla baskı olduğu için bu beklentilere uymaz. Çağdaş baskı resim anlayışı bu duruma kayıtsız kalmamıştır. Bugün bir baskıdan on baskı yapılıyorsa tümünün bire bir, aynı olması gerekmiyor. Her baskıda az ya da çok değişiklikler olabiliyor. Hatta baskı sonrası müdahaleler yapılabiliyor. Bu durum seriliği, bozan ve tekilliğe giden bir yoldur. 
Elbette bunda basının, medyanın, galerilerin, eleştirmenlerin, koleksiyonerlerin tümünün az veya çok etkisi, katkısı vardır. Medya birkaç kez baskı resim üzerine yayın yapsa ilgi derhal değişir.
Galeriler bu konuyu ısrarla uygulasa çok şey değişir.  Sanat insanları daha çok kazanmak isteğini törpülese elbette durum şimdiki durağanlıktan kurtulur.
Resmi kurumların başta kültür bakanlığı ve okullar olmak üzere baskı resmine verdiği değer ve önem yeterli midir? Neden?
Bir dönem Kültür Bakanlığı baskı resim yarışmalarını resim yarışmalarıyla aynı değerde gördü, uyguladı. Baskı resim o dönemlerde patlama yaptı. Elbette bakanlığın bu alana ilgisi çok etkili olur. Özel sergi ve yarışmalar düzenleyebilir. Bir zamanlar DYO VİKİNG Baskı resim ayrışmaları düzenledi. O kadar çok ilgi gördü ki art arda sergiler düzenleniyordu. O uygulamalara son verildi.  Bazı uygulamaların devamlılığı-devamsızlığı elbette çok etkili.


Baskı resim uygulamalarını dikkate aldığımızda mevcut durumu ve geleceği hakkında neler söylersiniz. 
 Bazı konular çeşitli gelgitler yaşar, toplumsal yapıdaki uygulamalarla, inanışlarla. Baskı resim konusu bugün şöyle olabilir ama zaman içinde başka başka boyutlarda gelişebilir, değişebilir. Ben mevcut durumu eleştiriyorum ama bunun zaman içinde değişebileceğine inanıyorum. Bir yarışma, bir haber, çok şey değiştirebiliyor ülkemizde.  Baskı resim istense de istenmese de bir sanat alanıdır. Mutlaka yerini, değerini zaman içinde yaşayacaktır.
Teknolojik gelişmeler ve iletişim güncel sanat uygulamaları (video art, fotoğraf, dijital sanat ) gibi uygulamaların Türk baskı resmine ne gibi etkileri olmaktadır. Görüşleriniz nelerdir.
 Bazı konular geliştikçe diğer alanları yok edeceği gibi bir düşünce oluşur ama kesinlikle öyle seyretmez gerçekler.  ‘’Televizyon sinemayı öldürür, tiyatroyu öldürür’’ düşüncesi gibi. Kısa süreli aksamalar olsa bile uzun sürede bunların her biri kendi değerini korumasını bilir. Bu bağlamda resim, baskı resim alanı da teknolojik gelişmelerin getirdiği video art, düzenleme sanatı, body art gibi uygulamalardan etkilenmez. Bugün bunları tümünün aynı büyük sergilerde yan, iç içe sunulduğu görülüyor zaten.
Eklemek istediğiniz diğer konular hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
 Bizde bir şeyi başka bir şey için kurban etme isteği yaygındır, bu durum elbette sosyal yaşamdaki yönlendirmelerle, empozelerle oluşur. Temeli de eğitimsizlik, kültür yozlaşması, dar görüşlü dünya algılamasıdır.  Tek kitaplı, tek kaynaklı, tek at gözlüklü bir sistemle toplum yaratma isteklileri olduğu sürece elbette pek çok konuda çağın dışında kalmak kaçınılmazdır.  Akademiler, akademik eğitim ve yaşam peşinde koşanlar bu durumlara sessiz kalamazlar, Yazarlar, çizerler, konuşurlar; gerçekleri anlatmaktan bıkmazlar. 
Sizin yaptığınız çalışma gibi cesur, atak çalışmalara, sorgulamalara, yargılamalara, girişimlere ihtiyaç vardır. Örneğin geniş katılımlı uygulamalar, konferanslar, paneller, sergiler çok etkili sonuçlar verebilir. Biz bu gibi her etkinlikte seve seve yer alırız. Böyle bir çalışma içinde olduğunuz için sizleri kutluyorum. Bu bağlamda cesur, kapsamlı, uygulamalı projeler, sergiler  geliştirmenizi bekliyoruz. 

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.