Ayın Sanatçısı: Serap Etike
“Sanat Düşündürücüdür, Eğiticidir…”
Gülseren Sönmez
İnsanların yaşama faaliyetlerine egemen olan güç, buluş ve yaratıcılık yeteneğidir. Buluş ve yaratıcılığı yapabilen insanların ise kültürlü olmaları zorunludur…
Mustafa Kemal Atatürk
Serap Etike sanat yolculuğunu şu sözlerle ifade ediyor: “Gülseren’im, ben sanatın neferiyim. Duygularımı en iyi ifade ettiğim alan plastik sanatlardır. İçinde renklerle, biçimlerle kimlik kazandığım da resimdir. Aralıksız 44 yıl aralıksız resim yaptım. Sayısız öğrenci yetiştirdim. 17 yaşımda orta öğretimde başlayan sevgim, plastik sanatların birçok dalında ödül almama, gurup ve kişisel sergiler açmama neden oldu.”
Sanatçımız Samsun’da doğdu. Yüksek öğrenimini Ankara Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulu Resim Bölümü’nde yaptı.
Mezun olduktan sonra, Bingöl Kız Enstitüsü, Sinop Kız Enstitüsü’nde görev yaptı. 1974 yılında sınav kazanıp mezun olduğu okulda asistanlık yaptı. Yüksek lisansını 1978’de, doktorasını 1991’de tamamladı.
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi, Güzel Sanatlar Eğitim Bölümünde Yüksek Lisans ve Doktora yaptı. 1987, Gazi Eğitim Enstitüsü Anasanat Dalında sanatta yeterlilik 1989, Yardımcı Doçent 1995, Güzel Sanatlar Dalında Doçent, Mustafa Kemal Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanlığı ve profesörlük 2002. 2003’te ise emeklilik…
Adım adım dekanlığa kadar yükselen sanat neferidir Serap Etike… Ömrünün sanatla yoğrulmuş 44 yıllında hem öğrenen hem öğreten ve hem de yaratıcılığını ortaya koyan kişi olmuştur. Kendine, sanatına güvenerek... Yaptıklarının gururunu kıvançla taşıyarak…
Serap Etike’nin yazarı olduğu sanat kitapları ve aldığı ödüller şöyle:
- 1995 yılında Sanat Eğitimi Yazıları
- Cumhuriyet Dönemi Resim Eğitimi 1923- 1950
- Desen 2022
- Duyumsama 2022
- Abdi ipekçi Deneme Yarışmasında mansiyon,
- 2018 Saküder Plastik Sanatlar Ödülü
- Sanat Eğitimcileri Derneği SADER’in kurucularındandır.
Çok yönlü sanatçımız çocuk yaşta halk dansları eğitimi almış. Görev yaptığı okullarda halk dansları dalında öğrenciler yetiştirmiş. Yarışmalarda öğrencileri ile birlikte bu dalda da ödüller almış.
Kültür, insanın okuyup öğrendikleri yanı sıra atalarından getirdiği içsel zenginliğidir. İçsel zenginliğe sahip insanlar sözlerindeki kerametten dolayı topluma yön verirler. Güzeli, doğruyu öğretirler. Yüzyıllarca iz bırakırlar. Leonardo gibi, Aşık Veysel gibi…
“Resim, benim için yaşama anlam katmak, duygu ve düşüncelerimi anlatmak için bir yoldur, bir kanaldır. Resimlerimde biçim de içerik de önemlidir. Resimlerime görsel bir alan olarak bakılmasını, aynı zamanda da bir kitap, bir şiir, bir öykü gibi okunabilmesini arzu ederim. İnsanı değil, insanlık hallerini anlatıyorum. Resimlerimin soyutlamacı, sembolist, anlatımcı, dekoratif özellikleri bulunuyor, psikolojik, sosyolojik, ekonomik, politik düşünceler içeren yönleri oluyor. Yoruma açık resimler yapıyorum. İnsanları düşündürmek istiyorum.” diyen sanatçımız, sözlerine şöyle devam ediyor:
“Resim yapmak bireysel bir eylemdir. Engin ve sınırsızdır, amatör ya da profesyonel herkes için bir anlatım yolu vardır. İnsan bazı yeti ve yeteneklerle dünyaya gelir, ortam ve koşullar elverişli ise ve emek verilirse bu yetenekler gelişir.
Sanatın dili evrenseldir, tüm insanlığı kapsar. Sanat, yaratım sonrası herkesin beğenisine sunulur, kişinin kültürel donanımına göre çeşitli düzeylerde kavranır. Sanatı anlamak bilgi ve çaba gerektirir.
Sanat düşündürücüdür, eğiticidir, yol göstericidir. Sanat, insanı insanlaştıran bir olgudur. İnsanın üretim serüveni varoluşundan beri sürmektedir. Gelişen teknoloji insanı yalnızlaştırıp robotlaştırırken, sanat bu sorunu aşmak için çözüm olabilecek bir güce sahiptir.
