Mitolojiden Sanata Euripides’in Medea’sı

Makaleler

Prof. Dr. Hasan Erkek

Giriş


Bir konu, bir öykü ya da bir kişi,  beş, on, yüz yazara verilip birer oyun yazmaları istense, beş, on, yüz ayrı ve özgün oyunun yazılması olasıdır. Bunda her yazarın, başta dünya görüşü, tiyatro anlayışı, bireysel yetenekleri olmak üzere birçok etken belirleyici olacaktır. Aynı kişi, konu ve öyküleri içeren oyunlar, tarihin farklı dönemlerinde yazılırsa, içinde üretildikleri çağın ve toplumun yansımalarını da taşıması kaçınılmaz olacaktır. Bu savı kanıtlayacak birçok oyun var elimizde. Antigone, Phaidra, Faust, Deli Dumrul,... birden çok oyuna malzeme olmuş, kişi, öykü ve konular arasında ilk akla gelenlerdir. Her biri üzerine karşılaştırılmalı çalışmalar yapılmakta, değerli sonuçlara varılmaya devam edilmektedir.

Medea da, birçok oyuna kaynaklık etmiş, benzer öyküleri esinlemiş mitolojik bir öyküdür. Yeni yorumlarla, çağlar içinde değişikliklere uğrayarak bugüne kadar gelebilmiştir.

Medea kişisi ve öyküsü, içinde birçok öğeyi barındıran, farklı duygusal titreşimlere ve düşünsel yorumlara olanak tanıyan, dramatik bir malzemeyi içermektedir. Azra Erhat’ın, Medea kişisi için yaptığı şu saptama çarpıcıdır:

“Yerine göre egzotik ve ilkel karakteri üzerinde durulur, kendi kardeşini kesip parçalarını yol üstüne serpen, ondan da öte kendi karnından doğmuş çocukları öldürüp babalarının önüne seren korkunç bir büyücü kadın diye gösterilir, yerine göre de seven ve hor görülen, özverisi karşılıksız kalan, yabancılık, itilmişlik, kıskançlık duyan bir kadın dramı canlandırılır gözümüzün önünde.”  

Elimizde, şaheser düzeyindeki en eski Medea oyun Euripides’e aittir. Ancak, ondan önce Neofron’un ve ondan sonra da Ovidius’un Medeia adında birer eser yazdıkları belirtilmektedir.  Seneca’nın Medeia’ sı, Euripides’in Medea’sını büyük oranda izlemekle birlikte, farklılıkları da olan, tanınmış bir oyundur. Dario Fo, Kadın Oyunları adı altında toplanan oyunları kapsamında, Medea adında tek kişilik bir oyun yazmıştır. Güngör Dilmen, Euripides’in Medea’sından yaklaşık olarak 2400 yıl sonra, aynı konuda ancak başka bir adla, Kurban  oyununu yazmıştır. Oyunun konusu mitolojik değil gerçekçi, dili de tragedyalardaki gibi ölçülü olmasa da, şiirseldir. İçinde başka mitolojik öğeler taşımaktadır. Yüksel Pazarkaya ise, aynı temada adı Mediha  olan bir oyun yazmıştır. Aynı temada oyunlar yazılmaya devam edilmektedir. Konuyu çocuklar açısından ele alan ve onların gözlerinden sunan Mediha’nın Çocukları adlı gençlik oyunumuz Medea geleneğine küçük bir katkı olarak kabul edilir umarım.

Medea öyküsünün (söyleninin) bu kadar etkili olmasının bir nedeni de onun kültürün derinliklerinden gelen mitolojik, arketipik bir öykü olmasından kaynaklanıyor. “Carl Jung ve Carl Kerenyi, Erich Neumann ve daha geniş anlamda Joseph Campell de aralarında olmak üzere takipçileri, söylenleri, evrensel ve ortaklaşa bilinçaltının ifadesi olarak görürler.”  Bu ifadenin sanata yansıması da doğaldır. “Mitolojinin büyüleyici tarafı, kısmen onu aynı anda pek çok bakış açısından görebilmekten kaynaklanır. Her disiplin değerli katkılarda bulunarak bütüne karşı duyduğumuz hayranlığı arttırır.”  Birden çok Medea oyununun yazılmış olması da benzer bir işlevi yerine getirmektedir.

Medea’yla ortaya çıkmış temaya ilgi duymuş, bu konuda oyun yazmış olan yazarların büyük oranda erkek olması ise dikkat çekicidir. 

Aynı temada farklı sunumların ortaya çıkmasının temel nedenleri, o temada yazan yazarların ve onların içinden çıktıkları toplumların farklı bakış açılarıdır kuşkusuz. Çeşitli yazarların, aynı oyun kişisi için, farklı dönemlerde, birbirinden ilginç oyunlar yazmış olmaları irdelenmeye değerdir.

Medea öyküsü üzerinden yazılmış ilk oyunlardan (sahnelenmesi M.Ö. 431 ) biri olan Euripides’in Medea’sı bu kısa yazının odak noktasını oluşturmaktadır. “Eleştirmenler tarafından antikitenin en modern, en çağdaş tragedyası olarak nitelenen”  bu şaheser oyun, oyun kişileri, olaylar örgüsü ve Euripides’in mitolojik öyküye getirdiği yorum açısından ele alınmaya çalışılacaktır. 

I. “Sahnelerin Filozofu” Euripides
“Gelmiş geçmiş en modern oyun yazarı”  olarak nitelendirilen, 90 oyun (kimi kaynaklara göre 92) yazmış olan ve yazdıklarından 18’i (kimi kaynaklara göre 19’u) elimize geçen Euripides’in (M.Ö.480-406)  her şeyden önce, Medea hikayesine ilgi duyması dikkat çekicidir. Bu onun ilgi duyduğu ilk kadın hikayesi değildir. Oyunlarının adları bile onun kadın konusuna yönelen bir yazar olduğunu ortaya koymaya yeterlidir: Alkestis, Andromak, Hekabe, Yalvaran Kızlar, İon, Troyalı Kadınlar, Elektra, İphigenia Tauris’te, İphigenia Aulis’te, Helena, Fenikeli Kadınlar,... Kadın konusuna ilgi duymuş olması, onların hayatını dram sanatı açısından verimli bulmasının yanı sıra, özel hayatında kadınlarla mutlu olamamasıyla da bir parça açıklanabilir. İki kez evlenmiştir. Karısını ahlaksız bir yaşam sürdüğü için boşamış, ancak ikinci eşiyle de mutlu olamamıştır. Antik yazarlar da, eserlerinde kadınları kötü göstermesini başarısız evlilikleriyle açıklamaya çalışmışlardır.  Güçlü kadın karakterleri ve felsefi oyunlarıyla tanınan Euripides hakkında unutulmaması gereken bir gerçek de, onun Yunanlılar tarafından kutsal olarak kabul edilen değerleri sorgulamasıdır. Bu nedenle hep aykırı bir kişi olarak tanındığı, yaşamı boyunca horlanıp eleştirildiği belirtilmektedir.  Bununla birlikte, felsefeye çok ilgi duymuş, Anaksagoras’tan felsefe dersleri almış, Protagoras ve Sokrates’le yakın ilişkiler geliştirmiş olması  oyunlarının başarısına yansımıştır. “İnsanları karmaşık, çok yönlü varlıklar”  olarak görmesi onu gerçekçiliğe yaklaştırmıştır. “İnsan ruhunun derinliklerine inmesiyle ve tam boyutlu kadın kişileri büyük duyarlıkla işlemesiyle bilinir.”  Bazı çağdaşları tarafından “sahnelerin filozofu”  olarak adlandırılması boşuna değildir. 

“Avrupa’nın ilk aşk oyunu” olarak nitelendirilen Euripides’in Medea’sı  birçok bakımdan ilk olması ve kendinden sonra gelen aynı temadaki oyunları etkilemesi bakımından önemlidir.

II.Mitolojideki Medeia Öyküsü
Mitolojik bir kişi olarak Medea, Aietes’in kızıdır. Tanrı Hellios’un torunu ve tanrıça Hekate’nin yeğenidir. Güneş soylulardandır.  

Aietes, Karadeniz’in güneydoğu kıyılarında, Kafkas Dağı’nın eteklerinde bulunan Kolkhis (bugünkü Gürcistan) ülkesinin kralıdır.  Meşhur Altın Post mitosunun kişilerindendir. Kızkardeşi Helle ile Asya’ya kaçan Phriksos, Kolkhis’e sığınmış ve üstünde uçtuğu kanatlı koçu Zeus’a kurban ettikten sonra, altın postunu Aietes’e armağan etmiştir. Aietes, aldığı postu bir meşe ağacına asmış, bekçi olarak da başına korkunç bir ejder dikmiştir.  

Rodoslu Appolonios’ten öğrendiğimiz bu mitolojik hikayeye göre, Medea ile Iason’un kaderleri, yine altın post vesilesiyle kesişir. İolkos kralı Aison tahtını üvey kardeşi Pellas’a kaptırmıştır. Oğlu Iason delikanlılık çağına gelip tahtı geri isteyince, Pellas işi yokuşa sürer. Kolkhis’e gidip Phriksos’un orada bıraktığı altın postu getirmesini buyurur. Iason, yanına yiğit ve atılgan birçok kişiyi alarak bu sefere hazırlanır. Phriksos’un oğlu Argos elli beş kürekli bir gemi yapar. Gemiye hızlı anlamına gelen Argo adı verilir. Bu sefere çıkanlar da Argonautlar olarak anılır. Sefere katılanların sayısı ve kimlikleri farklı kaynaklara göre değişkenlik göstermektedir. Gemide, Argos’tan Herakles’e, Iason’dan ozan Orpheus’a kadar birçok kişi vardır.  

Argonautlar, uzun bir yolculuğun, çeşitli serüvenlerin ve verdikleri bazı kayıpların sonunda Kolkhis’e ulaşırlar. Kral Aietes’in karşısına çıkarlar. Iason’u gören kralın kızı Medea büyük bir aşkla ona vurulur. Kral Aietes ise, altın postu vermek için bazı şartlar ileri sürer. Ejderi öldürmesini, ateş püsküren tunç ayaklı iki boğayı boyunduruğa koşup öldürülen ejderin dişlerini ekmesini ister. Büyük bir büyücü olan Medea, bu zor, hatta imkansız gibi görünen şartların yerine getirilmesi konusunda İason’a yardım edebileceğini söyler. Ancak onun da şartı vardır. O şart da Iason’un kendisiyle evlenmesini kabul etmesidir. Iason kabul eder. Medeia da kendine özgü teknikleriyle Iason’a yardım ederek bu zor işlerin üstesinden gelmesini sağlar. Ancak, Aietes, İason’un o işleri kızı Medea’nın yardımıyla yaptığını öğrenince  altın postu vermediği gibi, Argonaut’ları öldürmeye, Argo gemisini yakmaya kalkışır. Medea ve Iason daha erken davranarak altın postu alıp Argo gemisine kaçırmayı başarırlar. Aietes ve adamları geminin peşine düşerler. Bunun üzerine, Medea yanına aldığı kardeşi Apsyrtos’u parçalayarak denize atar. Başka bir kaynakta, çocuğun parçalarının Phasis ırmağına atılmasından söz edilmektedir.  Babası ve adamları, Apsyrtos’un parçalarını toplamakla vakit kaybeder. Böylece, Argo gemisi kurtulur.

Dönüş yolculuğu da, gidiş gibi, sürevenlerle doludur. Yolculuğun sonunda, Iason, altın postu amcası Pellas’a verir. Ancak, Pellas buna rağmen tahtı vermek niyetinde değildir.  Pellas Medea’nın tüyler ürpertici bir oyunu sonucunda ölür. Iason ve Medea, Pellas’ın çocukları tarafından yurtlarından sürülürler.

Medea ve İason, Korinthos’a yerleşirler. Korinthos kralı Kreon bu çifti iyi karşılar. Onları sarayında konuk eder. Bir süre sonra Iason, ona iki oğul vermiş olan Medea’dan bıkar. Kreon’un kızı Kreousa’yla evlenmeye karar verir. Kreon’sa tekin bulmadığı, Medea’dan kurtulmanın yollarını arar.   (Euripides’in Medea’sı bu noktada başlar.) Medea genç geline zehirli bir giysi ve taç verir. Kreousa, bunları giydiğinde, onu kurtarmaya koşan babasıyla birlikte ölür. Ardından, Medea Kreon’dan olan iki oğlunu da öldürerek Atina’ya kaçar.  Oyunu ilgilendiren mitolojik hikaye bundan ibarettir. 

