Adalarla Köprülerin Dansı St. Petersburg

Turizm

Adalarla Köprülerin Dansı  


St. Petersburg


Murat Özsoy

zorbatv


Moskova ile St. Petersburg arasındaki ezeli rekabetin tarihi hayli gerilere uzanıyor.  Moskovalılara göre Petersburgluların burnu bir karış havadadır. Ya Çar I. Nikola’nın şu sözlerine ne demeli? “Petersburg Rusya’ya aittir, ama Rus değildir!”
Kentte saraya doymamak mümkün değil. Pek çok ihtişamlı saraya ev sahipliği yapıyor St. Petersburg. Çarlık Rusya’sı saraylarını gezmekten yorgun düştüğünüzde bu kez de kültür dünyasının perdelerini aralayabilirsiniz.  Her yıl kentte düzenlenen festivallerin ve sanat, kültür yarışmalarının sayısı 100’ü aşıyor. 
Kentin üzerine kurulduğu 42 ada, 342 köprüyle birbirine bağlanmış. Adaların köprülerle dansı sonucu kanalların uzunluğu da 300 kilometreyi aşmış. 

Büyük tonajlı gemiler geçebilsin diye St. Petersburg’daki 22 köprü sabaha karşı saat 02-05 arası açılıyor. Bu uygulama sadece Mayıs-Ekim ayları için geçerli. Kışın Fin Körfezi, Neva Nehri donuyor. O dondurucu soğuklarda sadece buzkıranlar çalışabiliyor.
Üç Asırda Üç İsim: ST.PETERSBURG, PETROGRAD, LENİNGRAD
Üç asırlık tarihine, kent üç isim değişikliği sığdırmayı başarmış. Kentin ilk adı St. Petersburg’dur. I.Dünya Savaşı’nın başladığı 1914’ten itibaren milliyetçilik rüzgârları kendini iyiden iyiye hissettirmeye başlar ve kentin adı “Petro’nun Kenti” anlamında Petrograd olarak değişir. Nasıl değişmesin ki! I. Dünya Savaşı’nda Rusya Almanya’ya karşı savaşmaktayken başkentinin adının Almanca olarak kalabilmesi hiç mümkün olabilir miydi?

1924’te Lenin’in 54 yaşında beyin kanamasından ölmesinin ardından “Lenin’in Kenti” anlamında Leningrad olarak değiştirilir kentin adı. 1991’de Sovyetler Birliği parçalandığında ise kente tarihi adı iade edilir. İsim değişikliği referandumla gerçekleşir. Nüfusun yüzde 90’ı referandumda St. Petersburg ismine oy verir.

Demek ki, kent sakinleri üç isim denemişler; sonunda, ‘aslını inkâr eden haramzadedir’, diye düşünmüşler zahir ve St. Petersburg’da karar kılmışlar. Adı değişmiş bile olsa, kimilerine göre bu kent 872 gün Alman kuşatmasına direnmiş ve sonunda kazanmış

zorbatv

“Kahraman Kent Leningrad”dır.  
Hıristiyan inancına göre, nasıl Aziz Petro cennetin anahtarlarını elinde tutmuş ise, Petersburg da Rusya için Avrupa’nın ve cennetin anahtarlarını elinde tutmakta. Kentin doğum yılı 1703. Büyük Petro’dan önce sadece küçük köy ve kasabalar bulunuyormuş bölgede. Petro çar olana dek mevcut yerleşim, deniz hudutlarına sahip değilmiş. Bataklık arazide St. Petersburg’u kurma fikri, hiç şüphe yok ki çılgınca. Çar I.Petro’ya nasip olmuş bu çılgınca fikri gerçeğe dönüştürmek.
Ruslar İsveç’le savaşıp üzerinde St. Petersburg’u inşa edecekleri toprakları onlardan ele geçirmişler. Rusya’nın en batı bölgesine ulaşılmıştır artık. 1712’de başkent Petersburg olur. Rusya’nın en zengin dönemi yaşanmaktadır. “Havari Petro’nun kenti” adı verilir yeni yerleşime.
II. Dünya Savaşı sırasında kentte 1 milyonu aşkın insan yaşamını yitirir. Açlık, Alman bombardımanından çok daha fazla ölüme neden olur. Yiyecek yoktur, çünkü Alman kuşatması nedeniyle kente gıda ve cephane girişi sadece donmuş Ladoga Gölü üzerinden çok sınırlı ölçüde gerçekleşebiliyordu. 