Bir resme bakıp da geçebilirsiniz ya da bakarken uzun süre düşünebilirsiniz, başka dünyalara gidip gelebilir, iç dünyanızda bir yolculuğa çıkabilirsiniz. Bu biraz size, biraz da alımladığınız işe/esere göre değişebilir…”
Serap Etike, Kutu İçi Yaşamlar sergisinde düşüncelerini şöyle ifade ediyor:
“İnsan hem kendisi kapalı bir kutudur, hem de kutular dünyasında yaşamaktadır. Kendimizi, küçük, karanlık kutulara kapattık. Beynim bir kutu, odam bir kutu, evim bir kutu, arabam bir kutu, işyerim bir kutu. Kutular dünyasında ‘kutu içi yaşamlar’ yaşamaktayız. Kutu, kutu içinde… Kutu, kutu üst üste… Yan yana kutu. Bu denli çok kutu arasından başımızı çıkarıp evrenle nasıl buluşacağız?
Kendi kendimizin tutsağı olduk. Elimizi, kolumuzu bağladık. Nüfusumuz arttı, metrekareye düşen insan sayısı arttı, insanlar arasındaki aralıklar da arttı, birbirimizden uzaklaştık.
Çocukluğumuzda hatta gençliğimizde birbirimize çok daha yakındık; kalabalıktık, ama yan yanaydık. Herkes birbirini dinlerdi, problemini ailece veya komşularla çözerdi. Mahallemizde hiçbir çocuk annesiz veya aç kalmazdı. Çocuklar mahallenindi. Tüm mahalle çocukların yalnızlığını, açlığını paylaşırdı. Şimdi aynı blokta oturanlar birbirlerini tanımıyorlar…”
Kovit hastalığı, internetin yaygınlaşması; evet Serap Etike’nin de dediği gibi zaman ve yaşam bizi kutulara iyice hapsetti. Ruhsal hatalıklar da çoğaldı.
Yapay zeka bir yandan insanın en büyük yardımcısı olurken öte yandan da bir çok değerin kaybolmasına neden olabilecek gibi görünüyor. İnsanlar yapay zekayı kendileri için yardımcı olarak kullanırlarsa çıkmazlarından kurtulabilirler.
Değişen dünyanın insanının, kendi yarattığı içsel boşluktan kurtulmasının tek çıkar yolu yine kendi ruhunun yarattığı, ortaya koyduğu sanatla olacaktır. İnsanı insan yapan değerlerin başında gelen sanat, bireyi kendi çıkmazından kurtaracak en büyük güçtür. O nedenle de okullarımızda sanat eğitimine daha çok önem ve yer vermemiz gerekiyor.
İnsanı kurtaracak olan ruhunun yansıması olan sanattır. Sanat, ruhun güzeli bulmak için kat etmesi gereken en güzel yoldur. Bu yönde engeller olsa da sanat çıkış noktasını yine kendinde bularak çözecektir.
Serap Etike’nin resminde, gökyüzünde uçan bir güvercin, barış ve umut simgesi olarak ön planda, zeytin dalı ile özgürlük ve barışı temsil ediyor. Güvercinin arkasındaki dağlar ve geniş yeşil alan, doğa ile uyum içinde bir yaşamı anlatıyor.
Serap Etike’nin her resminde güçlü bir mesajla karşılaşıyoruz. Hiçbir resmin göründüğü gibi olmadığı düşüncesi ve fütürist bakış açısı ile zaman mekân anlam boyutlarının ötesinde, dünden bugüne ve yarına uzanan, yaşam dinamizmini sorgulayan görsel bir düzenlemeyle karşılaşıyoruz.
Gittikçe artan endişeler içinde 21. yüzyıl yaşamında dünden yaşananlar ile geleceğin kaosu sürerken, bir minik canlının, tüm dünyanın ekonomik, sosyolojik, psikolojik ve felsefi temellerini etkilediği süreçte bu sorgulayıcı yaklaşım kaçınılmazdı.
Serap Etike çalışmalarında, en az ile en çoğu anlatmanın sanatı olan minimalist yaklaşımla, anın görsel gücü ve güzelliğini, tüm detaylardan arındırarak özü öne çıkarmak, canlıların doğal yaşamdaki kritik anlarına dikkat çekmek önemli olmuştur. Karmaşa yerine sadelik, algılarda çabuk yok olan olağan süreçler yerine önemsenen anların kalıcı etkisi, estetik kaygılarla düzenlenen yalın görseller halinde sunulmuştur.