II. Euripides’in Medea’sının Olaylar Örgüsü
İstisnaları bulunmakla birlikte, Antik Yunan tragedyalarının, üzerinde uzlaşılmış bir yapısı vardır. Her tragedya, bir “prologos”la (öndeyiş) başlar. Bu, koronun sahneye çıkmadan önceki bölümüdür. Geçmiş olayları serimleyerek özetleme, seyircileri oyuna hazırlama gibi işlevleri vardır. Peşinden koro sahneye çıkar. Koronun söylediği ilk şiirsel bölüme “parados” adı verilmektedir. Sonra oyunun ana bölümleri başlar. Bunlara “episode” adı verilmektedir. “Episode”ların arasına ise “stasimon” adı verilen koro şarkıları yer almaktadır. Koro kimi zaman iki yarım koro halinde söyleşmekte, kimi oyun kişileriyle (protagonist, antagonist) diyaloğa girmektedir. Her tragedya beş “episode” ve beş “stasimon”dan oluşmaktadır. Tragedya, “eksodus” adı verilen, diyaloglu son bölümle sona erer.  Aiskhylos, Sophocles ve Euripides gibi büyük tragedya yazarları, bazı küçük değişiklikler yapmakla birlikte, genel olarak bu yapıya uymuş, tragedyalarını bu biçimle ortaya koymuşlardır.

Euripides de, Medea üzerine kurulu mitolojik malzemeyi bu kurgu içinde yapılandırmıştır. Bu biçime büyük oranda bağlı kalmakla birlikte çağı içinde yepyeni bir tragedya yazmıştır.

Euripides, usta bir yazar sezgisiyle, Medea hikayesinin en çarpıcı bölümünü, hayatının en yakıcı eşiğini seçmiştir. Oyun başladığında, Medea’nın hayatında birçok şey olup bitmiştir. Prologos bölümünde bunlar özetlenir. Medea, uzun bir zamandır, kocası Iason’la birlikte Kointhos’ta, Kreon’un hükümdarlığı altında yaşamaktadır. İki oğlu vardır. Iason Medea’dan uzaklaşmış, Kreon’un kızı Kreousa’yla birlikte olmaya başlamıştır. Hazırlığı yapılmakta olan bir düğünle evlenmek üzeredirler. “1.Episode” içinde, adı “İktidar Sahibi”  anlamına gelen Kreon, kızına bir zarar verebileceğini düşündüğünden Medea’ya “yarın çocuklarını da alarak, zaman yitirmeden bu ülkeden gitmeni emrediyorum”  der.

Böyle bir durumda Medea ne yapacaktır? Boyun eğip gidecek midir? Tepki mi gösterecektir? Bütün trajik kahramanlar gibi baş mı kaldıracaktır? Başkaldıracaksa, nasıl bir yol izleyecektir? Yapacaklarının sonucuna katlanabilecek midir? Seyirci bilgilendirilip hazırlandıktan sonra, merak duyguları da uyarılarak oyuna devam edilmektedir.

Öyle anlaşılıyor ki, Euripides dramatik denklemi pekiştirmek için Kreon’u devreye sokmuştur. Bunun gerekçesini yaratmak için de, Medea’ya kral ailesine lanet okutmuştur. Bunu Iason’un ağzından öğreniriz: “Ağır lanetler okumuşsun kral ailesine”  der. Böylece, Medea, bütün trajik kahramanlar gibi, “çıkışsız” bir hale getirilmiştir. Bütünüyle yalnız kalmıştır ve sığınacak kimsesi yoktur.

Oyunun başında, genel durumu, Sütnine’nin monoloğundan ve Lala ile olan diyaloğundan öğreniriz. Özellikle Sütnine’nin sözleri “geçmiş”e ve “şu an”a ilişkin “serimleme”yi gerçekleştirdikten sonra ileriye dönük hazırlığı yapar ve önsemede bulunur. Sütnine, Lala’yı uyararak şöyle der:

“Çocukları elinden geldiğince uzak tut
annelerinden, kendini öyle kaptırmış ki öfkesine!
Kötü birşeyler hazırlarcasına, gözü dönmüş
bir boğa gibi baktığını gördüm çocuklarına. Bilirim
kendine gelemeyecek öfkesini birinden çıkarana dek.”  

Bu önsemenin şiddetini arttırmak için, çocuklarla konuşurken, şunları söyler: “Ah çocuklar, başınıza bir kötülük gelecek diye ödüm kopuyor.” 

Medea, gerçekten de büyük bir öfkeye kapılmıştır. Tepkisi karakteriyle tutarlılık oluşturacak düzeyde sert olacaktır. Ancak, bunun için zamana ihtiyacı vardır. Planlarını uygulayabilmek için, Kreon’dan kendisine bir gün süre tanımasını ister. Kreon, yine seyircilerin kulağına kar suyu kaçıracak biçimde, “yanlış yaptığımı bile bile isteğini yerine getireceğim”  der.

Bu “bir gün”lük sürenin, Medea’nın hazırlığıyla doğrudan ilişkili olabilmesinin yanı sıra, zaman ve uzam geçişi uzlaşımlarının henüz yerleşmediği Antik Yunan tiyatro kültüründe, sahnede geçen olayların “bir gün”de tamamlanmasıyla da ilgili olabileceği düşünülmektedir. Aristoteles, “tragedya öyküyü, güneşin doğuşu ve batışı arasında geçen zaman içinde tamamlamaya çalışır, yahut da pek az bunun dışına çıkar”  demektedir. (Burada sözü edilen, sahnedeki olaylar örgüsü olsa gerektir, çünkü Zincire Vurulmuş Prometheus, Kral Oidipus, Antigone, Medea gibi pek çok tragedyanın öyküsü çok uzun bir zaman dilimine yayılmaktadır.) Buna daha sonra Hareket Birliği ve Zaman Birliği kuralları da eklenerek, özellikle Klasik Akım içinde kesinlik kazanıp benimsenmiş, Aristoteles’e yorularak, tiyatro tarihine “Üç Birlik Kuralı” olarak geçmiştir. 

Medea ihtiyacı olan bir günlük süre sözünü aldıktan sonra, kocası İason’la karşılaşır. Bu karşılaşmada, ikisinin geçmişine dair daha çok bilgi ediniriz. Medea, İason için yaptığı özverilerden söz ettikten sonra gelinen noktayı şu sözlerle özetler:

“Sen de, bütün bunlara karşılık
beni Yunan kadınlarının en mutsuzu kıldın! 
Mükemmel ve sadık geçinen bir kocanın eşi olarak
buralardan kovulacak, hiçbir dostum olmadan,
tek başıma çocuklarımla sürgüne gönderileceğim.”  

İason, Medea’nın aşkını ve onun için yaptıklarını önemsizleştirmek için, Afrodit’in kendisini koruduğunu ve “Eros’un hedefini şaşmaz okları”nın kurtardığını ileri sürer.  Medea, bu çatışmalı diyalogda, incinmiş onurunu yürekten gelen bir konuşma ile ortaya koyarken, İason, akıl ve mantık kaynaklı bir konuşma yapar. Yaptığını şöyle savunur:

“Bir kadına
sahip olmak olmak için yapmadım bu soylu evliliği,
daha önce de söylediğim gibi, seni ve çocuklarımı
kurtarmak onlara soylu kardeşler vererek
geleceklerini güvenceye almak istedim.” 

İason, aynı mantıktan giderek, sürgüne gönderilecek Medea’ya destek olmak ister. Ancak, büyük bir öfkeye kapılmış olan Medea, “hayır gelmez kimseye ahlaksızların armağanlarından” diyerek bu teklifi reddeder. İason’sa bu reddedişi “kibirle itiyorsun sana uzanan yardım ellerini” sözleriyle yorumlar.

Öfke ve uzlaşmazlıkla sonuçlanan bu “episode” iki yarım korunun değerlendirmeleriyle sürer. Yazar, Medea’nın planlarını yapması ve uygulayabilmesi için Aegeas’ı, ustaca sahneye getirir. Çocuğu olmayan Aegeas, bunun nedenini öğrenmek için Korintos yakınlarında bulunan Appollon tapınağına gelmiştir. Diyalogları sırasında, Medea, kocası Iason’un neler yaptığını ve Kreon’la birlikte onu nasıl sürgüne gönderdiklerini anlatır. Aegeas’ın kendisini ülkesi Atina’ya kabul etmesini, sihirli otları bilmesinden dolayı çocuk konusunda ona yardım edebileceğini söyler. Aegeas’ın, onu konuk edeceğine söz vermesiyle yetinmez, ülkesinden kovmayacağına ve düşmanlarına vermeyeceğine dair tanrıların huzurunda yemin ettirir. 

Medea, Aegeas’ın yemin edip kendisine güven vermesinden sonra planını netleştirir. Daha önce, Kreon’u, kızını ve İason’u öldürmeyi düşünürken , İason’a daha çok acı çektirmek için, çocuklarını öldürmeye karar verir. “Tek yolu budur kocamı derinden yaralamanın”  diyerek kesin kararını verir.  “Çocuklarımı öldüreceğim kendi ellerimle, zor kullanarak alamayacak hiç kimse onları benden”  der 

Medea, planlarını uygulayabilmek için yeniden İason’la görüşür. Hemcinsi ve sırdaşı olan Sütnine’ye İason’u çağırtır. Bu kez kocasıyla uzlaşmacı bir tavır içinde konuşur. Özür diler. “Şimdi daha iyi düşündüm, geri adım atıyor, yanlış davrandığımı kabul ediyorum”  der. İason’un yeni evliliğini sözde onayladıktan sonra “buradan hemen ayrılmaya hazırım, ama çocuklar ülkede kalsın, yanında büyümelerine izin versin diye yalvar Kreon’a.”  Medea’nın bu tutumu karşısında yumuşayan İason, denileni yapmak istediğini ancak başarılı olup olamayacağından emin olmadığını söyler. Bunun üzerine, planının bir parçası olan, yeni geline armağanlar verme aşamasına geçer. Çocuklarıyla birlikte, yeni geline, altın işlemeli bir taçla, ince dokunmuş bir duvak gönderecektir. 

Planı işlemeye başlayınca, Medea kararsızlığa düşer. Euripides, onu, bütün öfkesine rağmen, bir anne olarak ustaca konuşturur:

“Dayanamıyorum, batsın gitsin bütün kararlarım,
oğullarımı yanıma alıp gideceğim bu ülkeden. 
Babalarını üzmek uğruna ne anlamı var
kendime böyle bir kötülük yapmanın?
Hayır, batsın gitsin bütün kararlarım.” 

Tanrı soyundan gelmekle birlikte, bu duygusal kararsızlıkları, onu insana daha çok yaklaştırır. Benzer gel-gitleri, seyircilerde, Medea’nın kalkışacağı korkunç eylemden vazgeçebileceği umudunu yeşertecek, bu da oyunun dramatik etkisini arttıracaktır.

Ancak Medea’nın öfkesi daha ağır basar: 

“Neler oluyor bana? Düşmanlarımı cezasız bırakıp 
arkamdan gülmelerine izin mi vereceğim?
Cesaret etmeliyim, nedir bu korkaklığım,
Nasıl yumuşamış, böyle kızgın yüreğim?” 

Medea, yaşadığı ikilemler sonucunda, kararsızlıktan, kararlılığa geçerek seyircileri yeni bir aşamaya taşır:

“İyi biliyorum, nasıl bir kötülük yapacağımı,
ama öfkem aklımdan daha güçlü ve odur
insanlara en büyük kötülükleri yaşatan.” 

Medea, bütün üzüntüsüne rağmen, armağanlarını çocuklarıyla birlikte saraya gönderir. Zaman geçişi yerine koro şarkısına yer verir. Bu teknik çözüm de, teknik olmanın ötesine geçer. Koro o bekleme süresinde, oyunun anlamına katkıda bulunacak sözler söyler. Anne ve baba olmanın güçlükleri anlatılır.

Euripides, aynı gerçeklik duygusunu desteklemek için, Medea’yı sahnede tutar. Bundan sonra olup bitenleri, Haberci’nin ağzından öğreniriz. Korkunç olayları sahnede görmeyiz.

Haberci’nin anlattığına göre, genç gelin, çocuklarla gönderilmiş olan armağanları görünce, İason’un da telkiniyle, yumuşamıştır. Duvağı bedenine sarıp tacı başına takmıştır. Zehirli duvak ve ateşli taç nedeniyle, genç kadın korkunç bir biçimde can vermiştir. Haber verilen Kreon gelip kızının ölü bedenine sarılınca, o da benzer bir ölümle ölmüştür.

