Işığa Pencereler Açan Ressam ERTUĞRUL ATEŞ

Sanat

Işığa Pencereler Açan Ressam

ERTUĞRUL ATEŞ

Gülseren Sönmez

zorbatv

Sanat, hayal gücünün ve yaratıcılığın farklı tekniklerle dışa vurumudur.

Ertuğrul Ateş de her sanatçı gibi çok küçük yaşlarda resme başlar. İlkokulda başlayan bu sevgi ortaokulda da devam eder. Ortaokuldayken ressam olmaya karar verir.

“Bir çayım birde simidim olsun, ben her yerde resim yaparım” dermiş sanatçı. Karar verdiği o günden sonra sürekli resim yapmış. O artık en büyük mutluluğu bulmuştur: Resim yapmak.

Kaf Dağı sergisi resimlerini yaparken çok ilginç bir ruh hali içindedir: Zümrüdü Anka (Simurg) kuşunun arkasına takılır, sanki astral seyahate çıkar, onlarla birlikte dereleri tepeleri aşar. Kuşların öyküsünü bilmektedir. Kuşlarla uçarken onlarla sohbet eder. Her kuşun ayrı hikâyesi vardır. Yolda telef olan kuşlara üzülür. Bu kuşların tüm çabası krallarını bulmaktır. Bazıları uçarken buldukları geniş düzlüklerde kalırken, bazıları çok büyük mücadelelerle hedeflerine ulaşır. Hedefe ulaşan kuşlar otuz adettir. Kuşlar bir de bakarlar ki orada yaşayanlar kendileridir. Yaşadıkları da kendi mecralarıdır, kısacası hayatlarıdır. Kral ise kendileridir…

Sanatçı kuşlarla uçarken, derelerdeki, tepelerdeki yöre insanlarıyla, kuşlarla, böceklerle, hayvanlarla, ağaçlarla hatta rüzgârla sohbet eder. O canlılardan efsaneler öğrenir.

Simurg hikâyesinde anlatılmak istenen insanın iç yolculuğudur. İçine yaptığı yolculuğu tamamlayıp insanın kendine dönmesi, kendini bulmasıdır; Enel Hakkım, diyebilmesidir.

Zümrüdü Anka, Simurg, Hüma… Simurg otuz demektir. Kuşların hikâyesini astral seyahatle yaşayan sanatçımız yaşadıklarını otuz kuşa atfen otuz tuval üzerine yaptığı resimlerle ifade eder. O resimlerini yaparken kendindeki beni keşfeder. Keşif mucizevîdir. Aradığı kendisidir. Son nefesine kadar da aramaya devam edecektir.

Her sanatçı özeldir. Sanatçının amacı, yaşamı anlamaya, çözmeye çalışmaktır. Ancak bazıları ruhu da çözer. Ruhun bulunduğu boşluğu doldurduğunu görenler, hatta o boşluğu bilenlerde vardır.

Sanatçı kişilik öğrendikleriyle yetinmez, gökyüzüne çıkar, İştar gezegenine selam verir. İştar gezegeninde Umay Ana ile karşılaşır. Ondan yol ister. Umay Ana sanatçının sırtını sıvazlar, “Gönül gözün açıldı, kalk yürü, yolun, bahtına açık olsun,” der.  Gönül gözü açılan sanatçı artık durmak bilmeden edindiklerini, atalarından getirdiklerini renk ve biçimlerle tuval  üzerine aktarır.

Her sanatçı, konuları, tarzları, renkleriyle birbirinden ayrılır. Yaşamın ruhunu anlatanlar çok açık farkla birbirlerinden ayrılırlar. Tıpkı Ertuğrul Ateş gibi…

zorbatvErtuğrul Ateş’in resimlerinde ruhun ateşini, suyunu, toprağını, rüzgârını, heyecanını hepsini bir hikâye içinde izleyip hayranlık duyarak görebilirsiniz. Çünkü üretirken de içindeki tüm elementleri ve binlerce yıldır birikmişleri tuvale aktarmıştır.

