PEKİN - 1
Dört bin yıllık Çin tarihinin altı asırlık başkenti
Murat Özsoy*
Pekin havaalanına doğru inişe geçiyoruz. Uçağın penceresinden görünen o ki, dümdüz bir kent Pekin. Havaalanından ayrılıp ağaçlıklı bir yolu izleyerek 26 km mesafedeki Pekin’e varıyoruz. Dört bin yıllık Çin tarihinin altı asırlık başkentindeyiz.
Ben “Pekin” diyorum ama siz bana bakmayın. Çinliler, Pekin’in adını değiştirmişler, “Beijing” yapmışlar. Çinli rehberimiz, bize bunu anlatıyor ama sonra Beijing’den söz ederken hâlâ “Pekin” diyor. Nedenini soruyoruz, ilginç bir açıklamayla karşılaşıyoruz: “Yabancılar bilmez diye, biz onlarla konuşurken Beijing’e eskisi gibi Pekin demeye devam ediyoruz.”
Beijing “Kuzey Başkent” anlamına geliyor. Bu tarz kent isimlendirmeleri Doğu Asya’da bir gelenek. Örneğin, Tokyo ve Hanoi “Doğu başkent” anlamına geliyor. Seul ise sadece “Başkent” demek.
Altın Sonbahar
Devasa bir kent Pekin; 17 bin km2. Pekin içinde bir yere giderken, Belçika ya da Hollanda’da bir kentten diğerine seyahat eder gibi uzun mesafeler kat ediyorsunuz. Ucu bucağı gözükmeyen dev bulvarlar ve gökdelenlerle dolu modern bir kentteyiz. Dev şirketlere ev sahipliği yapmak açısından Tokyo ve Paris’in hemen ardından üçüncü geliyor Beijing.
“Yasak Kent” dışında tarihi bina pek gözümüze çarpmıyor. Kent gün be gün büyüyor, kırsaldan göç alıyor, trafik müthiş artıyor, hava kirleniyor. Pekin hava kirliliğine önlem olarak dünyanın en büyük doğal gazlı otobüs filosunu kurmuş. Kaç otobüs mü varmış bu filoda? 4 bini aşkın…
Beijing’de sonu “kapı” ya da “köy” ile biten pek çok semt ismi bulunuyor. Eskiden kentin çevresinde bulunan surun kapılarının açıldığı semtler yanı sıra surun dışındaki köyleri ifade ediyor bu “kapı”lı, “köy”lü isimler.
Pekin’de hava son derece kuru. Bu nedenle de sinüziti olanların işi hayli zor bu kentte. Öyle kuru ki hava, mobilyaların kuruyup çatır çutur ses çıkarmasından şikâyet edenlere sıkça rastlanabiliyor.
Eylül, ekim ayları en hoş aylar. Altın Sonbahar deniyor bu mevsime. Baharda ise toz fırtınaları oluyor. 2002 Nisan’ında tek bir toz fırtınası kentin üzerine ne kadar toz boşaltmış olabilir acaba? İnanılacak gibi değil ama 50 bin ton!
Her tarafın turist kaynadığı yaz aylarında sıcaktan bunalmak işten bile değil. Kışın ise hava soğuk ve kuru. Pekin’de kaydedilen en yüksek sıcaklık 42 dereceymiş. En düşüğüyse eksi 27. Aradaki fark da hiç az buz değil doğrusu; neredeyse 70 derece...
Bisiklet Ordusu Tarih Olmuş
Geçici oturanlar ve kayıtsızlar da dâhil edildiğinde başkentin nüfusu neredeyse 20 milyona ulaşıyor. Şanghay’dan sonra ülkenin ikinci kalabalık kentindeyiz. İsveç, Finlandiya ve Norveç’in toplam nüfusu kadar insan yaşıyor Çin’in başkentinde. Pekin trafiğine her gün bin küsur yeni araç ekleniyor. Dolayısıyla bisikletliler gün be gün azalırken zenginleşmeye paralel olarak otomobiller ve korna sesleri kaplıyor yolları.
Pekin’de yollar tıpkı Yasak Kent gibi iç içe geçmiş dikdörtgenler şeklinde planlanmış. Çince bilmeyince, otobüse binmek de pek anlamlı olmuyor, çünkü otobüs duraklarının isimleri Çince; üstelik otobüsler de az buz kalabalık değil doğrusu. Kentte sahte taksilere dikkat etmekte yarar var. Çünkü onların taksimetreleri yasal olanlara kıyasla çok daha hızlı dönüyor!
