Sabit Sümer* Flamenko

Gösteri Sanatları

Sabit Sümer*

Flamenko    

Flamenko dansı, ortalama sanatseverler için İspanya kökenli, gösterişli, renkli, hareketli, hatta biraz da öfkeli bir danstır. Oysa Flamenko sanatçıları için -ki buna yazarınız da dâhildir- içlerinde her daim canlı bir volkan, hiç sönmeyen bir ateş olarak varlığını sürdürür. Bazen hüzünlü, ama çoğunlukla coşkulu bir duygudur Flamenko. Flamenko demek, bir bakıma “Duende” demektir. Biz Türk Flamenko sanatçıları bu kültürü ilk benimsemeye başladığımızda Duende’nin ne olduğunu uzun uzun tartışmış, tam anlamıyla bir yargıya da varamamıştık. Zaman içinde anladık ki Duende, aslında bizi bu dansı ve müziği yaşamaya yönelten ulvi bir duygu, ruhani bir güç ve aslında bizzat o kültürün içimizde yaktığı ateşin kor halidir.

zorbatv.dergi

Flamenko’nun Doğuşu ve İspanya’ya Gelişi;

Kristof Kolomb’un Hindistan’a ulaşmak için yola çıkarak Amerika’yı keşfetmesi ve Hindistan kökenli çingenelerin İspanya’ya gelişi, aşağı yukarı aynı döneme rastlamaktadır. Çingeneler, 9. yüzyıl başlarında, açlık, savaş ve kıtlık gibi nedenlerle Hindistan’dan yüzlerce yıl yerleşik hayat yaşadıkları Yunanistan’a ve oradan da bütün Balkan yarımadasına yayılmış, 15. yüzyıl başında da İspanya’ya ulaşmışlardır. İnsanlar, onların Mısır’dan geldiğini düşünmüşler ve onları “Egyptian – Mısırlı” diye isimlendirmişlerdir. Bu sözcüklerden kaynaklı “Gitano” yani “Gypsy” tanımı, bu dönemde sıkça kullanılır olmuştur. Katolik kralı ve kilise izni ile Endülüs dağlarında sığınma hakkı alan çingeneler genellikle çayırlık bölgelerde, kendine has ve kötü şartlarda yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Göç halkı olan çingenelerin Endülüs’e yerleşmesiyle, Flamenko kültürü de ilk kez bu bölgede yeşermeye başlamıştır. Bir bakıma çingenelerin zorlu yaşamlarından doğan bir “Blues” halidir Flamenko ama tarihçesi Amerikan siyahi Blues’undan çok daha eskidir. Flamenko da, aynen Blues gibi zorlu yaşam koşullarından kaynaklanan isyan ve öfke duygularını içerir.

Flamenko’nun özü şarkıdır. Çoğunlukla gitar ve doğaçlama dans şarkıya eşlik eder. Sınıflamak istersek bu sanatı üç kategoriye ayırabiliriz; Bunlardan en ağır başlısı “Cante grande - Büyük şarkı) adıyla anılan ve ölüm, keder ve din konularını işleyen “Cante jondo - Derin şarkı” dır. Ara sınıfta ise “Cante intermedio - Orta şarkı” bulunmaktadır. Gene dokunaklı ama daha az ağırbaşlı ve çoğunlukla doğu müziğinden esintiler taşıyan flamenko’lar yer alır. En hafif tarz olan “Cante chico - Küçük şarkı” konuları ise aşk, kırsal yaşam ve eğlencedir. Her tarzın kendine özgü bir ritmi ve armoni yapısı bulunur. Bu türler vurgu ve duygusal içerik farklarıyla da birbirlerinden ayrılmaktadır. Bu şarkılara “Palmas” denilen özel dizim, avuç içi vuruşları eşlik eder. Yani, o makama ait palmaslar bilinmeden sadece el çırparak flamenkoya eşlik edilemez.

zorbatv.dergi

Flamenkonun altın çağı 1800 lerin ortalarında başlar, şarkı ve dans daha çok önem kazanır. Flamenko önce aile içinde yaşanan bir kültürdür, sonra yavaş yavaş tavernalara taşınır. Artık tanınmış şarkıcılar, her yıl değişik ülkelerde bu müziği icra etmeye başlarlar. İlk Cafe Cante, yani Flamenko gece klübü, 1842’de Sevilla’da açılır. “Cafe Cantante” olarak bilinen bu dönem, bir bakıma günümüze uzanan  flamenkonun başlangıcı sayılır. 1850’de önemli bir şarkıcı ve işadamı olan Silveria Francoletti, Cafes Cantantes gibi mekanları işletmeye başlar ve tüm seyircileri mekana çekmek için de her iki tür müziği, yani “Cantes Gitanos - Çingenelerin şarkıları” ile “Cantes Payo - Çingene olmayanların şarkılarını” bir araya getirir. Flamenko’nun gelişmesinde, yani makamların oluşmasında çok büyük katkısı olan pek çok sanatçı, bu dönemde yaşamıştır.

