Kadın kadar baş döndürücü
aşk şarkısı kadar romantik,
gizemli bir mektup kadar anlaşılmaz
Dokuz milyon nüfuslu minik Avusturya’nın başkenti Viyana, bir zamanlar elli milyona hükmeden koca Habsburg İmparatorluğu’nun yönetim merkeziydi. O Habsburglar ki, “Tüm Dünyanın Egemenliği Avusturya’ya Aittir” sözünün Latincesinin baş harflerini armalarına yazmakta bir sakınca görmemişlerdi.
1300’lü yıllarda yaşadığına inanılan İsviçreli efsane kahraman Wilhelm Tell işte bu Habsburg iktidarına karşı direnişin sembolü olmuştur. Wilhelm Tell, üzerinde Dük’ün şapkası asılı bir değnek önünde saygıyla eğilmeyi reddeder. Bunun üzerine Habsburg İmparatorluğu valisi, Wilhelm Tell’in oğlunu bir ağaca bağlatır, başının üzerine bir elma yerleştirir ve Tell’in elmayı okuyla vurmasını emreder. Elmayı vuramaz ise öz oğlunu kendi eliyle ölüme göndermiş olacaktır. Wilhelm Tell soluğunu tutar, atışı yapar… Bir sevinç çığlığı yükselir. Elma meşe ağacına çakılmış, çocuk ise isabet almamıştır...
Doğu ile Batı Avrupa arasında bir köprü olarak nitelenmiş olan Avusturya’nın, beyni olan bir sosyalizm ile yüreği olan bir muhafazakârlığın evliliği üzerinde yükseldiği rivayet olunmuştur.
İki milyon nüfuslu Viyana’da sokakta sıklıkla yaşlılarla karşılaşıyoruz. Doğum oranı son derece düşük... Her dört Avusturyalıdan birinin yaşadığı Viyana Avrupa’nın pahalı kentlerinden.
İçme suyu kalitesi dünyanın en iyileri arasında olan Viyana 23 bölgeye ayrılmış. Eski Kent 1.Bölge’de yer alıyor. Viyana’nın pek itibarlı 1.Bölge’sinde oturmak son derece ciddi bir statü sembolü. Kentin ortasında Romalılar dönemine ait yerleşim bölgesinin kalıntılarına rastlıyoruz. Viyana’da 3.Bölge’den itibaren Balkan kökenli göçmen grupların oturduğu semtler başlıyor. Zaten başkent, Macar ve Slovak sınırından hepi topu kırk kilometre kadar uzaklıkta bulunuyor. Çek, Macar, Sırp, Hırvat, Sloven kökenli nüfus hayli yoğun.
OSMANLI TOPLARI
Resselpark’ta St. Karl Kilisesi’ni geziyoruz. Çıkışta, iki asır öncesinin konser kıyafetleriyle bir genç kız Wiener Mozart Konzerto bileti satmak için insanlara epey dil döküyor… Parktaki koca sakallı besteci Brahms heykeli önünde fotoğraf çektiriyoruz. Heykelli fotoğraflarımıza, 1.Kärtner Strasse’de sandalyede oturmuş dört heykelin arasına yerleşip poz vererek devam ediyoruz. Tarihi ortaçağa kadar giden ve rivayete bakılırsa, Adriyatik sahillerine dek uzanan çok ünlü bir caddedeyiz.
Avusturya’nın en muhteşem gotik katedrali olan Stephansdom önündeyiz. İlginçtir, süsleme malzemesi olarak en fazla kurukafadan yararlanılan kiliselerden birisi bu olsa gerek.
Stephan Katedrali kent merkezine azametle kurulmuş. Türklerin yayılmasını durdurmak üzere Haçlı Seferleri düzenlemek fikri ilk kez bu kilisede dile getirilmiş. Katedralin çanının ilginç bir öyküsü var. Yirmi tonluk bu çan, 1683 II. Viyana Kuşatması’nda Türklerden ele geçirilen toplar eritilmek suretiyle 1711 yılında yapılmış.
Ancak çan, asılı olduğu kilise kulesinden düşüp paramparça olmuş. Eski çanın kalıntılarına, Avusturya’nın her yerinden getirtilen bronzu da katarak yeni bir çan ortaya çıkarmışlar...
Bir dönem Türk sendromunun Avusturyalılar için ne denli ciddi bir tehdit oluşturduğunu Viyana’daki ilk günümüzden itibaren hissediyoruz. Osmanlı 1453’te İstanbul’u, 1526’da Macaristan’ı fethedip Avrupa kapılarına dayanmıştır. Osmanlı ile Avrupa’nın geri kalan bölümü arasında ise sadece Avusturya İmparatorluğu’nun kalmış olması, Hıristiyan dünyasının karşılaştığı tehdidin boyutlarını açıkça gözler önüne serivermiş. Avusturya, ve Polonya Osmanlıyı durdurmamış olmaları halinde tüm Avrupa’nın Türklerin eline geçeceği, Prens Eugene’in Zenta’da Osmanlıyı yenerek Türk tehdidine son verdiği görüşünde. Aslında bir Fransız olan Prens Eugene, Fransız ordusunda görev yapmak isteyip reddedildiğinden çareyi Avusturya Kralı’nın hizmetine girmekte bulmuş.