Planının bu aşamasının arzu ettiği biçimde gerçekleştiğini gören Medea, planının daha korkunç aşamasına geçer. Çocuklarını öldürmeye hazırlanır. Ondan önceki son sözleri çarpıcıdır:

“Haydi yüreğim, silahlan! Kaçınılmaz cinayeti
işlemekte neden kararsız duruyorsun böyle?
Haydi zavallı elim, kılıcı kavrayıp 
aşıver hayatının bu acı dönüm noktasını.
Çekinme, hatırlama ne kadar çok sevdiğini
ve nasıl doğurduğunu çocuklarını.
Bugün, sadece bugün unut, sonra tutarsın
yaslarını. Öldürmüş de olsan çok sevmiştin
onları ve mutsuz bir kadınsın şimdi.”  

Medea, çocuklarını öldürmek üzere içeri girince, sahne yine koroya kalır. Medea, iki oğlunu kılıçla öldürür. İçeriden sesleri duyulur. Koro olayları betimlemeye ve yorumlamaya devam eder:

“Zavallı kadın, kendi karnında taşıdığın
çocukları öldürmek istediğine göre
taştan ya da çelikten yapılmış olmalısın.” 

Çıkış anlamına gelen ve tragedyanın diyaloglu son bölümü olan “eksodus”da, İason, çocuklarını kurtarmaya gelir. Kreon’un ve kızının intikamı da alınacaktır, akrabaları tarafından. Koro olup bitenleri hızla İason’a aktarır. Oğullarının ölümünü duymasıyla İason’un öfkesi daha da artar. Ancak geç kalmıştır. “İason kapıyı yumruklarken, Medea kanatlı yılanlar tarafından çekilen uçan bir araba ile çatıda görünür. Kucağında iki oğlunun kanlı cesetlerini taşımaktadır.” 

Euripides, olayların bu noktasında, Antik Yunan oyunlarında, zorunlu hallerde başvurulan “makinadan tanrı” anlamına gelen “deus ex machina” tekniğine başvurur. Bu teknikle, olaylar, içinden çıkılmaz bir hale gelince, bir tanrı sahneye vinç yardımıyla inip olayları çözüme kavuşturmaktadır.   Euripides de, bu tekniği “organik” diyebileceğimiz bir yaklaşımla kullanmıştır. Çünkü Medea tanrı soyundan gelmektedir ve tanrıların işin içine karışıp onu kurtarmaları doğal olduğu kadar, herkes tarafından bilinen mitolojik öyküye de uygundur. Medea sözle de bunu belirtir:

“Babamın babası Güneş, düşmanlarımdan 
korunmam için bu arabayı gönderdi.” 

Medea ile İason’un son konuşmaları çok sert geçer. Ancak, Medea, her şeyi planladığı biçimde gerçekleştirir. İason’a daha fazla acı çektirmek için, ocuklarının cesedini bile bırakmaz geride. Şöyle der: 

“Vermeyeceğim! Onları kendi ellerimle 
Akraia Hera Tapınağı’nda defnedeceğim.” 

İason’sa acısını şu sözlerle dile getirir: 

“Ah, keşke hiç doğmasalardı ve hiç görmeseydim
bu şekilde vahşice öldürüldüklerini.” 

Tragedya, “eksodus” bölümüyle, ancak Euripides’in de memnun olmadığı bir biçimde sona erer. Mitolojik hikaye böyle gerektirdiğinden bir bakıma zorunludur bu sonuç. Euripides büyük oranda, mitolojik hikayeye sadık kaldığından sonucu değiştirmez. Ancak, sorgulayıcı yorumunu metnin içine yedirir. 

IV. Euripides’in Yorumu
IV.1.Oyun Kişilerini Derinliğine Anlama Çabası: “Öteki” Medea
Mitolojik hikaye içinde yer alan ve sıradışı bir karakter olan Medea hakkında bir oyun yazarken, Euripides’in, her şeyden önce, onu anlamaya, eylemlerine hak vermese de, onun gerekçelerini görmeye/oluşturmaya çalıştığı oyun metninden anlaşılmaktadır. Hikayeye büyük oranda bağlı kalmak zorunda hissetse de, kurgulamada, karakterizasyonda, diyalog yapısında ustalığını ortaya koymakta, özgünlüğünü yorumlamasına yansıtmaktadır.

Euripides’in, oyununu güçlü kılmak için, Medea karakteri üzerinde çok düşündüğü, çok çalıştığı metninden görülmektedir. Seyircilerin dikkatini Medea üzerine odaklamak için, onu sahneye çıkardıktan sonra, neredeyse sürekli sahnede tutar. Seyircilerin, sahnedeki bir karakteri kendine yakın bulması, onunla empati kurabilmesi, daha ileri giderek, özdeşleşebilmesi için, ona uzun süre odaklanması ve sevinçlerini acılarını yakından tanıması gerektiğinin farkındadır. Bunu, dram sanatının bu erken dönemlerinde fark edebilmiş usta bir yazar olduğunu ortaya koymaktadır. Aksi halde, çocuklarına kıyan Medea gibi aykırı bir karakterin o dönemin Atina seyircileri tarafından anlaşılması, hiç değilse bir kısmı tarafından haklı bulunması mümkün olamayacaktır.

Euripides’in, karakterinin eylemlerini haklı göstermek, en azından onu anlaşılabilir kılmak için, Medea’nın “öteki”liğinden de yararlandığı görülmektedir. Medea her şeyden önce, kadındır. Yazar, gerek koronun, gerekse oyun kişilerinin ağzından, kadın olmanın, anne olmanın güçlükleri üzerinde durmaktadır. Örneğin koro şu saptamayı yapar:

“Diyeceğim odur ki, çocuk
doğuranlardan daha mutludur
hiç çocuk sahibi olmayanlar.” 

Bunun yanı sıra, erkek egemen bir toplumda, kadın eksik, hatta “aykırı” ve “yanlış”tır. Akla, sağduyuya uygun hareket etmemektedir. Seyircileri en azından ikiye bölüp tartıştırmak için, yazarın bu konu üzerine gittiği de görülmektedir. İason’a söylettiği sözlerden kadının biricik işlevi çocuk doğurması, en önemli motivasyonu ise cinselliktir. Oyun kişilerinden birine söylettiği sözlerden dolayı, Euripides’in öyle düşündüğünü söylemek saflık olur. Ancak toplumda bir karşılığı olsa gerek bu düşüncelerin. İason şöyle diyebilmiştir:

“Öyle bir hale geldiniz ki siz kadınlar,
Cinsel hayatınız iyiyken havalara uçuyorsunuz
mutluluktan, bozulunca da nefret ediyorsunuz
bütün güzelliklerden. Başka bir şekilde 
çocuk sahibi olmalıydı insanlar,
var olmamalıydı hiçbir kadın cinsi.
Hiçbir kötülük kalmazdı dünyada o zaman.” 

Benzer bir olumsuzlamayı Medea’nın ağzından da duyarız. Şu genellemeyi yapar: “Biz kadınlar kararsız kalırken iyilik hususunda, yaratıcı ustasıyız her türlü kötülüğün.” 

Bu yaklaşımı pekiştirecek sözleri kadınlardan oluşan koronun ağzından da duyarız: “Ah kadınların tutku dolu yatakları nice kötülükler yaşatırsınız insanlara.” 

Öte yandan, Medea, başka bir coğrafyadan, başka bir kültürden gelmiştir. Bu bakından “öteki”liği perçinleşir. Bu “Doğu” kültürü, görece daha az uygardır, hatta barbardır. Medea da bunun farkındadır. Şöyle der İason’a: “Bir barbarla evli kalmak yaşlandıkça yıpratacaktı saygınlığını.”  Oyunun bir başka noktasında “birçok yönden farklıyım birçok insandan”  der.

Yazar, Medea’nın çocuklarını öldürmesinden sonra, Iason’a bu tezini pekiştirmek için şu sözleri söyletir:

“Benimle dünyaya getirdiğin iki çocuğu,
bir aşk ve evlilik yüzünden öldürdün. 
Hiçbir Yunan kadını cüret edemezdi böyle
bir vahşete, ama ben onları elimin tersiyle iterek 
bu nefret ve kıyımlarla dolu olan ilişkiyi yeğledim.” 

Oyunun bir başka noktasında da buna koşut sözler dökülür İason’un ağzından:

“.... barbar bir ülkede değil, Yunan toprağında yaşıyorsun,
Adaletin ne olduğunu öğrendin ve hayatını
kaba güç değil adalet yönlendiriyor.” 

Öte yandan, bu “öteki” olma durumunun da payı vardır Medea’nın trajik eyleminde. İason’un kibirli ve küçümseyici bakışının Medea’yı çok incittiğini, dahası yaraladığını şu sözlerinden de anlıyoruz:

“Oysa ben yapayalnız ve vatansızım, yaban elden getirilmiş
bir ganimetmişim gibi kocam beni küçük düşürüyor.” 

Euripides, bir yandan Medea’yı sorgulayıp anlamaya çalışırken, karşısına koyduğu İason’u da benzer bir biçimde, hatta daha fazla sorgulamaktadır. Her şeyden önce, İason, verdiği sözde durmamıştır. Altın postu almaya gittiğinde, Medea, kendisiyle evlenmeye söz verirse, ona yardım edebileceğini söylemiştir. İason’un bu sözü vermesi üzerine yardım etmiştir. Ailesini yüz üstü bırakıp geriye bir daha dönmemek üzere onunla kaçmıştır. Gemileri yakmış, köprüleri uçurmuştur. Tutunduğu tek dal olan İason’sa, bu özverileri unutarak başka bir kadınla gizlice birlikte olmaya başlamış ve “çıkar”ı için onunla evlenmeye karar vermiştir. Bu bir akıl ve “kariyer” evliliğidir. Tutumu ve eylemiyle İason, “dalkavuk bir mülteci gibi”  davranmaktadır.  (Yüksel Pazarkaya’nın Mediha’sının mülteci meselesine odaklanması da şaşırtıcıdır.)  Sütnine, oyunun başında sorunu ortaya koyarken bunu vurgular:

“İason, ihanet ederek
hanımımla çocuklarına, kral Kreon’un kızıyla
soylu yataklarda güvey olmanın keyfini sürüyor.
Onuru zedelenen zavallı Medea ise, bağırıp 
Çağırıyor, İason’a yeminlerini hatırlatıyor
ve tanrıların tanıklığına başvuruyor,
fedakarlıklarına karşılık kendisine yapılanlar için.” 

Euripides’in, mitolojideki hikayede olduğu gibi, sözle yetinmeyip yemin eklemiş olması, İason’un temsil ettiği Batı “uygar”lığının güvenirliğini sorgulaması açısından çarpıcıdır. Medea uğradığı bu ihanet karşısında, insan adaletinden umudunu kesip tanrılara sığınmak zorunda kalmıştır.

Euripides, bunu metin içinde bir başka örnekle pekiştirmiştir. Medea, güveni kırılmış olduğundan, kendisini ülkesine kabul eden Aegeas’ın söz vermesiyle yetinmez, olumsuz deneyiminden hareketle “tanrılara yemin etmeden, sadece söz vermekle yetinirsen, onlarla dost olup boyun eğebilirsin”  der. Ondan, tanrılara, üstelik de kendi ataları olan tanrılara, yemin etmesini ister.

IV.2.Çocuk Konusu
Eurpides’in, mitolojik hikayedeki zorunluluktan dolayı yer verdiği, çocuklarını öldürme eylemininin nedenlerini de anlamaya ve anlatmaya çalıştığı görülür. Ancak, hem bir yazar, hem de bir erkek olarak bu o kadar da kolay değildir. Öte yandan, çocukları kurgudaki denklemde önemli bir öğe olarak değerlendirmek ayrı bir güçlük oluşturmaktadır. 

Yukarıda da belirtildiği gibi, Medea, çocuklarıyla birlikte Korinthos’tan kovulur. Kovan Kreon’dur. Medea’nın, İason’la evlenen kızı Kreousa’ya (Gklauke) bir zarar vermesinden korkmaktadır. Medea’ın, kendisine ihanet eden İason’dan ve yuvasını yıkıp onu sürgüne gönderen Kreon ile kızı Kreousa’dan intikam alması bir bakıma anlaşılabilir. Yine yukarıda da değinildiği gibi, Medea, ilkin böyle bir karar alır. “İşte, bugün, düşmanlarımdan üçü yaşamlarını yitirecek, babayla kızı ve benim kocam”  der.

Medea, daha sonra kararanı şöyle değiştirir: “çocuklarımı öldüreceğim kendi ellerimle, zor kullanarak alamayacak hiç kimse onları benden.”   Ancak burada bir çelişki ordaya çıkmaktadır. Çocuklarının zorla elinden alınması gibi bir tehlike yoktur. Çocuklarıyla birlikte kovulmuştur. Dahası yaptığı plan gereği, çocuklarının orada kalması için dil dökmek zorunda kalır. İason da bunun için çaba harcar. 

