Dondurma Buzdan Farklıdır

Öykü

Dondurma Buzdan Farklıdır

Buzdolabım bozulup tamir edildikten birkaç gün sonra dondurmanın eriyip tekrar donduğunu fark ettim. Çünkü buzluktaki diğer gıdaların buzu çözülmemişti. Defalarca kontrol ettim hepsini, dondurma hariç. Meğer asıl çözülen gıda dondurma imiş…

Ağzımda kıtırdayan buz parçalarının durumunu, ansızın çıkıp gelen bir öfke veya hastalık hâline benzettim. Düşünün ki hasar görebilecek bütün uzuvlarınızı veya iç organlarınızı kontrol ettiriyorsunuz ama bir şey hariç: ruhunuz. Kim düşünebilir ki belirli aralıklarla böbrek, kalp, insülin direnci falan filan gibi şeylerin değerlerini kontrol ettirirken “bir de ruhumun röntgenini çekiverin” demeyi? Ya da ruhun dermanı ne olabilir? Bu açıdan, bozulan bir buzdolabının içinde kontrolü unutulmuş bir dondurma gibi görünüyor ruhum. Eridiği fark edilmediği için buzdolabı çalışmaya kaldığı yerden devam ederken “hiç üstüne alınmadan” yeniden donan ancak bu kez derinlerinde parça parça buza dönüşen o dondurma misali… Yıllık kontrollerini yaptırıp duran kişiler, bu sebeple ruh kontrollerini de yaptırmalı değil mi? Sonra ansızın ortaya çıkan öfke nöbetleri, kaygılı çıkışlar yahut en çok da insanın öz benliğine zarar veren ruh kırgınlıklarının sebebi bu kontrol ihmali olabilir mi?

Aslında unutulan, ihmal edilen yahut ertelenen her şey tıpkı dondurmanın yeniden donması hâlinde olduğu gibi bir doku bozulması, hasar alma, zarar görme veya özünden değer kaybetme durumuna maruz kalmaz mı? İlişkiler mesela, iletişim kabiliyeti. Anlık yaşanabilecek herhangi bir çatışmanın, gereken süre içinde çözülmediğinde veya ertelendiğinde zamanla ortaya çıkışı ve yüksek ihtimalle farklı bir etki ile yansıması çok daha yıkıcı olabilir. Mütevazı kişilerin değerinin zamanla bilinmemesi durumu da böyledir. Belki de bu sebeple zaman zaman çevremizdeki kişilere hadlerini hatırlatmakta yarar olacağı söylenebilir. Öyle ya haddini bilmek sadece kendini ve benliğini diğerlerinden aşağı görmek değildir. Meziyetlerinizi, yeteneklerinizi, tecrübelerinizi ve her türlü görgünüzü ya da becerinizi önce siz takdir etmeli; sonra da onları gözeterek hareket etmelisiniz. Diğer türlü, zamanla sıradanlaşırsınız. İşte tam da bu çizgiyi koruyamadığınızda yani alçakgönüllülükle kendini alçaltmaya izin vermek arasındaki o nüansı fark ettirmediğinizde, ruhunuzun buzdolabında unutulan dondurma gibi çözülüp yeniden buz tuttuğunu görürsünüz. Zira insanlar hangi başarıya ne çetin yollardan geçerek ulaştığınızı, aslında neleri nasıl hak edip etmediğinizi sorgulamazlar. Yalnızca zahiri olanla ilgilenirler. Aslında tabiatlarında da bu vardır.

Alman Filozof Johann Wolfgang Von Goethe’nin ünlü bir sözünde ifade ettiği gibi “Dünya hassas kalpler için bir cehennemdir”. Eğer hassas kalbinizle cehennemde olmadan “dünya sürgününüzü” tamamlamak istiyorsanız hassasiyetinizin sınırlarını da hususi bir şekilde belirlemeniz gerekir. Aksi hâlde buzluktaki yaşantınızın bir sonraki aşaması çevrenizdeki kişileri, sizden bir farkları olmadığını düşünmeye sevk etmektir. Böylece çok bilinen bir psikolojik değerlendirmede olduğu gibi “herkes çevresindeki altı kişinin ortalamasıdır” tezi, sosyal hayatta karşılık bulmuş olur. Yani başlangıçta, dokusu ve kokusu gerektiği gibi olan dondurma, artık aynı buzluktaki diğer gıdalar gibi sadece buz tutmuştur. Ve herkes onun özünde bir dondurma olduğu gerçeğini de işlevinin farklı olduğu esasını da unutmuştur. Siz iyisi mi buzdolabı bozulduğunda içindeki bütün gıdaların kontrolünü yapın…

 

Dr. Seda Artuç Bekteş

 

 

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
Dergi Sayısı