
“Diplomanın Gölgesinde: Meslekler, Yapay Zekâ ve Gerçeklik”
“Yapay zekâ meslekleri de afiyetle midesine indiriyor. ”Bu cümle, ilk duyulduğunda kulağa ironik bir şaka gibi gelse bile aslında yükseköğretim sistemimizin içinde bulunduğu derin yapısal krizi yalın ve sarsıcı bir şekilde gözden geçirmenin de kapısını aralıyor. Zira üniversitelerde sadece diplomaya odaklanan, sahici üretimden uzak, ezbere dayalı bir düzenin varlığına karşı eleştiriler çığ gibi büyüyor. Peki, böylesi bir sistemde gençler hangi meslekler için hazırlanmalı? Daha da önemlisi, hazırlandıkları meslekler gelecekte hâlâ var olacak mı?
Teknoloji, özellikle de yapay zekâ, mesleklerin doğasını değiştirmekle kalmıyor; bazılarını tamamen ortadan kaldırıyor. Yalnızca fiziksel güce ya da tekrarlı zihinsel becerilere dayanan meslekler, otomasyonun gölgesinde kaybolurken; yaratıcı düşünme, duygusal zekâ ve problem çözme gibi insana özgü beceriler öne çıkıyor. Ancak üniversitelerde verilen eğitimin büyük bir kısmı hâlâ bu yeni çağın ihtiyaçlarına yanıt vermekten uzak.
Bugün bir öğrenci, dört yıl boyunca not odaklı bir sistemde, kalıplaşmış sınav sorularıyla donatılıp mezun oluyor. Elinde bir diploma var, evet ama geleceğe dair bir yol haritası yok. Mezun olduğu meslek, bir yapay zekâ aracı tarafından çoktan “otomatikleştirilmiş” olabilir. Bu noktada gençler, haklı olarak şu soruyu soruyor: Ben neden bu eğitimi aldım?
Aslında bu sorunun arkasında daha derin bir arayış yatıyor: Anlam.Yalnızca bir işe sahip olmak değil, değer üretmek, katkı sağlamak, bir mesleğin toplumsal karşılığını hissetmek… Oysa bugünün üniversiteleri –istisnalar dışında– öğrenciyi bu arayışa hazırlamıyor. Öğretim üyeleri senelerdir aynı sunumları, yıllar öncesinin müfredatını anlatıyor. Fakat dış dünya çoktan değişti.Üstelik gözden kaçan gerçek şu ki değişen bu dış dünya esasında bizi özümüze davet ediyor:Sokratik bir yöntemle öğrenmeye. Bu öze ise ancak dilimizin inceliklerini öğrenip anlama, dinleme ve iletişim yeteneklerimizi geliştirmekle ulaşılabileceğinin bir yolunu bulmamız gerekiyor. Zira yapay zekâ, bilgiye ulaşmayı değil; bilgiyi yorumlamayı kıymetli hâle getiriyor. Bu bağlamda, üniversitelerin bilgi aktaran değil, düşünce üreten kurumlara dönüşmesi gerekiyor. Aksi hâlde, yalnızca meslek değil, meslek sahibi insan da nitelik olarak geride kalacak. Nitekim günümüzün diplomalı ancak “okuryazar” olmayan ve sayıları hiç de azımsanmayacak olan gençleri ne yazık ki bu durumda.
Bu açıdan bakıldığında belki de artık meslekleri değil, becerileri konuşmalıyız. Eleştirel düşünme, öğrenmeyi öğrenme, dijital okuryazarlık, yaratıcılık ve etik bilinç, toplum önünde konuşabilme gibi çok disiplinli yetkinlikler, bireyin gelecekteki yerini belirleyecek. Diplomanın değil, donanımın belirleyici olduğu bir çağda olduğumuzu fark etmeliyiz. Bu noktada üniversite eğitiminin de kendi varoluşunu sorgulaması şart. Üniversiteler artık sadece meslek kazandıran kurumlar olmaktan çıkmalı; bireye hayatla baş etme, anlam üretme ve teknolojiyle birlikte evrilme becerisi kazandırmalı.
