BAHATTİN BİLGİN Fırtına İçinden Koparılmış Renklerin Ressamı

BAHATTİN BİLGİN
Fırtına İçinden Koparılmış Renklerin Ressamı
 
 
Gülseren Sönmez

 
Bahattin Bilgin Samsun’un Lâdik ilçesinin dağ köyü olan Hasırcı Köyü’nde doğar. Köy çocuğudur. Kendini, hayvanları, en büyük rahim olan toprak anayı takip eder izler, tanır. Var oluşla birlikte hayatı tanır, öğrenir. Doğanın içindeki gizem onu her zaman mutlu eder. Gizemi çözmek için de çalışır.

Doğan çocuk büyür… Günler aylar geçer. Her yeni gün bir gelişim, doğumdur. Toprağa ekilen veya rüzgârla, sularla gelip toprakla buluşan tohum baharda büyürken ayrı, yazın ayrı, sonbaharda ayrı renklere bürünür. Gökyüzünün de açık ve yağmurlu, fırtınalı günleri vardır.
 
Bahattin koşmayı çok sever.  Tepelerden ovalara, ovalardan tepelere… Koşarken hep doğayı izler; büyüyen başakların, ayçiçeklerinin rüzgârla savruluşunu, topraktan çıkmaya çabalayan bitkileri, çıkardıkları kokuları sesleri, renkleri hep izler, kendinde depolar. 
 
Pınardan akan suyun sesi kadar güneş ışıkları ile titreşen renklerini, dere kenarındaki ağaçların sudaki akislerini izler. Işıkla titreşen renkler onu  ta yürekten etkiler. Esen rüzgârın, fırtınanın çıkardığı sesler, titreştiği renkler vardır. O küçücük yaşta doğa olayları onu coşturur da coşturur. Tüm renkleri yakalamak, onları depolamak ister.

En çok da arıları izler; rengârenk çiçekleri dolaşan arıları… Onların nasıl bal oluşturduğunu izler. Amacı doğayı öğrenmek  keşfetmektir. Doğadaki çiçeklerin ve  renklerinin  çokluğuna hayran  kalır.  O dağ köyü çocuğudur. Köyünün kışına da hayrandır.  Kardaki renkler onu yürekten etkiler. Ay vurmuştur yüzüne, o güneşi arar, içini ısıtan güneşi…  
 
Toprak çocuğudur, toprakla oynamayı çok sever. Yakından tanıdığı hayvanların topraktan heykellerini yapar.  O toprakla uğraşırken içindeki güneşi keşfeder. Etrafındaki su, toprak, ateş, hava ona güç verir, enerji verir, dayanıklılık sağlar. Ruhu öğrendikleriyle dolar. Öğrendiklerine, yaptıklarına düşünce yükler,  biçim verir,  ruh verir. Kendini oluşturur. Yaptığı heykeller ailesi, arkadaşları tarafından beğenilir.  
 
Sonra ilkokula başlar. Öğretmeni Kamil Gündüz’dür. Bahattin’i çok beğenir.  Bu yolda ilerlemesi için destekler. Öğrencilerini Lâdik Öğretmen Okulu sınavlarına hazırlar. 13 öğrenci bu sınavları kazanır. Bu başarı Bahattin için dönüm noktası olur. Lâdik Öğretmen Okulu’nda resim öğretmeni ve ressam Zeki Serbest’le karşılaşır. Ondan çok şey öğrenir.

 
Diğer resim öğretmeni, o günlerde fotoğraf sanatıyla uğraşan, sonradan Türkiye’nin en  güçlü sanatçılarından bir olan Ali Candaş’la karşılaşır. Ali Candaş Bahattin Bilgin’i  Çapa İlk Öğretmen Okulu sınavlarına hazırlar. Ondan yağlıboya tekniğini öğrenir. Çapa İlk Öğretmen  okulunda sanatla iç içe yaşar. Çapa sanat lisesidir.
 
Ardından Tatbiki Güzel Sanatlar Akademisi’ni kazanır.  1970’li yıllar... O yıllarda siyasi olaylar çoğalır. Öğrenciler arasında guruplaşmalar başlar. Guruplar birbirlerini sınıflara sokmamak için kavga ederler. Okullar basılır, rektörler tutuklanır. Tam bir kargaşa hâkim olur.
O zamanları şöyle anımsıyor Bahattin Bilgin: “1980’de siyasi partiler lağvedildi, parti liderleri askerî üslerde gözetim altına alındı. 1982 Anayasası ve Kenan Evren'in Cumhurbaşkanlığı kabul edildi. Bu olaylar birçok öğrencinin hayatına mal oldu. Hapse atılanlar, hapishanelerde kaybolanlar...

O  kötü günler bir daha gelmesin. O günler birçok gencin yok oluşunun, kayboluşunun nedenidir. Ailelerin acısıdır. Maddi manevi bir çöküştür. Kısacası hepimiz dağıldık. Diplomalarımızı alamadık. Ben yıllarca sanki resme küstüm.  Okul diplomamı da 1992 yılında aldım. İnsanın içine bir kez sanat aşkı girmişse durmak olmuyor. Okuldan ayrıldıktan sonra hiç durmadım, grafiker olarak çalıştım.”
 
Kalbi ona her gün “Bir gün seni sevgiliye götüreceğim” demektedir. Kalbi sonunda söz verdiğini yapar.  Resim aşkına yıllar sonra kavuşur...  2010  yılından bu yana aralıksız resim yapıyor... Eli hiç durmasın istiyor. Elinde hiç bir resmi kalmıyor, hepsi satılıyor.
 
“Aşk, sandığın kadar değil, yandığın kadardır,” der,  Mevlana. Bahattin Bilgin’in içindeki aşk da yanar ve der ki: Ben yanarım dünü günü, Bana seni gerek seni... Enel-Hakkı bulma yolundadır. Mutludur.
 
Vincent Von Gogh nasıl gökyüzündeki titreşen renkleri takip ederek kendi ekspresyonizmini  oluşturmuşsa,  Bahattin Bilgin de resimlerinde fırtına içinden koparılmış renkleri bir araya getirmektedir... Çocukluğunda depoladığı renkleri bir araya getirip kendi ekspresyonizmini oluşturur. Doğanın, olduğu gibi temsili yerine duyguların ve iç dünyasının ön plana çıkarıldığı dışavurumculuğunu oluşturur. Kimi zaman da lekesel  renk değerleriyle oluşan soyut  resimler ya da soyut-somut bileşkesi olan resimlerini görebiliyoruz.
 
Bahattin Bilgin’in resimlerinde  renklerin hepsi birden ortaya gelmek istiyor. Kontrast renkler parça parça, kopuk kopuk birbiriyle birleşerek arının balını yapması için renk renk çiçekleri dolaşması gibi tadı doyulmaz bir bütünlüğü oluşturuyor.  Yunus Emre’nin dediği gibi tarzına; “ballar balını buldum, kovanım yağma olsun,” diyor.

Bu oluşumlar bazen ıspatula ile, bazen parmakla, bazen karton parçasıyla oluşuyor. Sanatçı her türlü tekniği çalışmalarında kullanıyor... Her türlü araç gereci tekniği oluşturmak için kullanıyor.

Bahattin Bilgin’in çok renkli yolu, her zaman açık olsun.