Ertuğrul Ateş şöyle diyor: “İnsanoğlu bir gün mutlaka ikinci bir Rönesans yaşayacaktır. O zaman ikinci aydınlanma süreci başlayacak. Bu aydınlanma kalplerimizde ,vicdanlarımızda olacak. Ortak vicdan oluştuğu an, biliyorum ki biz aydınlanmayı yaşayacağız. Belki de mitolojide bahsedilen altın çağ o zaman başlayacak.”

Ne güzel bir günce… Tüm kalbimle inanmak istiyorum. Çünkü dünyanın dört bir yanında kanlar akıyor, insanlar ölüyor. Ortak vicdanına çok ihtiyacımız var.

Anadolu’da insanlar için fenomenler vardır. Biri dilek ağacı, diğeri hikâyelerdir. Bu anlatılarda yaşamın perspektifi, mekân duygusu, duygu, boşluk vardır. Her boşluk, yerine konulacak bir öykü için değerli ve önemlidir. Boşluk olmadan hayat olmaz.

“Kahve falı okur gibi resimler yapmak istiyorum. Yaptığım resimler başlı başına sihirli bir olaya dönüşüyor.

Her zaman hayallerimi çok büyük kurdum. Hayallerinizin genişliği sizin eserlerinizi oluşturur. Büyük hayaller büyük sonuçlar doğurur. Yaşamın içine korkmadan girmek, herkesin işi değildir. Korkmadan yaptığınız iş sizi başarıya götürecektir.

Yaptığım resimler içinden bana en yakın olanı seçerken koleksiyonumu oluştururum. Bazen de en sevdiğim resmimi bir dostumuza satmak zorunda kalabilirim.

Zihinsel kurgu yaratımı için zaman zaman ışığa doğru tuvalimde pencereler açarım. Her pencere sonsuzluk ve derinlik duygusunu verirken kalbimdeki güzeli sevmeyi öğretir. Ruhun derinliklerinde atalarımı aratır. Onlardan bana kalanlar katman katman açılırken, sonsuzlaşır ve sonsuz derinlik oluşturur. O derinlikler içinden çeşitli yollar arar bulurum. Bu katmanlar arasındaki zenginlikler beni şaşırtırken mutluda eder. Bazen acılarla karşılaşır acı çektiğimde olur. Yine de o açılar içinde güzeli bulmaya çalışırım. Arayış insanın kendini keşfetmesidir. ‘Ne ararsan kendinde ara’, Hz. Ali’nin dediği gibi…

Çalışırken tek bir temaya takılıp kalmam. Uzun yıllar kurdeleleri çalıştım.  Onlar şimdi gitti, izleri hâlâ devam ediyor.

Bu topraklar ürettiği folklorik figürleri oluşturur. Oluşturduğu bu figürlerde de hayatı anlatır. Kısacası bu topraklarda hayatın kendisi var; hayat var.

‘Gerçek hayal ettiğimiz her şeydir’ diyor Pablo Picasso.

Ben de bu toprakların içindekileri hayal eder, gerçeği bulurum.

Bilirim ki sanatla uğraşanlar ulvi kişilerdir. Ruhlarındaki çelişkileri, güzellikleri, sonsuzluğu tuvallerine yansıtırlar.

Yaşadığımız her şey bizi etkiler. Beni en çok etkileyen de insan vücudunun dansla estetik güzelliğe erişmesi ve bunu sergilemesidir.

Dans tüm vücudun bir müzik ritmi eşliğinde estetikle birlikte çalıştırılabildiği bir gelenek, sanat, bir tedavi şekli veya sadece bir ifade şekli olabilir.

