Sanat, Siyasal Rejimler ve Özgürlük 

Sanat

Sanat, Siyasal Rejimler ve Özgürlük 

Kemal ASLAN*

Siyasal rejimler tarihsel, toplumsal ve sosyo-ekonomik koşullar çerçevesinde oluşmaktadır. Siyasal rejimlerin farklılaşmasında toplumsal kesimlerin mücadeleleri de etkili olmaktadır. Eğer toplumsal kesimler hak ve özgürlük arayışlarında değilse o zaman yönetenler kendi dayatmalarını hayata geçirebilmektedir. 
Siyasal rejimler alt kategorileri olsa da genelde demokratik, otoriter ve totaliter olarak üçe ayrılmaktadır. Bu rejimlerin birbirinden ayıran temel özelliği yönetenlerin seçiminde yönetilenlerin biçimsel olsa da rolleri olup olmamasıdır. Demokratik rejimlerde yönetilenlerin tercihleri sandık temelinde kabul edilmektedir. Otoriter rejimlerde bu olanak sınırlıdır; totaliter rejimlerde ise böyle bir olanak söz konusu bile değildir. 
Siyasal rejimler, devlet-yurttaş ilişkileri hak ve özgürlüklerin çerçevesini anayasal temelde belirler. Günümüzde demokratik rejimlerde de otoriter popülizmin yaygınlaşması, neo-liberalizmin yarattığı sonuçlara merkez ülkelerin sermayelerinin yeniden kendi sınırlarına çekilmesiyle bağlantılıdır. Milliyetçiliğin hortlatılması,  yabancı düşmanlığı, nefret, ötekine karşı duyulan hoşnutsuzluğun giderek derinleşmesinde bu süreçler belirleyicidir.
Böyle insanı zehirleyen bir ortamda sanat, insani değerlere, insan hakları ve özgürlükler konusuna daha çok yer vermelidir. Sanatın üreticisi olan sanatçılar estetik kaygı ve arayışlarıyla insanlığın girdiği bu yeni girdapta yarattıkları ürünlerle bir ses olmalıdır. 
Siyasal rejimler, korku, baskı, sansür, gözaltı, tutuklama, hapis, vb. denetim ve kontrol uygulamaları sanat ortamın çoraklaşmasına yol açabilmektedir. Özgürlüğün sınırlandığı, daraltıldığı böyle bir ortamda sanatçı sesini duyurmaktan vazgeçerek suskunlaşmaktadır. Ancak, nesnel koşulların dayatması ve risklere rağmen öznel tercihlerini kullanan sanatçılar da olabilmektedir. Yani herkesi susturmak mümkün olamamaktadır. 
Demokratik siyasal rejimlerde farklı toplumsal kesimlerin örgütlü olması, , sanatçının da kendi konfor alanından çıkmasına sesini duyurmasına zemin hazırlamaktadır. Otoriter ve totaliter rejimlerde özgürlük ve haklar sınırlandırıldığından sanat ortamı da çölleşmektedir. Sanatçı bu ortamda sınırlı olanaklarla sesini duyurmaya çalışabilir. Örneğin İranlı sinemacı Cafer Penahi, toplumsal ilişkiler üzerinden İran’da kadınların yaşamlarının 1979’dan bu yana değişmediğini ataerkil kültürün devam ettiğini 2000 yılında yaptığı Daire –Dayereh- filmiyle ortaya koymuştu. Penahi, politik bir söylem kullanmadan da sanatın olanaklarıyla toplumsal yaşamın aktarılmasının mümkün olduğunu ortaya koydu. Penahi’nin tavrı, özgürlük yoksunluğuna karşı geliştirdiği anlatım biçimi siyasal rejimlerin niteliği ne olursa olsun estetik olanaklarla yaratıcılığın sentezlenmesiyle neler yapılacağını ortaya koymaktadır. Tekil bir örnek olsa da film çekmesi yasaklanan Penahi 2015 yılında yaptığı Taksi Tahran filmiyle de gündelik yaşamdaki sorunlar üzerinden toplumsal yaşamı ve siyasal rejimin bu konudaki yetersizliklerini ortaya koymuştur. Penahi’nin dolaylı olarak rejime yönelik eleştirilerine tahammül edemeyen otoriter rejim onu tutuklayarak susturmak istemiştir.
Geçmişte 12 Mart 1971 Muhtırası ve 12 Eylül 1980 darbesinden sonra Türkiye’de sanatçıların bir bölümünün sürgünde yaşamak zorunda kalmaları, eserlerinin ülkede yasaklanması da otoriterleşen siyasal rejimin süreç içinde neler yapabileceğini göstermiştir.
Alman Faşizminin yaşandığı 1930’larda sanatçıların ülkelerinden ayrılmaları, “gurbet elbisesiyle” seslerini duyurmaya çalışmaları da siyasal rejimin sanatsal özgürlükler üzerinde ne kadar etkili olduğunu göstermektedir.
 Günümüzde siyasal rejimlerin otoriterleşme eğiliminde olması, giderek özgürlük alanlarını daraltma ve uzun bir mücadeleyle kazanılan insan hakları da dahil yurttaşlık haklarının geriletilmesi sürecini gündeme getirmektedir. Bunların sonuçsuz kalması hem toplumsal alanlarda farklı kesimlerin mücadelesi hem de sanatçıların birey olarak ortaklaşa çabalarıyla mümkündür. 

*Dr. Öğretim Üyesi, Haliç Üniversitesi
.
 

Yorum

Konuk (doğrulanmamış) Per, 15 Eylül 2022 - 11:47

Değerli yazar
Sanatla siyaset ve de özgürlük. Sanki temas moor ütopyalar dünyası. Dünyanın hic bir yerinde cehaletle özgürlük olamıyor. Sanat ise hiç. Yaniliyormuyum

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.