(Örneğin Euripides’ten beş yüzyıl sonra yaşamış olan Seneca’nın Medeia’ sında, başka konuların belki değil ama, bu konunun kurgu denklemine daha iyi oturtulduğu görülmektedir. Seneca’nın metnine göre, Medea, çocukları da elinden alındıktan sonra kovulur. Kreon, onun çocuklarını alıp gitmesine izin vermez. Bu kurgulamayla, Medea-Kreon çatışması, Medea’nın uğramış olduğu haksızlığın pekiştirilmesi ve buradan hareketle çocuklarını öldürmesi daha inandırıcı olmaktadır.)

Euripides’in metninde, Medea’nın çocuklarının Korinthos’ta kalması isteği kabul gördüğünde de, içi rahat etmez. Kendisi sürgün edilip çocuklarının orada kalma olasılığı onda derin bir üzüntü yaratır. Çocuklarının horlanacağından emindir. “Razı olmayacağım buna, düşmanlarımın hakaretlerine terk etmeyeceğim çocuklarımı”  der. Kararsızlıktan kararlılığa öyle geçer.

Euripides, Medea’nın çocuklarını öldürmesi için iki neden üzerinde durur. Bunlardan biri çocuklarını öldürerek, çocuklarının babası İason’a daha çok acı verme isteğidir. Bunu cinayeti planlama aşamasında koro ile olan diyaloglarında ortaya koyarak yazar. Koro çocukları kastederek, “kendi kanına, canına kıyabilecek misin be kadın” diye sorunca, Medea “tek yolu budur kocamı derinden yaralamanın” karşılığını verir. Nitekim çocuklarını öldürdükten sonra da tutarlı bir biçimde bunu dile getirir. İason’la son konuşmalarında “seni hak ettiğin şekilde cezalandırdım ya” der. İason “senin de canın yanmıyor mu, paylaşmıyor musun acımı” diye sorunca, Medea “doğru, ama hafifliyor acım, senin kahrolduğunu gördükçe” diyerek yanıtlar. Aralarında geçen şu diyalog da bu gerekçeyi doğrular niteliktedir:

“İASON 
Sevgili çocuklarım
MEDEA
Onları sen değil asıl ben sevdim.
İASON
Bunun için mi öldürdün?
MEDEA
Kalbini kırmak istedim.” 

Medea’nın çocukarını öldürmesindeki ikinci motivasyon ise, İason’un sözüne kanarak, ona güvenerek ve ailesini yüzüstü bırakarak Yunan toprağına gelmiş olmanın bütün sonuçlarını ortadan kaldırma arzusudur. Çok pişmandır ve geriye dönüş mümkün değildir artık:

“Hatalıydım bir Yunan’ın 
sözlerine kanarak baba ocağını terk ettiğimde,
ama o tanrıların yardımıyla büyük bir bedel ödeyecek. 
Bir daha canlı göremeyecek ona doğurduğum 
çocukları ve yenilerini yapamayacak,
zehirlerimle ölüme mahkum ettiğim, kaderinde 
acılar içinde ölmesi yazılmış olan genç karısıyla.” 

Çağın bilgisi doğrultusunda erkek çocukların babalarının soyunu sürdürdüğü anlayışı egemendir. Medea, çocuklarını (ikisinin de erkek olması dikkat çekicidir, örneğin, Güngör Dilmen’in Kurban’ında biri kız, biri erkektir) öldürerek İason’un soyunu kurutma arzusu içindedir. Gecikmiş bir kürtaj gibidir, oğullarını öldürmesi. “Müstakbel gelin” Kreousa’nın ölümüne neden olmasıyla da bunu pekiştirmiştir. Şu sözleri yaklaşımını ve arzusunu doğrular niteliktedir:

“Nefret edilen bir annenin 
lanetli çocukları; babanız da, siz de yok olsaydınız,
yeryüzünden silinseydi keşke soyunuz.” 

Bir anne olan Medea’nın çocuklarını öldürmesinin ikna edici ve inandırıcı olabilmesi için, Euripides’in mitolojik hikayede de bazı değişiklikler yaptığı, farklı anlatılardan hareket ederek tercihlerde bulunduğu ileri sürülmektedir. Mitolojik hikayenin bir versiyonunda, Medea’nın memleketi Kolkhis’ten İason’a aşık olup ayrılırken küçük kardeşini öldürmediği, dahası kardeşinin yetişkin olduğu belirtilmektedir.  Bu versiyonda, Medea’nın Argonautlar tarafından kaçırıldığını bildirdiği , kardeşininse Kolkhis ordusuna komuta ederek Argonautların peşine düştüğü ve tuzağa düşürülerek İason tarafından bir boğa gibi kesilip parçalandığı dile getirilmektedir.  

Mitolojik hikayede, cinayeti İason’un işlediğini ancak Euripides’in tragedyasını güçlendirmek için değiştirdiği de iddia edilmektedir.   Bu da doğru olabilir, çünkü bazı mitoloji kaynaklarının Euripides’in metnini temel aldığı anlaşılmaktadır. Mitolojik hikayeyi değiştirmediyse bile, Euripides’in, küçük kardeşinin Medea tarafından öldürüldüğü versiyonunu tercih ettiği sonucuna rahatlıkla varılabilir. Medea oyun metninde, pişmanlığını dile getirirken şu sözleri söyler:

“Ah babam, ah memleketim, öz kardeşimi
acımasızca öldürerek terk ettim sizleri.” 

Euripides, bu seçimi yaparak, ortaya koyduğu karakterini daha ikna edici hale getirmiş oluyor. Sevdiği için kardeşini öldürebilen tutkulu bir kadın sevdiğinden (kocasından) intikam almak için çocuklarını öldürebilir, demeye getiriyor. 

Medea hakkında çarpıcı bir film çeken Pier Paolo Pasolini’nin de, benzer yaklaşım içinde olduğu görülmektedir. Medea’nın çocuklarını öldürmesini gerçekçi bir biçimde dile getirmek ve seyircileri buna inandırmak için öncelikle o dönemin şiddet ortamını ayrıntılı olarak yaratma yoluna gitmiştir. 

IV.3. Eşitsizliği ve Adaletsizliği Sorgulaması
Euripides, bir yandan Medea’yı anlamaya çalışıp onu sorgularken, öte yandan Atina uygarlığını da sorgulamaktadır. Medea, yüreğinden geldiği gibi, duygularıyla (sevgi, kızgınlık, öfke, intikam) hareket edip sağduyuya uygun olmayan eylemlerde bulunurken, Antik Yunan uygarlığı içinde yetişmiş bir erkek olan İason’sa, fazla akıllıca davranmıştır. Bu “akıl” da, “çıkar” ve “kurnazlık” boyutuna varmıştır. Euripides’in bu “uygarlık”tan da kuşku duyduğu açıktır.
Yazar, çağımızda baskın temalar haline gelmiş olan, “önyargı”, “dışlama”, “yabancı düşmanlığı” gibi durumları o zamandan fark etmiş ve buna dikkat çekmiştir.
1.Episode’un başında, Medea’ya söylettiği sözler, çağdaş bir içeriğe sahiptir ve bugün için de geçerliliğini korumaktadır:

“Bazıları, zarar görmedikleri halde
ve karşılarındakinin içinde neler sakladığını hiç bilmeden,
sadce yüzüne bakarak ondan nefret edebilirler.
Yabancılar uyum sağlamalıdır yaşadıkları kente.
Kendilerini her şeyden üstün görerek, yurttaşlarını 
İnciten kibirlileri de hiç taktir etmem.”  

Kreon Medea’yı kovmaya karar verdiğinde, yenilgiyi kabul ederek Korinthos’ta kalma arzusunu dile getirir. Şu dilekte bulunur: 

“Düğününüzü
yapın, mutlu olun ama beni de bırakın bu ülkede
yaşayayım. Benden güçlülere yenildiğime göre,
susacağım haksızlığa uğradığım halde.” 

Ancak, Kreon bunu kabul etmez. Ona bir gün süre tanımakla yetinir. Antik Yunan tragedyalarının temelini oluşturan etki-tepki ilişkisi harekete geçer ve Kreon’un korktuğu başına gelir.

Yukarıda da belirtildiği gibi, Euripides’in, dikkat çektiği konulardan biri de, kadın sorunu, yani toplumdaki cinsiyet eşitsizliğidir. Kadınların erkeklerle evlenebilmek için drahoma vermek zorunda kalmaları, evlendikten sonra kocalarından boşanamamaları, kocalarının onları ikinci kadının (kuma) varlığına maruz bırakmaları mutsuz olmalarına neden olmaktadır. Yazar, Medea’dan hakeretle konuyu geneller ve toplumsal eşitsizliğe parmak basar. Medea’nın ağzından şu sözleri söyletir: 

“Yaşayan
ve düşünebilen bütün varlıklar içinde
en acınacak halde olanı biz kadınlarız.” 

Kadınlardan oluşan koronun söyledikleri ise, tarih boyunca süren kadın hareketinin varacağı noktayı o günden görüp ortaya koyması bakımından çarpıcıdır. Oyunun başında dile getirilen bu sözler, oyunun sonsözleri gibidir:

“Yalandır erkeklerin yeminleri,
kalmadı artık tanrılara inanç.
Yeni yaklaşımlarla hayatım
değişecek, şöhret kazanacağım.
Onura kavuşacak kadın cinsi,
çamur atamayacak kimse
bundan böyle kadınlara.”  

Euripides, ideal gibi görünse de, insanlığın şu temel arzusunu, daha oyunun başından, Sütnine’nin ağzından dile getirir: “Keşke bütün insanlar eşitleriymiş gibi davranabilse birbirine.” 

Büyük yazar, yalnız insanların kurduğu siyasal, sosyal düzeni, egemen olan eşitsizliği sorgulamakla kalmaz, tanrıların düzenini de sorgular. Daha önce de değinildiği gibi, oyununun bitiş halinden bile memnun değildir. Mitolojik hikayeye bağlı kaldığı için olaylar örgüsünü öyle tamamlasa da, olup bitenleri sorgulamadan edemez. Koronun ağzından şu sorgulayıcı sözleri dile getirir:

“Çok şeye karışır Zeus Olympos Dağı’nda
ve beklenmedik birçok karar verir tanrılar.
Olması beklenenler gerçekleşmezken
olmazları mümkün kılarlar.
İşte bu öykü de öyle bir sonla bitti.” 

Medea, kendisine karşı yapılan onur kırıcı eylemlere tepki vererek, ikisi yetişkin (Kreon ve kızı Kreousa) ikisi masum çocuk olmak üzere, dört kişinin ölümüne neden olur. Böylece ceza suçu aşar. Bu eylemleriyle öfkesini köreltir, onurunu kurtarır belki. Ancak, işlemiş olduğu cinayetler de cezasız kalır. Medea, ataları olan tanrıların ona yolladığı uçan arabayla kaçıp gider. İnsanların adaleti bir işe yaramadığı gibi, tanrısal bir adalet de gerçekleşmez. Euripides, “ilahi  ve insani adalete olan inancımızın aslında bir kandırmaca olduğunu yüzümüze”  vurur sanki. 

Sonuç
Medea hikayesinin, mitolojik bir hikaye olmasından dolayı, yazarlık açısından bazı sorunlar doğurması doğaldır. Euripides’in oyununu yazdığı ve sahnelediği dönemde, seyirciler büyük bir olasılıkla, bizim “mitolojik” dediğimiz, onların “dinsel” olarak kabul ettikleri bu hikayeyi biliyordu. Bu nedenle, bir yazar için, hikayede büyük değişiklikler yapmak mümkün değildi. Bununla birlikte, Euripides’in, konuyla ilgili, şaheser düzeyinde özgün bir tragedya yazdığı açıkça görülmektedir. Eserinin, çağlar boyunca farklı yorumlarla sahnelenmesi, eskimeden bugüne kadar gelebilmesi ve farklı coğrafyalara yayılması bunun kanıtıdır.

Mitolojik hikayenin klasikleşmiş bir tragedya, evrensel bir eser haline gelmiş olması, Euripides’in, yalnız dram sanatı tekniklerin ustaca uygulayarak, onu dramatize etmesiyle açıklanamaz. Yazarın asıl başarısı karakteristik bir kişi olan Medea’yı ve onun hikayesini, genelleyebilmesinde yatmaktadır. Büyüklüğü, Medea’yı ilginç bir kadının hikayesi ve onun özel sorunu olarak değil, kadın erkek sorunu olarak, daha da ileri gidip eşitlikten muzdarip bir insanlık sorunu olarak ele almış olmasındadır. Ustası olduğu dram sanatı tekniklerini felsefi bir derinlikle birleştirebilme dehasını göstermiştir.

Euripides’in Medea’sının kendinden sonra yazılmış olan Medealarla yazarlık tekniği ve içerik açısından karşılaştırılması bizi çarpıcı dramaturjik sonuçlara ulaştıracaktır. 

