Terbiyeyi Talim ya da Bir Maarif Meselesi

Edebiyat

Terbiyeyi Talim ya da Bir Maarif Meselesi

Eğitim, talimle terbiyeyi eş zamanlı olarak gerektiren bir faaliyettir. Zira bilindiği gibi talim; kitapla, defterle, ilimle, fenle tamamlanması gereken bir kavramken terbiye görgü, ahlak, alıştırma gibi becerileri içerir. Dolayısıyla günümüzün “cahil” eğitimcilerinin övünerek bahsettiği ve okulların sadece “beceri kazandıran bir yer olması gerektiği” savı, yanlıştır. Çünkü bilgiyi ve ilmi temel almayan beceri, bir hamura gelişigüzel malzeme katarak onu bilinçsizce yoğurmaya benzer. O zaman da hamurda bulunan malzemeler gerektiği ölçüde olmadığı için kimi zaman çok yumuşak bir hamur elde edilebileceği gibi kimi zaman da sertlikten şekil almayan bir hamur çıkar ortaya. O hâlde doğru bir eğitim, talim ve terbiyenin aileden başlayarak gerekli oranda karılmasıyla mümkündür.
Tam da burada toplumsal kavramlarla ilgili bir kargaşaya dikkat çekmek gerekir. Bunların en büyüğü ve belki de en önemlisi “adalet”tir. Anadolu’nun kırsalında, bölge ayırt etmeksizin devam eden gizli “feodal yapı” ve bu yapının sonucu olarak yaşadığımız, kadına yönelik şiddet, gayrı meşru ilişkiler, adaletsizlik, cinsel istismar, din istismarı gibi toplumu tehdit edenbirçok dinamit ne yazık ki kavramların yerli yerince bilinip öğrenilememesi sebebiyledir. Hâlbuki Sokrat’ın deyimiyle “Erdemin bilgisi onun öğretilmesi için temel gerekçedir. Eğer erdemin bilgisine sahip değilseniz onu öğretemezsiniz”. O hâlde çözüm nedir? Bir ayağı hep ağır aksak ilerleyen ve “millîleşmeyi” dahi siyasetin kirli fikirlerine kurban eden, her daim gündeme şikâyetlerle gelen maarif sistemimiz nasıl iflah olacak/olacak mı/olmalı mı?

İlköğretimden liseye, liseden yüksek öğrenime; hatta lisans üstü öğrenim kademelerine kadar güncel siyasetin kavramlar çıkmazında olan, bu kapsamda ilerlemeye gayret eden hiçbir sistem başarılı olamaz. Belki bu fikir, çok iddialı gibi görünüyor olabilir. Belki “kuzum sen de pek hayalcisin” diyebilirsiniz. Ancak son yılların bir türlü dikiş tutmayan öğretim programlarını inceleme fırsatınız olursa eminim bu fikrin destekçisi olacaksınız. Zira kavram kargaşası -ki buna “yabancı dillerden yapılan tercümelerin başarısızlığı” en büyük sebep olarak gösterilebilir- zamanla beynin ilgili kısımlarının yapısını bozarak bireyin tutarlılığını ve mantıksal düşünme süreçlerini olumsuz etkiler. Fertlerin, toplumu oluşturan yapı taşları olduğu düşünülürse uzun bir süre tutarsızlık ve mantıktan uzak durumlara maruz kalan bir ferdin, sosyal psikoloji açısından toplumsal katliama yol açabileceği imkânsız görünmemektedir. Diğer bir deyişle kavramsal tutarsızlık, dolaylı olarak bireyi; bireyin muhakeme gücünün zayıflaması ise doğrudan toplumu etkiler. Mesela buna trafik kurallarından bir örnek vermek mümkündür. U dönüşünün yasak olduğu bir yolda, sürücüler sürekli bu kuralı ihlal ediyorlarsa demek ki o kavşakta aslında bir U dönüşü alanına ihtiyaç bulunmaktadır. Ancak bu ihlalleri gidermek için ceza yazmak bir çözüm değildir. Zira söz konusu yolu kullanan sürücülerin bir zaman sonra, “U dönüşü yasak” kuralına uymamak ve buna kullanışlı bir çözüm bulunmamasından kaynaklı olarak zihinsel süreçlerinde istemsiz bir şekilde tutarsızlık meydana gelecektir. Bu da dolaylı olarak bütün toplumsal kurallarla ilgili bir muhakeme eksikliğine, basiretsizliğe neden olacaktır.

Mesele aslında bu kadar açık ve çözümü her menfi durumun olduğu gibi özünde “maarif” davasını temel alıyorken, işleri çıkmaza sokmak şüphesiz iyi niyetli kişilerin fiili değildir. Üstelik, itiraf ve kabul etmek gerekir ki bu iş sadece devlet ya da iktidar sahipleri ile olacak da değildir. Herkes, millet olmanın gerektirdiği millî bilinçle toplumun temel taşı olan yeni nesilleri “talim ve terbiye” düzenine uygun yetiştirmelidir. Eğitimle ilgili bütün kurum ve kuruluşlar acilen siyasetten arındırılmalı, kavramların ve buna bağlı olarak kuralların hepsi yerli yerinde kullanılmalıdır. “Atın önündeki et ite, itin önündeki ot ata verilmelidir”. Âdeta akademik bir çöplüğe dönüşmüş sözüm ona bilimsel çalışmalar cehennemine, liyakate dayalı bir arındırma sistemi getirilmelidir. Benzeri birçok eğitim ve öğretimde yenileşme, arınma, sadeleşme çalışması ile tıpkı bir metnin “bağdaşıklık unsurlarının sağlanması” gibi toplum da tutarlı ve illa siyasetten bağımsız bir talim terbiyeye maruz bırakılmalıdır. Aksi durumda ne olacağını tartışmak ya da dile getirmek fuzulidir. Çünkü aksi bir hâlin içinde olduğumuzdan mütevellit, bugün aşılması güç görünen “sosyal psikolojik” krizlerle mücadeleye gayret etmekteyiz, vesselam!

Dr. Seda Artuç Bekteş

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.