Durkheim Sosyolojisinde ‘İntihar’
Çağdaş çağın en çok tartışılan dramatik konularından biri ‘intihar’dır. Özellikle postmodernizmin bireyi içsel bunalıma sürüklediği su götürmez bir gerçektir. Bireyselleşme, tüketim kültürünün giderek yaygınlaşması, insanı çepeçevre saran sosyal medya düzeni, toplumsal gerçeklikten uzaklaşmış insan gibi birçok parametre modernitenin hastalıkları arasındadır. Böyle bir çağda bireyin, çıkış kapısı olarak kullandığı ise intihardır. Durkheim perspektifinden sapmadan, Michel Foucalt’a atıf yapmadan geçemeyeceğim. Zira, onun: “Normal insan kurgudur.” [1]ifadesi, modern zamanın insanını en iyi özetleyen cümledir. Ben de Foucalt’ın bu ifadesiyle biraz kelime oyunu yaparak şöyle diyorum: “Modern insan kurgudur” Baktığımız zaman aslında her iki ifadede birbirini niteler nitelikte. Sosyal hayatın suni kanununa uymayan kişilerin dışlandığını görebiliriz. Bu noktada esas olan şey; toplumsal gerçeklikten ne kadar uzaksa birey kendine yer bulabilir. Yani şeyleşmiş insan yığını içerisinde eğer aykırıysanız bu sizi toplumsal dışlanmaya sürükleyebilir. Zaten sonrasında da Foucalt’a atıfla ya yeriniz ‘tımarhane’ olur ya da ‘intihar’ olur. Kısacası, “bir yerde herkes birbirine benziyorsa; orada kimse yok demektir.[2]”
Günümüzde felsefe, sosyoloji, psikoloji gibi birçok disiplin, intihar alanıyla ilgili birçok teori üzerinden araştırmalar yapıyor. Ülkemizde de bu alanla ilgili çokça konuşulmaya başlanmış hatta çalışmalarda yürütülmüştür. Farklı disiplinlerin araştırdığı intihar konusuna en önemli bakış açısını kazandıransa sosyolojidir. İntiharın sebeplerini, sosyolojinin kurucu isimlerinden biri olan Fransız sosyolog Emile Durkheim’ın ‘intihar’ adlı kitabından çıkarımlarla analiz edip, anlatmaya çalışacağım. Durkheim sosyolojisinde toplum, bireyin üstünde bir yapıdadır. İnsanlar zaten toplum tarafından belirlenmiş yerleşik bir düzenin içinde doğarlar. Toplumun, bireyler üzerinde ciddi anlamda bir yaptırım gücü vardır: “Birey olarak değil, topluluğun basıncı altında hareket ederiz” [3] Dolayısıyla baskı ve sınırlandırıcı etkisi kaçınılmazdır. Yani aslında birçok kimsenin psikolojik olarak baktığı bu olayların bile ardında sosyolojik yaptırımlar olduğunu söyleyebiliriz. Bu sebeple intihar, büyük ölçüde toplumsal ilişkilerin neticesinde oluşur. Durkheim, intihar oranlarındaki değişimlerin nedenlerini din, ekonomi, siyaset, hukuk, ahlak gibi toplumsal olgu ve olaylardan kaynaklı olduğunu söylemektedir. İnsanlar, bebekken çevrelerinde bulunan nesneleri tanımaya, kelimeleri tekrar etmeye ve anlamlandırmaya başlar. Yaşı ilerledikçe de çevresinden gördüklerini bir yaşam ve gerçeklik inşa etmeye başlar. Dolayısıyla insanlar yerleşik bir düzenin içinde doğar. İnsanın yaşı ilerledikçe, kendini geliştirdikçe ufku da genişler. Yaşının ilerlemesiyle çevresindeki, bölgesindeki, dinindeki kurallara uyum sağlar. Ve topluma katılma süreci başlar. Toplum kuralları dahil insan her şeyi sorgulamaya başlar. Bu sorgulama sırasında toplum kurallarını ihlal ederse, toplumun; yaptırım, baskı ve sınırlandırıcı gücüyle karşılaşır. Olgunluk çağına geldiğinde gerçek hayat ile tanışan insan, mesleki zorluklar, ekonomik, sıkıntılar, ailevi sıkıntılar ve daha birçok sıkıntı ile baş etmek zorundadır. Durkheim’e göre intiharın sebepleri de din, ekonomi, siyaset, hukuk, ahlak gibi toplumsal olaylardan kaynaklıdır.
