Duygu Uygarlığı romanı üzerine röportaj

Kitap

Yapay zekâ sordu, Gülüş Türkmen cevapladı!
Duygu Uygarlığı romanı üzerine röportaj

 

Araştırmacı yazar olarak tanıdığımız, “Sürdürülebilir İyi Ebeveynlik” kavramı ve üstün potansiyel hakkındaki kitapları ile sevdiğimiz Gülüş Türkmen bir süredir edebiyata, sanata ve felsefeye dair görüşlerini Varlık Dergisinde paylaşıyordu. Derken geçtiğimiz yıl bir öykü kitabı, bu yıl ise bir roman yayınladı. “Duygu Uygarlığı” şaşırtıcı derecede zengin, cesur ve özgün bir hikâye. Yapay zekaya Türkmen’in romanını gösterdik ve kendisinden, yazarla röportaj yapmasını istedik.

Romanınızın temel konusu "yazmak" gibi görünüyor. Bu konuyu neden seçtiniz?

Çok uzun zamandır roman yazma hayalim vardı fakat bütün fikirlerim bir noktada çöpü boyladılar. Kötü bir huyum var, hevesimi aldıktan sonra çoğu işi yarım bırakırım. Bitirmek bana heyecanlı gelmez. Benim gibi bir tüketici nasıl sonuna kadar okunan bir roman çıkarabilir? İşte bu noktada, en çok ilgimi çeken şeyin eylem değil, eylemi ortaya koyan öğeler olduğunu anladım. Romandan çok romancı, müzikten çok müzisyen benim ilgimi çekiyor. Bu farkındalık, gözlüklerimi her yerde ararken başımın üstünde bulmak gibi oldu: Benim odağım yazılan değil, yazan. Roman da onun hakkında olmalıydı tabii.

Karakterler arasındaki çatışmalar kimlik ve özgürlük konularına odaklı. Bu temaları ve karakterleri nasıl ele aldınız?

Sanırım burası kişisel buhranlarımla ilgili. Gelişim zannettiğimiz şeyin her zaman ileri doğru bir atılım olmadığını düşünüyorum ben. Özgürlüğün gereğinden fazla pompalanan bir unsur olup olmadığını sorguluyorum. Bana özgür ruhlu göründüğümü, kimseye ihtiyacım olmadığını söylerler. Söyleyen için bu bir iltifattır ama beni yaralar: Sanki bana “Sen yalnız kal” der gibidirler. Bana göre güç bağ kurmakla gelen bir şey ve herkesin bir başkasına ihtiyacı var. Bu meseleleri kendi bağlamımın dışında bir hikâyeye aktarıp, okuru düşündürmek istedim.

İki farklı yazar üslubunu kullanarak karakterlerin seslerini nasıl yarattınız?

Duygu samimi kalmak istiyor ama samimiyetten anladığı, gerçekçilik. Bu yüzden de romanına analitik yaklaşıyor. Bense Duygu’nun izinde kendimi kaybetmek istedim. Onu takip edip, yaşadıklarını ve hissettiklerini tanımlamaya çalıştım.

Roman içinde roman kurgusunu nasıl oluşturdunuz? Bu yaklaşımı kullanarak ne tür bir etki yaratmayı amaçladınız?

İlk amacım kendimi romanı sürdürmeye cesaretlendirmekti. Duygu’yu cesaretlendirirken kendimi de cesaretlendirmiş oluyordum. Duygu’nun romanı daha teknik, benimki daha romantik. Belki de birikmiş fikirlerimi aynı kaba boşaltmak için bulduğum bir yoldur bu.

Duygu'nun içsel çatışmaları ve karar süreçleri romandaki merkezi unsurlardan biri. Duygu'nun kararları hakkında daha fazla açıklama yapar mısınız?

Duygu, becerilerini inkâr eden biri. Çünkü onları kabullendiği zaman taşıması kolay olmayan sorumluklar yüklenecek. Yetenekli her kadının laneti var üzerinde: Kendini gösterirse toplum içinde yargılanmayı göze alması gerekecek. Ayrıca kendisini sevebilecek birini zannettiğinden çok daha zor bulacak.

Romanınızda tarihsel ve mitolojik figürler karakterlerle etkileşime geçiyor. Bu etkileşimlerin hikâye üzerindeki etkisini açıklar mısınız?

Dikkat ederseniz romandaki bütün karakterler yetenekli, yaratıcı insanlar. Duygu yazar, Ece sanatçı, Fatih yazılımcı, Ferda ise amatör bir filozof. Duygu, böyle insanlar arasında yaşadığı için kendi yeteneklerinden emin olamıyor. Fatih onu anlıyor, düşünüyor ki bunu kendisine ancak çok yüksek bir otorite söylediğinde Duygu ona inanabilir. Karl Marx, Sigmund Freud ve arkadan gelen mitolojik ve dini figürler bu amaçla ortaya çıkıyorlar. Ama bu güçlü figürlere rağmen Duygu, yeteneğini Fatih’le yaşadığı ilişki sayesinde fark edecek. Benim teorim şu: Gerçeğimizle yüzleşmek için otorite figürlerine değil, sevgiyle kurulan bir bağa ihtiyacımız var.

Romanınız felsefi temaları da işliyor. Karakterlerin hikâye boyunca bu temalarla nasıl başa çıktığını anlatabilir misiniz?

Roman içinde roman olduğu için, önce benim romanımla başlayayım! Benim romanım gerçeklikle ilgileniyor. Duygu gerçeği göremediğini düşünüyor,Ferda duyguların geleceği gördüğünü iddia ediyor. Duygu’nun romanı ise ifade özgürlüğü ile medeniyet arasındaki bağı sorguluyor.

Hangi yazarlar ve eserler sizi etkiledi ve romanınızın oluşturulmasında nasıl bir rol oynadı?

Sıkı bir Fransız edebiyatı eğitimi aldım ama az sayıda Türkçe esere temas edebildim. Eminim bir zamanlar hayranı olduğum Albert Camus, Emile Zola, Belçikalı yazar Georges Rodenback, son yıllardaysa Michel Houelle beck üzerimde güçlü bir etki bırakmışlardır. Ama bu roman özelinde beni en çok IrvinYalom’un Nietszche Ağladığında eserinin etkilediğini tahmin ediyorum. Bunun doğru olup olmadığını ancak okur söyleyebilir.

Romanınızın okuyuculara iletmeyi amaçladığı ana mesaj veya düşündürmek istediği temalar nelerdir?

Ruhsal bağlantı olmadan medeniyet olamaz. Bu bağlamda eylem kadar kişiliği de dikkate alırsak, belki daha dengeli bir toplumda yaşamaya başlayabiliriz. Bir başka notum da şu: Büyük işler tutkuyla başarılır ama tutku herkeste bulunmaz.

 

Foto Galeri

Yorum

Selim Sartaş (doğrulanmamış) Sa, 30 Ocak 2024 - 16:54

Merhaba ilk defa adınızı zorbatv.com duyup kitabı okumaya başladım. Dilini beğendim. Konu ile içerik zaman zaman uzaklaşıyor. Belki de ikinci baskıda bir iki bölümü yeniden ele alırsınız. Geneli iyi geldi bana. Başarılar diliyorum.

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.