Bir Müze Kent Olarak Cumhuriyet Ankara’sının Önemi

Edebiyat

Bir Müze Kent Olarak Cumhuriyet Ankara’sının Önemi

  M. Kadri Atabaş

“ …Türk…hiçbir yere kendi öz toprağı, kendine mahsus toprak adını vermemiştir…şimdi halbuki, Ankara ile Türk, yeni yurdun hidayetine varmaktadır. Ankara bu yeni yurt uğruna yatırılan rehindir. Ankara ilk şehirdir ki, onu yalnız Türkler inşa etmiştir…Türkiye Cumhuriyeti, devletinin merkezini, orada oturmak ve artık kalmak için seçiyordu.Bu itibarla, yeni merkez Ankara, Türk Milletinin şu sıralarda yaratmakta olduğu eseri temsil etmektedir…Bu millet, son defa oturmak üzere göçebe tasasızlığına uyarak, çadırlarını Boğaz içinden söküyor ve Anadolu’nun bağrına kuruyor… Artık Ankara’da kurulanlar çadır değildir, yahut kerpiç ile keresteden yapılmış çadırımsı şeyler değildir. Ankara’da yapılan binalar, taştan ve betondan yapılıyor. Kalsın ve devam etsinler diye. Çünkü bu toprakta kurulan devletinde artık, burada, kalması ve devam etmesi lazımdır. İşte Ankara, ilk Türk şehri ve yerleşik olmuş Türk Milletinin merkezi Ankara, budur…”(1)

Cumhuriyet’in ve Ankara’nın kuruluşu, G.Bishoff’un yazısında söylediği vurgu kadar çarpıcı bir ifade ile çok az tanımlanmıştır.

Ankara’nın, Türkiye’nin Başkenti olmak süreci, daha başlangıcında, hem övgü hem de yergi ve karşı çıkma ile karşılanmıştır, Cumhuriyet in Kentleşme / mimarlık tarihi 100 yılını doldurdu, ama  halen de bu tartışmalar sürüyor

Ankara, bir ulus kurmauğraşının / ihtirasının / iradesinin somutlaşmış / mekanlaşmış ifadesidir ve 20. Yüzyılın modernist ilkeleri üstüne kurulmuş bir Ütopyadır…

Ayrıca 20.yüzyılda, sıfırdan planlanmış dört Başkentten birisidir. Dünya kentleşme tarihinde özel bir yeri de hak eder…Sadece bu nitelikleri bile O nu, Anadolu’nun tarihi içinde “tek” kılar.

Ankara,yukarda anlatılan sürecin ve etkilerin mimariolarak ifadesini bulduğu için de , Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yıllık oluşumunun “MüzeKent’i” dir.

Ben Ankara yı “Müze kent” olarak tanımlamaya başladığımda çoğunluğu mimar kent planlaması siyasetçi olan çevremde ilk zamanlarda şaşkınlık ifadeleri gördüm. Ama yazdıkça konuştukça ve anlattıkça bunun değiştiğini de gördüm, görüyorum.

Ankara nın kuruluşundaki “mimari kimlik” çatışmaları / gerilimleri bize Cumhuriyetin kuruluşunda söz konusu edilen etkileri ve başka etmenleri de gösterdiği için de kent,“Cumhuriyetin kuruluşundaki ideoloji / kültür / siyasetlerin mimari üstünden incelenebildiği bir müze” olma özelliğini taşır.

Bu tanımın izlerini biz, “Cumhuriyetin önceki  tarihsel süreç ile hesaplaşması, hem de mevcut kent ile olan ilişki biçimlerinde gözlemleriz.Söz konusuikilemler,  başka hiçbir Cumhuriyet kentinin mimari kimliği üstünde Ankara da olduğu kadar “sert”  ve “net” ortaya konmamıştır.

Oysa başlangıçta bu ikilemin sert olmaması için de uğraşıldığı belgelerden bilinmektedir.

Kuruluş yıllarının Ankara’sının planlamasını yapan Hermann Jansen, kentin eski tarihsel dokusuna  çok az müdahale ederek, eski dokuya saygılı davranmıştır.

Ankara’nın kuruluş yıllarının bu çatışmalarının etkileri, mimari ifadelendirme olarak, açıkça Anafartalar-Ulus-Kızılay-Meclis aksında izlenir. Bu bağlamda sözü edilen aks kendi başına bir müze değeri taşır.