Durkheim dört çeşit intihar olduğunu söyler. Kısaca bu intihar çeşitlerine değinelim. “Bencil intihar: Birey içinde bulunduğu gruptan kopma derecesine gelmiş ve kendini yalnız hissediyorsa bu intihar çeşidi görülür. Topluma bağlılığını kaybettiği gözlemlenir.”[4] Bu intihar çeşidinde birey kendi düşüncelerinin önemsiz, değersiz fikrine kapılması ile topluma ayak uyduramayacağını, farklı olduğunu düşünmesi ve bireyin içinde bulunduğu durumdan, gruptan kopma noktasına gelmesi ile gerçekleşir. Bu intihar vakarı genelde psikolojik sıkıntıların ardından ortaya çıkmaktadır. “Özgeci intihar: Bireyin topluma aşırı bağlı olması ve onunla aşırı bütünleşmesi durumunda görülür. Kişi bu durumda yerine getirmesi gereken toplumsal bir görevle karşı karşıyadır. Toplumun gelenekleri ve adetleri onun üzerindedir. Bu amaç uğruna kendini feda eder.”[5] Bu durumsa aşırı bağlılıkla görülür. Ve bu uğurda intiharı kendine göre edinir. Örneğin; Hindistan’da statü geleneğine göre, kocası vefat eden kadınlar, intiharı kendine görev bilirler. Anomik intihara geçmeden önce ‘anomi’ kavramından bahsetmekte fayda var. Zira anomi, Durkheim sosyolojisinin yapı taşlarından biridir. Anomi, toplumun temel değerlerinde belirsizlik ya da kuralsızlık anlamına gelir. Anomi zamanlarında toplumda suç ve intihar olaylarının arttığı gözlemlenir. “Anomik intihar: Toplum düzeninin ve birliğinin bozulduğu, birtakım norm ve değerlerin kaybolması sonucu görülür. Durkheim,bunalım olarak gördüğü ekonomik krizleri bu tip intihar çeşidiyle birleştirir.Bu krizler sonucu bireyin yaşamı değişir ve onu intihara sürüklemesi olasıdır.Buna ek olarak boşanmanın da anomik intihar sebebi olabileceğini düşünür.”[6] Örneğin; iflas eden iş adamlarının yaşadıkları boşluk sebebiyle intihar etmesi. Atanamayan öğretmenlerin intihar etmesi. Şu an ülkemizde ekonomik sebeplerle iş bulamayıp intihar edenler. Son olarakta: “Kaderci intihar :Katı kuralların altında ezilen, baskılanan bireylerde görülür. Bireyin davranışlarının başkaları tarafından aşırı düzenlenmesi durumundan kaynaklanır. Birey hayatını kontrol edemediğini düşünür. Ona göre o grubu tarafından belirlenen kurallarla yönetiliyordur. Ağır çaresizlik yaşar. Durkheim, köleleri bu gruba koymuştur.”[7]Örneğin; Güney Kore’de şarkıcı ya da oyuncu olan tanınmış kişilerin, intiharlarının yapılan ağır anlaşmalar sonucunda gerçekleştiği söyleniyor. Durkheim’a göre bireyi intihara getiren olaylar, toplumsal olaylardır. Aslında psikolojik olarak görülen olayların ardındaki sebep toplumsaldır. Bu yüzden intiharın sebeplerini bireyden çok toplumda aramalıyız.
Günümüzde bireyleri yakından etkileyen intihar olaylarına birçok olgunun sebep olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin, kitle iletişim araçlarıyla bireylerin sosyal medyada kavuştuğu ünü kaldıramayıp intihar etmeleri. Ya da izlenme sayısı uğruna canlı yayında intiharı bir şova çekiren bireyler. İnternet çağı, insanları gün geçtikçe kapalı kutu haline dönüştürdü. Benliğinden hiç yapmasını beklemediğimiz şeyleri yapan insan yığını haline geldik. Özellikle, akıllı aygıtların bize kocaman pencere açtığı bu dönemde toplumsal gerçeklikten uzak yaşamaktayız. Bahsini ettiğim suni dünyada üstümüz çizildiğinde ne yazıkki intihar kaçınılmaz oluyor. Durkheim, ‘intihar’ı yazdığı dönemde geniş hatlarıyla ahlak, din, ekonomi gibi etkenlerin etkili olduğunu görüyoruz. Fakat modern çağda yerini bireyselleşme, sanal dünya, sosyal medya hukuku gibi yargılayıcı ve intihara sürükleyen platformların aldığını görmek mümkün. Olguların değişmesi bir yana ‘anomi’ kavramının geçerliliği bu dönemin problemlerini karşılar nitelikte. Son olarak Durkheim’dan bir alıntıyla sonlandırmak istiyorum.
“Sonunda tek bir tip intiharda karar kılar; aslına bakılırsa, Halbwachs’ın gözünde var olan tek intihar tipi, çaptan düşmüş insanınkidir. Yani söz konusu olan, çevresiyle az bütünleşmiş, kötü bütünleşmiş, kendisine genel olarak toplumdan, özel olarak da üyesi bulunduğu daha ufak topluluklardan gelen “toplumdaki gerçek ya da sanal işlevini toplum artık yerine getiremiyorsun” iletisini içselleştirmiş insanın intiharıdır”.[8]
[1] Masa Dergis Sayı: 41, Masa Dergisi, s. 45
[2] OT Dergisi Sayı: 91, Michel Foucalt
[3] İntihar, s.330, Emile Durkheim
[4] Pozitif yayınları, İntihar s.7, Emile Durkheim
[5] Pozitif yayınları, İntihar s.8, Emile Durkheim
[6] Pozitif yayınları, İntihar s.8, Emile Durkheim
[7] Pozitif yayınları, İntihar s.8, Emile Durkheim
[8] Pozitif yayınları, İntihar s.42, Emile Durkheim
Yorum
İntihar
Ozancan tebrik ederim. Felsefe ve sosyoloji bağlantısında değerlendirme yapman güzel. Çalışmaya devam ediyorsun anlaşılan. Artık doktora zamanı gelmiş.
Yeni yorum ekle