Aşk Kapıyı Çaldığında

Aşk Kapıyı Çaldığında

Alisa Çiçek Akyol

Uzmanlar insanların dokunsal, işitsel ve görsel olarak üçe ayrıldığını söylüyor.
Beyin karar verme, düşünme, hayatı anlamlandırma ve bilgiye erişme durumlarında bazen sese, bazen görüntüye, bazen de hislere duyarlı oluyor. Çoğu zaman farkına varmadığımız bu özellikler ilişkilerde oldukça belirleyici ve etkileyici olabiliyor. 

Mesela dokunsal olan insan kendisine dokunulmasını istiyor. Ayrıca kendi düşünce ve duygularını da karşısındaki kişiye dokunarak iletmeyi arzuluyor. Şayet partneri görsel ise sadece hareketlere duyarlı olduğundan dokunsallık onun için aynı duyguyu ifade etmiyor.  
Görsel olan kişinin isteği konuşma sırasında gözlerinin içine bakılmasıdır. Yani bu kişi partnerinin sevgi ifadesini onun gözlerinde ve tavrında görmek istiyor. 
İşitsel insan için özellikle ses tonu ve vurgular önemli oluyor. 

Görsel olan kişi sevgiyi görmeye, dokunsal olan ise hissetmeye çalışırken, işitsel duymaya odaklanıyor. 
Birliktelikleri dokunsal, işitsel ve görsel ayrımları fark edememek mi tüketiyor?

Dokunsal olan kişi sevgi ve ilgisini görsel olan kişiye hissettirmeye çalışırken, ne yazık ki görsel hislere duyarlı olmadığından onun için bu durum bir anlam ifade etmiyor.
Yani görsel olan kişi sevgisini göstermeye çalışırken dokunsal olan kişi görüntülere ilgi duymadığından iletişim kopuyor. 
İşitsel olan kişi eşine dünyanın en pahalı ve en gösterişli hediyesini alsa bile bu durum eşi tarafından önemsenmiyor. 
Ayrıca görsel olan kişinin eşi ona serenat yapsa, dünyanın en güzel şiirlerini ve en güzel şarkılarını söylese bile eşi için hiçbir anlam ifade etmiyor. 
Eşi dokunsal olup kendisi işitsel olan kişiler için tehlike çanları çalmaya başlıyor. 
Biri hep dokunulmayı diğeri ise hep işitilmeyi bekleyerek ömür gelip geçiyor. 

Sağlıklı iletişim için bu üç ögeye değer verip farkındalık içinde olmak hayatı anlamlı ve keyifli yaşamak için paha biçilmezdir.