Diğer yandan yüksek öğretim kurumlarının sınav sonuçları, üniversiteye girişin niceliksel boyutunun niteliksel kaygıların çok önünde olduğunu gösteriyor. Aday sayısı 3 buçuk milyonu geçti, ancak başarı ortalamaları yine düşük. Puanların düştüğü, sıralamaların kaydığı bu tablo, bize bir şeyi net olarak söylüyor: Hâlâ ne için sınava girdiğimizi, neyi kazandığımızda gerçekten “kazanmış” olacağımızı bilmiyoruz. En az iki yıl üniversite sınavına hazırlanan bir genç, çoğunlukla bir ideal sahibi değil. Herhangi bir motivasyonu neredeyse yok. Üniversiteler, birçok öğrenci için hâlâ bir “statü kapısı” gibi algılanıyor. Aileler, çocuklarının bir üniversiteye yerleşmesiyle rahat bir nefes alıyor; ama gerçekte o bölüm, o üniversite, o meslek gelecekte ne kadar karşılık bulacak, bunu pek az kişi sorguluyor. Günümüzde yapay zekânın etkisiyle birçok alanda köklü dönüşümler yaşanıyor. Artık sadece “hangi bölümü kazandım” değil, o bölüm bana hangi becerileri kazandırıyor sorusu çok daha belirleyici.
Üniversite sınavında başarı gösterip herhangi bir bölüme yerleşmek ne iş bulmanın ne de mutlu bir yaşam kurmanın garantisi. Çünkü yapay zekâ, pek çok mesleğin teknik ve tekrarlı yönlerini devralmış durumda. Avukatlık, muhasebe, tercümanlık, iç mimarlık hatta doktorluk gibi prestijli meslekler bile dönüşüm geçiriyor. Dolayısıyla gençlere, yapay zekânın kolayca çözebileceği şeylerin üstüne ne katabileceklerini de öğretmemiz gerekiyor. Bu süreç içinde itibarını kaybetmeyecek tek şeyin “estetik algı ve yaratıcı düşünce becerisi” olacağı muhakkak. Oysa biz hâlâ üniversite sıralarında ezberci müfredatlar ve gerçek hayattan kopuk derslerle oyalanıyoruz. Gerçekten herhangi bir bilgi üretmiyor, gençlerimize hayatta kalma ile ilgili veya mesleksel beceriler kazandırmıyor sadece sistemin devam etmesini sağlıyoruz.Sonra da üniversite mezunu olup dilekçe yazamayan, evdeki dolapta bulunan hazır yemeği ısıtıp yiyemeyen, düğmesi düşse yerine dikemeyen, navigasyon olmadan evin yolunu bulamayan ha bir de “merhaba” diyene cevap vermeyen bir kuşakla muhatap olmaktan şikâyet ediyoruz. Diplomayı değil, beceriyi önceleyen bu çağda, üniversite tercihi yaparken bunları unutmamak gerekiyor. Son olarak üniversiteye hazırlanan ya da üniversite tercihi yapacak gençlerimize şunlar tavsiye edilebilir:
🎯1.Diplomanın ötesini düşün:
Sadece kazanmayı değil, “kazandıktan sonra ne olacak?” sorusunu sor. Bu bölümde edinilecek bilgi ve beceriler, seni nasıl bir geleceğe hazırlar?
💡2.Yapay zekâdan korkma, onunla çalışmayı öğren:
Hangi mesleği seçersen seç, yapay zekâ ile birlikte var olmayı öğrenmek zorundasın. Bölümünün buna açık olup olmadığını araştır.
🧭3.Yetkinlik temelli bakış açısı geliştir:
Problem çözme, dijital okuryazarlık, eleştirel düşünme gibi beceriler, gelecekte bölüm isminin önüne geçecek. Tercih ettiğin okulun bu alanlara yatırım yapıp yapmadığını kontrol et.
🏫4.Üniversite değil, ekosistem seç:
Kütüphanesi, laboratuvarı, öğretim üyesi kadrosu, yurt dışı olanakları, öğrenci kulüpleri… Bir üniversitenin sunduğu bütün olanakları değerlendirmeden karar verme.
💬5.Kendi hikâyeni yaz:
Tercih robotları, başarı sıralamaları, çevreden gelen “şuraya git” baskıları arasında boğulma. Seni heyecanlandıran ve kendini geliştireceğine inandığın bir yol seç. Fakat bunu yaparken etrafındaki tecrübeli kişilerin deneyimlerini ve ön görülerini önemse. Yapay zekânın mideye indireceği bir meslek seçmekten kaçın.
Ve unutma:
“Üniversite bir varış noktası değil, yeni bir başlangıçtır. Bu başlangıcı senin için anlamlı ve güçlü kılacak olan şey, tercihini hangi bilinçle yaptığın olacak.”
Son olarak:
Hangi mesleği seçersen seç sanat ve edebiyatla mutlaka bağ kur. Çünkü estetik bakış açısı ve entelektüel algı sana her zaman güç kazandıracak…
Dr. Seda Artuç Bekteş
Yeni yorum ekle