Ben mükemmelliği dansta buldum. O nedenle de resimlerimde figürlerimi sonsuz boşlukta dans ettirdim. Dansın estetik güzelliğini, mükemmelliğini figürlerimle anlatmaya çalıştım. Esasında dans, estetiği ile resmime doyulmaz bir güzellik kattı. Kıvrılan bükülen her çizgi ile bende uzay boşluğunda dans ettim. Dansın çizgileri ruhumu tedavi etti. İşte o zaman doyulmaz oldu hayat.

Kendi resimlerimi üç ana başlıkta topluyorum. 1-Sürrealizm, 2-Ruhsalyolculuk, 3-Dışavurumculuk…”

Gerçekten de Ertuğrul Ateş’in her resminde sürrealizmi, ruhsal yolculuğu ve dışavurumculuğu yaşıyoruz.

zorbatv

Ertuğrul Ateş Mitolojik Yansımalar sergisi için çok ilginç şeyler anlatıyor:

“Mitoloji sürekli düşündüğüm bir konuydu. Resimlerimdeki konular bu topraklardan çıktı. Resimleri yaparken, olmazsa olmaz unsurlardan bir tanesi benim olsun istedim. Bir sanatçı olarak, bilgi üreten bir toplumun, zihinselikliminioluşturmaçabasındaacababirkatkıdabulunabilirmiyim, diye düşündüm. Geçmişe, tarihe, mitolojiye bir kez bakıp, buradan bütünü çıkaracağımızı, sonuçlara bakıp yeni değerlendirmeler, gelecek projeksiyonları yapmak, bu topraklara ait imgeler, düşünceler benden de olsun istedim. Bu amaçla bu sergiyi oluşturdum. Mitolojide olanlar günümüzde de oluyor. Anadolu medeniyetleri, mitolojileri birbirinin devamı olan medeniyetlerdir, efsaneleridir. Hepsinin biz sanatçılara söyleyeceği sözü vardır” diyen Ertuğrul Ateş bu sergiden sonra da toplumun zihinsel iklimine katkıda bulunacak pek çok eser ortaya çıkardı. Ertuğrul Ateş sergilerinden biri de İstanbul Hikâyeleri (Evvel Zaman İçinde) sergisi oldu. 32 tablo ile bu konuyu anlattı.

zorbatv

Zamanın Ruhu sergisinde  bir efsaneden yola çıkarak insanın sıkışmış, kendi değerlerine yabancılaşmış halini anlatmaya çalıştı. Teknolojinin yalnızlığa ittiği insanı anlatmaya çalıştı. Ertuğrul Ateş duygunun gözle görülmeyen mikroskobik değişimlerini, şekle girmeye başladığı o kısacık anı, önce ruhunda hissetmiş. Bazen hissettiklerinin şaşkınlığından bulunduğu ortamı terk etmek istemiş. Sonra hayatın üstüne eğilerek, ruhla bedenin birleşme vaktinin geldiğini, evrenin bilmecesi dedikleri şeyi hissetmiş. En ufak bir algı ile en büyük gerçeğe ulaşmış. O kalbindekini anlamış. Ona göre yol bulmuş. O yol bazen kurdelelerle, bazen dansla, bazen de uzay boşluğu ile kendini göstermiştir.

Ertuğrul Ateş’te düşünce gücü yalnızca beyninden kaynaklanmaz; hayatı açık seçik kavramasındadır. Onda nice güneşlerin ışığında ısınan, aydınlanan, bütün ülkelerin havasını soluyan bir ruhun varlığı hissedilir. Gelişmenin susuzluğunu duyan, yaşanmışlığın doyuramadığı, bıktıramadığı bir hayatın zenginliği hissedilir. Hayatla dolup taşan köpükler halinde dışarıya doğru akan ruh, artık kabına sığamaz, eserler halinde ortaya çıkar.

Güzel eserleri için Ertuğrul Ateş’e teşekkür ediyor her zaman yolun açık olsun diyorum.

zorbatv

 

Foto Galeri

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
Dergi Sayısı