Alttaki insanların el ele tutuşması, birlik ve beraberliğin önemini vurguluyor. Ortadaki stilize edilmiş sembol, geleneksel bir motif, kültürel bir derinlik katıyor. Genel olarak resim doğada barışa ve toplumsal birlikteliğe dair pozitif bir mesaj veriyor. Renk paletinin canlılığı ve arka plandaki doku ise resme canlılık kazandırıyor.
Doğanın bilinmeyen derinliklerdeki kaynaklarından, bilinmeyen geleceğine gönderme yapılan çalışmalarda bilgi, teknoloji ve dinamizm önemlidir. Biçim ve estetik önceliklidir.
Temel yaklaşım şudur: Her şey, en bildiğimizi sandıklarımız bile, sonsuz derinliği içinde ve bilindiğinin ötesindedir. Farklıdır, kendine özgüdür, eşsizdir, nereden baktığımızla ilgilidir ve sadece görünen hiç değildir.
Sandalye resmi de oldukça etkileyici bir tarzda yapılmış. Konu olarak basit bir sandalye seçilmesine rağmen, sanatçının renk kullanımı ve fırça darbeleriyle güçlü bir ifade yaratılmış. Arka planda pembe mavi ve sarı tonlardaki fırça darbeleri resme canlı bir arka plan ve dinamizm katmış. Sandalyenin yeşil oturma kısmı ve kahverengi ahşap bölümleri renk kontrastları sayesinde belirlenmiş. Resimde kullanılan koyu konturlar sandalyeye sağlamlık hissi verirken, renklerin üst üste bindiği bölgelerde soyut bir hava yaratılmış. Bu yaklaşım hem objeyi belirgin kılıyor, hem de bir hareket duygusu veriyor. 1986 tarihli bu çalışma dönemin yansıması gibi. Yaşamın bir parçası gibi.
Çeşitli mavi tonların ağırlıklı kullanıldığı birkaç soyut detayın öne çıktığı bir kompozisyonda sanatçı monokrom bir tema ile farklı dokusal unsurlar ekleyerek derinlik ve hareket hissi yaratmış. Parçalanmış gibi duran dikey çizgiler, dokular ve alanların birbirine geçişleri, kompozisyon içinde bir dinamizm oluşturuyor.
Kırmızı kare ise dikkat çekici bir odak noktası olarak kullanılmış. Bu küçük ama belirgin form, mavi tonların sakin ve geniş etkisi içinde bir kontrast yaratarak izleyiciyi kendine çekiyor. Bu tür odak noktası, esere dengeli bir yapı katıyor ve izleyiciyi düşündürüyor.
Sağ alt köşede bir figür merdivene tırmanıyor gibi, belki bir yolculuğun veya hedefe ulaşma çabasının simgesi olabilir.
Serap Etike’nin bazı resimleri tam bir dışavurumcu sembolist yaklaşım içinde. Mavi ve turuncudan oluşan zemin üzerinde havada uçuşan merdiven, sandalye çizgiler halinde.
Bazı resimlerinde de konu sınırlar içinde yer alıyor. Her sınır, ister bir biçimi, ister bir düşünceyi anlatsın hep çizgiler algılatır. Bu koşullandırıcı sınırlar, yaşamda ne kadar yol gösterici olursa olsun, bir o kadar da arkasındaki bilinmezliğin dayanılmaz merakını, heyecanını, coşkusunu, umudunu ve korkusunu barındırır. Ama hiçbir korku, her var oluşun aslında yeni yok oluşların öncüsü olduğu gerçeğini değiştirmez.
Tüm canlılar güzeli arar. Neredeyse bütün canlılar için güzellik önemlidir. Güzel ideasının kendisi yok olmaz. Duygularla algılananın çok ötesindedir. Görünenin dışındadır. Düşüncededir. Belli bir varlıkta, zamanda, mekânda değildir. Asıl gerçekliktir. Bir şeyin tüm koşullardan bağımsız özüdür. O nedenle her sanatçı eserinde güzeli arar. Öğrendiği veya ruhunun ürettiği teknikler araya girer. Dışa vurumculuk ortaya farklı farklı tekniklerin ve anlatmaların ortaya çıkmasını sağlar.
Serap Etike’nın resimleri soyutlamacı, sembolist, fütürist, anlatımcı, dekoratiftir. Resimleri yoruma açıktır. Hiçbir eserinde kendiliğindenliğe rastlanmaz. Tüm eserleri uzun düşüncenin sonucudur.
Soyut Sanat 1920 ve 1930larda Avrupa ve Amerika’da yaygınlaşmaya başladı. Bu dönemde soyut sanatçılar, gerçek nesneler yerine soyut unsurları, geometrik şekilleri kullandılar. Serap Etike’yi de bu sanatın devamı ve temsilcisi olarak görüyor, güzel, içten eserleri için candan kutluyorum.
Değerli sanatçımız her zaman yolun açık olsun, sağlıkla bol bol üret…
Yeni yorum ekle