Prof. Dr. Hasan Erkek

Giriş
Bir konu, bir öykü ya da bir kişi,  beş, on, yüz yazara verilip birer oyun yazmaları istense, beş, on, yüz ayrı ve özgün oyunun yazılması olasıdır. Bunda her yazarın, başta dünya görüşü, tiyatro anlayışı, bireysel yetenekleri olmak üzere birçok etken belirleyici olacaktır. Aynı kişi, konu ve öyküleri içeren oyunlar, tarihin farklı dönemlerinde yazılırsa, içinde üretildikleri çağın ve toplumun yansımalarını da taşıması kaçınılmaz olacaktır. Bu savı kanıtlayacak birçok oyun var elimizde. Antigone, Phaidra, Faust, Deli Dumrul,... birden çok oyuna malzeme olmuş, kişi, öykü ve konular arasında ilk akla gelenlerdir. Her biri üzerine karşılaştırılmalı çalışmalar yapılmakta, değerli sonuçlara varılmaya devam edilmektedir.

Medea da, birçok oyuna kaynaklık etmiş, benzer öyküleri esinlemiş mitolojik bir öyküdür. Yeni yorumlarla, çağlar içinde değişikliklere uğrayarak bugüne kadar gelebilmiştir.

Medea kişisi ve öyküsü, içinde birçok öğeyi barındıran, farklı duygusal titreşimlere ve düşünsel yorumlara olanak tanıyan, dramatik bir malzemeyi içermektedir. Azra Erhat’ın, Medea kişisi için yaptığı şu saptama çarpıcıdır:

“Yerine göre egzotik ve ilkel karakteri üzerinde durulur, kendi kardeşini kesip parçalarını yol üstüne serpen, ondan da öte kendi karnından doğmuş çocukları öldürüp babalarının önüne seren korkunç bir büyücü kadın diye gösterilir, yerine göre de seven ve hor görülen, özverisi karşılıksız kalan, yabancılık, itilmişlik, kıskançlık duyan bir kadın dramı canlandırılır gözümüzün önünde.”  

Elimizde, şaheser düzeyindeki en eski Medea oyun Euripides’e aittir. Ancak, ondan önce Neofron’un ve ondan sonra da Ovidius’un Medeia adında birer eser yazdıkları belirtilmektedir.  Seneca’nın Medeia’ sı, Euripides’in Medea’sını büyük oranda izlemekle birlikte, farklılıkları da olan, tanınmış bir oyundur. Dario Fo, Kadın Oyunları adı altında toplanan oyunları kapsamında, Medea adında tek kişilik bir oyun yazmıştır. Güngör Dilmen, Euripides’in Medea’sından yaklaşık olarak 2400 yıl sonra, aynı konuda ancak başka bir adla, Kurban  oyununu yazmıştır. Oyunun konusu mitolojik değil gerçekçi, dili de tragedyalardaki gibi ölçülü olmasa da, şiirseldir. İçinde başka mitolojik öğeler taşımaktadır. Yüksel Pazarkaya ise, aynı temada adı Mediha  olan bir oyun yazmıştır. Aynı temada oyunlar yazılmaya devam edilmektedir. Konuyu çocuklar açısından ele alan ve onların gözlerinden sunan Mediha’nın Çocukları adlı gençlik oyunumuz Medea geleneğine küçük bir katkı olarak kabul edilir umarım.

Medea öyküsünün (söyleninin) bu kadar etkili olmasının bir nedeni de onun kültürün derinliklerinden gelen mitolojik, arketipik bir öykü olmasından kaynaklanıyor. “Carl Jung ve Carl Kerenyi, Erich Neumann ve daha geniş anlamda Joseph Campell de aralarında olmak üzere takipçileri, söylenleri, evrensel ve ortaklaşa bilinçaltının ifadesi olarak görürler.”  Bu ifadenin sanata yansıması da doğaldır. “Mitolojinin büyüleyici tarafı, kısmen onu aynı anda pek çok bakış açısından görebilmekten kaynaklanır. Her disiplin değerli katkılarda bulunarak bütüne karşı duyduğumuz hayranlığı arttırır.”  Birden çok Medea oyununun yazılmış olması da benzer bir işlevi yerine getirmektedir.

Medea’yla ortaya çıkmış temaya ilgi duymuş, bu konuda oyun yazmış olan yazarların büyük oranda erkek olması ise dikkat çekicidir. 

Aynı temada farklı sunumların ortaya çıkmasının temel nedenleri, o temada yazan yazarların ve onların içinden çıktıkları toplumların farklı bakış açılarıdır kuşkusuz. Çeşitli yazarların, aynı oyun kişisi için, farklı dönemlerde, birbirinden ilginç oyunlar yazmış olmaları irdelenmeye değerdir.

Medea öyküsü üzerinden yazılmış ilk oyunlardan (sahnelenmesi M.Ö. 431 ) biri olan Euripides’in Medea’sı bu kısa yazının odak noktasını oluşturmaktadır. “Eleştirmenler tarafından antikitenin en modern, en çağdaş tragedyası olarak nitelenen”  bu şaheser oyun, oyun kişileri, olaylar örgüsü ve Euripides’in mitolojik öyküye getirdiği yorum açısından ele alınmaya çalışılacaktır. 

I. “Sahnelerin Filozofu” Euripides
“Gelmiş geçmiş en modern oyun yazarı”  olarak nitelendirilen, 90 oyun (kimi kaynaklara göre 92) yazmış olan ve yazdıklarından 18’i (kimi kaynaklara göre 19’u) elimize geçen Euripides’in (M.Ö.480-406)  her şeyden önce, Medea hikayesine ilgi duyması dikkat çekicidir. Bu onun ilgi duyduğu ilk kadın hikayesi değildir. Oyunlarının adları bile onun kadın konusuna yönelen bir yazar olduğunu ortaya koymaya yeterlidir: Alkestis, Andromak, Hekabe, Yalvaran Kızlar, İon, Troyalı Kadınlar, Elektra, İphigenia Tauris’te, İphigenia Aulis’te, Helena, Fenikeli Kadınlar,... Kadın konusuna ilgi duymuş olması, onların hayatını dram sanatı açısından verimli bulmasının yanı sıra, özel hayatında kadınlarla mutlu olamamasıyla da bir parça açıklanabilir. İki kez evlenmiştir. Karısını ahlaksız bir yaşam sürdüğü için boşamış, ancak ikinci eşiyle de mutlu olamamıştır. Antik yazarlar da, eserlerinde kadınları kötü göstermesini başarısız evlilikleriyle açıklamaya çalışmışlardır.  Güçlü kadın karakterleri ve felsefi oyunlarıyla tanınan Euripides hakkında unutulmaması gereken bir gerçek de, onun Yunanlılar tarafından kutsal olarak kabul edilen değerleri sorgulamasıdır. Bu nedenle hep aykırı bir kişi olarak tanındığı, yaşamı boyunca horlanıp eleştirildiği belirtilmektedir.  Bununla birlikte, felsefeye çok ilgi duymuş, Anaksagoras’tan felsefe dersleri almış, Protagoras ve Sokrates’le yakın ilişkiler geliştirmiş olması  oyunlarının başarısına yansımıştır. “İnsanları karmaşık, çok yönlü varlıklar”  olarak görmesi onu gerçekçiliğe yaklaştırmıştır. “İnsan ruhunun derinliklerine inmesiyle ve tam boyutlu kadın kişileri büyük duyarlıkla işlemesiyle bilinir.”  Bazı çağdaşları tarafından “sahnelerin filozofu”  olarak adlandırılması boşuna değildir. 

“Avrupa’nın ilk aşk oyunu” olarak nitelendirilen Euripides’in Medea’sı  birçok bakımdan ilk olması ve kendinden sonra gelen aynı temadaki oyunları etkilemesi bakımından önemlidir.

II.Mitolojideki Medeia Öyküsü
Mitolojik bir kişi olarak Medea, Aietes’in kızıdır. Tanrı Hellios’un torunu ve tanrıça Hekate’nin yeğenidir. Güneş soylulardandır.  

Aietes, Karadeniz’in güneydoğu kıyılarında, Kafkas Dağı’nın eteklerinde bulunan Kolkhis (bugünkü Gürcistan) ülkesinin kralıdır.  Meşhur Altın Post mitosunun kişilerindendir. Kızkardeşi Helle ile Asya’ya kaçan Phriksos, Kolkhis’e sığınmış ve üstünde uçtuğu kanatlı koçu Zeus’a kurban ettikten sonra, altın postunu Aietes’e armağan etmiştir. Aietes, aldığı postu bir meşe ağacına asmış, bekçi olarak da başına korkunç bir ejder dikmiştir.  

Rodoslu Appolonios’ten öğrendiğimiz bu mitolojik hikayeye göre, Medea ile Iason’un kaderleri, yine altın post vesilesiyle kesişir. İolkos kralı Aison tahtını üvey kardeşi Pellas’a kaptırmıştır. Oğlu Iason delikanlılık çağına gelip tahtı geri isteyince, Pellas işi yokuşa sürer. Kolkhis’e gidip Phriksos’un orada bıraktığı altın postu getirmesini buyurur. Iason, yanına yiğit ve atılgan birçok kişiyi alarak bu sefere hazırlanır. Phriksos’un oğlu Argos elli beş kürekli bir gemi yapar. Gemiye hızlı anlamına gelen Argo adı verilir. Bu sefere çıkanlar da Argonautlar olarak anılır. Sefere katılanların sayısı ve kimlikleri farklı kaynaklara göre değişkenlik göstermektedir. Gemide, Argos’tan Herakles’e, Iason’dan ozan Orpheus’a kadar birçok kişi vardır.  

Argonautlar, uzun bir yolculuğun, çeşitli serüvenlerin ve verdikleri bazı kayıpların sonunda Kolkhis’e ulaşırlar. Kral Aietes’in karşısına çıkarlar. Iason’u gören kralın kızı Medea büyük bir aşkla ona vurulur. Kral Aietes ise, altın postu vermek için bazı şartlar ileri sürer. Ejderi öldürmesini, ateş püsküren tunç ayaklı iki boğayı boyunduruğa koşup öldürülen ejderin dişlerini ekmesini ister. Büyük bir büyücü olan Medea, bu zor, hatta imkansız gibi görünen şartların yerine getirilmesi konusunda İason’a yardım edebileceğini söyler. Ancak onun da şartı vardır. O şart da Iason’un kendisiyle evlenmesini kabul etmesidir. Iason kabul eder. Medeia da kendine özgü teknikleriyle Iason’a yardım ederek bu zor işlerin üstesinden gelmesini sağlar. Ancak, Aietes, İason’un o işleri kızı Medea’nın yardımıyla yaptığını öğrenince  altın postu vermediği gibi, Argonaut’ları öldürmeye, Argo gemisini yakmaya kalkışır. Medea ve Iason daha erken davranarak altın postu alıp Argo gemisine kaçırmayı başarırlar. Aietes ve adamları geminin peşine düşerler. Bunun üzerine, Medea yanına aldığı kardeşi Apsyrtos’u parçalayarak denize atar. Başka bir kaynakta, çocuğun parçalarının Phasis ırmağına atılmasından söz edilmektedir.  Babası ve adamları, Apsyrtos’un parçalarını toplamakla vakit kaybeder. Böylece, Argo gemisi kurtulur.

Dönüş yolculuğu da, gidiş gibi, sürevenlerle doludur. Yolculuğun sonunda, Iason, altın postu amcası Pellas’a verir. Ancak, Pellas buna rağmen tahtı vermek niyetinde değildir.  Pellas Medea’nın tüyler ürpertici bir oyunu sonucunda ölür. Iason ve Medea, Pellas’ın çocukları tarafından yurtlarından sürülürler.

Medea ve İason, Korinthos’a yerleşirler. Korinthos kralı Kreon bu çifti iyi karşılar. Onları sarayında konuk eder. Bir süre sonra Iason, ona iki oğul vermiş olan Medea’dan bıkar. Kreon’un kızı Kreousa’yla evlenmeye karar verir. Kreon’sa tekin bulmadığı, Medea’dan kurtulmanın yollarını arar.   (Euripides’in Medea’sı bu noktada başlar.) Medea genç geline zehirli bir giysi ve taç verir. Kreousa, bunları giydiğinde, onu kurtarmaya koşan babasıyla birlikte ölür. Ardından, Medea Kreon’dan olan iki oğlunu da öldürerek Atina’ya kaçar.  Oyunu ilgilendiren mitolojik hikaye bundan ibarettir. 