Mikhailovsky Şatosunda Çara Suikast
Mikhailovsky Sarayı, kraliyet ailesinin koruyucusu olduğuna inanılan Aziz Mikhail’in adını taşıyor. Askeri Mühendislik Teknik Üniversitesine ev sahipliği yaptığından Mühendisler Şatosu olarak da anılıyor. Ünlü Rus yazarı Dostoyevski 1840’larda bu şatoda askeri öğrenci olarak mühendislik eğitimi almış.
Büyük Katerina’nın oğlu İmparator Paul Kışlık Saray’da kendini hiç emniyette hissetmemekte, hep suikasta uğrayacağı korkusu içinde yaşamaktaymış. Çar daha güvenlikli olduğunu düşünerek 1801’de tamamlanan Mikhail kale-şatosuna taşınmış. Kraliyet ailesini korusun diye şatoya Aziz Mikail’in adı verilmiş. 
Ancak şatoya taşınmasından 40 gece sonra İmparator I.Paul isyancı subaylarca yatağında öldürülür. Paul’ün oğlu I. Alexander da o sırada saraydadır. Oğluna, artık onun yeni çar olduğunu bildiren general, babayı öldürmüş olan suikastçı subaylardan biridir. Anlaşılan, kale gibi korunaklı şato inşa etmek de, şatoya koruyucu azizin adını vermek de nafile olmuş.  

zorbatv

Katerina Yazlık Sarayında 100 Kilo Altın 450 kilo Kehribar
Petersburg’a 24 km mesafedeyiz. Eski adı Çarın Köyü, yeni adı Puşkin olan kasabadayız. Katerina Sarayı’nın karşısında dudaklarımdan dökülüveren sözcüklere bir bakar mısınız, “Mavi mavi masmavi”. Nedeni şu: Hiç mübalağasız masmavi bir saray uzanıyor gözlerimizin önünde. Hem de 325 metre boyunca.
1756’ya tarihlenen sarayın dekorasyonunda 100 kiloyu aşkın altın kullanılmış. Adını imparatoriçe Büyük Katerina’dan alan Katerina Sarayı muhteşem bir Kehribar Salon’a sahip. Kimilerine göre, Kehribar Salon dünyanın sekizinci harikası imiş. İlk yapıldığında 55 metrekarede 6 ton kehribar kullanılmış. Hayal etmesi bile güç. Kehribar tasarım 1716’da Prusya Kralı tarafından Çar Büyük Petro’ya armağan edilmiş. O yıllarda İsveç’e karşı kurulmuş Rusya-Prusya ittifakının onuruna verilmiş bu armağan.
6 ton kehribar II. Dünya Savaşı sırasında Alman işgal ordusu tarafından sökülüp götürülmüş. Sonraki akıbeti ise hâlâ bilinmiyor. 
Savaşın üzerinden yıllar geçmiş. Yaralar sarılsın diye, bir Alman şirket 3,5 milyon dolar bağışta bulunmuş. Rus ve Alman kehribar sanatkârları, ustalıklarını birleştirmiş. 24 yıllık çabanın sonunda, 2003 yılında ortaya yeni bir kehribar salon çıkmış. 
2003, St. Petersburg’un kuruluşunun 300. yılı olduğundan özel bir anlam taşıyor. Bu kez, salonun duvarlarında 450 kilo kehribar yanı sıra altın ve kıymetli taşlar da kullanılmış. Bu muhteşem salona 500 milyon doların üzerinde değer biçenler olmuş.