Bu nedenle flamenko’nun büyük gelişme gösterdiği bu döneme “Altın Çağ” denilmektedir. Ancak 1910 senesi, bir bakıma flamenko’nun altın çağının ve Cafe cantante’lerin sonudur. Puro Flamenko -  Geleneksel Flamenko’nun geleceğinden endişe duyan entelektüel kesim, bu sanatın, ticari bir araç olarak kullanılamayacağını, kırsal kesime ait bir sanat dalı olarak kalması gerektiğini savunurlar. Buna karşılık Flamenko sanatına büyük ilgi duyan dönemin iki önemli sanatçısı, ünlü besteci Manuel de Falla ile Şair Federico Lorca, 1922’de Granada’da “El Primer Concurso de Cante Jondo” adlı şarkı yarışmasını organize ederler. Bu yarışmayla birlikte Flamenko kültürü profesyonelleşir, gelişir ve geniş halk kitlelerine ulaşmaya başlar. 1936’daki iç savaş ile birçok sanatçı ülkeyi terk edince flamenko kültürü bu kez de dünyaya açılma şansı bulur. 1950’lerde Flamenko, artık festivallerde icra edilen bir sanat dalına dönüşmüş, Cafe Cantante’lerin yerini bugünkü Tablao’lar almaya başlamıştır.

1954’de tüm flamenko ustaları, “Antologia del Cante Flamenko” ya kaydedilir, 1956’da “Cante Jondo” nun ulusal yarışması, Cordoba’da başlatılır. 1958’de Jerez de la Frontera’da “ Catedra de Flamencologia - Flamenkoloji Kürsüsü” kurulur, bu Flamenko adına önemli bir gelişmedir. Amaç, flamenko’yu korumak ve geliştirmektir. 1960’lardan itibaren Flamenko kendi rönesansını yaşamaya başlar. Eski şarkılar gelecek nesillere aktarılmak üzere kayda alınır, flamenko tarihini araştıran ve türlerini analiz eden kitaplar yazılmaya başlanmıştır. Artık Flamenko ulusal bir kültür olarak ülke tarihinde hak ettiği yeri almaya başlamıştır. 1960’ların sonunda, gitar efsanesi Paco de Lucia’nın ilk albümü yayınlanır, onunla birlikte flamenko gitarın devrimi de gerçek anlamda başlamış olur. 1970’lerde, Paco De Lucia’nın birlikte çalıştığı, cantelerin genç dehası Camaron de la Isla, en etkili şarkıcılardan biridir. Yine 1970’lerde, yavaş yavaş festival olgusu ortaya çıkmaya başlar. Flamenko’daki samimiyet ve doğaçlama, yerini artık teknik ustalığa ve ticari koreografilere bırakmaya başlamıştır. 1980’lerde bu sanatın her alanında teknik gelişmeler yaşanırken, beraberinde de ticari patlamayı getirir. Sevilla Bienali, günümüzde düzenlenen festivaller arasında en önemlilerinden biridir.

zorbatv.dergi

Flamenko’da Formlar

Flamenko alt kültüründe, toplantılarda, fiestalarda en çok alaycı, biraz da argo Bulerias makamı işitilir. Fakat Cante’ye verilen önem nedeniyle Siguiriyas ve Solea formları da büyük önem taşır, saygı görür. Sahne gösterilerinde ise vurgu dansta olduğu için, daha çok Solea, Alegrias ve Bulerias makamları tercih edilir.  Bazen de tüm görkemiyle bir Farruca. Gece klüplerinin tipik tablao gösterilerinde seyircinin kastanyet beklentilerini tatmin etmek için, Sevillanas ve Fandangos, bazen de Solea ve Tientos formlarına başvurulur. Sahnede yeterince hüzün varsa, biraz neşe ve enerji için Bulerias ve Rumbas formları vazgeçilmezdir.