Bisikletle işe gidip gelme süresi, bir zamanlar kimileri için günde altı saati bile bulabiliyormuş. Uzun yol ve ucuz yemek nedeniyle, fabrika işçilerinin bir kısmı, akşam yemeğini de iş yerinde yemeyi tercih ediyormuş.
Pekin’de, her yerde bisiklet parkları görüyoruz. İsveç’ten de anımsıyorum bu bisiklet parklarını. Tek fark, Çin bisikletleri kilitli değil. Kilitlemek yerine bisiklet parkındaki görevliye teslim ediyorsunuz bisikletinizi.
6 Asırlık “YASAK KENT” Yirmi Futbol Sahasından da Büyük
Çinlilerin Gu Gong olarak adlandırdığı Yasak Kent, Bertolucci’nin 1987’de çektiği “Son İmparator” adlı filmin mekânı. Bu filmin çekilebilmesi için Çinlilere büyük paralar ödenmiş. Sonra da film gişe rekorları kırmış. Biz Yasak Kent’i dıştan çekebiliyoruz, iç mekânların çekimine ise izin verilmiyor. İmparatorluk döneminde, hiçbir kimse imparatorun izni olmadan saraya giremez ve sarayı terk edemezmiş. Halktan birinin bu kente izinsiz girişinin cezası ölümmüş. “İmparatorluk döneminde yaşasaydık şimdi ölmüştük!” diyoruz Yasak Kent’e girerken.
Yasak Kent Asya’nın en büyük müzelerinden biri; Unesco Dünya Kültür Mirası listesinde. Dev bir dikdörtgenden oluşan Yasak Kent’te bir zamanlar 9.999 oda olduğu rivayet ediliyor. “Neden bu kadar çok 9?” sorusu geliveriyor hemen aklımıza. Meğer 9 şans getiren bir rakammış. Çin’de sadece 9 değil, örneğin 2 ve 6 da uğurlu sayılıyor. AW6666 numaralı motosiklet plakasına tam 34 bin dolar ödenmiş olduğu kayıtlara geçmiş.
Hele hele 8 rakamının uğuru öyle böyle değilmiş. 8888-8888 numaralı telefon hattı 270 bin küsur dolara alıcı bulmuş. Pekin 2008 Yaz Olimpiyatları’nın tarihi de çok ilginç doğrusu: 08.08.08. Yani 8 Ağustos 2008. Peki açılış seremonisi akşam saat kaçta başlamış dersiniz? Tamı tamına saat 8’i 8 dakika 8 saniye geçe. Çin’de uğursuz sayılan rakam var mı? Evet var: 4. Sadece Çin’de de değil. Kore, Vietnam ve Japonya’da da uzak durulurmuş ölümü çağrıştıran 4’ten. Batı ülkelerinde kimi gökdelenlerin asansörlerinde 13. kat bulunmaması gibi Çin’de de 4. kat olmayabiliyor.
Çin tarihinin günümüze dek gelen en görkemli yapıtı olan Yasak Kent, devasa bir alana yayılmış durumda. Dile kolay 720 bin metrekare. Yirmi futbol sahasından daha büyük. Yasak Kent 10 metre yüksekliğinde surlarla çevrili. Top atışlarına dayansın diye surlar tabanda geniş, yükseldikçe daralıyor.
Etrafındaki hendek ise neredeyse bir nehir kadar geniş, 52 metre. Suyun derinliği de 6 metre. Anlaşılan o ki, güvenlik hiç bir şekilde şansa bırakılmamış. Ancak, tüm güvenlik önlemlerine karşın, 1860’da İkinci Afyon Savaşı sırasında İngiliz-Fransız birlikleri Yasak Kent’e girmiş ve savaşın sonuna dek kenti ellerinde tutmuşlar.
Binlerce odalı Yasak Kent 14’ü Ming, 10’u Sing sülalesinden toplam 24 imparatora ev sahipliği yapmış. Kapılarını açtığı ziyaretçi sayısı yılda 10 milyonun üzerinde.