Eski Ankara çevresinde görülen yapılarda ve Ulus Meydanı çevresinde birinci Milli Mimarinin etkileri açıktır. İş Bankası eski Genel Müdürlük binası ( GuilinoMongeri), Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü( GuilinoMongeri),  ve Osmanlı Bankası( GuilinoMongeri),   ve Tekel Baş Müdürlük Yapıları ( GuilinoMongeri), 1.Meclis ( hafi Bey), 2. Meclis (Vedat Tek) ve Ankara Palas yapıları( Vedat Tek) gerek Levanten gerekse Osmanlı/Cumhuriyet bağlantılı mimarlarca “milli mimari” üslubunda ele alınmıştır. Bu Osmanlının son dönemlerinde başlayan tartışmanın Cumhuriyet Başkentine uzantısıdır. Öte yandan yeni Cumhuriyetin iradesi doğrultusuna, Türkiye’ye gelen Alman / Avusturyalı mimarlar ve genç kuşak Avrupa’da eğitim görmüş mimarların bir kısmıda günün önemli akımları olan erken modernizm, dışa vurumculuk ve fonksiyonalist mimari örneklerini ortaya çıkarmışlardır. Cumhuriyet’in bu ikileminin mimari örnekleri en bariz biçimi ile Ulusta gözükmektedir.  Yukarda söz edilen “milli mimari” örnekleri ile, yeni Cumhuriyetin radikal çağdaşlaşma arzusunun mimari örnekleri,olarakMerkez Bankası ( ClemensHolzmeister), Sümerbank Genel Müdürlük Binası ( MartinElsaesser)    Ulusta içiçe geçmiş biçimde,bu gün bile, bize o çatışmayı hissettirmektedirler.

Cumhuriyet Mimarisinin ikilemindeki  gerilim Gençlik parkı ve çevresindeki oluşumda da izlenmektedir. Gençlik parkının erken modernist çizgileri, ( Herman jansen ve Theo leveau) İstiklal Caddesi üstünde yer alan “ milli mimari” örneği Vakıf Apartmanı ( Vedat Tek) ve bugünkü merkez Bankası yerinde yapılan memur konutları, Tren garı yanında ki DDY Binası ( mimar Kemalettin bey)ile çevrelenmiş. Ama denge, Ankara tren Garı ( ŞekipAkalın) ve Dışavurumcu mimarlığın örnekleri olan İller Bankası (Seyfi Arkan) ile Sergi Salonu ( şimdikiOpera )( Şevket Balmumcu) ile kurulmaktadır. Yeniden Bulvara dönüldüğünde,  “ milli mimari”nin son örneği olarak Türk Ocağı yapısı ( Arif Hikmet Koyunoğlu) yapısından sonra, modernist mimarlık ağırlığını hissettirmektedir, “ milli mimari” örnekler kalkmaktadır. Artık yapılar,devletin tercihini ve iradesi olarak,modernist hareketin temsiliyetini sergilemektedirler. Türkkuşu– Türk hava Kurumu ( ErsntEgli),Radyoevi,İsmetpaşa Kız Enstitüsü ( ErnstEgli),DTCF( BrunoTaut), Sağlık Bakanlığı ( ( Theodor Jost)  ORDUEVİ( C.Holzmeister) Tüm Bakanlık Yapıları ( Holzmeister) bunun örnekleridirler.Bu yapılanma, bir açık hava müzesi olarak Ankara ve Atatürk Bulvarını eşsiz kılmaktadır. Bir devletin kuruluşundaki gerilimin irade ve beklenti çatışmalarının bukadar içiçe geçtiği, sergilendiği başka bir açık hava müzesi zor bulunur.Tek bir iradeyi kimlik bütünlüğünü mimari olarak sergileyen pek çok önemli kent var: Berlin, Viyana, Prag, Madrid ve Newyork ilk akla gelen kimlik bütünlüğü olan kentler. Ama günümüzdeki küreselleşmenin getirdiği kimlik çatışmasının mimari örneklerinin bu kadar iç içe geçtiği kent örneği bulmak halen zor. Barcelona, Moskova, İstanbul da, tarihi doku içine sızmış güncel örnekler olduğu söylenebilir. Küreselleşmenin ve neoliberal etkilerin getirdiği “ marka kentler” akımının bir sonucu bu durum.

