Moskova'da
Puşkin Heykelinin Düşündürdükleri
Murat Özsoy
Muhteşem ormanlarla kaplı Moskova’da, Savaş Müzesi’ni geziyoruz… Ardından Puşkin heykelinin karşısındayız. Puşkin, Rusya’nın en büyük şairi. “Aşkın olmadığı yerde gerçeklik de yoktur” diyen ozanın adı hem meydana, hem de metro istasyonuna verilmiş.
Puşkinskaya metro istasyonu karşısındaki Puşkin heykeli gençlerin sevgilileriyle buluştuğu yerdir. 1999’da Puşkin’in 200. Doğum Günü iki gün boyunca kutlanmıştır Moskova’da.
Karısı Rusya güzeli Natalya’nın neden olduğu bir kıskançlık sonucu Puşkin, bir Fransız subay tarafından 1837’de düelloda öldürülmüş. Sadece 38 yaşındaymış can verdiğinde.
Soylu, kültürlü, ama gösteriş düşkünü bir ailenin üyesidir Puşkin. Zamanlarının çoğunu balolarda geçirdikleri için Puşkin, anne ve baba şefkatinden uzak bir çocuk olarak büyür.
Daha 11 yaşındayken Fransız edebiyatını neredeyse ezberlemiş, Fransızca şiir ve komediler yazmaya başlamıştır.
Kafkasya’dan dönen Puşkin’in, Rusya’daki çarlık yönetimi aleyhine uluorta konuşmasından dolayı dört yıl süreyle başkente girmesi yasaklanır ve ailenin sahip olduğu Mihaylovskoye Köyünde yaşamak zorunda bırakılır.
Hükümet tarafından, oğlunu gözetim altında tutmakla görevlendirilen babası da görevini canla başla yerine getirir.
24 yaşındaki Puşkin, bu sürgün döneminde, yedi yıl sonra tamamlayacağı Yevgeniy Onegin adlı romanını yazmaya başlar. “Çingeneler”, “Peygamber” ve “Boris Godunov” gibi önemli eserlerini de yine sürgün yıllarında yazar.
Bu uzun, sıkıcı ve gergin sürgün döneminden sonra Rus Çarı I. Nikolay tarafından Moskova’ya geri çağrılır. Genç şairin kaleminden çıkan her şey artık çarın sansüründen geçecektir. Polis baskınları ve aşk serüvenleri Puşkin’in yaşamının ayrılmaz parçası olur.
Puşkin, bir baloda eski yüksek rütbeli bir memurun kızı olan Natalya Gonçarova ile karşılaşır ve büyüleyici güzellikteki bu genç kıza âşık olur. Natalya ise edebiyatla pek bir ilgisi olmayan, Puşkin’i bir şair olarak umursamayan, aklı fikri kendine rahat bir yaşam sağlayacak bir koca bulmakta olan edebiyat dışı biridir ve ailesinin de ondan pek bir farkı yoktur. Puşkin, Natalya’ya evlenme teklif eder; Natalya ise, şairin evlenme teklifini belirsiz bir tarihte cevaplanmak üzere erteler.
Puşkin, bu durum karşısında umutsuzluğa kapılır ve Moskova’dan uzaklaşmak ister. Bu nedenle de 1829’da gözlemci olarak Rus ordusuna katılır ve Osmanlı topraklarına gelir. Sonradan yazdığı “Erzurum Yolculuğu” adlı eserinde yol izlenimlerini anlatan Puşkin’in, daha başka birçok eserinde de Erzurum’dan aldığı esinler yer bulur.
Bir süre sonra Moskova’ya geri dönen Puşkin, Natalya’ya evlenme teklifini yineler. Uzun çekişmelerden sonra Natalya’nın ailesini de ikna etmeyi başarır ve sonunda nişanlanırlar. Natalya kayıtsızdır, sadece izlemekle yetinir. Natalya’nın bu tutumu sonuna kadar böyle devam eder. Yaşamını çekilmez kılan bir kayınvalide ve kusursuz ama yapay bir çiçek olan eşiyle baş başadır artık Puşkin. Tabii bir de peşindeki sansürcü polislerle.