II. Euripides’in Medea’sının Olaylar Örgüsü
İstisnaları bulunmakla birlikte, Antik Yunan tragedyalarının, üzerinde uzlaşılmış bir yapısı vardır. Her tragedya, bir “prologos”la (öndeyiş) başlar. Bu, koronun sahneye çıkmadan önceki bölümüdür. Geçmiş olayları serimleyerek özetleme, seyircileri oyuna hazırlama gibi işlevleri vardır. Peşinden koro sahneye çıkar. Koronun söylediği ilk şiirsel bölüme “parados” adı verilmektedir. Sonra oyunun ana bölümleri başlar. Bunlara “episode” adı verilmektedir. “Episode”ların arasına ise “stasimon” adı verilen koro şarkıları yer almaktadır. Koro kimi zaman iki yarım koro halinde söyleşmekte, kimi oyun kişileriyle (protagonist, antagonist) diyaloğa girmektedir. Her tragedya beş “episode” ve beş “stasimon”dan oluşmaktadır. Tragedya, “eksodus” adı verilen, diyaloglu son bölümle sona erer.  Aiskhylos, Sophocles ve Euripides gibi büyük tragedya yazarları, bazı küçük değişiklikler yapmakla birlikte, genel olarak bu yapıya uymuş, tragedyalarını bu biçimle ortaya koymuşlardır.

Euripides de, Medea üzerine kurulu mitolojik malzemeyi bu kurgu içinde yapılandırmıştır. Bu biçime büyük oranda bağlı kalmakla birlikte çağı içinde yepyeni bir tragedya yazmıştır.

Euripides, usta bir yazar sezgisiyle, Medea hikayesinin en çarpıcı bölümünü, hayatının en yakıcı eşiğini seçmiştir. Oyun başladığında, Medea’nın hayatında birçok şey olup bitmiştir. Prologos bölümünde bunlar özetlenir. Medea, uzun bir zamandır, kocası Iason’la birlikte Kointhos’ta, Kreon’un hükümdarlığı altında yaşamaktadır. İki oğlu vardır. Iason Medea’dan uzaklaşmış, Kreon’un kızı Kreousa’yla birlikte olmaya başlamıştır. Hazırlığı yapılmakta olan bir düğünle evlenmek üzeredirler. “1.Episode” içinde, adı “İktidar Sahibi”  anlamına gelen Kreon, kızına bir zarar verebileceğini düşündüğünden Medea’ya “yarın çocuklarını da alarak, zaman yitirmeden bu ülkeden gitmeni emrediyorum”  der.

Böyle bir durumda Medea ne yapacaktır? Boyun eğip gidecek midir? Tepki mi gösterecektir? Bütün trajik kahramanlar gibi baş mı kaldıracaktır? Başkaldıracaksa, nasıl bir yol izleyecektir? Yapacaklarının sonucuna katlanabilecek midir? Seyirci bilgilendirilip hazırlandıktan sonra, merak duyguları da uyarılarak oyuna devam edilmektedir.

Öyle anlaşılıyor ki, Euripides dramatik denklemi pekiştirmek için Kreon’u devreye sokmuştur. Bunun gerekçesini yaratmak için de, Medea’ya kral ailesine lanet okutmuştur. Bunu Iason’un ağzından öğreniriz: “Ağır lanetler okumuşsun kral ailesine”  der. Böylece, Medea, bütün trajik kahramanlar gibi, “çıkışsız” bir hale getirilmiştir. Bütünüyle yalnız kalmıştır ve sığınacak kimsesi yoktur.

Oyunun başında, genel durumu, Sütnine’nin monoloğundan ve Lala ile olan diyaloğundan öğreniriz. Özellikle Sütnine’nin sözleri “geçmiş”e ve “şu an”a ilişkin “serimleme”yi gerçekleştirdikten sonra ileriye dönük hazırlığı yapar ve önsemede bulunur. Sütnine, Lala’yı uyararak şöyle der:

“Çocukları elinden geldiğince uzak tut
annelerinden, kendini öyle kaptırmış ki öfkesine!
Kötü birşeyler hazırlarcasına, gözü dönmüş
bir boğa gibi baktığını gördüm çocuklarına. Bilirim
kendine gelemeyecek öfkesini birinden çıkarana dek.”  

Bu önsemenin şiddetini arttırmak için, çocuklarla konuşurken, şunları söyler: “Ah çocuklar, başınıza bir kötülük gelecek diye ödüm kopuyor.” 

Medea, gerçekten de büyük bir öfkeye kapılmıştır. Tepkisi karakteriyle tutarlılık oluşturacak düzeyde sert olacaktır. Ancak, bunun için zamana ihtiyacı vardır. Planlarını uygulayabilmek için, Kreon’dan kendisine bir gün süre tanımasını ister. Kreon, yine seyircilerin kulağına kar suyu kaçıracak biçimde, “yanlış yaptığımı bile bile isteğini yerine getireceğim”  der.

Bu “bir gün”lük sürenin, Medea’nın hazırlığıyla doğrudan ilişkili olabilmesinin yanı sıra, zaman ve uzam geçişi uzlaşımlarının henüz yerleşmediği Antik Yunan tiyatro kültüründe, sahnede geçen olayların “bir gün”de tamamlanmasıyla da ilgili olabileceği düşünülmektedir. Aristoteles, “tragedya öyküyü, güneşin doğuşu ve batışı arasında geçen zaman içinde tamamlamaya çalışır, yahut da pek az bunun dışına çıkar”  demektedir. (Burada sözü edilen, sahnedeki olaylar örgüsü olsa gerektir, çünkü Zincire Vurulmuş Prometheus, Kral Oidipus, Antigone, Medea gibi pek çok tragedyanın öyküsü çok uzun bir zaman dilimine yayılmaktadır.) Buna daha sonra Hareket Birliği ve Zaman Birliği kuralları da eklenerek, özellikle Klasik Akım içinde kesinlik kazanıp benimsenmiş, Aristoteles’e yorularak, tiyatro tarihine “Üç Birlik Kuralı” olarak geçmiştir. 

Medea ihtiyacı olan bir günlük süre sözünü aldıktan sonra, kocası İason’la karşılaşır. Bu karşılaşmada, ikisinin geçmişine dair daha çok bilgi ediniriz. Medea, İason için yaptığı özverilerden söz ettikten sonra gelinen noktayı şu sözlerle özetler:

“Sen de, bütün bunlara karşılık
beni Yunan kadınlarının en mutsuzu kıldın! 
Mükemmel ve sadık geçinen bir kocanın eşi olarak
buralardan kovulacak, hiçbir dostum olmadan,
tek başıma çocuklarımla sürgüne gönderileceğim.”  

İason, Medea’nın aşkını ve onun için yaptıklarını önemsizleştirmek için, Afrodit’in kendisini koruduğunu ve “Eros’un hedefini şaşmaz okları”nın kurtardığını ileri sürer.  Medea, bu çatışmalı diyalogda, incinmiş onurunu yürekten gelen bir konuşma ile ortaya koyarken, İason, akıl ve mantık kaynaklı bir konuşma yapar. Yaptığını şöyle savunur:

“Bir kadına
sahip olmak olmak için yapmadım bu soylu evliliği,
daha önce de söylediğim gibi, seni ve çocuklarımı
kurtarmak onlara soylu kardeşler vererek
geleceklerini güvenceye almak istedim.” 

İason, aynı mantıktan giderek, sürgüne gönderilecek Medea’ya destek olmak ister. Ancak, büyük bir öfkeye kapılmış olan Medea, “hayır gelmez kimseye ahlaksızların armağanlarından” diyerek bu teklifi reddeder. İason’sa bu reddedişi “kibirle itiyorsun sana uzanan yardım ellerini” sözleriyle yorumlar.

Öfke ve uzlaşmazlıkla sonuçlanan bu “episode” iki yarım korunun değerlendirmeleriyle sürer. Yazar, Medea’nın planlarını yapması ve uygulayabilmesi için Aegeas’ı, ustaca sahneye getirir. Çocuğu olmayan Aegeas, bunun nedenini öğrenmek için Korintos yakınlarında bulunan Appollon tapınağına gelmiştir. Diyalogları sırasında, Medea, kocası Iason’un neler yaptığını ve Kreon’la birlikte onu nasıl sürgüne gönderdiklerini anlatır. Aegeas’ın kendisini ülkesi Atina’ya kabul etmesini, sihirli otları bilmesinden dolayı çocuk konusunda ona yardım edebileceğini söyler. Aegeas’ın, onu konuk edeceğine söz vermesiyle yetinmez, ülkesinden kovmayacağına ve düşmanlarına vermeyeceğine dair tanrıların huzurunda yemin ettirir. 

Medea, Aegeas’ın yemin edip kendisine güven vermesinden sonra planını netleştirir. Daha önce, Kreon’u, kızını ve İason’u öldürmeyi düşünürken , İason’a daha çok acı çektirmek için, çocuklarını öldürmeye karar verir. “Tek yolu budur kocamı derinden yaralamanın”  diyerek kesin kararını verir.  “Çocuklarımı öldüreceğim kendi ellerimle, zor kullanarak alamayacak hiç kimse onları benden”  der 

Medea, planlarını uygulayabilmek için yeniden İason’la görüşür. Hemcinsi ve sırdaşı olan Sütnine’ye İason’u çağırtır. Bu kez kocasıyla uzlaşmacı bir tavır içinde konuşur. Özür diler. “Şimdi daha iyi düşündüm, geri adım atıyor, yanlış davrandığımı kabul ediyorum”  der. İason’un yeni evliliğini sözde onayladıktan sonra “buradan hemen ayrılmaya hazırım, ama çocuklar ülkede kalsın, yanında büyümelerine izin versin diye yalvar Kreon’a.”  Medea’nın bu tutumu karşısında yumuşayan İason, denileni yapmak istediğini ancak başarılı olup olamayacağından emin olmadığını söyler. Bunun üzerine, planının bir parçası olan, yeni geline armağanlar verme aşamasına geçer. Çocuklarıyla birlikte, yeni geline, altın işlemeli bir taçla, ince dokunmuş bir duvak gönderecektir. 

Planı işlemeye başlayınca, Medea kararsızlığa düşer. Euripides, onu, bütün öfkesine rağmen, bir anne olarak ustaca konuşturur:

“Dayanamıyorum, batsın gitsin bütün kararlarım,
oğullarımı yanıma alıp gideceğim bu ülkeden. 
Babalarını üzmek uğruna ne anlamı var
kendime böyle bir kötülük yapmanın?
Hayır, batsın gitsin bütün kararlarım.” 

Tanrı soyundan gelmekle birlikte, bu duygusal kararsızlıkları, onu insana daha çok yaklaştırır. Benzer gel-gitleri, seyircilerde, Medea’nın kalkışacağı korkunç eylemden vazgeçebileceği umudunu yeşertecek, bu da oyunun dramatik etkisini arttıracaktır.

Ancak Medea’nın öfkesi daha ağır basar: 

“Neler oluyor bana? Düşmanlarımı cezasız bırakıp 
arkamdan gülmelerine izin mi vereceğim?
Cesaret etmeliyim, nedir bu korkaklığım,
Nasıl yumuşamış, böyle kızgın yüreğim?” 

Medea, yaşadığı ikilemler sonucunda, kararsızlıktan, kararlılığa geçerek seyircileri yeni bir aşamaya taşır:

“İyi biliyorum, nasıl bir kötülük yapacağımı,
ama öfkem aklımdan daha güçlü ve odur
insanlara en büyük kötülükleri yaşatan.” 

Medea, bütün üzüntüsüne rağmen, armağanlarını çocuklarıyla birlikte saraya gönderir. Zaman geçişi yerine koro şarkısına yer verir. Bu teknik çözüm de, teknik olmanın ötesine geçer. Koro o bekleme süresinde, oyunun anlamına katkıda bulunacak sözler söyler. Anne ve baba olmanın güçlükleri anlatılır.

Euripides, aynı gerçeklik duygusunu desteklemek için, Medea’yı sahnede tutar. Bundan sonra olup bitenleri, Haberci’nin ağzından öğreniriz. Korkunç olayları sahnede görmeyiz.

Haberci’nin anlattığına göre, genç gelin, çocuklarla gönderilmiş olan armağanları görünce, İason’un da telkiniyle, yumuşamıştır. Duvağı bedenine sarıp tacı başına takmıştır. Zehirli duvak ve ateşli taç nedeniyle, genç kadın korkunç bir biçimde can vermiştir. Haber verilen Kreon gelip kızının ölü bedenine sarılınca, o da benzer bir ölümle ölmüştür.

Planının bu aşamasının arzu ettiği biçimde gerçekleştiğini gören Medea, planının daha korkunç aşamasına geçer. Çocuklarını öldürmeye hazırlanır. Ondan önceki son sözleri çarpıcıdır:

“Haydi yüreğim, silahlan! Kaçınılmaz cinayeti
işlemekte neden kararsız duruyorsun böyle?
Haydi zavallı elim, kılıcı kavrayıp 
aşıver hayatının bu acı dönüm noktasını.
Çekinme, hatırlama ne kadar çok sevdiğini
ve nasıl doğurduğunu çocuklarını.
Bugün, sadece bugün unut, sonra tutarsın
yaslarını. Öldürmüş de olsan çok sevmiştin
onları ve mutsuz bir kadınsın şimdi.”  