 Flamenko formları aşağıdaki gibi listelendirilebilir;

Alboreas • Alegrias • Bamberas • Bulerias • Caleseras • Campanilleras • Cantinas • Cana • Caracoles • Carseleras • Cartageneras • Chuflas • Colombianas • Danza Mora • Debla • Fandangos Grandes • Fandangos de Huelva Fandanguillos • Farruca • Garotin • Granainas • Guajiras • Jaberas • Jaleos • Livianas • Malaguenas • Marianas • Martinetes • Media Granaina • Milongas • Mineras • Mirabras • Murcianas • Nanas Palmares • Peteneras • Playeras • Policana • Polo • Roas • Romeras • Rondena(Toque) • Rondenas • Rosas • Rumba Gitana • Soetas • Serranas • Sevillanas • Siguiriyas • Solea • Solea Corta Soleares • Soleariya • Tangos • Tanguillo • Tarantas • Taranto • Temporeras • Tientos • Tientos Canesteros • Tiranas • Tonas • Trilleras • Verdiales • Vito • Zambra • Zapateado • Zorongo Gitano

Flamenko, yakın zamanda Unesco tarafından;  Dünya'nın Somut Olmayan Kültürel Mirasının bir parçası olarak kabul edilmiştir. 15 yıl önce, Ankaralı Flamenko tutkunları tarafından kurulan “Flamenko Ankara Derneği”, ülkemizde bu kültürün devamını sağlayan, Flamenko gitar, dans, çalgı, makam, palmas dersleri ve düzenlediği gösteriler ile Flamenko kültürüne önderlik eden çok değerli bir sanat kurumudur. Değeri dünyaca benimsenmiş Flamenko sanatçılarının katılımıyla, ülkenin uluslararası rekorlara sahip ilk ve tek “Uluslararası Flamenko Festivali” de, Pandemi nedeniyle kesintiye uğrayana dek 13 kez Flamenko Ankara Derneğince gerçekleştirilmiş, alanında büyük övgülerle karşılanmıştır.

 

Sabit Sümer’in Sanat Yaşamı:

·        1974-2021 Gitarist, müzisyen. 1974-1989 yılları arasında Grubu Tierra El Mar ile, bireysel olarak da bugüne kadar çeşitli konserler verdi, TV programlarına katıldı.

·        1991-2021 Ressam. 1989-90 yılları arasında İngiliz sanatçı Jodie Harbud ile resim çalıştı. 1991-1995 yılları arasında 3 bireysel, 2 ortak resim sergisi açtı. Resim çalışmaları sürüyor.

·        1999-2021 Roman ve Öykü yazarı. Sabit Sümer bu süreçte, hepsi birden çok basım yapan Akdeniz Hep Oradaydı, Gölge Kardeşliği, Yağmurda Eriyen Adam, Kızlar Manastırı, Pessinus Gecesi, İki Göçmen Yürek, Sandıkta Saklanan Aşklar romanlarını yazdı. Halen yazarlık ve yazar eğitmenliği kariyeri devam etmektedir.

·        1999-2021 Arjantin Tango dansçı ve eğitmeni. Tangoya 1999 yılında başladı. TV ler ve sahnede çeşitli gösterilere çıktı. 2008 yılından buyana eğitmenlik ve gösteri dansçılığını sürdürmektedir.

·        2015-2021 Flamenko Ankara Derneği kurucusu, yöneticisi. Onursal Başkanı. Pandemi nedeniyle kesintiye uğrayana dek, Dernek bünyesinde 13 kez Uluslarası Flamenko Ankara Festivali’nin düzenlenmesinde görev aldı.

·        2006-2021 Oyun yazarlığı. Sabit Sümer 2008 de düzenlenen 2. Uluslararası Flamenko Festivali için ‘Siyah-Beyaz’ isimli müzikal oyunu yazarak, Flamenko Ankara Derneği Sanatçıları tarafından festivalde sergilenmesinde yönetmen olarak görev aldı.

·        Sabit Sümer bunların dışında, Antalya/Kaş’da  12-14 Kasım 2009 tarihlerinde Antalya/Kaş’da gerçekleştirilen geleneksel XV. Likya Kültür ve Sanat festivaline edebiyatçı Murathan Mungan ile birlikte konuk sanatçı olarak davet edilmiş, burada bir söyleşi ve imza günü düzenlemiştir.

·        10 Kasım 2009 tarihinde gerçekleştirilen Matematik Sempozyumu bünyesindeki öykü yarışmasında da Jüri Üyesi olarak görev almıştır.

·        1985-89 yılları arasında Amerikan Kültür Derneği bünyesinde sanatçı Levent Ülgen ile amatör tiyatro çalışmış. Bu dönemde de Maria isminde bir oyun yazıp yönetmiştir.

·        Son olarak sanatçı, Caner Menemencioğlu’nun yönettiği Esila isimli ödüllü kısa filmde, Nobel ödüllü doktor Alexis Carrel’i canlandırmıştır.

 

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.