.Ama bu güncel örnekler o kentin kimliği olmaktan çok, mimarlığın panayır alanı izlenimi ile varlar. Kentsel “ farklılık” bu panayırdaki yapıların orijinalliği üstünden algılanıyor. Mimarlar günümüzde buna, ilk Bilbao Müzesi ile başladığı için “ Bilbao Etkisi” diyorlar.Tanımlanan süreçte,Kent kimliğiiçiçe geçen farklı iradelerinin çatışma alanı değildir.Gerisinde bir devlet / kültür oluşumunun etkili ifadeleri bulunmaz. Bu anlamda Ankara halen açık hava müzesi değerini korumaktadır. Ankara içinse söz konusu olan, kentin doğrudan varoluşundan kaynaklanan bir dışavurum durumudur. Onu özgün bir açık hava müzesi yapan budur.

Son yıllarda ise, “ yeni Osmanlıcılık” adına bu özgün durumu bozmak isteyen iradenin yapabildiği araya bazı “pastice” ögeler sızdırmak olabilmiştir. Gündemden düşen bir akımın çaresiz ve zaman aşımına uğramış bir “ post” çabasıdır bu oluşum.Bu açık hava müzesi içinde, müzenin bir parodisi olmak durumundadır.

Ankara’nın mimari anlamda açık hava müzesi olması,  CumhuriyetinBARINMA  konusundaki çalışmalarının önemli örneklerini içinde taşıyıp barındırması ile de anlam kazanmaktadır ve Ankara “Açık Hava Müzesi” mimarlığını önemli kılmaktadır.

Kent nüfusunun hızlı artışı yanısıra varolan kentsel altyapı ve konut stokununniteliksiz ve hijyenik olmaması dabarınma sorununu Ankara’nın önemli bir konusu olarak hep kentin gündeminde tutmuştur.1924-25 Lörcher daha sonra Jansen planları çerçevesinde, kent yeni konut yapılmasına açılmıştır.(2) Çoğunluğu devlet eli ile yapılan bu konut çalışmalarında,”modern yaşam” için örnekler ve hedefler konulmuştur.İlk başlangıcında, Evkaf İdaresi eli ile Yenişehir ve çevresinde, Kale deki yangın yeri alanlarında başlayan çalışmalarda gene “milli mimari” etkilerini ağırlıklı olarak görürüz.Bu konutlarda da, Ulus inşasının çatışan iki gücünün mimari izlerini izlemekteyiz. Ulus Yangın yerinde yapılan (günümüz Konya Sokak ve çevresi) ve Yenişehir ilk konutları “milli mimari” akımının izlerini açıkça teşhir ederler.

Ama zaman içinde, barınma sorusunun artması sonucu,hem imara açılan alanlar artmış, hem de erken modern mimarlık akımı konutta kendini hissettirmeye başlamıştır.Yenişehir, Bahçelievler,Cebeci,Bakanlıklar,Kavaklıdere, Maltepe, Ziraat mahalle yerleşimlerinde bu durum görülebilir. Gene de çabalar kentin büyüme hızına yetişmediği için,1932 lerden başlayarak “ gecekondu” yerleşimi kent yaşamında görülmeye başlamıştır.

Devlet,bu konuda 1980 li yıllara kadardünyada ne tartışılıyorsa, gündemine almış ve örnekler geliştirmiştir. İmar İskan Bakanlığı eli ile yapılan bu çalışmalarda,” Çekirdek Konut” “ Gewcekondu Önleme alanları”,” ve ağırlıklı olarak koopetatifleşmepolitikaları öne çıkartılmış ve kamu teşviki de görmüştür.1952 rakamlarına göre Türkiyedeki konut Kooperatiflerinin % 38’i Ankara’daydı, 1961 de hem kooperatif sayısı hem üye sayısı, hem de sermayeleri açısından, Ankara  %30 ile başı çekiyordu kuşkusuz bu durum kent mekanına da yansıdı…(3)Bu kooperatifler, “ çok üyeli ve bahçeli ev konut kooperatifinden,yapı bloğu biçimindeki kent içi ve kent çeperi konut kooperatifine kadar pek çok örneğin oluşmasına neden oldu.

Ankara’daki konut kooperatifi geleneği bir dönem gerilemiş ama 1980’li yıllarda Ankara Belediye Başkanı Ali Dinçer öncülüğünde bu sefer büyük kent parçalarının kooperatifler eli ile geliştirilmesine yönelik yeni bir uygulamayı hayata geçirmiştir. 50 000 konutluk Batıkent, yalnız mimarisi ile değil, örgütlenme ve finans modeli iledeTürkiye’nin barınma politikalarını etkilemiştir. Bugün devletçe uygulanan Barınma politikaları özünde bir kaynak aktarımına dönüşmüşse de, başlangıcı, dar gelirlilerin modeli olan Batıkent ve Kent Koop dur. Halen Türki yenin barınma / Konut la bağlantılı en büyük sivil kuruluşu olan  TürkKonut  Ankara’dadır.