Medea, çocuklarını öldürmek üzere içeri girince, sahne yine koroya kalır. Medea, iki oğlunu kılıçla öldürür. İçeriden sesleri duyulur. Koro olayları betimlemeye ve yorumlamaya devam eder:

“Zavallı kadın, kendi karnında taşıdığın
çocukları öldürmek istediğine göre
taştan ya da çelikten yapılmış olmalısın.” 

Çıkış anlamına gelen ve tragedyanın diyaloglu son bölümü olan “eksodus”da, İason, çocuklarını kurtarmaya gelir. Kreon’un ve kızının intikamı da alınacaktır, akrabaları tarafından. Koro olup bitenleri hızla İason’a aktarır. Oğullarının ölümünü duymasıyla İason’un öfkesi daha da artar. Ancak geç kalmıştır. “İason kapıyı yumruklarken, Medea kanatlı yılanlar tarafından çekilen uçan bir araba ile çatıda görünür. Kucağında iki oğlunun kanlı cesetlerini taşımaktadır.” 

Euripides, olayların bu noktasında, Antik Yunan oyunlarında, zorunlu hallerde başvurulan “makinadan tanrı” anlamına gelen “deus ex machina” tekniğine başvurur. Bu teknikle, olaylar, içinden çıkılmaz bir hale gelince, bir tanrı sahneye vinç yardımıyla inip olayları çözüme kavuşturmaktadır.   Euripides de, bu tekniği “organik” diyebileceğimiz bir yaklaşımla kullanmıştır. Çünkü Medea tanrı soyundan gelmektedir ve tanrıların işin içine karışıp onu kurtarmaları doğal olduğu kadar, herkes tarafından bilinen mitolojik öyküye de uygundur. Medea sözle de bunu belirtir:

“Babamın babası Güneş, düşmanlarımdan 
korunmam için bu arabayı gönderdi.” 

Medea ile İason’un son konuşmaları çok sert geçer. Ancak, Medea, her şeyi planladığı biçimde gerçekleştirir. İason’a daha fazla acı çektirmek için, ocuklarının cesedini bile bırakmaz geride. Şöyle der: 

“Vermeyeceğim! Onları kendi ellerimle 
Akraia Hera Tapınağı’nda defnedeceğim.” 

İason’sa acısını şu sözlerle dile getirir: 

“Ah, keşke hiç doğmasalardı ve hiç görmeseydim
bu şekilde vahşice öldürüldüklerini.” 

Tragedya, “eksodus” bölümüyle, ancak Euripides’in de memnun olmadığı bir biçimde sona erer. Mitolojik hikaye böyle gerektirdiğinden bir bakıma zorunludur bu sonuç. Euripides büyük oranda, mitolojik hikayeye sadık kaldığından sonucu değiştirmez. Ancak, sorgulayıcı yorumunu metnin içine yedirir. 

IV. Euripides’in Yorumu
IV.1.Oyun Kişilerini Derinliğine Anlama Çabası: “Öteki” Medea
Mitolojik hikaye içinde yer alan ve sıradışı bir karakter olan Medea hakkında bir oyun yazarken, Euripides’in, her şeyden önce, onu anlamaya, eylemlerine hak vermese de, onun gerekçelerini görmeye/oluşturmaya çalıştığı oyun metninden anlaşılmaktadır. Hikayeye büyük oranda bağlı kalmak zorunda hissetse de, kurgulamada, karakterizasyonda, diyalog yapısında ustalığını ortaya koymakta, özgünlüğünü yorumlamasına yansıtmaktadır.

Euripides’in, oyununu güçlü kılmak için, Medea karakteri üzerinde çok düşündüğü, çok çalıştığı metninden görülmektedir. Seyircilerin dikkatini Medea üzerine odaklamak için, onu sahneye çıkardıktan sonra, neredeyse sürekli sahnede tutar. Seyircilerin, sahnedeki bir karakteri kendine yakın bulması, onunla empati kurabilmesi, daha ileri giderek, özdeşleşebilmesi için, ona uzun süre odaklanması ve sevinçlerini acılarını yakından tanıması gerektiğinin farkındadır. Bunu, dram sanatının bu erken dönemlerinde fark edebilmiş usta bir yazar olduğunu ortaya koymaktadır. Aksi halde, çocuklarına kıyan Medea gibi aykırı bir karakterin o dönemin Atina seyircileri tarafından anlaşılması, hiç değilse bir kısmı tarafından haklı bulunması mümkün olamayacaktır.

Euripides’in, karakterinin eylemlerini haklı göstermek, en azından onu anlaşılabilir kılmak için, Medea’nın “öteki”liğinden de yararlandığı görülmektedir. Medea her şeyden önce, kadındır. Yazar, gerek koronun, gerekse oyun kişilerinin ağzından, kadın olmanın, anne olmanın güçlükleri üzerinde durmaktadır. Örneğin koro şu saptamayı yapar:

“Diyeceğim odur ki, çocuk
doğuranlardan daha mutludur
hiç çocuk sahibi olmayanlar.” 

Bunun yanı sıra, erkek egemen bir toplumda, kadın eksik, hatta “aykırı” ve “yanlış”tır. Akla, sağduyuya uygun hareket etmemektedir. Seyircileri en azından ikiye bölüp tartıştırmak için, yazarın bu konu üzerine gittiği de görülmektedir. İason’a söylettiği sözlerden kadının biricik işlevi çocuk doğurması, en önemli motivasyonu ise cinselliktir. Oyun kişilerinden birine söylettiği sözlerden dolayı, Euripides’in öyle düşündüğünü söylemek saflık olur. Ancak toplumda bir karşılığı olsa gerek bu düşüncelerin. İason şöyle diyebilmiştir:

“Öyle bir hale geldiniz ki siz kadınlar,
Cinsel hayatınız iyiyken havalara uçuyorsunuz
mutluluktan, bozulunca da nefret ediyorsunuz
bütün güzelliklerden. Başka bir şekilde 
çocuk sahibi olmalıydı insanlar,
var olmamalıydı hiçbir kadın cinsi.
Hiçbir kötülük kalmazdı dünyada o zaman.” 

Benzer bir olumsuzlamayı Medea’nın ağzından da duyarız. Şu genellemeyi yapar: “Biz kadınlar kararsız kalırken iyilik hususunda, yaratıcı ustasıyız her türlü kötülüğün.” 

Bu yaklaşımı pekiştirecek sözleri kadınlardan oluşan koronun ağzından da duyarız: “Ah kadınların tutku dolu yatakları nice kötülükler yaşatırsınız insanlara.” 

Öte yandan, Medea, başka bir coğrafyadan, başka bir kültürden gelmiştir. Bu bakından “öteki”liği perçinleşir. Bu “Doğu” kültürü, görece daha az uygardır, hatta barbardır. Medea da bunun farkındadır. Şöyle der İason’a: “Bir barbarla evli kalmak yaşlandıkça yıpratacaktı saygınlığını.”  Oyunun bir başka noktasında “birçok yönden farklıyım birçok insandan”  der.

Yazar, Medea’nın çocuklarını öldürmesinden sonra, Iason’a bu tezini pekiştirmek için şu sözleri söyletir:

“Benimle dünyaya getirdiğin iki çocuğu,
bir aşk ve evlilik yüzünden öldürdün. 
Hiçbir Yunan kadını cüret edemezdi böyle
bir vahşete, ama ben onları elimin tersiyle iterek 
bu nefret ve kıyımlarla dolu olan ilişkiyi yeğledim.” 

Oyunun bir başka noktasında da buna koşut sözler dökülür İason’un ağzından:

“.... barbar bir ülkede değil, Yunan toprağında yaşıyorsun,
Adaletin ne olduğunu öğrendin ve hayatını
kaba güç değil adalet yönlendiriyor.” 

Öte yandan, bu “öteki” olma durumunun da payı vardır Medea’nın trajik eyleminde. İason’un kibirli ve küçümseyici bakışının Medea’yı çok incittiğini, dahası yaraladığını şu sözlerinden de anlıyoruz:

“Oysa ben yapayalnız ve vatansızım, yaban elden getirilmiş
bir ganimetmişim gibi kocam beni küçük düşürüyor.” 

Euripides, bir yandan Medea’yı sorgulayıp anlamaya çalışırken, karşısına koyduğu İason’u da benzer bir biçimde, hatta daha fazla sorgulamaktadır. Her şeyden önce, İason, verdiği sözde durmamıştır. Altın postu almaya gittiğinde, Medea, kendisiyle evlenmeye söz verirse, ona yardım edebileceğini söylemiştir. İason’un bu sözü vermesi üzerine yardım etmiştir. Ailesini yüz üstü bırakıp geriye bir daha dönmemek üzere onunla kaçmıştır. Gemileri yakmış, köprüleri uçurmuştur. Tutunduğu tek dal olan İason’sa, bu özverileri unutarak başka bir kadınla gizlice birlikte olmaya başlamış ve “çıkar”ı için onunla evlenmeye karar vermiştir. Bu bir akıl ve “kariyer” evliliğidir. Tutumu ve eylemiyle İason, “dalkavuk bir mülteci gibi”  davranmaktadır.  (Yüksel Pazarkaya’nın Mediha’sının mülteci meselesine odaklanması da şaşırtıcıdır.)  Sütnine, oyunun başında sorunu ortaya koyarken bunu vurgular:

“İason, ihanet ederek
hanımımla çocuklarına, kral Kreon’un kızıyla
soylu yataklarda güvey olmanın keyfini sürüyor.
Onuru zedelenen zavallı Medea ise, bağırıp 
Çağırıyor, İason’a yeminlerini hatırlatıyor
ve tanrıların tanıklığına başvuruyor,
fedakarlıklarına karşılık kendisine yapılanlar için.” 

Euripides’in, mitolojideki hikayede olduğu gibi, sözle yetinmeyip yemin eklemiş olması, İason’un temsil ettiği Batı “uygar”lığının güvenirliğini sorgulaması açısından çarpıcıdır. Medea uğradığı bu ihanet karşısında, insan adaletinden umudunu kesip tanrılara sığınmak zorunda kalmıştır.

Euripides, bunu metin içinde bir başka örnekle pekiştirmiştir. Medea, güveni kırılmış olduğundan, kendisini ülkesine kabul eden Aegeas’ın söz vermesiyle yetinmez, olumsuz deneyiminden hareketle “tanrılara yemin etmeden, sadece söz vermekle yetinirsen, onlarla dost olup boyun eğebilirsin”  der. Ondan, tanrılara, üstelik de kendi ataları olan tanrılara, yemin etmesini ister.

IV.2.Çocuk Konusu
Eurpides’in, mitolojik hikayedeki zorunluluktan dolayı yer verdiği, çocuklarını öldürme eylemininin nedenlerini de anlamaya ve anlatmaya çalıştığı görülür. Ancak, hem bir yazar, hem de bir erkek olarak bu o kadar da kolay değildir. Öte yandan, çocukları kurgudaki denklemde önemli bir öğe olarak değerlendirmek ayrı bir güçlük oluşturmaktadır. 

Yukarıda da belirtildiği gibi, Medea, çocuklarıyla birlikte Korinthos’tan kovulur. Kovan Kreon’dur. Medea’nın, İason’la evlenen kızı Kreousa’ya (Gklauke) bir zarar vermesinden korkmaktadır. Medea’ın, kendisine ihanet eden İason’dan ve yuvasını yıkıp onu sürgüne gönderen Kreon ile kızı Kreousa’dan intikam alması bir bakıma anlaşılabilir. Yine yukarıda da değinildiği gibi, Medea, ilkin böyle bir karar alır. “İşte, bugün, düşmanlarımdan üçü yaşamlarını yitirecek, babayla kızı ve benim kocam”  der.

Medea, daha sonra kararanı şöyle değiştirir: “çocuklarımı öldüreceğim kendi ellerimle, zor kullanarak alamayacak hiç kimse onları benden.”   Ancak burada bir çelişki ordaya çıkmaktadır. Çocuklarının zorla elinden alınması gibi bir tehlike yoktur. Çocuklarıyla birlikte kovulmuştur. Dahası yaptığı plan gereği, çocuklarının orada kalması için dil dökmek zorunda kalır. İason da bunun için çaba harcar. 