200 bin işçi 14 yıl boyunca çalışmış çabalamış ve saray 1420'de tamamlanmış. Altı asırlık sarayın içinde dolaşıyoruz. Her yer rengârenk. Çatılara imparatorluk rengi sarı hâkim. Mutluluk ve uğurun sembolü kırmızı renk duvarlarda. Kütüphanenin çatısı ise siyaha boyanmış. Nedeni var tabi ki bu rengin. Yangın çıkarsa, söndürsün diye suyun sembolü olan siyaha boyamışlar çatıyı. Renklerden bile medet umulduğuna göre, yangın karşısında hayli çaresizmiş o zamanların dünyası.
Dünyanın En Büyük Meydanı Tiananmen
Pekin’in yüreğinde, Tiananmen Meydanı’ndayız. 1976’da Mao öldüğünde, liderlerine son görevlerini yerine getirmek için bir milyon insanın toplandığı bu meydan, her zaman tıklım tıklım dolu. 440 bin metrekarelik müthiş bir alan burası; dünyanın en büyük meydanındayız. 1651’de inşa edilmiş, üç asır sonra da genişletilmiş.
Mao’nun mozolesi başında ya da Yasak Kent’in giriş kapısı önünde fotoğraf çektirmeye bayılıyor Çinliler. “Cennet Barışı Kapısı” anlamına gelen Tiananmen Kapısı da en popüler noktalardan biri. Meydanın çevresinde Yasak Kent, Çin Tarih Müzesi, Çin Devrim Müzesi, Halk Şehitleri Anıtı yer alıyor.
Mao’nun resimlerini, Pekin’in pek az yerinde görüyoruz. Tiananmen Kapısı bunlardan biri. 1 Ekim 1949’da Mao, Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşunu buradan ilan etmiş.
Bir kaldırım kenarına oturuyorum. Akın akın insanlar geçiyor önümden. Sabah saat on ve kaldırımlardaki insan seli hiç bitmemecesine devam ediyor. Kolay değil, bir buçuk milyara yaklaşmakta olan bir nüfus bu. Hani neredeyse, dünyada yaşayan her beş kişiden biri Çinli. “Tüm Çinliler aynı anda zıplasa deprem olur!” sözü hiç de boşuna söylenmemiş doğrusu. Şöyle, birkaç milyon nüfuslu ülkeler için, Çinlilerin, “Siz hangi otelde kalıyorsunuz?” diye sorması esprisini normal karşılamak gerektiğine inandım Pekin’deki insan selini gördükten sonra.
Nedense, Tiananmen Meydanı’nda bir şeyler eksikmiş gibi geliyor sanki bana. “Oturmak için sıralar koysalar, şu fotoğrafçı tezgâhlarının yanına birkaç tane de dondurmacı kulübesi yerleştirseler, hatta bir de o güzelim Çin çaylarından içilebilse şu meydanda, ne hoş olurdu!” diyorum kendi kendime.
Sonra bir an, o insan selini düşünüyorum. “Şu akın akın geçen binlerce insanın her biri, bir bardak çay içse, ne olur bu meydanın hali acaba?” diyorum kendi kendime.
*Rehber, Seyahat Yazarı
Yorum
Harikasın tebrik ediyorum…
Harikasın tebrik ediyorum gururumuzsun
Pekin
Yine bir Murat Özsoy klasiği seyahat yazısı. Zevkle okudum.
Pekin
Ne Guzel dile getirmissiniz Ustad...
Elinize Saglik
Sevgi ve Selamlar
Murat Özsoy"un yazısı
Yararlanarak okudum. Murat Özsoy başarılı bir gezi yazarı. Bilkent Üniversitesi'nde birlikte çalıştık. 4 Mevsim dergisinde güzel yazıları yayımlandı. Gezi kitapları kitaplığımda. Pekin'i gezmiş gibi oldum. Kalemine sağlık Murat Hocam!
Kutluyorum. Gördügüm ken…
Kutluyorum. Gördügüm ken gözlerimde canladı. Bilmediklerimi öğrendim.
Harika
Eski günlere gittik.
Sizinle gezme ayrıcalığından biz de yararlandık.
Çok teşekkür ediyoruz.
Harika anlatımın devamını da sabırsızlıkla bekliyoruz.
Abdi İpekçi'den okuduğum bir…
Abdi İpekçi'den okuduğum bir seyahat yazısı tadında. Kaleminize ve dilinize sağlık.
Yeni yorum ekle