Gerek , Yeni mahalle ve Batıkent, gerekse Eryaman ve daha sonra Ümit köy ve çevrelerinde gelişen konut alanları, Mimarlık Fakültelerinin, öğrencilerini gezdirip, tartıştıkları açık alan müzeleri olarak zaten değerlendirilmektedirler.

Ayrıca Ankara barınma konusunda Türkiye’nin bugün de önemli yer tutan, Bahçeli ev, Bahçe Şehir /apartman Konut Blok larıfarklılığında, apartman tipolojisinin öne çıkmasında da önemli bir etkendir. Prof. Yıldırım Yavuz, Kemalettin Beyin Vakıf Apartmanının aynı tarihte Anakara da yapılmakta olana Bahçeli ev tipleri ile kıyaslanarak, daha pre4stijli, kabul edildiğini,o nedenle de bahçe kent yaklaşımının geri planda kaldığını belirtmiştir. Bu seçim, zamanla Ankara geneli ve Türkiye yi etkilemiştir.(4)

Sonuçta, yapılan araştırmalarında gösterdiği gibi Ankara; Cumhuriyet’in mimari üstünden okunmasında taşıdığı önemle “Müze Kent” kavramını haketmiş bir kenttir.Ayrıca,bu anlamda 20. Yüzyılda yapılmış diğer 3 başkentten ( Chandigarh, Brasil ve Canberra) ayrı bir yeri vardır.Bu Başkentler, 20. Bu Başkentler de, 20. yüzyılın önemli mimarlarınca tasarlanmışlardır.Herbirinin Dünya 20. Yüzyıl mimarlık tarihinde özel ve önemli yerleri vardır. Hatta özellikle Chandigarh ve Brasil taşıdıkları mimari değerlerle üstlerine çok araştırma yapılmış kentlerdir.Mimarlar için bir anlamda haç yeri gibidirler. Ankara mimari anlamda bu kadar önem taşımıyor gibi gözükebilir. Oysa Ankara bu yazıda sunulan içerikle, dünya mimarlık tarihinde özgün bir yere sahip olma niteliklerine sahip olduğunu göstermektedir. Diğer başkentler “ modern” toplumun üst buyurganlıkla var ettiği, tek kimlikle var olmuşlardır. Tasarımcıları her ölçekte kendilerini bize hissettirmektedirler. Ankara, ise tersine, bir toplumun varoluş öyküsündeki 20 yüzyıl akım ve sosyolojik etkilerinin iç içe geçtiği bir açık hava müzesidir. Diğer başkentlerin etkisi kendi toplumlarından çok, diğer ülke mimarların ve kent planlamacılarının üstünde olmuştur. Ankara ise kendi toplumunun kent planlama ve konut oluşumunu her daim etkilemiş ve toplumla dinamik bir ilişki içinde olmuştur. Anadolu’nun pek çok kentinde Ankara’nın çoklu mimari dilinin etkisini görebiliriz.

Bu nitelikleri Ankara’yı hem bir “ açık hava müzesi” olarak önemli kılar, hem de “özgün” yapar.

Alıntılar :

  1.  Ankara, ’Türkiye’deki yeni oluşumun bir izahı’,NorbertvonBischoff,( Avusturya Ankara Elçiliği Müsteşarı) çeviri; Burhan Belge, Ulus Gazetesi Tercümeler Kütüphanesi, no: 3-1936,Ankara,sy.227-230
  2. Ankara’yı Konutla Varetmek2,Prof. Ali Cengizkan, BÜLTEN, ( Ankara Mimarlar Odası Yayını) aralık 2002-sy.6-10
  3. A.G.E
  4.  Ankara da Cumhuriyet Dönemi Mimarisi; Prof. Yıldırım Yavuz,Ankara Konuşmaları,M.O.Ankara Şubesi Yayını,1992 sy. 92-107

Yorum

S.Zumrut (doğrulanmamış) Pt, 16 Haziran 2025 - 09:20

Sayın hocam Ankara'nın kısa bir yazıyla çok geniş bir tarihini özetlemişsiniz. Ankara'daki farklı katmanlara ait yapılaşmanın bir açıklamasını göstermişsiniz. Yani, Ulus'daki İş Bankası ile Sümerbank Binasının farklı mimari anlayışının yan yana olmasının mantığını çok güzel anlatmışsınız. Bir fırsat olan Batıkent yapılaşmasının önemini vurgulamışsınız. keşke Batıkent konut anlayışını TOKİ'de devam ettirebilseydi.

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.