Stephan Katedrali’nin az ötesindeki meydanda, bizleri yine iki asır öncesinin kıyafetleri ve peruklarıyla, Viyana Mozart Konseri için bilet satan gençler bekliyor.
Krallara pasta yapan ünlü Demel Pastanesi’ne kısa bir nezaket ziyareti ardından, yemeklerinin uluslararası şöhreti olmamasına karşın Avusturyalıların bu derece güzel tatlılar yapıyor olmasının sırrı hayli düşündürüyor hepimizi.
Klasik müzik bestecisi Haydn’ın 1750’de yaşadığı evin önünden geçiyoruz. Saraya nazır bir ev seçmiş Haydn…
VİYANA’DA EFES MÜZESİ
Kahramanlar Meydanı’nda iki süvari heykeli bulunuyor. Atlılardan bir tanesi Prens Eugene, diğeri Napolyon’a karşı savaşmış Arşidük Charles. Heykeltıraş, Arşidük’ün heykelinde atı, arka ayakları üzerinde şaha kaldırmayı başarabilmiş. Ancak, Prens Eugene’in heykelinde aynı başarıyı gösterememiş ve iki arka ayak yanı sıra atın kalın kuyruğundan da destek alarak heykeli dengelemek zorunda kalmış.
Kahramanlar Meydanı dünyanın en zenginlerinden kabul edilen Doğa Tarihi Müzesi ile Sanat Tarihi Müzesi’ne ve Yeni Hofburg Sarayı’na da ev sahipliği yapıyor. Sarayın içinde hem Avusturya Ulusal Kütüphanesi, hem de ilginç müzeler bulunuyor. Bu müzelerden en görkemlisi Ephesos Museum.
Efes kazısı ilkin 1892’de, demiryolu yapımı için Osmanlı topraklarında bulunan Alman mühendislerce yapılır. Mühendisler kazıda ele geçirdikleri ganimetleri Avusturyalı bir koleksiyoncuya satar. Gördükleri karşısında gözleri fal taşı gibi açılan koleksiyoncu, o zamanlar Osmanlı ordusunu Prusya disipliniyle eğitmek üzere İstanbul’da bulunan Avusturyalı subaylarla temasa geçer… İzinler alınır ve 1895’te Efes’te geniş çaplı bir kazı başlatılır.
Kazı yapılan alana girme ve denetleme yetkisine sahip tek Türk olan Abdülhalim Efendi sarayın eski bostancıbaşıdır. Bostancıbaşı, uygunsuz ilişkileri sonucu idam cezasından Avusturya elçisinin ricasıyla kurtulmuş. Bu hadiseden sonra İstanbul’dan ayrılıp Aydın’a yerleşmiş. Kazı alanına nasıl ve neden atandığı bilinmemekte.
Ancak çok iyi bilinip görülen bir şey var ki, Abdülhalim Efendi’nin her yolu ve yöntemi deneyerek “denetlediği” Efes kazısı sonucu bir müze dolduracak tarihi eser Viyana’ya taşınmış. Kazı-kazan biletlerinden farklı olarak, iş şansa bırakılmamış ve kazıyı yapanlar kazdıkça kazanmış...
Yorum
Özkan
Viyana ancak bu kadar güzel anlatılabilir...
Şahin
Murat bey keyifle okudum. Viyana'yi severim. Sanat Tarihi Müzesindeki eserleri unutamam. Müzeden çıkınca müze eteklerindeki kafelerde oturnakta ayrı bir keyiftir. Viyana tarihinde Osmanlı ilişkilerinde önemli durumlara deginmişsiniz👍O dönemde Ephesos Museum bir örnegi, ne çok eserimizi elimizden kaçırmışız. Gerçekten yurt dışında bizden kaçırılan eserleri gördükce kahroluyorum. Elinize saglık.
Vitana
Viyana'ya daha önce turla gitmiştim ama bize doğru dürüst bilgilendirme yapılmamıştı. Burada yazılanları çok beğendik. Teşekkürler.
Murat Özsoy-Viyana
İlginç bilgiler için teşekkürler.Viyana turumuz rehberimizden dolayı biraz talihsiz oldu.Dilerim bir gün bu güzel tarihi dokuları tekrar sindirerek gezme şansım olur.Güzel yazı için tesekkürler.
Murat Özsoy
Murat Bey ile nereye gidersen git, mutlu olursun.
Çünkü dünyayız gezmiş,
Kendini geliştirmiş,
Tatlı dilli ve bilgili, ilgili, tecrübeli, daha ne olsun
Viyana Tanıtımı
Murat Bey, yazınızı okurken Viyana yı tekrar keşfettim. Sizinle tur yapmak kadar sizin yazılarınızı okumakta çok zevkli. Kaleminize sağlık.
Viyana
Viyana'ya 2006 yılında gitmiştim. Tertemiz, düzenli, bakımlı, güvenli bir kültür şehri. Etkileyici kaleminizden okumaktan keyif aldım. Paylaşımınız için teşekkürler.
Viyana
Viyana’nın geçmiş dönemlerini çok güzel anlatmışsınız. Kaleminize sağlık. Üzücü olan zamanında tarihi eserlerimize sahip çıkamamışız.
Yeni yorum ekle