(Örneğin Euripides’ten beş yüzyıl sonra yaşamış olan Seneca’nın Medeia’ sında, başka konuların belki değil ama, bu konunun kurgu denklemine daha iyi oturtulduğu görülmektedir. Seneca’nın metnine göre, Medea, çocukları da elinden alındıktan sonra kovulur. Kreon, onun çocuklarını alıp gitmesine izin vermez. Bu kurgulamayla, Medea-Kreon çatışması, Medea’nın uğramış olduğu haksızlığın pekiştirilmesi ve buradan hareketle çocuklarını öldürmesi daha inandırıcı olmaktadır.)

Euripides’in metninde, Medea’nın çocuklarının Korinthos’ta kalması isteği kabul gördüğünde de, içi rahat etmez. Kendisi sürgün edilip çocuklarının orada kalma olasılığı onda derin bir üzüntü yaratır. Çocuklarının horlanacağından emindir. “Razı olmayacağım buna, düşmanlarımın hakaretlerine terk etmeyeceğim çocuklarımı”  der. Kararsızlıktan kararlılığa öyle geçer.

Euripides, Medea’nın çocuklarını öldürmesi için iki neden üzerinde durur. Bunlardan biri çocuklarını öldürerek, çocuklarının babası İason’a daha çok acı verme isteğidir. Bunu cinayeti planlama aşamasında koro ile olan diyaloglarında ortaya koyarak yazar. Koro çocukları kastederek, “kendi kanına, canına kıyabilecek misin be kadın” diye sorunca, Medea “tek yolu budur kocamı derinden yaralamanın” karşılığını verir. Nitekim çocuklarını öldürdükten sonra da tutarlı bir biçimde bunu dile getirir. İason’la son konuşmalarında “seni hak ettiğin şekilde cezalandırdım ya” der. İason “senin de canın yanmıyor mu, paylaşmıyor musun acımı” diye sorunca, Medea “doğru, ama hafifliyor acım, senin kahrolduğunu gördükçe” diyerek yanıtlar. Aralarında geçen şu diyalog da bu gerekçeyi doğrular niteliktedir:

“İASON 
Sevgili çocuklarım
MEDEA
Onları sen değil asıl ben sevdim.
İASON
Bunun için mi öldürdün?
MEDEA
Kalbini kırmak istedim.” 

Medea’nın çocukarını öldürmesindeki ikinci motivasyon ise, İason’un sözüne kanarak, ona güvenerek ve ailesini yüzüstü bırakarak Yunan toprağına gelmiş olmanın bütün sonuçlarını ortadan kaldırma arzusudur. Çok pişmandır ve geriye dönüş mümkün değildir artık:

“Hatalıydım bir Yunan’ın 
sözlerine kanarak baba ocağını terk ettiğimde,
ama o tanrıların yardımıyla büyük bir bedel ödeyecek. 
Bir daha canlı göremeyecek ona doğurduğum 
çocukları ve yenilerini yapamayacak,
zehirlerimle ölüme mahkum ettiğim, kaderinde 
acılar içinde ölmesi yazılmış olan genç karısıyla.” 

Çağın bilgisi doğrultusunda erkek çocukların babalarının soyunu sürdürdüğü anlayışı egemendir. Medea, çocuklarını (ikisinin de erkek olması dikkat çekicidir, örneğin, Güngör Dilmen’in Kurban’ında biri kız, biri erkektir) öldürerek İason’un soyunu kurutma arzusu içindedir. Gecikmiş bir kürtaj gibidir, oğullarını öldürmesi. “Müstakbel gelin” Kreousa’nın ölümüne neden olmasıyla da bunu pekiştirmiştir. Şu sözleri yaklaşımını ve arzusunu doğrular niteliktedir:

“Nefret edilen bir annenin 
lanetli çocukları; babanız da, siz de yok olsaydınız,
yeryüzünden silinseydi keşke soyunuz.” 

Bir anne olan Medea’nın çocuklarını öldürmesinin ikna edici ve inandırıcı olabilmesi için, Euripides’in mitolojik hikayede de bazı değişiklikler yaptığı, farklı anlatılardan hareket ederek tercihlerde bulunduğu ileri sürülmektedir. Mitolojik hikayenin bir versiyonunda, Medea’nın memleketi Kolkhis’ten İason’a aşık olup ayrılırken küçük kardeşini öldürmediği, dahası kardeşinin yetişkin olduğu belirtilmektedir.  Bu versiyonda, Medea’nın Argonautlar tarafından kaçırıldığını bildirdiği , kardeşininse Kolkhis ordusuna komuta ederek Argonautların peşine düştüğü ve tuzağa düşürülerek İason tarafından bir boğa gibi kesilip parçalandığı dile getirilmektedir.  

Mitolojik hikayede, cinayeti İason’un işlediğini ancak Euripides’in tragedyasını güçlendirmek için değiştirdiği de iddia edilmektedir.   Bu da doğru olabilir, çünkü bazı mitoloji kaynaklarının Euripides’in metnini temel aldığı anlaşılmaktadır. Mitolojik hikayeyi değiştirmediyse bile, Euripides’in, küçük kardeşinin Medea tarafından öldürüldüğü versiyonunu tercih ettiği sonucuna rahatlıkla varılabilir. Medea oyun metninde, pişmanlığını dile getirirken şu sözleri söyler:

“Ah babam, ah memleketim, öz kardeşimi
acımasızca öldürerek terk ettim sizleri.” 

Euripides, bu seçimi yaparak, ortaya koyduğu karakterini daha ikna edici hale getirmiş oluyor. Sevdiği için kardeşini öldürebilen tutkulu bir kadın sevdiğinden (kocasından) intikam almak için çocuklarını öldürebilir, demeye getiriyor. 

Medea hakkında çarpıcı bir film çeken Pier Paolo Pasolini’nin de, benzer yaklaşım içinde olduğu görülmektedir. Medea’nın çocuklarını öldürmesini gerçekçi bir biçimde dile getirmek ve seyircileri buna inandırmak için öncelikle o dönemin şiddet ortamını ayrıntılı olarak yaratma yoluna gitmiştir. 

IV.3. Eşitsizliği ve Adaletsizliği Sorgulaması
Euripides, bir yandan Medea’yı anlamaya çalışıp onu sorgularken, öte yandan Atina uygarlığını da sorgulamaktadır. Medea, yüreğinden geldiği gibi, duygularıyla (sevgi, kızgınlık, öfke, intikam) hareket edip sağduyuya uygun olmayan eylemlerde bulunurken, Antik Yunan uygarlığı içinde yetişmiş bir erkek olan İason’sa, fazla akıllıca davranmıştır. Bu “akıl” da, “çıkar” ve “kurnazlık” boyutuna varmıştır. Euripides’in bu “uygarlık”tan da kuşku duyduğu açıktır.
Yazar, çağımızda baskın temalar haline gelmiş olan, “önyargı”, “dışlama”, “yabancı düşmanlığı” gibi durumları o zamandan fark etmiş ve buna dikkat çekmiştir.
1.Episode’un başında, Medea’ya söylettiği sözler, çağdaş bir içeriğe sahiptir ve bugün için de geçerliliğini korumaktadır:

“Bazıları, zarar görmedikleri halde
ve karşılarındakinin içinde neler sakladığını hiç bilmeden,
sadce yüzüne bakarak ondan nefret edebilirler.
Yabancılar uyum sağlamalıdır yaşadıkları kente.
Kendilerini her şeyden üstün görerek, yurttaşlarını 
İnciten kibirlileri de hiç taktir etmem.”  

Kreon Medea’yı kovmaya karar verdiğinde, yenilgiyi kabul ederek Korinthos’ta kalma arzusunu dile getirir. Şu dilekte bulunur: 

“Düğününüzü
yapın, mutlu olun ama beni de bırakın bu ülkede
yaşayayım. Benden güçlülere yenildiğime göre,
susacağım haksızlığa uğradığım halde.” 

Ancak, Kreon bunu kabul etmez. Ona bir gün süre tanımakla yetinir. Antik Yunan tragedyalarının temelini oluşturan etki-tepki ilişkisi harekete geçer ve Kreon’un korktuğu başına gelir.

Yukarıda da belirtildiği gibi, Euripides’in, dikkat çektiği konulardan biri de, kadın sorunu, yani toplumdaki cinsiyet eşitsizliğidir. Kadınların erkeklerle evlenebilmek için drahoma vermek zorunda kalmaları, evlendikten sonra kocalarından boşanamamaları, kocalarının onları ikinci kadının (kuma) varlığına maruz bırakmaları mutsuz olmalarına neden olmaktadır. Yazar, Medea’dan hakeretle konuyu geneller ve toplumsal eşitsizliğe parmak basar. Medea’nın ağzından şu sözleri söyletir: 

“Yaşayan
ve düşünebilen bütün varlıklar içinde
en acınacak halde olanı biz kadınlarız.” 

Kadınlardan oluşan koronun söyledikleri ise, tarih boyunca süren kadın hareketinin varacağı noktayı o günden görüp ortaya koyması bakımından çarpıcıdır. Oyunun başında dile getirilen bu sözler, oyunun sonsözleri gibidir:

“Yalandır erkeklerin yeminleri,
kalmadı artık tanrılara inanç.
Yeni yaklaşımlarla hayatım
değişecek, şöhret kazanacağım.
Onura kavuşacak kadın cinsi,
çamur atamayacak kimse
bundan böyle kadınlara.”  

Euripides, ideal gibi görünse de, insanlığın şu temel arzusunu, daha oyunun başından, Sütnine’nin ağzından dile getirir: “Keşke bütün insanlar eşitleriymiş gibi davranabilse birbirine.” 

Büyük yazar, yalnız insanların kurduğu siyasal, sosyal düzeni, egemen olan eşitsizliği sorgulamakla kalmaz, tanrıların düzenini de sorgular. Daha önce de değinildiği gibi, oyununun bitiş halinden bile memnun değildir. Mitolojik hikayeye bağlı kaldığı için olaylar örgüsünü öyle tamamlasa da, olup bitenleri sorgulamadan edemez. Koronun ağzından şu sorgulayıcı sözleri dile getirir:

“Çok şeye karışır Zeus Olympos Dağı’nda
ve beklenmedik birçok karar verir tanrılar.
Olması beklenenler gerçekleşmezken
olmazları mümkün kılarlar.
İşte bu öykü de öyle bir sonla bitti.” 

Medea, kendisine karşı yapılan onur kırıcı eylemlere tepki vererek, ikisi yetişkin (Kreon ve kızı Kreousa) ikisi masum çocuk olmak üzere, dört kişinin ölümüne neden olur. Böylece ceza suçu aşar. Bu eylemleriyle öfkesini köreltir, onurunu kurtarır belki. Ancak, işlemiş olduğu cinayetler de cezasız kalır. Medea, ataları olan tanrıların ona yolladığı uçan arabayla kaçıp gider. İnsanların adaleti bir işe yaramadığı gibi, tanrısal bir adalet de gerçekleşmez. Euripides, “ilahi  ve insani adalete olan inancımızın aslında bir kandırmaca olduğunu yüzümüze”  vurur sanki. 

Sonuç
Medea hikayesinin, mitolojik bir hikaye olmasından dolayı, yazarlık açısından bazı sorunlar doğurması doğaldır. Euripides’in oyununu yazdığı ve sahnelediği dönemde, seyirciler büyük bir olasılıkla, bizim “mitolojik” dediğimiz, onların “dinsel” olarak kabul ettikleri bu hikayeyi biliyordu. Bu nedenle, bir yazar için, hikayede büyük değişiklikler yapmak mümkün değildi. Bununla birlikte, Euripides’in, konuyla ilgili, şaheser düzeyinde özgün bir tragedya yazdığı açıkça görülmektedir. Eserinin, çağlar boyunca farklı yorumlarla sahnelenmesi, eskimeden bugüne kadar gelebilmesi ve farklı coğrafyalara yayılması bunun kanıtıdır.

Mitolojik hikayenin klasikleşmiş bir tragedya, evrensel bir eser haline gelmiş olması, Euripides’in, yalnız dram sanatı tekniklerin ustaca uygulayarak, onu dramatize etmesiyle açıklanamaz. Yazarın asıl başarısı karakteristik bir kişi olan Medea’yı ve onun hikayesini, genelleyebilmesinde yatmaktadır. Büyüklüğü, Medea’yı ilginç bir kadının hikayesi ve onun özel sorunu olarak değil, kadın erkek sorunu olarak, daha da ileri gidip eşitlikten muzdarip bir insanlık sorunu olarak ele almış olmasındadır. Ustası olduğu dram sanatı tekniklerini felsefi bir derinlikle birleştirebilme dehasını göstermiştir.

Euripides’in Medea’sının kendinden sonra yazılmış olan Medealarla yazarlık tekniği ve içerik açısından karşılaştırılması bizi çarpıcı dramaturjik sonuçlara ulaştıracaktır. 


 

Foto Galeri

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.