Bitmek bilmeyen soruşturmalar ve yasaklamalar yüzünden içi büyük acılarla dolu olsa da Puşkin yazmaya devam eder. “Yevgeniy Onegin”, “Don Juan”, “Veba Sırasında Ziyafet”, “Dubrovski”, “Maça Kızı” gibi önemli eserlerini bu dönemde yazar. Gogol’la olan arkadaşlığı da yine bu döneme rastlar. Öyle ki, Gogol’a ünlü Ölü Canlar romanını yazma fikrini Puşkin verir.
Puşkin, birkaç imzasız mektup aracılığıyla, Dantes adındaki Fransız subayın Natalya’ya kur yaptığını, Natalya’nın da Dantes’e karşı kayıtsız kalmadığını öğrenir. İşin tuhafı Dantes, birkaç ay önce Puşkin’in baldızıyla evlenmiştir. Yıkılan Puşkin, Dantes’i düelloya davet eder. Bu bir anlamda Puşkin’in ölüme meydan okuyuşudur. Çünkü Dantes’in, ordunun en iyi nişancılarından biri olduğu bilinmektedir.
Ocak 1837'de St. Petersburg yakınında Kara Dere'nin bir köşesinde düellonun yapılmasına karar verilir. Puşkin'in şahidi arkadaşı Danzas'tır. Düello'da kullanacağı silahı satın almak için Puşkin’in, gümüşlerini sattığı iddia edilir.
Düelloda omzundan hafif bir sıyrık alan Dantes, Puşkin’i karnından yaralar. İki gün boyunca can çekişen Puşkin, Ocak ayının dondurucu bir öğleden sonrası hayata gözlerini yumar.
Aleksandr Puşkin'in düello günü uğradığı son yer; St. Petersburg Nevski Prospekt'de Wolf's şekercisidir (günümüzde Cafe Litteraturnia). Bu kafede Puşkin'in balmumundan bir heykeli bulunmaktadır.
Gogol’e göre, “Puşkin, olağanüstü bir olaydır.” Dostoyevski ise daha mistik bir tavırla “Puşkin, bize gelecekten haber veren peygamberimizdir” demiştir. Puşkin, modern Rus edebiyatının oluşmasına en çok katkıda bulunan yazın ve düşün adamı olmuştur.
Ünlü şairin yaşam öyküsünü okuduğumda yüreğim acıyla burkuldu. Sadece Rus edebiyatı için değil, dünya yazını için de doğrusu çok erken bir ölüm 38 yaş.
Ölüm düellodan ama acaba düello sadece bir sonuç değil mi? Acı sonda, şairin öncelere dayanan yanlış kararının hiç mi etkisi yok? Natalya gibi bir karakterle yaşamını birleştirmek sonun başlangıcı olmamış mı acaba? Natalya büyüleyici güzellikte bir kızdır, ama edebiyatla bir ilgisi yoktur. Puşkin’i bir şair olarak pek umursamamaktadır. Rahat bir yaşam sağlayacak bir koca, Rus şiirindeki gerçekçilikten çok daha önemlidir onun için. Sonunda, bir kıskançlık Puşkin’in sonu olur.
Gerçi, şair duygu insanıdır. Ama duyguları incindiğinde, keşke düello yerine edebiyata sığınsaymış Puşkin. Tabancasını ateşlemek yerine, kalemini doğrultsaymış hayata. Kesinlikle değmezmiş. Yazık, hem de çok yazık olmuş…
Yorum
Moskova’da Puşkin heykelinin düşündürdükleri
Sanatçının yaşamı, bu kadar güzel özetlenir. Tebrikler.
Moskova'da Puşkin Heykelinin Düşündükleri
Puşkin ile ilgili bilgi için çok teşekkürler. Yazı sonundaki yoruma da katılmamak mümkün değil.
Kutluyoruz.
Harika bir yazı hayat…
Harika bir yazı hayat hikayeleri herzaman ilgimi çekmiştir çokk teşekkürler helede bir sanatçının
Puşkin
Çok güzel bir yazı hayat hikayeleri hep ilgimi çekmiştir helede bu bir sanatçı olursa teşekkürler
Yeni yorum ekle