zorbatv

Peterhof Sarayı, Paris Versay Sarayının Kardeşi
Peterhof Sarayı Unesco Dünya Mirası Listesinde yer alıyor. Yapımı Büyük Petro döneminde başlamış, 1756’da tamamlanmış. Sarayın bahçesinde bulunan 64 fıskiyenin tamamının pompa kullanılmaksızın sadece seviye farklılıklarından yararlanılarak çalışması müthiş bir mühendislik harikası. Fıskiyeler, Peterhof’un en önemli teknolojik başarılarından biri olarak kabul ediliyor. Saray 1941-44 arasında Almanların eline geçmiş ve bu işgalden büyük hasar görmüş.
Ermitaj Müzesinde 3 Milyon Sanat Eseri
Ermitaj Müzesi depolarındaki sanat ve antika koleksiyonun tamamı gezilecek olsa, rivayete bakılırsa, 9 yıl gerekebilirmiş. Nasıl Paris denince Louvre Müzesi, Roma denince Vatikan Müzeleri akla geliyorsa, St. Petersburg denince de ilk akla gelen Ermitaj Müzesi oluyor. 
Dünyadaki 14 Leonardo da Vinci tablosundan ikisi Ermitaj’da sergileniyor. Müzedeki 190 kiloluk şampanya soğutucusunu, 1.300 kiloluk vazoyu, dünyaca ünlü ressamların tablolarını izliyoruz. Dünyanın en eski müzelerinden birindeyiz. 1764’te kurulmuş olduğundan 2,5 asrı aşkın bir tarihe sahip olan Ermitaj dünyanın en büyük müzelerinden de biri; koleksiyonunda 3 milyondan fazla sanat eseri bulunuyor. 

Öğleyin tam 12’de üç asırlık Petro ve Pavel Kalesi’nden atılan topun gümbürdemesini duyuyoruz. Dünyanın en uzun Ortodoks çan kulesine sahip olan Peter ve Paul Katedrali’nde çar mezarları bulunuyor. Büyük Petro’nun Batılılaşma reformlarına karşı çıkıp isyan eden oğlu Aleksey 1718’de bu kalede işkenceyle öldürülmüş. Kaleye hapsedilmiş mahkûmlar arasında Kropotkin, 1825 Aralıkçılar İsyanına katılanlar, Dostoyevski, Maxim Gorki, Bakunin, Çernişevski, Troçki, Tito da bulunuyor. Günümüzde ise Petro ve Pavel Kalesi duvarlarının hemen dışında, yaz aylarında çok ilginç bir Kum Heykel Festivali gerçekleştiriliyor.

zorbatv

1917 Ekim Devrimini Başlatan Avrora Kruvazörü
St. Isaac Katedrali dünyanın üçüncü yüksek kilisesi; bataklığa yerleştirilmiş 10 bin ahşap kütük üzerinde yükselmiş. İnşaatına 1 milyon altın ruble harcanmış ve 40 yıllık bir çalışma sonucu ancak 1858’de tamamlanabilmiş. Geçen bu upuzun süre, Fincede bir deyimin ortaya çıkmasına neden olmuş: “St. Isaac Kilisesi gibi inşa etmek” deyimi uzun süren, sonu bir türlü gelmek bilmeyen devasa projeleri ifade etmek üzere kullanılır olmuş.

Ekim 1917’de Çarlık rejimine karşı ihtilalı başlatan Avrora kruvazörünün güvertesine çıkıyoruz. Kışlık Saraya saldırı Avrora’nın top atışıyla başlamıştı. 1957'den bu yana Avrora kruvazörü St. Peterburg'da Neva Nehri kıyısında müze haline getirilmiş.
Kurtarıcı Kan Kilisesi’nin rengârenk kubbeleri hemen tüm dikkatleri üzerine toplayıveriyor. Kan Kilisesi olarak adlandırılmasının nedeni, 1881’de Rus Çarı II. Aleksandr'ın bu kilisenin yakınında suikast sonucu öldürülmüş olmasından geliyor. 
Arabasına fırlatılan ilk bombadan çar sağ kurtulmuş. Ancak, çar arabadan inince diğer suikastçı, ikinci bombayı fırlatmış. Çar, ağır yaralı olarak Kışlık Saraya götürülmüş ve birkaç saat sonra orada ölmüş. Kilise suikasttan 16 yıl sonra 1907’de tamamlanmış.
Sayılı gün çabuk geçermiş. Petersburg Havalimanından kalkan uçağımız dosdoğru Ankara’ya yöneliyor. Uçağın penceresinden dalgın dalgın gökyüzünü seyrediyorum. Bir ara, bulutlar nefes kesici saray görüntüleriyle dalgalanıyor sanki. Bir görünüp bir kayboluyor renkler, şekiller. Fıskiyeler Sarayı olarak anılan çarların yazlık sarayı Peterhov değil mi şu ilerdeki? Bir bir akıp geçiyor gözlerimin önünden Petersburg’un o unutulmaz görüntüleri.
 

Foto Galeri

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.