Hilkat

Deneme

Hilkat


Sude Ilgın Sak

Bin yıldan eski bir akşamın anılarıydı. Uzak, çok uzak zamanlardan kalma bir hatıralar silsilesiydi parçalanan zihninde canlananlar. Terden sırılsıklam olmuş ellerinde ufalanan bir kâğıt tomarı... Demirden, pastan, çivi ve pislikten ibaret dünya denilen bu karanlık cehennemde, ona kalan her şey buydu, yalnızca birkaç kâğıt parçası. Tüm varlığı bundan ibaretti. Küçük, alçak tavanlı, sıvasız duvarlarla çevrili odasında karyolasına uzanmış, yorgan demeye bin şahit paçavrayı yüzüne kadar çekmişti. Kaçmak istiyordu, var olmaktan, kendi varlığından kaçmak istiyordu.
 Açık camdan içeriye sızan zalim rüzgâr insanın içine işliyor, bir anda nefesini kesiyordu. Soğuk; derisini, etini ve kemiğini delercesine geçip iliklerine kadar donduruyordu genç adamı. O kadar soğuktu ki adam titremeden duramıyor, battaniyesine sarındıkça kumaş fazlaca kısa kalıyor, soğuktan morarmış ayaklarını insafsızca açıkta bırakıyordu. 
Dişlerini istemsizce hızla birbirine vuruyor, titremesini durduramıyordu. Odada yankılanan tek ses buydu. Gerisi zifiri karanlık ve sessizlik... Bu yoksulluk değildi, bu ıstıraptı! Böyle yaşamaya mahkûm edilmiş bir mahluktu o. Kaç zamandır buradaydı? Kim bilir, belki bir haftadır belki de bir ömürdür. O fi tarihinden çok daha eski zamanlardan beri böyle yaşıyordu. Her zaman böyle yaşamıştı. Henüz bilinmeyen bir tarihte, çapakların göz kapaklarını aralamasına bile izin vermediği, çirkin, ucube bir yüzle dünyaya gelmişti. Belki de yaratılan en berbat varlıktı. 
Zihni ve bedeninin birbirinden tamamen ayrı hareket etmesi yetmezmiş gibi, bir günü diğer gününü de tutmuyordu. Her yeni güne başka bir kişilikle başlıyor, bambaşka bir kişilikle sonlandırıyordu. İri, biçimsiz vücudu onu her yaş aldığında daha da utandırıyor, insanlardan uzaklaşmaya mecbur kılıyordu. Çaresiz ve yalnız hissetmek benliğini binlerce parçaya bölüyor, bu parçalar keskin cam kırıkları gibi kafasının içinde onu kesiyorlar, biçiyorlar, doğruyorlardı. 
Acı çekiyordu. Damarlarında akan kana, vücudundaki en ince kıla kadar acı ve cefa çekiyordu. Perişandı. Ruhunun en derinlerinde, uyurken, uyanırken ve rüyalarının en tatlı yerindeyken bile acı çektiğini, zavallı biri olduğunu biliyordu. Etrafındaki her şey ona bunu hatırlatmak için vardı adeta. Tüm canlılar onun ne kadar zavallı olduğunu ona tekrar tekrar hatırlatmak için yaşıyorlar, nefes alıyorlar ve hareket ediyorlardı. Her şey o ve ucubeliğinden ibaretti. 
Korkunç bir varlıktı o. Ürkünç, korkunç ve muhtaç bir canavardı. Cehennemi bu dünyada yaşıyordu. Karanlık içinde büyüyen ve onu yiyip bitiren bir parazit gibiydi. Onu içinden çıkılması imkânsız bir girdaba sürüklüyor, sürüklüyor ve sürüklüyordu. 
Dünyasında ne ses vardı ne de renk. Sadece leş kokulu bir karanlık. Çürümüş bedeni ve buna tezat zihniyle bu yükün altında ezilmeye mecburdu. Hiçbir zaman bir hayale kapılıp da bir insan ruhunun karanlık, gizemli labirentlerinde kaybolmamıştı. Yıpranmış bir zihnin gölgesi değildi onunkisi, aksine gayet dinç ve dirayetli biriydi. 
Yolunu kaybetmezdi. Kaybolmazdı. O, topuklarını bu dünyaya saplamıştı. Bin gecelik bir köktü toprağa attığı her adım. Bu köklerle besleniyor, bu köklerden can suyunu içiyordu. Her nefesinde hüzün ve mutluluğun çelişkili kokusunu çekiyordu içine. Bin gecelik bir umuttu bu. 
Zavallı bedeni eziliyor, büzülüyor ve kendi kendini tüketen ruhunun son kırıntılarını içten içe sömürüyordu. Kendi kabuğuna çekilip yok oluşu tadıyordu. Her gün insanlığından başka bir şey kaybediyordu; gözleri açıkken uykuya dalıyor, enteresan rüyalar görüyor, uyandığında bunları gerçek dünyayla karıştırıyordu. Zamanların en kötüsünü yaşıyordu, cehennemin içine doğmuştu. Bedenine hapis bir mahluktu o. Bu ise bin birinci gecenin rüyasıydı. 

Yorum

Selva Erdevir (doğrulanmamış) Çar, 18 Mayıs 2022 - 11:28

Genç yazar arkadaşım diyorum. Çünkü aklında yüzün kadar berrak. Z kuşağında gelecek vaat edenlere selam.

Eda kara (doğrulanmamış) Per, 18 Ağustos 2022 - 13:15

Bizimkilerin derinlikli yazılar yazdığına tanık olmak güzel. Akıllısın yazmaya devam.

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.