Muş doğumlu olan yazar , Ankara'da büyümüştür. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümünden mezun olmuş, ardından eğitimine Hollanda Kraliyet Akademisinde devam etmiştir.
Daha sonra New York Institute of Technology'de sinema yüksek lisansı yapan Canol Balkaya, Amerika'da özel ve yerel kanallarda çalışmıştır Yurt içi ve yurt dışında altmışa yakın festival ve karma sergilere konuk sanatçı olarak davet edilmiştir.
Ulusal ve uluslararası pek çok sergi yöneten Canol Balkaya, birçok yerli ve yabancı uzun metraj film projesinin koordinatörlüğünü ve yapımcılığını üstlenmiştir. Bazen ve Kompartıman adlı iki kitap yayınlamıştır.
Simay Özlü Diniz
2019 yapımı olan Kovan filmi, Gürcü kızı Ayşe’nin Almanya’da okuduktan sonra Karadeniz’e dönüp anne mesleği olan arıcılıkla uğraşmasını konu alıyor. Burada modernizm ile geleneksellik, doğa ile teknoloji ikilemleri arasında kalan kadının mücadelesi ve bu yolda büyümesi işleniyor. Artvin’in Borçka ilçesinin Macael köyünde çekilen film, Karadeniz manzaraları, arılar ve ayılarla donatılmış çevre yapımı olarak da geçiyor.
Kovan, senaryo ve yönetmenliğini Eylem Kaftan’ın yaptığı, oyunculuğunu ise Meryem Uzerli, Feyyaz Duman, Hakan Karsak, Burcu Salihoğlu, Şennur Nogaylar’ın üstlendiği ve yapımcılığını Canol Balkaya’nın yaptığı bir yapım. Film ABD Chelsea Film Festivali’nde 6 ödül almış: En iyi kadın, en iyi film, senaryo ve yönetmen, görüntü ve yardımcı erkek oyuncu ödülleri. Görüntü yönetmeni ise Serdar Ünlütürk. Önce Mubi’de yayınlanan yapım, şu anda Netflix’te gösterimde.
Yönetmen Eylem Kaftan aslında bir belgesel yapımcısı; Kovan ise onun ilk uzun metraj filmi. Kaftan, TRT’de “Bi Çiftlik” adında bir belgesel serisi çekmiş. Doğaya yakın olabilmek için şehirden köylere göçmüş çiftçilerle görüştüğü bir yapım. Ardahan’da arıcı bir kadın ile tanıştıktan sonra çok etkilenip bu filmin senaryosunu kaleme almış. Belgesel film tadında bir yapım olmuş. Özellikle doğa görüntüleri çok keyifli. Belgesel ve filmi harmanlamak ise zor bir mesele. Hatta zaman zaman bazı kesimler tarafından bu ayrımın net olmaması eleştirilebiliyor. İkisini iç içe yedirmek bir yetenek gerektiriyor.
Aslında film arıcı bir kadının belgeseli olan Makedon yapımı Bal Ülkesi (Honeyland - 2019) ve Semih Kaplanoğlu’nun Bal (2015) filmi ile benzerlikler gösteriyor. İkisi Karadeniz’de diğeri ise Makedonya’da ormanda balcılık yapan aileleri konu alıyor. Bal, Kaplanoğlu’nun Yumurta ve Süt filmlerinin ve “Yusuf Üçlemesi”nin üçüncüsü. Yapımlarda şair Yusuf’un yetişkinliğinden başlayarak gençliği ve çocukluğu irdeleniyor. İki filmde de Karadeniz manzaraları ve arıcılık uğraşı benzerlik gösterse de Kovan daha çok bir kadın ve onun güçlenmesinin hikayesi olarak ayrılıyor. Ayşe dişli ve mücadeleci bir kadın; bu anlamda da kadınları güçlendirici bir yapım.
Başroldeki Ayşe karakterini canlandıran Meryem Uzerli’nin performansı ise televizyon dizilerindekinden çok farklı. Zaten Kaftan’la görüştükten sonra bu rolü çok istediğini, kariyerinde değişik bir işe imza atmak istediğini ve hatta çok korkmasına rağmen rüyasında arıları gördüğünü yönetmene aktarmış. Almanya’da doğa okuluna giden oyuncu doğayı öne çıkaran yapımları destekliyor. Sonunda Uzerli’yle anlaşıp çekimlere başlamışlar. Ancak Karadeniz’in çetin ikliminde gerçek arı ve ayılarla çalışmak kolay olmamış. Pek çok kereler sokulmuşlar. Kaftan, çekimler sırasında olabildiğince sessiz ve saygılı çalışmaya uğraştıklarını aktarıyor. Hatta arıların titreşimi ve frekansında kalmaya çalıştıklarını da anlatıyor.
Kovan’ın en can alıcı noktası kent ve kasaba, modernizm ve geleneksellik çatışmasını karşılaştırması. Kaftan insanın doğayla mekanik ve yüzeysel bir ilişki kurduğunu aktarıyor. İnsanların doğadan üstün değil, doğanın bir parçası olduklarını kabul etmeleri gerektiğini de ilave ediyor. Ona göre insanlar hayvanların gözünden de bakabilmeli dünyaya. Belki o zaman ekosistemi bozmaktan vazgeçer ve özüne dönebilir diye düşünüyor. Filmde de bu doğaya hükmetme ve doğanın insana cevabı işleniyor. Aslında insan zekasına karşı doğanın bilgeliği anlatılıyor. İnsan doğa ile çatıştığında kendi zekasının kurbanı oluyor. Üstelik yapımda doğa ve yerel halkla birlikte kolektif hareket etmenin önemi de vurgulanıyor.
Filme getirilebilecek birkaç eleştiriden biri şehir hayatına alışmış kişilerin köyde yaşamasının zorluğunu yeterince ele alamaması olabilir. Üstelik Kaftan, bir röportajında belgesellerinde bu güçlükle karşılaştığını da aktarmıştır. Bir diğer eleştiri yönetmenin vermek istediği insanın doğada özüne dönmesi meselesinin yeterince derin işlenememesi. İnsanların doğada, küçük yerlerde şehirde bulamadıkları ne olduğu sorusu havada kalıyor. Son olarak, manzaralar, çekimler ve konu son derece ilginç olmasına rağmen film bir aşk hikayesine sıkışarak daralmış. Oysa filmin büyülü atmosferini bozmadan konu daha sembolik, simgesel ve metaforlarla işlenseydi çok daha etkili olacağı görüşündeyim. Netflix’te gösterimde olan çalışmayı izlemenizi tavsiye ederim. Şimdiden iyi seyirler.
Yorum
Çok güzel yorumlamışsın ,
Çok güzel yorumlamışsın ,
Çok güzel yorumlamışsınız …
Çok güzel yorumlamışsınız …👏🙏👍
Yeni yorum ekle